• bu satırları yazan hasbel kader bu devletin okullarında okumuş bir vatandaşın dileğidir.

    her türlü afette, kontrol ve denetlemeden aciz, beceriksiz ve hangi amaçlarla olduğunu söylemeye dilim varmasa da çarpıklıklara göz yuman belediye ve devlet kurumlarının halt etmesi sonucunda vatandaşlar aç açıkta kalıyor. örnekler çok, sel felaketleri, depremler vb.

    bu gibi durumlarda vatandaşın sığınma, barınma, sağlık ve beslenme ihtiyaçlarının büyük kamu binalarında giderilmesi son derece mantıklı. ama maalesef devlet daha kendini toparlayamıyor. öncelikle kamu binaları yıkılıyor. önce bu işlerin altında imzası olan ve bu işleri yapanları içeri atın sonra da özel prosedürler ile her türlü kamu binasının kale gibi sağlam inşa edilmesinin yolunu kanunlarla açın. memlekete bir hizmetiniz olsun.
  • çelik profilden yapılan gökdelen, viyadük vb. gibi son derece sağlam yapılara bakıldığında doğru bir seçim olacaktır.
    hakeza ülkemizde çelik bina profilleri üretimi yapan firmalar da ihracatını yurtiçine kaydırabilirler.
  • yapıların sadece çelik olmasının yeterli / gerekli olmamasından ötürü iyi niyetli bulduğum ama bir şeyler eklemek istediğim önerme.
    her yapım sisteminin kendine göre avantajları, dezavantajları vardır.

    gökdelenler yüzlerce metrelik betonarme yapılar olmasına karşın depremde yıkılmayabilirler, ancak iki katlı, etriyesi yetersiz, deniz kumu ile elle betonu karıştırılmış bir yapı yıkılabilir.

    çelik yapı betonarmeden daha çabuk yanar, ikiz kuleler uçak çarpmasının şiddeti ile yıkılmamalarına karşın, uçak yakıtı nedeniyle çelik aksam çok çabuk yanmıştır.

    depreme karşı;

    1) yapınızın zemininin nasıl olduğu, konut yerleşimine uygun alanda mı olduğu, belediyenin ruhsat harçlarından gelir elde etmek ve halk baskısı ile
    yapılaşmaya uygun olmayan zemini yapılaşmaya açıp açmadığı, zeminizin türüne göre fore kazık, mini kazık, kuyu temel, çimento enjeksiyonu vs. hangi yöntemle iyileştirme yapıldığı önemlidir.

    2) yapınızın statik projesini hazırlayan firmanın müteahhitle kol kola mı olduğu, nasıl bir ofis olduğu, teknikerlere mi projenin tamamını teslim ettikleri önemlidir.

    3) üstüne kurulan yapının, yapı denetimi firmasının üç kağıtçı mı olduğu yoksa her betonun numunesini laboratuarda alıp almadığı, etriye ve diğer donatı malzemelerini hakkıyla denetleyip denetlemediği ( çıkma malzeme kullanılıp kullanılmadığı ) önemlidir.

    yapınızın iskanlı olup olmadığı bile size ip ucu verebilir. iskanlı ise, turgut özal döneminde çıkarılan aflı iskanlardan birine mi sahip olduğu yoksa günümüz deprem yönetmeliğine uyulup uyulmadığı önemlidir.

    son olarak, istanbul'daki yapıların %70'i ruhsatsızdır. ruhsatlı olan yapıların bir kısmı siyasilerin para ve oy sağlamak için çıkardıkları aflardan dolayı yasallaşmıştır. diğer kısmındaki yapilarin ise beton ve donatıları günümüz standartlarının çok altındadır.

    olası bir deprem sonrası hizmet edebilecek hemşire, sağlık görevlisi, iş makinesi operatörü, polis gibi vatandaşlarımızın evleri de çürüktür.

    olası bir marmara depremi sonrası işgal edilebileceğimizi düşünüyorum.
  • betonarmeye yapılmış haksızlıktır.

    yıkılan binaların sorumlusu sanki çalınan malzemeler, dikkate alınmayan yönetmelikler ya da denetimsizlik değil de, betonla demirin mucizevi birleşimi sayılabilecek betonarmeymiş gibi düşünülmüştür. ayrıca ülkemizde çelik yapılar için, yönetmeliği olan ts648 ile beraber yabancı yönetmelikler uygulanmaktadır ancak sanar mısınız ki 3 gün sonra insanımız onun da bir yolunu bulup kötü imalat yapmayacak? ayrıca, betonarme yapı tasarımı için kılavuz olacak deprem bölgelerinde yapılacak binalar hakkında yönetmelik 2007 ve ts500-2000'i açıp mühendis olmayan bir insan karıştırsa, neredeyse o bile depremde insan öldürmeyecek bir yapı ortaya çıkarabilir diyecek kadar da genelleme yaparım. ayrıca çeliğin çok dayanıklı olduğunu8 da düşünmeyin. konuya hakim olmayan bir insanın ilk bakışta algıladığı o sağlamlık elbette var ama çelik yapının da başka türlü olumsuz yanları vardır.tabi yönetmeliklere uyulduğu müddetçe olumsuzluktan bahsetmek söz konusu olamaz.
  • bu ülkede mühendislik, mimarlık bilgisine zerre önem verilmediği sürece bütün binalar titanyumdan da yapılsa işe yaramayacağından, iyi niyetli olsa da işlevsiz kalacak önermedir. trilyonlarıca lirayı inşaata gömen bir ülkede, her türlü planlama -mühendisliğinden, şehir bölge planlamaya- gereksiz masraf ve vakit kaybı olarak görüldüğü sürece; "millete plan değil, pilav lazım" şiarı bellenmeye devam edildikçe biz bu manzaralarla ne yazık ki daha çok karşılacağızdır. elbette iş sadece planlama ile kalmamaktadır, bunu uygulayacak eleman eksikliği ve varolanın vasıfsızlığı, herkesin iştahını kabartan inşaat piyasasının rantı da bu önermeyi şu şartlar altında geçersiz kılmaktadır.

    ayrıca, ister çelik ister betonarme ister başka bir malzeme ya da yapım sistemi olsun, tekniğine ve hesabına uygun yapıldığı takdirde -diğer avantaj ve dezavantajlarını bir kenara bırakarak söylüyorum- depremde öyle kolay kolay yıkılmaz. mesele malzeme seçiminde değil, bunun uygulamansındadır. malzemeye kabahat bulmak en kolay çözümdür, bir de yine buna benzer şekilde, çok katlı binaların deprem bölgesinde neden yapıldığı sorulup duruyor; özü itibari ile bu mesele de az önceki gibi teknik bir meseledir.

    bu dünyada ne ilk betonarme binaları ne de ilk çok katlı binaları biz yapıyor değiliz, yapılması gereken de atla deve değildir, sadece müteahhitlere verilen itibarın az da işin ehli olan mühendis mimar ve planlamacılara verilmesi ile eminim her şey çok daha güzel olacaktır. bu bahsettiğim sadece idare bazında değil, toplumun bütün kesimlerinde gösterilmesi gereken bir durumdur. bununla beraber, yaptığı işin hakkını vermeyen, imza atıp geçen, projeye dahi bakmayan ilgilenmeyen imzacı meslektaşlarımın içler acısı durumu ayrı bir tartışma konusudur.
  • van depreminde yıkılan betonarme binaların müteahhitlerinin ve diğer sorumluların bulunması ve gerekli cezaları almalarının ardından pek ihtiyaç duyulmayacak pahalı çözümdür.

    yaptıkları binaları yıkılan müteahhitlerin de bir daha hiçbir ihaleye katılmamaları sağlanabilirse tadından yenmez. yıkılan binaları denetleyenlerin de diploma, yetki ne varsa ellerinden alınırsa aynı hataların tekrarlanmaması için umut doğar.

    inanan parmak kaldırsın.
  • elazığ depreminde kovancılar ilçesinde yıkılan ilkokulun yerine bjk'nin yaptırdığı ilkokul gibi çelik konstrüksiyon tekniği ile 45 günde yapılmış olanıda var.
    türkiye'deki ihale mantığı ile çelik okulların ,yurtların , kamu binalarının yapılması zaten imkansız..ihale açılırken zaten betonarme diye açılıyor..teklif bile veremezsin güzel kardeşim..sonra ağlıyoruz..

    http://www.kure.tv/…lazigda-acildi/176-bolum/75584/
  • ülkemizin müteahhitlerini az çok tanıyorsam bu kez de çelik içindeki karbondan çalacaklar ve yine bize hüsran olacaktır.
  • factor of safety'nin çok yüksek olduğunu bilmeyen yazar söylemi, yapılar projelendirildiği şekilde yapılsa hiç bir şey olmaz yeter ki malzemeden çalınmasın gerekli kontroller yapılsın ve naylon yapı denetim firmalarının üzerine gidilsin.
  • yeteri kadar paranız varsa, gerçekleştirebileceğiniz bir dilektir. ve depreme dayanıklı tasarım yapmazsanız, yapılan tasarıma sahada uymazsanız ve denetleyemezseniz bu çelik konstrüksüyon kamu binaları olası bir depremde yine yıkılacaktır. öbür yandan betonarme yapıların sismik performansı yabana atılmamalıdır, kitabına göre yapıldığında son derece yeterlidir.

    türkiye'de çelik yapıların gelişmemesinin nedeni mali kaygılardır. depreme karşı zayıf performans göstermesi değildir. basınç dayanımı beton kadar yüksek değil, rüzgardan yıkılır vs. demek komiktir. depreme dayanıklı en güzel yapı tasarımı sadece perde+çerçeveli betonarme sistem değil, yönetmeliklere göre tasarlanmış, uygulanmış ve denetlenmiş her taşıyıcı sistemdir (çerçeve, perdeli sistem, karma sistem, çelik yapı vs.). önemli olan depreme dayanıklı tasarımı doğru düzgün şekilde yapabilmektir.
hesabın var mı? giriş yap