• sabitlenmiş entry
    (bkz: immanuel kant)
    • arapça'da şeker anlamına gelen kand'dan...
      içinde kahve olan suya nasıl ki "kahve" denilmiş,
      içinde şeker (kand) olan suya da "kand" denilmiş.
    • (bkz: immanuel kant)
    • sicak su, limon ve sekerle yapilan bir icecek.*****
      kucuk cocuklara cay diye yutturulup, yutturulur.
    • sevan nişanyan'ın "neyin nesidir, nereden gelmiş, bir fikrim yok. hiçbir sözlükte bulamadım. bilen varsa haber etsin lütfen." diyerek veryansın ettiği, ancak ekşi sözlüğe bakınca hakkında bir sürü 'entry' girildiğni görüp, kitleler tarafından bilinir olduğuna kanaat getirdiği kelime olmuştur. bugüne değin immanuel kant hariç, kant ne demek bihaber olduğumdan yazısı oldukça ilgi çekici geldi.
      yazıdan bir kesit kopyaladım buyrun:

      "...türkçenin kayıp katmanlarında varlığını sürdüren bir başka antika kelime, şekerli sudan yapma bir tür içecek olan öteki kant. ekşi sözlüğe baktım, ohoo, bir sürü entrysi var, o kadar da bilinmez bir şey değilmiş. bunun aslı arapça kalın k ile qand, şeker kamışından elde edilen külçe şeker. arapça sukkar qandî akide şekeri gibi şekerleme. bu deyim 1200’lerde fransızcaya, oradan ingilizceye sugar candy biçimiyle girmiş. son yüz yıl içinde candy ayrıldı, bağımsız kelime olarak “şekerleme” anlamında kullanılıyor.

      hem qand, hem sukkar sözcüklerinin nihai kökeni hintçe. bu da normal, çünkü şekerkamışı tropik hindistan’dan gelen bir bitki, şekeri icat edenler de hintliler. eski hintçe sakkara şeker, kandu da külçe demekmiş. oradaki o üstü şeyli s nedir diye sorarsan, /s/ ile /ş/ arası fışıltılı s sesi. türkçe şeker ya direkt hintçeden, ya da başka bir aracı dilden alınmış olmalı, ta ortaasya yüzyıllarında, uygurlar devrinde. avrupa ulusları ise şekeri araplardan öğrenmişler. o yüzden arapça sözcüğün ilk hecesindeki /u/ sesi aşağı yukarı bütün avrupa dillerinde görülüyor, sugar, sucre, suiker, zucchero, zucker, azucar, cukier, cukor vesaire. biz arapçadan alsak türkçesi sükker olurdu. osmanlıcada bu biçimi de kullanılır ayrıca."
    • hayatımın en rezil anısının baş müsebbibidir. cehaletim de yardımcı rolde fena sayılmazdı gerçi. bir haziran günüydü. arkadaşımla hafta sonu alsancak'a gezmeğe gitmiştik. izmir'in, özellikle de alsancak mevkiinin haziran ayında nasıl sıcak olduğunu bilen bilir. her neyse, bütün gün yedik-içtik, gezdik, eğlendik. akşamüstü, tatlı bir şeyler yiyelim diye reyhan'a oturduk. garson menüyü getirdi. menüdeki fiyatlara baktık, sonra ceplerimizi yokladık ve bütün gün yiyip-içip, alışveriş yapıp, cebimizdeki paranın çoğunu harcamış olduğumuzu fark ettik. yaşlar da daha 14-15, kredi kartı da yok. cepteki para o zamanın parasıyla 1-2 lira ama menüde o paraya bir tek su var. dedik ki, şimdi oturmuşken kalkmak olmaz, bir şey sipariş edelim, öyle kalkalım. ama dediğim gibi paramız bir suya yetiyor ama ellerimizde zaten birer pet şişe su var. n'apalım? içecek menüsünün en altında 50 kuruşluk (o zamanın parasıyla 500 bin lira), "kant" adında bir şey var. baktık birbirimize, "ne lan bu?" diye, ikimiz de bilmiyoruz. ergeniz ya, garsona sormak da gurumuza dokunuyor. yaktık gemileri, istedik iki tane kant. garson bize şöyle bir baktı, "tamam" dedi gitti. biz bekliyoruz tabii ne gelecek acaba diye. beş dakika sonra önümüze gele gele 2 fincan kaynar su geldi. arkadaşla birbirimize baktık, anında kafaları başka tarafa çevirdik. çünkü gülersek, cehaletimiz ve rezaletimiz ifşa olacak. garson gidince başladık gülmeye ama çaktırmıyoruz tabii, başka şeye gülüyormuş gibi yapıyoruz. hava 35 derece, yer izmir alsancak ve önümüzde duran birer koca fincan kaynar su... el değmiyor hem de, öyle bir sıcak. e dedik, yapacak bir şey yok, içeceğiz bunu bozuntuya vermeden. öğürtüler ve kıçımızdan sızan terler eşliğinde içmeye başladık. insan yanında bir limon bir şey getirir! o an bilmiyoruz tabii adetleri, limon mimon gelmiyor aklımıza. öyle sade bir biçimde koca bardak kaynar suyu içtik. kalktık sonra 1 liralık hesabımızı isteyip. yol boyunca öğürdük, titremeler geçirdik. saatlerce kendimize gelemedik. kimselere anlatamadık.
    • sıcak su içine isteğe göre şekerde koyulur,beleş olduğu için kahvecilerin hoşuna gitmeyen bi durum ama mideyi rahatlattığı kesin
    • takilinan grupca cok icilmis bir gecenin ardindan sabaha karsi kazinan mideleri doldurmak icin gidilmis mekanda siparis verilirken adini ilk kez duydugum ve heralde hakkinda olabilecek en komik aciklamayi alarak dakikalarca yarilircasina gulmeme neden olan icecek.
      -nedir kant?
      -sicak su, limon ve seker..
      -iyi de neden kant demisler?
      -...
      -neden kant?..
      -eeee..simdiii...ingiltere’dee.. kucuk bir cocuga cay vermisleer...cocuk da cay sevmiyormus... burun kivirmis... i cant demiis..
      -puhahaha!!!
    • (bkz: cunt) kelimesinin türkçe okunuşu
    • çay içmedigim için meyve çayi veya kahve bulamadigim ortamlarda içtigim sicak içecek.. güzeldir.. limonun aromasi iyiyse daha bi güzel olur..
      (bkz: sigara ve çay içmemek)
    • türk kahvehane sektörünün en nadide ürünü.

      bu kant olayı süper bir şey. eskiler bilir ama yeni nesil kahvehane takımı pek bilmiyor. aslında benim de kahvehane alışkanlığım hiç yoktur, kahveye girdiğim de sayılıdır. ama arada bir girmek zorunda kalınca, ne içersin denildiğinde istediğim kanttır.

      kantın ne olduğunu kimse bilmeyince, kant içicem ben deyip gizemli bir hava yaratıyorum bir anda masada. herkes yanar döner bir şey beklerken de geliveriyor, bildiğin sıcak su. bazıları limon da katıyor içine ama limonsuz, az şekerli olur kant. mideye falan iyi gelir, hoş olur. işte bu kadar, başka bir numarası yok.
    hesabın var mı? giriş yap