• istanbulu ele geçirmiş emlakçının ismi
    (bkz: kaptan'dan kiralık)
    (bkz: kaptan'dan satılık)
    her yerde ama her yerde o.
  • bir hukukçuyla cebelleşip, hakkını koruyabilecek kadar avukat kalacaksın.

    gittiğin her yerde bir milletin temsilcisi olup, bir konsolos kadar diplomat, işverenin özel literatürde söylediğini anlayacak kadar iktisatçı olacaksın.

    bir mühendis kadar mekanikten anlayacaksın.

    iyi bir makine mühendisinin her söylediğini özümseyecek, hiç düşünmeksizin hidrodinamik ve hidrostatik kurallarını uygulayabileceksin.

    bir oşinograf kadar denizleri anlayacak, astronom gibi yıldızları tanıyacak ve meteoroloji uzmanı gibi rüzgârları koklayacaksın.

    elli kişinin iaşe ve ibadesini, restoranı da içinde olan bir otelin işletmesini yapar gibi sağlayıp, maaşları dahil tüm hesaplarını kuruş kuruş tutacaksın.

    elli kişilik bir fabrikanın personel müdürlüğünü yapacak;

    itilmiş, toplumdan soyutlanmış problemli insancıkların ruh sağlığını da koruyacak kadar psikoterapist olacaksın.

    tüm bunları gereği gibi yapabilmeyi başardığına kendin inanabildiğin gün saçların ağarmış, kamburun da çıkmış olacak.

    ve yine aynı soruyu soracaklar:

    -''ne iş yaparsın sen?''

    ve yine aynı cevabı vereceksin, öğünmeden

    -''kaptanım''.

    umursamazca verilen cevaba ve yaşının gençliğine bakanlar yine soracak, yine, yine soracaklar hayretle

    -''yani şimdi sen şu kocaman vapurun dümenine geçsen sürebilirmisin ? sürebilirmisin yani ? ''

    beni affet abidin, ben artık hiç bir şeyin resmini yapmayacağım üstad.

    02.07.1995
    salvador / brazil
  • kaptan, pardus kurulumu sonrasında kullanıcıyı masaüstünde karşılayan ve daha sonra masaüstünüzü kişiselleştirmek için kullanabileceğiniz bir ayar sihirbazı. kurulu geliyor yani. oluşumunda pinguar ve renan çakırerk'in büyük payı var. kanımca pardus'un en iyi arayüze sahip paketi.

    kaptan ile fare ayarları, duvar kâğıdı, tema ayarları, klavye dil şeması, pardus menü ayarları kolaylıkla değiştirilebilir. internet'e hızlı bir şekilde bağlanmak için ağ yapılandırma seçenekleri kullanılabilir. bir çok bu şekil kişileştirmeyi halledebiliyorsunuz yani.
  • bir öner yağcı kitabi.
  • herhangi bir motorlu toplu taşıma aracını kullanan kişilere yolcuların hitap şekli.
  • 2006 yiliydi, bir bogaz yarisi oncesi ekipce sabahtan kafayi cekip denize ciktik. hedef bebek aciklarindaki samandira. samandira donusunu yapip, atakoy marina'ya dogru simetrik yelkenimiz acik pupa seyri yapacagiz.

    zeytinburnu aciklarina gelmistik ki bir kuru yuk gemisinin tam yol bogaz girisini yapmaya hazirlandigini farkettik. ruzgar da kafadan esiyor orsa seyrinde sancak vincinin basina oturmus cenoa'yi trim ediyorum. kaptana dedim ki, "cenoa'yi biraz salayim mi kaptan?". cevap gecikmedi, "siktir et oglum o gecer sonra doner bir daha gecer". ben de eyvallah dedim aynen devam ediyorum. ama kuru yuk gemisi gittikce yaklasiyor, govdesine girecegiz. kafam da guzel, al iste bok yoluna gitti niyazi, sabaha gazetelerin ikinci sayfasina cikariz, "mal ekip telef oldu" diye icimden geciriyorum.

    neyse, gemiye yaklastik, yaklastik en fazla 9-10 tekne boyu mesafe var ama bizim kaptandan hala ses cikmiyor. bu arada da essek kadar kuru yuk gemisi yol ver ikazi veriyor, yer gok inliyor anasini satayim. mesafe 1-2 tekne boyu oldu kaptandan hala ses yok. sonra geminin ikazi kesildi, karadenizli kaptani disari cikti kufretmeye basladi:

    "amina kodumun ipneleru yol ver ula yol ver!"

    baktim olmayacak, "tramola kaptan, tramola!" diye bagirmaya basladim. hayir, 6-7 knotta yol yapiyoruz. tramola atsak dahi gemiye girip girmeyecegimiz belli degil. neyse, kaptan sonunda bogurtumu duydu ve "tramola beyler!" dedi. tramolaya girdik, karadenizli kaptan hala kufretmeye devam ediyor.

    "siktiminun ipneleruu..."

    tramola esnasinda iskota salarken vincin 1 metre yakinina birseyin carpip infilak ettigini farkettim. sonra anlasildi ki infilak eden sey karadenizli kaptanin bize attigi ince belli cay bardagiymis.

    uzun lafin kisasi iki tur kaptan vardir. bizimkisi ve karadenizlisi...
  • attila ilhan'ın olağanüstü güzellikte bir şiiridir. hele kendi sesinden dinlemek bambaşkadır.
    http://www.dailymotion.com/…lhan-kaptan-12345_music
  • şu ara beni bana anlatacak tek şiir.

    --- spoiler ---
    hep aynı manzarayı kullanmaktan bıktım usandım
    bir yumruk vurdum dünden kalma bir şarkıyı dağıttım
    van gogh bana bakıyordu deli gözleriyle bakıyordu
    ellerim titriyordu bir dakar yolculuğu kuruyordum
    güya bir şilebin kıç güvertesinde durmuştum
    nabızlarım bir deniz fenerinin gözlerinde atıyordu
    asor adalarında on sekiz mısraımı unutmuşum
    onlar beni terk etmişlerdi yalnız kalmıştım mahvolmuştum
    sen beni terk etmiştin bunu yalnız serdümen biliyordu
    geceleyin ışıkları söndürüp senden bahsediyorduk

    seine kitapçılarında villon’un şiirlerini buldum
    nehir yürek gibi kabarmıştı rüzgar esiyordu
    bir hafta her gece villon'dan bir şeyler okudum

    sen benim şiirlerimi okudukça ağlayacaksın

    seni hiç görmeseydim seni keşke hiç görmeseydim
    şu benim iki gözüm aksalardı kıpkızıl kör olsaydım
    sacré-coeur'de armonik çalsaydım dilenseydim
    seni hiç görmeseydim ismini hiç duymasaydım
    belki kendime göre rezilce saadetlerim olurdu
    kaldırımlara renkli tebeşirlerle katedral resimleri çizerdim
    kaldırımlara senin resimlerini çizerdim herkes seni çiğnerdi
    bistroya yıkılır çırılçıplak bir quandro içerdim
    lucie-anne yine gelir yine bana senden bahsederdi
    lucie-anne neden gelir neden bana senden bahsederdi

    benim şu çektiklerimi bir çocuk var ki anlıyor
    kendimi yerden yere vuruşumu içimdeki zehri
    bir çocuk var ki anlıyor benim gibi kahroluyor
    odasında şiirlerim fukara mumlar gibi yanıyorlar
    sen o çocuk değilsin sen artık çocuk değilsin
    dudakların eskisi gibi beyaz değiller biliyorsun
    ben ki yaşadıklarımı büyük dinler gibi yaşıyorum
    sen artık bir din değilsin bunu biliyorsun

    eifel’in dibinde durduk ben bir cıgara yaktım
    saint-dominique sokağında şehir ışıklarını yaktı
    içim büyük karanlıktı ellerimi göğe uzattım

    soluk bir sisin arkasından yüzün gözüküyordu
    gece inmişti takım takım yıldızlar gözüküyordu
    şimdi sen başka bir şehirdeydin saçlarını kesmiştin
    dudaklarını boyamıştın bu seni tamamen değiştirmişti
    rüyana erkekler giriyordu hem çıplak giriyordu
    aklına ben geldiğim zaman utanıyordun
    onların arasında değildim çünkü ben yoktum
    ben paris’te kalmıştım adresim ezberindeydi
    her cumartesi istesen bir kart gönderebilirdin
    ne var ki bunu hiçbir zaman yapmayacaksın

    kendimden kurtulmak için gölgemi koridora astım

    pazar günü sözleşmiştik beni mutlaka bekleyecekti
    simdi kalkıp gitsem mırç’ı bulacağım malum
    sonra vini-prix’ten üç litre şarap alacağımız
    sarhoş olacağımız malum şarkı söyleyeceğimiz
    sonra mırç zehra'dan bahsedecek ben susacağım
    camlardan bakınca paris’in damlarını göreceğiz

    bana ancak sabahları telefon edebilirsiniz
    --- spoiler ---
  • 80'lerin sonunda 90'ların başında çocuk olmak günlerinden gelenlerin hatırlayabileceği, kadrosu ortadan kırmalı, kontra freni olan, genelde sarı renkte bisiklet. 1990-1991 yıllarında kullandığım versiyonu vites değiştirme kolu olmamasına rağmen arka tekerleğinde 3 tane vites dişlisi bulunurludu. vites değiştirmek için tekerleği yerinden gevşetip, zinciri attırıp tekrar takmanız gerekirdi. full manueldi kısaca. anıları canlandırmak için: http://i.imgur.com/9cm24.jpg
  • dunyada sadece turkiyede karayollarinda kullanilan bir tur sifat. bunu duyan amca kendisinden 20 yas kucuk genc bir kiza buyur abla demesi muhtemeldir..
hesabın var mı? giriş yap