• harika bir duygudur. bu güzel mahlukata her baktığınızda nasıl da mağrur ve gururlu olduğunu, sokakta bin bir türlü pislik ve zorlukla mücadele ettiği halde o tüylerinin hala nasıl tertemiz ve yumuşacık olduğunu düşünürsünüz. kedi mırlaması en sevdiğiniz sesler arasındadır. ona nankör diyebilmek için canını sıktığınızda gitmesinden ya da ısrarla kölelik teklif ettiğinizde bunu tırmalayarak da olsa reddetmesinden daha fazlasının gerektiğini bilirsiniz. kediler sevilmek için yaratılmışlardır. bu dünyada bana göre kedilerin ekosistemdeki var oluş nedeni insanların onların tüylerine ellerini sürtüp mutlu olmalarıdır. ya da ben öyle yapıyorum en azından.
  • ön camın sağ üst köşesinde mükemmel kurumuş çamurlu pati izi sebebiyle araba yıkatmamışlığım vardır uzun süre. şahsiyet ve kararlılıktan hoşlanmakla alakalıdır bazı bünyelerde bol bulunmasının sebebi...
  • 7 yıl evde birlikte büyüdüğün bir hayvanı, öldükten 9 yıl sonra bile rüyada görüp uyandığında gözleri nemlendiren sevgidir..
  • geçen seneye kadar yanımıza 1m yaklaşan kedileri bilumum sopa, taş ve ilkel aletle kovalayan babam, evde kedi beslemeye başlamamızla bir sevgi pötürcüğüne dönüşmüştür. o kadar dönüşmüştür ki telefon ekranında artık sevgili kedimizin fotoğrafı ile dolaşmaktadır.
  • bir kez tadanın asla vazgeçemeyeceği, tatmayanların da kedilere bok atmak için abartılması gerçeğine abandığı sevgi. bir kedi tarafından esir alınmış bir insan kedisi evi darmadağın etse de, deri gitar kılıfının üstüne işeyip, yurtdışından zar zor getirilmiş onlarca dolar değerindeki kitapları kemirip üstlerine sıçsa da, her yerinizi diş ve cırnak izi içerisinde bıraksa da, tüylerini bırakmak için özellikle gardolabınızın içine girse de asla kızamaz o'na, çünkü o kedidir ve kucağınıza geldiğinde, gıdısını, kafasının üstünü, sırtını okşatıp kaşıttığında, her mırlamaya başladığında size bütün dünya'yı unutturur, dertlerinizi, kederlerinizi, üzüntülerinizi ve sıkıntılarınızı söküp alıverir. içinizi neşe ve sevinç ile doldurur; asla vazgeçemezsiniz ve bir gün zorla ayrılmak zorunda kalırsanız 120 kiloluk eşşek kadar bir adam olarak hüngür hüngür ağlarsınız...

    tatmayan bilemez...
  • asla bir kediyle sınırlı kalmaz.
  • öyle bir sevgidir ki anneme "istenc senin kedin olmak vardı. ola ola anan oldum" cümlesini kurdurmuştur.*
  • muhabbet kuşlarım, cennet papağanlarım oldu. 2 tane boxer, bir kangal köpeğimiz vardı. çocukken de alman kurdumuz. hayvanlarla içli dışlı büyüdüm diyebilirim. kedilere karşı ise nötrdüm. ne sempatim, ne de antipatim vardı. bildiğin kediydi işte. sokakta bir sürüsü olan, sana yaklaşmayan, köpeğinin kovaladığı, çöplüklerde ggördüğün hayvan.
    ta ki, 6 sene evvel bir sokak kedisinin 4 yavrusunu benim bahçeme yavrulayıp, bunlar sütten kesilince "hadi eyvallah" demesine kadar. bunları tanıdıkça ne muamma, ketenpereci, çakal, keranacı ve zeki hayvanlar olduğunu gördüm. dedim ya, köpekler ve kuşlarla büyüdüm diye. ama bu kediler bir farklı.
    bu ipneleri tanıyınca ortaya çıkan ve artan bir sevgidir.
  • bilge karasu'nun çok güzel tanımladığını düşünüyorum:

    “kedinin büyüsüne kapılanlar, genellikle, köpeklerin büyüsüne kapılanlardan farklıdır deyip geçeceğim. hayvan, bizim açımızdan, başka'dır. onun açısından bizim başka olduğumuz gibi… bu başkalıklar, pek güzel, bir arada yaşamayı öğrenebilir. kızdıklarında kedilerini, köpeklerini kendileriyle özdeşleşmiş sayanlar ne kadar yanılıyorsa, sevdiklerinde kedileriyle, köpekleriyle özdeşleşenler de bir o kadar yanılıyor diye düşünürüm. bir arada yaşayınca, ötekinin kaygısını taşırsınız elbet. ona dokunan size de dokunmuştur, onu sevindiren sizi de sevindirir. ama ötekinde kendi izdüşümünü aramak hiç gerekmez.”
  • şu yaratıkların asil duruşlarına hastayım...sen istediğin zaman değil, o istediği zaman sevebilirsin onu.hele ki o ukala tavırlar yok mu beni benden alıyor resmen.
hesabın var mı? giriş yap