• google olmadan google'daki çalışma ortamını kurmaya kalkmayın.

    esprisi bir yana kendi yağında kavrulmak isteyenlerin ciddiye alması gereken tavsiyelerdir. kendi firmasını işleten biri olarak bir nebze faydamız olursa ne ala.

    2006'da bir yazılım firmasında çalışıyordum. programın hem satışını hem de eğitimini veriyordum. firma prim hesaplarını kafasına göre pat diye değiştirdi. neymiş, satışlar toplanacak, firmanın o ay içindeki giderleri çıkacak sonra prim hesaplanacakmış. yani 1000 dolara sattığım programdan ne kadar prim alacağım muamma. bu bana uymaz dedim. patronla güzelce konuştum ve istifa ettim. 4 ay düşündüm, hazırlık yaptım ve kendi şahıs firmamı kurdum. 1 ocak 2007

    bir iş hanında bildiğin 15 metre kare tek göz odaydı. annemle beraber boyadık duvarlarını. kapısı çok uyduruktu da hanın tuvaletine giderken notebook'umu yanıma alırdım. kredi çekip daha iyi bir yer tutabilirdim. borçta alırdım. öderdim de borcumu. ama olduğu kadarla, olduğu kadar bir yer tuttum. risk almadım.

    işten ayrıldığım firmaya geri gittim. eski patronumun çayını içtim ve programlarını satmak ve de sattığım programın eğitimini de vermek istediğimi söyledim. olur dedi. ayrılmadan önce %10 civarında prim alırdım bu birden %60 oldu. 400 dolara alıp, 1000 dolara satıyordum en düşük versiyon yazılımlarını. bunu istifa ederken kapıyı çarpıp çıkmamama borçluyum.

    unutmayın, sahtekarla tamahkar çok iyi anlaşır. gerçek olamayacak kadar güzel bir teklif gerçek değildir. piyasa çakal dolu. çakal olmayın. müşteriniz aldığı malın veya hizmetin kalitesine bakar. müşterinizi sallamayın. iş parasını aldığınızda değil müşteri teşekkür ettiğinde biter. müşteri ile (istisnalar hariç) dost olmayın.

    en güzel reklam müşterinin yolladığı müşteridir. insanları spam mail, sms yağmuruna tutmayın.

    sattığınız malı kaliteli seçin. internet satışı yapıyorsanız, 10 liraya aldığınız bir mala 11 lira fiyat koyan siteler göreceksiniz moralinizi bozmayın.

    kimseye ama kimseye gelişine satış yapmayın, malınızın bereketi olmaz. maliyet sadece ürünün size geliş fiyatı değildir. masraflarınızı unutmayın.

    ve patron oldum ben diye hemen çek çük kesmeye başlamayın. korkun. kazandığınız parayı koruyun. mal alacağınız toptancılara asla güvenmeyin. çok satar dediği mal, onum elinde kalan maldır. aldığınız maldan 1 tanesi bile bozuk çıksa gidin yenisini isteyin veya ücret alıcı ona kargolayın ki bir daha malları kontrol edip yollasın.

    ve hepsinden önemlisi yeni iş kuracak kişilerin en büyük düşmanı hevestir. asla ve asla heves ile yola çıkmayın. hevese kapılmak gerçekleri görmenizi engeller.

    hayırlı işler, bol kazançlar.
  • -gelir ve giderinizi iyi tutun. bunun için hemen bir muhasebe yazılımı almanıza gerek yok. giderlerin çokluğu hemen sizi üzmesin.

    -eğer bir dükkan, mağazayı sıfırdan açıyorsanız 6 ay süre tanıyın. yeni açılan hiç bir dükkanın geleceği 6 aydan önce belli olmaz.

    -internet satışı yapıyorsanız yollayacağınız her ürünü mutlaka kontrol edin. asla kırık çıkık yollamayın. tek ürün satayım, köşeyi dönüp kaybolayım tiplerinden olmayın. bir sms şirketi ile anlaşın. firmanızın adı ile, müşteriniz ürün aldığında ürünün onaylandığına dair ve kargoya verildiğinde kargoya verildiğine dair sms atın. kapıda ödeme olursa mutlaka arayın onay alın. illegal işlerin parası tatlı, sıçması çok acıdır. bulaşmayın.

    -patron oldum lan ben diye hemen firmanızı elemanla doldurmayın. insanlara zamanında size yapılanları yapmayın. elemanlarınızı sömürmeyin. lakin unutmayın ki iyi bir patron iş yapma değil yaptırma becerisine sahip olan kişidir. patronun en önemli görevi işin koordinasyonunu sağlamaktır. elemanlarınıza "biz bir aileyiz ayağı" çekmeyin.

    -bağkuru zamanında yatırın lan. sonra çok pis giriyor. 350 lira civarındaki bağkuru 3 ay yatırmadığında gerisi çorap söküğü gibi geliyor. bir bakmışsın benim zamanında yaptığım gibi faizi ile 8700 lirayı sayıyorsun ellerine.

    -tabelanıza dikkat edin. totem yaptırırken belediyenin bunlardan tebela reklam vergisi aldığını unutmayın.

    -abuk subuk bir muhasebeci ile anlaşmayın. 20 lira fazla verin adam gibi bir muhasebeciniz olsun. sonra çok ağlarsınız.

    -eğer ithalat, ihracat yapıyorsanız mutlaka bir avukatınız olsun.

    -frencayzing midir nedir o işe girecekseniz sağlam bir avukata danışmadan her kağıda imza atmayın. bir bakmışsınız patron olacağım derken başka bir firmanın elemanı olmuşsunuz.

    -tiryakiyseniz bile dükkanınızda, ofisinizde, mağazanızda sigara, içki içmeyin içtirmeyin.

    -hee bak bu önemli. benim arkadaş çevrem çok geniş diye düşünerek bir işe girmeyin. arkadaş çevrenizden dişe dokunur maddi bir hayır görmeyeceksiniz.

    -sürekli araştırın. not alın. firmanızı firma rehberlerine kayıt ettiğinizde bir sürü çakal telefon açmaya başlayacak. yok kosgep 150.000 lira karşılıksız kredi veriyor, yok şöyle reklamınızı yapacağız google'da bir numara olacaksınız vs diye. yemeyin bunları.

    -google'a iyi kastırın. adam gibi bir web sitesi yapın. adam gibi içerik girin. başka sitelerden kopyala yapıştır yapmayın.

    -kendinize güzel, içinize sinecek bir logo yapın veya yaptırın. ona harcayacağınız paraya acımayın.

    -sabit telefon almaktan kaçmayın. lahmacuncu kartı bastırmayın.

    -çook kurumsal şirket havası vereceğim diye, holding gibi davranmayın. ne iseniz osunuz. olmadığınız bir şey gibi gözükmek sizi itici yapar.

    allah yardımcınız olsun.
  • bazılarını bizzat yaşayarak görmüş geçirmiş ve aşağıda sıralamış olduğum tavsiyelerdir:

    - arkadaş ne yapacaksan eğer mümkünse çoluk çocuğa karışmadan yapacaksın. hayattaki sorumluluklar arttıkça girebileceğin riskler o oranda azalır, gözün yemez; yese de mahalle baskısı olur.

    - evli isen ve eşin (karın/kocan) çalışıyorsa tadından yenmez. birinin düzenli geliri olması, diğerinin risk alabilmesini mümkün kılar. elbette adam (pardon insan) gibi oturup konuşmanızda fayda var. akşama eve gelince "canım biliyor musun ben bugün istifa ettim. kendi işimizi kurmaya karar verdik. hamdi ile sahilde buzlu badem satacağız" derseniz pek hoş bir giriş olmaz.

    - tabi en güzeli ana/baba kuzusu iken hayata atılmak. zaten ekmek elden su gölden durumunda isen, henüz bekar ve yatacak bir yerin varsa, durma koş haydi coş. sabit masrafın zaten yok; zor koşullara dayanabilme ihtimalin çok daha fazla. tabi bu ana/baba evinde oturma işinin bizde bokunun çıkartılması iyi bir olay değil. üniversite oku, askerden kaç şu bu derken gençlerin hayata katılma yaşı fazla ileri gidebiliyor. elin gavuru 16 yaşına gelen çocuğuna "hadi canım burgercide ne zaman part-time çalışmaya başlıyorsun" diye boşuna kasmıyor.

    - girişimci olmak için fantastik paralara hiç gerek yok. evet büyük düşünün ama küçük başlayın. şu anda yurtta ve gavurda milyar dolar değerindeki bazı işlerin sadece ve sadece 10.000-25.000 dolar kapital ile kurulduğunu hatırlayın. (oha 10bin dolarım olsa 2 sene dünyayı gezerim diyenleri duyabiliyorum tabi, tercih senin o da bünyeye lazım. mesela benim gibi balayında interrail yapabilirsiniz çok gezenti bir ruhunuz varsa)

    - hangi işe girişirseniz girişin minimum 2 hatta 3 sene bıkmadan, vazgeçmeden devam etmeniz gerektiğini unutmayın. 6 ay sonra "olmadı" demek olmaz. planınızı ona göre yapın. bütçenizi ona göre ayarlayın.

    - iş planı yapın. oturun excel'de gelirler/giderler/müşteriler/borçlar/harçlar/maaşlar hepsini 3 sene için hesaplayın. olayın gideri var mı bir görün. matematiğe kafanız pek basmıyorsa hesap kitaptan anlayan bir arkadaş bulun ona yaptırın. o da yoksa sözele yönelin.

    - planları en kötümser hali ile yapın, bütün riskleri olabilecek en kötü şeyleri düşünün ona göre hesabınızı tutturun. 1000 kişiye telefon edince sadece 10 kişinin cevap vereceğini, onlardan da sadece 5'inin ilgileneceğini ve sadece 3 kişinin satmaya çalıştığınız şeyi (neyse o artık) alacağını düşünün. 20 kişiyi arasam, 15 tane satsam diye heveslenmeyin sakın.

    - dükkan/ofis falan açacaksanız sakın gidip tüm parayı mobilyaya ona buna yatırmayın. tanıdıkların eski eşyaları ile düzün etrafı beş para vermeden; sonra gider yenilersiniz parayı bulunca.

    - siz iş fikrinizi anlattıkça etrafınızdakiler sürekli olarak o işin neden yürümeyeceğini açıklamaya çalışacaklardır; olabilir. moralinizi bozup vazgeçmeyin hemen. hesabı kitabı yaptıysanız ufaktan paylaşın. bakalım ikna olacaklar mı. zaten iki tür arkadaş vardır ya yer şeye karşı çıkan, ya da ota boka atlayan "aa ben de ortak olayım" diyen. iş ciddileşince onların hepsi ortadan yok olur, yanında 1-2 kişi belki kalır kalmaz. onları iyi seçmekte fayda var.

    - son olarak götünüzden fikir uydurmayın. yani tabi ki hayal gücünüz geniş olsun. berber dükkanında tantuni servisi yapmayı da düşünün ama en iyi iş fikri zaten denenmiş ve çalışan bir işi farklı şekilde daha iyi yapmaktır. çok değişik bir şey zannettiğin işlerin hepsi (internetinden bilmemnesine dek) insanların üç beş temel ihtiyacını karşılamak üzerine kurulmuştur: yemek, barınma, sosyalleşmek, cinsellik, statü vs).

    haydi yolun açık olsun.

    (yıllar sonra gelen edit: hala okunan ve üstlerde duran bir entry olduğu için yeminimi bozup - geri geldim - ve 3-5 satır daha eklemeye karar verdim)

    bu ülkede hala en çok karıştırılan şeylerden biri de girişimcilik / start-up kavramları etrafında dönen muhabbet ve oluşumlar. gün geçmiyor ki yeni birileri çıkıp girişimcilik hakkında ahkam kesmeye başlamamış olsun. üniversitelerde konferanslar, melek yatırımcı ağları vs gırla gidiyor.

    şunun çizgisini kesin baştan çekelim: start-up genel geçer bir iş tanımı, bir girişimcinin (haydi bismillah diyerek) açtığı dönerci değil. start-up dediğimizde şunları anlıyoruz:

    1) bu arkadaş(lar)ın bir iş planı var
    2) tercihan max 2-3 yıl içerisinde bu işi acayip büyüyerek exponansiyel bir kar edecek
    3) tercihan ortalığı darmaduman edecek (disruption)
    4) ve "birileri" gelip bu işi misli para vererek satın alacak

    özellikle bu sonuncuyu hedeflemiyorsanız kendinizi start-up diye pazarlamaya hiç çalışmayın. mesela iş kuruldu, aradan 3 sene geçti ve kar ediyorsunuz, ortaklar tatile gidiyor, çocukların okul parası çıkıyor, belki onlarca eleman çalışıyor ve siz yıllarca bu işi yapabilirim diyorsanız artık bu iş bir "lifetime business" olmuş durumda. ha istediğiniz bu muydu (başlık kendi işini kuracak yazarlar diyor), olabilir. lakin ben size iş kurmayı değil, start-up batırmayı emrediyorum. türkiye'nin geleceği ancak böyle kurtulabilir. hala sahip olduğumuz genç nüfusun sahip olduğu tüm potansiyeli sonuna kadar kullanmamız lazım. bata çıka, dünya ile rekabet edebilecek hale geleceksiniz. korkmayın.

    istatistiksel olarak tüm dünyada start-up şirketlerin batma olasılığı %95. yani her kurulan 100 start-up'ın sadece 5 tanesi istediği fiyatlama ile büyük bir balık tarafından keyifle yutulup milyonları cebe indirebiliyor. doğru konuda, doğru plan ile o piyasada normal iş yapış şeklinden çok farklı şekilde bir yolda hızlıca yürüyebilirseniz piyasa değeriniz ve bilinirliğiniz artarsa babalardan biri gelir sizi satın alır, siz de ister paraları yer isterseniz de yeni maceralara atılabilir, yeni start-up'lara koşarsınız.

    hasan aslanoba'nın asıl hikayesini okuyun, tazedirekt ile nasıl hızlı (çıkış) kararı verdi anlayın. keza yemeksepeti.com hikayesini öğrenin, bazen işlerin 2-3 senede değil daha uzun soluklu olmak zorunda kalacağını ama yukarında bahsettiğim iş yapış şeklini değiştirme konusunu aklınızdan çıkarmayın. elon musk'ı takip edin, mercedes, bmw ,ford vs gibi devlerin tesla karşısında neden zangır zangır titrediğini düşünün. 1-2 seneye kadar hepsi elektrikli ve kendi kendine süren arabaları piyasaya çıkarmış olacak amma velakin 2 sene sonra tesla'nın elinde son 5 seneye ait tüm kendi arabalarının sürüş detayları, logları olacağını (bigdata, lafta değil böyle oluşuyor) ve altyapısı ile otomatik pilot yazılımına dair en küçük update'leri cart diye tüm arabalarına upload edip tüm arabaların hangi virajı hangi sınırlar içinde alabileceğini bir gecede öğrenebileceği durumu değerlendirin. elon'a bugünkü anıtkabir postlarından dolayı biraz kıyak geçmiş olabilirim evet ama burada püf noktası otomotiv piyasasının klasik işleyişine nasıl çomak soktuğunu anlamak. start-up kuracaksanız işte böyle bir çomakla işe başlayacaksınız.
  • dost ile iş yapmayın. 3 - 5 kuruş fazla maaş verin ,yedi kat el ile çalışın.
  • bu ülke tembeller, hemen her şeyden anladığını zannedenler, keşfedilmeyi bekleyen mucizevi kişilik sanrısında olanlar ülkesidir.

    1-muhtemelen batacaksınız, bu sizin için sürpriz olmamalı. aksi süprizdir. çok çalışmalısınız. en çok çalışmalısınız.

    2-başarı hikayelerini dinleyerek/okuyarak değil, başarısızlıkları ve iflasları araştırıp inceleyerek girişimde bulunmak daha akıllıcadır. batacaksanız bile çok çalışarak batın.

    3-eş dosttan aldığınız borç, elinizdekileri paraya çevirerek elde ettiğiniz sermaye, bankadan çektiğiniz kredi muhtemelen buharlaşacak. eyvah dediğinizde muhtemelen çok geç olacak. ne desek boş, en kötü ihtimalde kaybedeceğiniz ekonominin sizi nasıl bir sosyoekonomik pozisyona sokacağını bir kağıda yazın. sonra o kaybı geçen hafta yaşamış gibi bir hafta geçirmeye çalışın. bunu yapmadan girişimde bulunmayın. sıfır noktasına gelip batmak diye bir şey yoktur. batan hemen herkes sıfırın çok çok altında batar.
    o tek bir defa incitmediğiniz eşiniz eve gelen hacizcilere, kıyamadıgınız anneciğiniz agresif alacaklı telefonlarına maruz kaldığında sizin de insanlığınız azalacak, sıradanlaşmanın da ötesine geçeceksiniz. dolandırıcılar yüzsüzler çıkacak içinizden.

    4-kimseyi suçlamaya hakkınız olmayacak. insanlar sizin saçmalamalarınızın sonucuna katlanmak için gelmedi dünyaya. battığınızda, sevgiliniz eşiniz aileniz dostlarınızla aranız açılacak. soranlara da, gerçek yüzlerini şimdi gördüm zırvalarını saçıştıracaksınız, akıllı olun.

    battıkça uzmanlaştığını sanar kimisi. battıkça batmayı öğrenir bunlar ancak.

    5-arkadaşla ortak olunmaz, eş/sevgili ile ortak olunmaz, akraba ile ortak olunmaz. ortak, bir işte sizde olmayan ya da sizin yetişemediğinize yetişen vasıfları olanla olur. işe bakış açısı aynı olmayan biri tam bir iş insanı olsa da yine ortak olunmaz. uyumsuz ve orantısız ortaklık yapmayın, sizden daha az katkısı olanı siz sepetlemek isteyeceksiniz, sizden daha cok katkısı olansa sizin gibi işe yaramaz bir yükten kurtulmak isteyecek bir süre sonra.

    tüm ortaklıklarda şu kesin olur: ben daha çok emek verdim, bana haksızlık ediliyor.

    geçin bu zırvaları. ortak olmakla zaten adaletsiz emek dağılımını herkes göze almış olmalıdır ve tüm ortaklar öyle hisseder.
    zevkleri, tercihleri, sosyal-siyasal eğilimleri sizle birebir olan yani arkadaş vs biriyle ortak olursanız, benzer zamanlarda eğlenmek, benzer zamanlarda tatile çıkmak, çalışmak çalışmamak isteyeceksiniz. hiçbir iş keyfe keder ortakları beklemez, en iyi ihtimalde işinizi çalışanlarınıza kaptırırsınız.

    6-istanbulda son on yılda binlerce lokanta açıldı ama sadece bir tanesi nusret. binlerce cafe açıldı ama sadece bir tanesi sunset. batanlar kulübüne hoş geldiniz. en pahalı iş malzemeleri lokanta ve cafe görselleridir. bunların ikinci eli ise en ucuzudur. neden sizce? bir sürü zıpçıktı gider bir hevesle para gömer sıfırlara. çoğu battığı için, topkapıda bayrampaşada binlerce batan cafe ekipmanı bikaç yüz liralara el değiştirir

    7-çok iyi aşçı, çok becerikli pazarlamacı, çok iyi mühendis, çok akıllı hukukçu, çok bilmem ne olmanız girişimde bulunmanız gerektiğine yeterli delil değildir, delil hiç değildir. çok iyi bir işletmeci olmalısınız. nice okul birincilerini parçacılara tedarikçilere yalvarırken, “anam avradım olsun abi” çekerken izledim, çoğu girişimcinin sonu bu olacak.

    yaptığınız iş her ne ise, en çok siz çalışmalısınız. tüm çalışanlar titreşirken elinize çekçeki alıp tipinin altında cam silecek, 40 derece güneşin altında depo düzenleyecek, herkes umutsuzluğa düşmüşken bir şarkı mırıldanacaksınız.

    bilmediğiniz işi, sırf siz iş kurdunuz diye uzman çalışanlarınıza “biliyormuş edaları ile” yaptırmaya kalkarsanız, şunlardan birini kesin yaşayacaksınız; ya makaraya alınırsınız, ya soyulursunuz, ya işiniz elinizden alınır, ya namusunuza göz dikilir. ne alaka di mi? çok alaka, sizin işe yaramaz bir blöfçü olduğunuzu öğrenen herkes neyiniz varsa almanın kolay olduğunu düşünür unutmayın !!!

    iş dünyasına girince fark edeceksiniz; pek çok girişimci iyi kötü çalışır eder. birileri vardır ama, güçlüdür bu tipler, zengin demiyorum, kalabalık demiyorum, güçlü. güçlü karakter, dominant kişilik, egemen bir tarz. bu kişileri izleyin, başarı o tiplere akar adeta. onlarmış gibi yapmayın, öylesinizdir ya da değilsinizdir, kendinizi bilin.

    8-başarılı girişim bir pakettir. akıl-cesaret-çok çalışmak-çevre-kısmet. zeka dedim mi? karizma dedim mi? parlak fikir dedim mi? vs vs dedim mi? demediklerimin de etkisi vardır elbet, belirleyici değildir çoğu zaman. pakettekilerden sadece biriyle başarılı olan yok mu var elbet, ama loto oynamıyorsunuz unutmayın. cesaret-çok çalışmak kraldır. bunlar olmadan adam olan görmedim, net.
    girişimcilikte başarı, sanılanın aksine, “klasik” davranmakla çok ilintilidir. ilk takım elbisesi siyah ya da lacivert olur insanın hani, onun gibi.

    1000 kumaşçıdan 900 ü sezon ürünlerine çalışır. değişik etmenlere göre bunlardan 5-600 ü ayakta kalır. 100 kumaşçı fantezi yapıp sıra dışı bir şeye girişir. bunlardan 2-3 tanesi uçar kaçar coşar zengin olur. geri kalanı kesinkes gümler. bu oran hemen her işte böyledir daha aşağı iner yukarı çıkmaz. binde 2 lik dilime girebilecek olsaydınız bu yazıyı okuyarak zaman kaybetmiyor olurdunuz zaten kasmayın.

    9-“iş dünyasında” başarılı, gerçekten başarılı insanları görmeye temas etmeye çalışın. etraflarında bir hale var gibidir. erişilmez bir enerjileri, garip bir havaları vardır. işte o anlayamadığınız şey, çok çalışmanın, çok ama çok çalışmanın, bu şehirde 25 yıldır yaşıyor olup, boğazda bir kez bile balık yemeye fırsat üretemeyecek kadar çok çalışmış olmanın, 7 sene tatile gitmemiş olmanın, pazar günleri “ben napcam ki şimdi” diye suçluluk duyup işyerine gidip orada huzur bulmanın, çalışmaktan sevgilisinin adını hatırlayamayacak hale gelmenin verdiği bir hava olmasın?
    dilediğiniz kadar küfredebilirsiniz, hayatın hepsini bir kucağa sığdırmak mümkün değildir. istisnalara bakıp hadi ordan demeyin, istisnalar iş dünyasında hiçbir genel geçerlik taşımaz.
    benim istediğim başarı bu değil, bana göre bu başarısızlıktır diyebiliriz. bu tercihtir. ama konu başlığımız başarılı girişim ise, kulak ver bu sözlere!!

    10-kurduğunuz iş, verdiğiniz hizmet, her ne halt ediyorsanız, kendinize göre değil, müşteri profilinize göre hizmet/sunum/lezzet tasarlayın. kendinizden para kazanmayacaksınız. insanlara yeni bir konsept vs zırvalıklarını dinletmek ütopiktir, bunu mutlaka batarak öğrenmek zorunda değilsiniz.

    11-paralarınızı saymayın. para için çalışılmaz! iş bir puzzle dır. yapbozun parçalarını birleştirirseniz ortaya çıkacak bütün görüntüye para denir.

    12-nasıl batacağınızı düşünmeyin çok fazla, muhtemelen ummadığınız bir şekilde batacaksınız. iyi giden bir işte dahi yeterince batmak düşünülürse o iş batar.

    13-tekrar olacak ama, işe yatırdığınız parayı kaybettiğinizi düşünerek bir süre zaman geçirin. bunu önerdiğim bir sürü kişinin iş kurmaktan sırf bu nedenle vazgeçtiğini biliyorum. o çok sevdiklerinize daha iyi bir gelecek kurmak için girişiyorsunuz o işe ya. muhtemelen o işte batarak her şeyi kaybedeceksiniz. batarken siz de değişeceksiniz. sevdiklerinize zarar vereceksiniz. ciğeri beş para etmez, kimseye faydası olmaz gereksiz tutunamayanlardan biri olup çıkacaksınız. bari sevdiklerinizi düşünün öyle vazgeçin

    14-hey sen ordaki! bu anlattıklarımın tamamına, evet/biliyorum/aynen/farkındayım vs diyerek buraya kadar geldin. yerinde duramıyorsun görüyorum, için kıpır kıpır ellerin titriyor. bir sakin ol. tamam fena fikir olmayabilir. tamam çok geç kaldığını bir an önce başlaman gerektiğini düşünüyorsun anladık. muhtemelen, o azınlıktan birisin, yapacaksın. bunu biliyorsun, sanki bir ses fısıldıyor di mi, tüm risklere rağmen bunu yapman gerektiğini biliyorsun. hatta emin olduğun tek şey bu gibi geliyor di mi. cafede otururken, tatilde güneşlenirken, sevişirken, arabanda cıstak cıstak gamsız dolanırken hep bi huzursuzsun, bişi eksik, eksik olanın ne olduğunu biliyorsun, bu işe başlaman lazım. tanıdım seni bi yerden adamım.

    dur bir nefes al. hala yol yakınken bir daha düşün; yeterince düşündün mü peki sen bilirsin.

    hemen bu kalk, bir sigara yak, gözlerini bakabildiğin kadar uzağa dik. bir daha asla bu kadar rahat bir gün geçirmeyeceğini bil. şu an varmak istediğin yer neresi ise varacaksın ama vardığında seni orada karşılayan olmayacak.

    o ev o araba, sevdiklerin için yapmak istediğin her şey. bunları yapacaksın ama sen biteceksin emin ol. başarı dediğin o yere vardığında; evi arabayı işi gücü halletmiş olacaksın. amaa; edindiklerin kazandıkların sana bir anlam ifade etmeyecek, hiçbir şeyden zevk almayacak, hiçbir merakın kalmayacak, yorgunluğun bir daha asla geçmeyecek, hep bir daha göremediğin uzakları hayal edeceksin o gün. 20 yıl hayalini kurduğun range anahtarı önüne bırakıldığında bakıp içini çekecek, artık bunun sana bir anlam ifade etmediğini fark edeceksin acıyla, bunları unutmazsın umarım

    hayattaki son günün gibi yaşa son bir defa… gazan mübarek olsun.
  • -daha fiyatını bile sormadan, "malı getir" diyen müşterilere dikkat etmek lazım gelir. satış yaptım hevesi ile hemen atlamamak en doğrusu. şöyle ki zamanın birinde çoook zengin bir doktora web sitesi satışı için gitmiştim. adam önüme 20 tane domain koydu. bunları al dedi. süper bir site de istiyor. ama kaç para tutar diye sormuyor. en son dayanamadım. "satış sözleşmesini ve teklifi hazırlayıp geliyorum." dedim. bir daha kendisinden haber alınamadı.

    -sürekli kendinin ne kadar şerefli, borcuna sadık vs olduğunu anlatan tipler tam tersi çıkar.

    -konsinye mal veren veya dropshipping hizmeti veren toptancılar her zaman daha pahalı olur. eğer bir mağaza açıyorsan çok çeşitten az sayıda almak bana doğru geliyor. çok satacağını düşündüğün bir ürüne aylarca bakabilirsin. hem böylece çok daha fazla çeşidin olur. toptancıların gazına gelip borçla mal yığmak çok tehlikelidir. hemen bir kaç ayda çok büyük bir holding olmayı ver. adım adım büyü. kazandığın parayı mala yatırmak akıllıca olabilir. iyi seçilmiş mal, döviz veya faizden çok daha fazla kazandırır ve seni büyütür.

    -yiyemeyeceğinin altına yatmamak önemlidir.

    -açacağın firma çocuğun gibi olacak. bırak önce emeklesin, sonra koşmaya başlasın.

    -misal sattığın üründen komisyon vereceksin. bir firma veya kişi ile anlaştın. sana müşteri bulursa veya satışı hazırlarsa %10 payı var. işte onu asla sallama. 1 lira olsa ve 3 lira eft masrafı yapman gerekse bile komisyonu tam zamanında ve eksiksiz yatır. dolmuş paran olmasın, evine yürüyerek git ama komisyonu sakın sallama. ne güzel insandır sana müşteri bulan, referans olan, satış yapmanı sağlayan insan.

    -ürünlerini etiketle fiyatları herkese aynı olsun. örnek, senden çakmak alıp haftasına bunun gazı bitti diye gelen sorunlu insanlarla kavga etme ama kendini de kullandırma. böyle durumlarda içinden bunun bir test olduğunu ve sabrının sınırlarının zorlandığını düşün. iyi geliyor.

    -bir anda köşeyi döneceğim, süper zengin olacağız adamcıklarından uzak durmak en lezizidir.

    -eğer müslümansan sabah işinin başına geçerken, dükkanını vs açarken dua etmeni tavsiye ederim. lakin cumaya gittim geliyorum tarzı showlar peşinde koşmak, ben çok müslümanım imajı ile ticarette dini kullanmak kadar itici bir şey yok. cemaatlerden falan uzak dur. cemaate karışayım, orada bir sürü çevre edinirim bol satış yaparım diye düşünürsün ama bir de bakmışsın kenya'da kesilmek üzere 10 tane kurban bağışlarken bulursun kendini. harbiden böyle bir sazan tanımıştım. şehrin en zenginlerini sohbette topluyor abiler. bizim sazan da iş adamı olmuş ya. nasılsa bu da katılıyor sohbete. biri ben okul yaparım diyor, biri yurt benden diyor, biri 200 bin lira diyor sıra bizimkine geliyor salağın ağzından 10.000 lira çıkıyor ama buna biz gaz veriyorlar. 50.000 liralık çek kesmişti taksit taksit ödeyeceğim diye dibi düşmüştü aylarca.
  • 1- en önemli şart cesaret ve özgüvendir. evvela bunlara sahip olunması gerekiyor.

    2- "dur bir iş kurayım" mantığı ile hareket etmeyin. bildiğiniz, uzman olduğunu düşündüğünüz, tecrübeniz olan konuda iş kurun.

    3- binlerce şey satmaktansa tek bir sektöre hitap eden bir şeyler yapın. cep telefonu satıyorsanız, sadece telefon satın. kılıf sektöründe deneyiminiz yoksa, satmayın.

    4- paraya acımayın. madem bir iş kuruyorsunuz mahalle arasında 500tl kira vermektense cadde üzerinde 5000tl kirayı gözden çıkartın.

    5- mutlaka bol bol reklam yapın. reklamsız iş yapmak karanlıkta kızlara göz kırpmaya benzer. ne yaptığınızı sadece siz bilirsiniz.

    6- kesinlikle personelinizi hiç tanımadığınız kişilerden oluşturun. işlerin daha iyi yürüdüğünü göreceksiniz.

    7- sistem çok önemlidir. şayet sisteminiz yoksa siz olmadan o yer bir hiçtir. eğer sisteminiz varsa siz dilerseniz aylarca uğramayın. sistem kendisi işler.

    8- "bunu yaparsam bu kadar masraf ederim" diye düşünmeyin. "bunu yaparsam ne kazanırım" diye düşünün. önemli olan çıkan para değildir, getirdiğidir.

    9- gerçekleri kabul edin. şayet yolunda gitmeyen bir şey varsa sorunu hızlıca tespit edin. sorunu halı altına süpürmeyin. kabullenin ve çözümleyin.

    10- sürekli olarak yenilikçi ve farkındalık yaratan projelere imza atın. sıradan olmak ticaretin tehlike çanlarının çalmasına yeter.
  • pek akıl kârı olmayan tavsiyelerdir. adamlar oto yikamaci, cig kofteci acip en iyi memuriyetten iyidir diyorlar. bu dediginiz seyler her kose basinda 3 ayda bir acilip kapanan dukkanlar. ne is yaparsaniz yapin vizyonunuz olsun arkadasim. memuriyet mi yapicaksin ol vergi mufettisi kardesim 3000 lira maasini al 10 sene sonrada yeminli mali musavir unvanini al otomatikmen sonra birak o sevmedigin memuriyeti git ofisini ac ymm diye vizyonlu tasakli bir imzayla parayi kaldiran adam ol. cigkofteci ne oto yikama ne aga. once beyninizi calistirin kucuk sermayeyle isleri buyutmek yerine imkaniniz varsa beyninizi sermaye yapin. yaptiginiz isin en iyisi olmayi amaclayin.

    ailede tuccarsinizdir yaptiginiz en ufak iste bile bakirkoyde taksimde en islek yerlerde mekan acacak imkana sahipsinizdir o zaman tabiki en iyi memuriyetin kiyisindan bile gecmeyin arkadasim. ama mahalle basi 10 cigkofteci 5 otoyikamaci olan memlekette koseyi bunlarla donemezsiniz
  • öncelikle ''en kötü patronluk , en iyi çalışanlıktan iyidir'' gibi saçma bir şeye iman ediyorsanız, iş miş kurmayın zaten batarsınız bu algı düzeneği ile.

    ''patrona eyvallah edemem ağa'' cı zihniyet, misal açacağı çiğköfteci (?!) ile, 2.5 tl ye seni satın aldığını zanneden onlarca öküze eyvallah edecek. ''hoop birader acı koyma demedik mi'' şeklinde ayarlara eyvallah diyecektir. burada çiğköfte , örnek olarak verildi konusu geçtiği için. benzer durumlar esnaflık paydasındaki bütün küçük işletmeler için geçerlidir.

    oysa ki gerçekten göze çarpan bir profesyonelseniz, sizin patrona değil, patronun size eyvallahı olacaktır. profesyonellikten kastım 1000 liralık mühendislik değil tabii ki. çevrenize bakın, kendini geliştirmiş,işini düzgün yapan, piyasada nam salmış profesyoneller göreceksiniz.. bu noktada kimin kime eyvallah dediğini iyi gözleyin.. iyi bir profesyonel, işine bakar, alacağı dolgun ücrete bakar, firmanın geliri, gideri, muhasebesi ile uğraşmaz. ama patron(?!) gece yatarken bile kafası işinde olmak zorundadır, gerçek manada tatili yoktur..

    özetle: piyasada düşük ücretle çalışmak zorunda kalacak kalibrede bir profesyonelseniz, muhtemelen açacağınız iş de o kalibrede olacaktır.. şahsen şu an profesyonel olarak kazandığım ücreti, kendi işimden kazancağımı bilsem bile kendi işimi yapmayı istemem.. neden kafamı meşgul edeyim o kadar?

    aileden tüccar/girişimci olanları tenzih ederim. bu bir nevi genetik gibi işliyor ve aile geçmişinde başarılı girişimler olanlar bu işi kıvırıyor.

    aylık 20 bin + ücretle müdürlük seviyesinde çalışan bir mühendis olmak mı, yoksa ayda 2000 tl kazanacağım diye sıradan yüzlerce insanın götünü yalamak zorunda kaldığın bir büfecilik/internet kafecilik yapmak mı krallık varın kararı siz verin...

    en kötü patronluk, patrona eyvallah.. vb tagları ile gaza gelmeyin..
  • hayatında hiç işletme kurmamış kişilerden tavsiye almayın. iş kurup batırmış kişilerin tavsiyeleri ise çok önemlidir.

    genel hatlar:

    - aile veya akraba ile iş yapmayın. iş hayatının bazı acı gerçekleri vardır, fazla samimiyet veya kan bağı olursa bu gerçekleri görmezden gelmeniz istenebilir, işin gereğini yapmak doğru olduğu halde bir suç haline gelebilir. ilişkiler bozulabilir.

    - ortak iş yapabilmek mükemmel bir olaydır. bütün yükü beraber sırtlanırsınız, birbirinize destek olursunuz. fakat çok sağlam, çok iyi tanıdığınız bir ortağınız yok ise ortak işe girmeyin. ortaklık karı koca ilişkisinden daha mühimdir. eşinden boşanırsın olay biter, ortağın hayatını sikip atabilir. (bkz: skib bıraktı)

    - eğer 1 yıl kendini finans edebilecek bir birikiminiz yok ise o işe girmeyin.

    - yenilikçi olun. ne iş yaptığınız önemli değil, bol okuyun. işletme yönetimi, pazarlama, operasyon, girişimler üzerine yazılmış tonla kitap var. okumazsan ufkun açılmaz.

    - ölçmesini bilin. ölçmezsen bilemezsin. hesaplayan adam olun.

    - her zaman için en kötü senaryoya göre aksiyon alın. hani şu türkiye'nin gruplardan çıkmasını hesaplıyorlar ya, o derece kötü olabilecek şekilde düşünün ve buna göre aksiyon alın.

    iş modeli olarak:

    - gelir modelini doğru oluşturun. nasıl para kazanacaksınız? ne için size ödeme yapacaklar? gerçekten buna ihtiyaçları var mı? veya ihtiyaç duymalarını sağlayabiliyor musunuz?

    - insanlar neden sizi tercih etsinler? uygun fiyat bu sorunun tek başına doğru cevabı değildir. insanların sebebi olmalı. bu sorunun cevabını verebilmelisiniz.

    - yeni olmayan bir alanda çalışıyorsanız rakiplerinizi analiz etmesini bilin. piyasa araştırması yapmasını bilin. müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışmayın.

    - görüntü önemlidir. nasıl bir ofisinizin olduğu, nasıl bir çalışma ortamınızın olduğu, nasıl giyindiğiniz, hangi arabaya bindiğiniz, hangi telefonu kullandığınız önemlidir. evet çok saçma olduğu noktalar var fakat türkiye gibi çoğu mal olan bir memlekette yaşıyorsan mal gibi düşünmesini de bileceksin.

    işveren olarak:

    - çalışanlara piyasanın üstünde maaş verin, iyi imkan sağlayın.

    - çalışanlarınız sizden daha başarılı insanlar olsun. sizden zeki olsunlar, ama sizin kadar
    - babacan, çalışanını kollayan, destek olan birisi olamayacaklarını düşünsünler. minnet duygusu insanların en hassas olduğu duygudur. doğru davranırsanız pişman olmazsınız. kötü günler elbet gelir, kötü günlerde iyi çalışanınızı tutabilmek çok önemlidir. çalışanlar üç beş kuruş fazla para için sizi terketmek zorunda kalmamalı.

    - çok mesai iyi mesai anlamına gelmez, akıllı çalışıp çalıştırın. (bkz: work smart not hard)

    - olan biteni görmesini bilin. ekstra performansı ekstra ödüllendirin ki devamı gelsin. bazen bir teşekkür bile insanı çok mutlu eder. çalışanınızın değerli olduğunu ona hissettirin.

    - eğer maddi gücünüz iyi çalışanı alabilecek kadar iyi değilse hisse vererek bünyenize katmasını bilin.

    - kararlar önemlidir. herkesin fikrini almaya özen gösterin.

    - düzenli toplantılar yapın. hedeflerinizi bilin. 7-15-30 gün gibi aralıklarla yapılanlara bakın, eksiklerinizi kısa sürede tespit etmiş olursunuz ve aksiyon alırsınız böylelikle.

    ilk aklıma gelenler bunlar. iki kere battım ve şu anda rekabetçi bir alanda ülke çapında iyi bir konumdayım. birçok kez girişimcilik üzerine seminer verdim, etkinliklere katıldım, birçok kişinin fikrini dinledim. boş konuşmuyorum yani, dibi de gördüm tepeyi de. internet veya bilgisayar bilimleri tabanlı projeleriniz için sorularınızı özel mesaj olarak gönderebilirsiniz, imkan dahilinde yardımcı olurum.
hesabın var mı? giriş yap