• kiracılık bir çeşit göçebelik hayatı. sık sık taşınmaya ve "tebdil-i mekanda ferahlık vardır" lafını bir milyon kere duymaya alışması gerekir kiracı insanın.

    ev sahibi kişiler ise genellikle ev sahibi olmamanın nasıl bir şey olduğunu pek de anlamayan insanlar oluyorlar.

    hayatta en sevmediğim insan tipi dini bütün ve konservatif insan tipidir ve hep burnumun dibinde biterler.

    müstakbel eski ev sahibim ile karşılıklı dairelerde oturuyoruz. dün merdivende karşılaştık.

    - çoktandır göremiyoruz sizi, hep seyahattesiniz
    + bu aralar fazlaca seyahatim oldu evet ehehe (merdiven tırmanmaya devam ederek kaçmaya çalışmaktayım)
    - biz de sizinle bir şey konuşmak istiyorduk, daire yazın bize lazım
    + hönk?
    - bizim oğlan evleniyor da, sizin dairede oturacak, ağustos gibi boşaltmış olun. hadi eyvallah :)

    bir yıl iki aydır yaptıkları türlü türlü psikolojik baskılarını atlattıktan sonra, tam da eve alışıp uyum sağlamaya başladığımda beni kapının önüne koymaya karar verdi hacızade efendi.

    ki daha geçenlerde memleketten getirdikleri asma yaprağı dolu bidonlarını benim buz dolabımda saklamaya karar verip, buz dolabımın bir rafını çıkararak hayvan gibi bidonlarını yerleştirmekte bir beis görmemişlerdi. ne de olsa ben tek kişi dolabı dolduramazmışım.

    daha bunun gibi bir milyon müdehalelerine yüzümdeki yarım gülümseme ile göğüs germiştim. ortak mutfak tesisatımızı lavaboya çaydanlığı boşaltıp tıkadıkları için evimi su bastığında, ben çayları temizlemeye çalışırken başımda dikilip bana karşı aparmanda çıkan bir kavgayı anlatışını ise herhalde hiç unutmayacağım. kavganın ana konusu olan site giriş kapısının kilitlenmesine karşı çakan kiracıyı anlatırken, "o ne hakla konuşuyorsa zaten, sen bir kiracısın, edebinle otur vakti gelince de çık, zaten bugün varsın yarın yoksun" dedi kadın. ben "değil mi canım, kiracının ne hakkı olur şu hayatta" deyip gülünce, "yani fikrini söylesin tabi ama ev sahiplerinin fikri önemli olan" dedi. içimden "zihniyetine sıçtığım" dedim ama dışımdan sadece "ehuhehuhe" dedim galiba.

    piyangodan ikramiye kazanamadığım sürece bir ev sahibi olma ihtimalim olmadığından, zannediyorum yılda bir taşınmaya alışmam gerekiyor. ne de olsa kiracı dediğin edebiyle oturur vakti gelince de çıkar gider. kiracı insan bir eve taşınınca yeri yurdu olduğunu zanneder ama bu büyük bir ilüzyondan ibarettir. çünkü bir gün ev sahibi "almanya'dan oğlum geliyor, ağustosa kadar evi boşaltırsın artık" deyiverir ve sen sahibinden.com'da evin olacağını düşündüğün ama aslında kısa süreli konaklama mekanın olacak yere bakarken bulursun kendini. sonra hayatta herkesin kiracı olduğuna ikna edersin kendini, dido'dan life for rent'i açar, eşlik edersin,

    "if my life is for rent and ı don't learn to buy
    well ı deserve nothing more than ı get
    cos nothing ı have is truly mine"
  • eğer birikmiş paranızı kullanabileceğiniz başka bir yer varsa gayet mantıklıdır.

    ev almak yerine o parayla yatırım yapmak çok daha mantıklıdır. eğer düzgün bir yatırım/iş yapabilirseniz birkaç yıl beklemeden sonra rahat bir şekilde daha iyi bir ev alabilirsiniz hem yine de paranız kalır büyük ihtimalle.

    yalnız şöyle bir sıkıntı var. eğer yatırım/iş yaparak para kazanmaya başlarsanız, o parayı kullanarak para kazanırsanız, sürekli daha çok kazanmak adına bir daha ev alamayabilirsiniz.*
  • heheh bilmem kaç yüzbin tllik ev almaktan çok daha mantıklı, "hem ev almak boktan bir yatırım" gibi iktisat gurusu arkadaş kitlesinin çok matah bir şeymiş gibi makul bulduğu durum. kazın ayağı? paletli emenike paletli.

    türkiye'de yaşıyorsun ve barınma olayı genetik olarak gurur meselesi bir kere. onun dışında henüz oturmamış kiracı-ev sahibi ilişkileri nedeniyle sürekli yaşanan karşılıklı içinden - arkasından sövme durumu ve evle ilgili herhangi bir karar alınamaması, her şeyin şimdilik idare etsin bugün de kalsın mantığıyla bozulan yaşam konforu demektir kiracılık. don sebebiyle arıza vermiş kombinin parasını kim ödeyecek şimdi? gibi saçma soruları katmıyorum bile.

    bak mesela çok kötü günler geçirirsin maddi olarak, bugün durumun iyi olur ileride düşer evin varsa kaparsın kapını sıkarsın dişini be kardeşim. ayın günleri bu kadar hızlı geçmez o zaman. geberirsin bir şey olur, ailen açıkta kalmaz. hasıl ı kelam iktisat dehalarına karşı anne görüşünü savunanlardanım ben birader. başını sokacak bir evin olacak yani.
  • kölelik düzeninin vazgeçilmez bir parçası. önce çalıştığın yerin patronunun kölesi olursun, sonra ev sahibinin kölesi olarak oradan kazandığın parayı getirir ev sahibine verirsin. eğer patronun farklı sektörlerde de varsa ona yaptığın kölelik karşılığı aldığın para ile bu patronun diğer sektörlerdeki yerlerine de harcayabiliyorsun. adam bir cebinden alıyor diğer cebine koyuyor yani. kalan para da fatura giderleri, yol masrafı, hayatta kalmak için yeme, içme, eğlenme gibi kalemlere gider. maksat dünyadan ayrılana kadar zaman geçsin. her gün her saniye bir köle daha doğuyor ve aramıza katılıyor.
  • geçicilik, belirsizlik, başkasına ait olana kısa ve belirsiz süreyle sahip olmak ama o kısa sürede de asla tam bir aitlik hissedememek.

    psikolojimi bozuyor, net.

    barınma gibi son derece elzem ihtiyaçlardan birinin başkasının insafına kalması, bu kadar önemli bir şeyin sabit ya da benim keyfime kalmış bir şey olmaması, zorunlu değişiklik halinde zerre sevmediğim emlakçılarla ve nakliyecilerle muhatap olacak olmak, geçici çözümlerle yaşamak, kalıcı olması istenen bir eşya alırken elli kere düşünmek ve bu düşünmeler sonunda vazgeçmek, karton koli görünce "taşınırken lazım olur" hissinden kurtulamamak; hep bir kaygı, hep bir teyakkuz hali. ya bu sene beni çıkarırsa, ya fahiş zam isterse, ya o olursa, ya bu olursa.

    türlü sebeplerden yaşadığım muhitten ayrılmam mümkün değil. ama yaşadığım muhitten bir ev almam da mümkün değil. dolayısıyla daha uzunca bir süre psikolojim düzelmeyecek...
  • oturduğun evin sahibi diye kendisini efendin sayan bir orospu çocuğuna katlanmak zorunda kalmaktır.

    sırf öğrencisin diye, kız başına yaşıyorsun başında erkek yok diye, etrafında hiç baba görmedi diye ev sahibinin 90 yaşındaki haline bakmadan sana yavşamasına tahammül etmeye çalışmaktır.

    ona anahtar bırak buna anahtar bırak eve şu ustalar gelecek evde ol laflarına, gecenin bi saati ya da sabahın köründe çalan telefonuna ya da kapına cevap vermek zorunda olmaktır.

    daha bir sürü şeydir de, ben çok doluyum bu konuda, ağzımı açmak istemiyorum.
  • çocukluğum kadıköy yeldeğirmeninde geçti 12 sene kirada oturduk.

    babamın bir tek memur maaşı 5 boğaza bakıyor. nasıl ev sahibi olsun adamcağız on seneler boyunca kıyıya kenara attığı üç beş kuruş para ile peşinat verip senetlerle o zaman çayır çimenlik olan ataşehirden kooperatiften ev almıştı babam. kadıköyden taşındığımızda ne kızmıştık kardeşlerimizle günlerce ağladık köye taşındık diye nerden bilelim.

    kadıköyde otururken alt komşumuz ev sahibi idi. bırakın ses çıkarmayı nefes dahi alamazdık alttan pat pat vururdu tahta evdi, korkup divanların altına saklanırdık.

    kiracılık gerçekten çok zor.
  • istanbul'da hem öğrenci hem kiracı olmak tam bi "jackpot" durumu. bu kadar büyük ve bir sürü üniversitenin olduğu şehirde insanlar neden öğrenciye ev vermekte imtina ediyorlar anlamak güç. evini kiralamaya razı olanlar da en az 200 tl fazladan kakalamaya çalışıyor. emlakçılar bambaşka boyut zaten.

    kirası 800 tl olan bir eve giriş masrafı basit bir matematikle;

    iki kira depozit 1600
    bir kira peşin 800
    komisyon 800
    nakliye 600

    ufak tefek masraflar hariç 3800 tl tutuyor. öğrenci olmak zor zanaat azizim.
  • türkiye şartlarında gerçekten zordur. ev almak isteyenlere, "ne varoşluk yarebbim, hem özgürlük bla bla" demeden önce kiracıların neler çektiğini dinleyelim;

    3 yıldır, evi bir kere satmaya kalktılar, 1 yılda 700 olan kirayı 760'a çıkardılar, bu da yetmiyormuş gibi evden sözleşme bitmeden çıkmak üzere olduğum için sözleşmeya kadar (9 ay) kirayı ödemem istenmekte, kanunlar da (kiracıyı koruyan, bir madde yok neredeyse) bu şerefsizliğe yol vermekte

    iyi ki bi eviniz olmuş, allah tüm zenginlerin ve sonradan görmelerin ....
  • başkasına ait bir hayalin içine girip yerleşip, kendi hayatını sana ait olmayan bir yerde kurmaktır.

    içinde yaşarken, otururken, eşyalar alırken, yatarken, kalkarken, hayatını bir şekilde devam ettirirken bunu düşünmüyor insan tabii ama ev sahibi olan kişi onu bir şekilde kendi zevkine, kendi isteğine, bütçesine göre almış, yaptırmış oluyor. sen de her ay ona bilmemkaç lira vererek evinde evcilik oynuyormuşsun gibi hissediyorsun bir yerden sonra. bu yüzdendir ki benim de içinde bulunduğum pek çok insanın ilk hayali, ilk hedefi "kendine ait" bir ev sahibi olup kendi beğendiği hayatı yaşayabilmek oluyor. zira, kiracı olunca emanet hayatlar yaşıyoruz, o da hoş olmuyor, gün geliyor içine sinmiyor insanın.
hesabın var mı? giriş yap