• adam hakli beyler bayanlar hadi dağılın.
  • polisler ve bekçiler köleler isyan etmesin diye vardir.
  • elbette devam ediyor. doğum belgeni elini aldıktan sonra sen bir kölesindir, ta ki ölüm belgen imzalanana kadar.
  • az önce sigara almak için benzinliğe gittim. sıra var önümde de iki bey var beraberler. kasiyere karşı tutunduğu tavır ve konuşma o kadar edepsizce, namussuzcaydı ki...

    kasiyerle konuşmaları aynen şu şekilde:
    -iki paket touch grey ver!
    -tamam abi
    -tek paket değil iki olacak iki! (eliyle gösteriyor bir de şerefsiz)
    -al abi
    -bir de şu var onu da okut! (ne olduğunu anlamadım)
    -tamam abi
    -poşete de koy!
    -tamamdır

    şerefsiz sanki köle pazarında. insan denen bu mahlukat hayatta bir boku başarmışsa ben de ne olayım. üç kuruşluk adam gelmiş şehirde parasıyla çalışanı ezmeye çalışıyor.

    bu olayın bakış açısı şu şekildedir. belirli sınırlar içerisinde yaşayan insanların ve toplum sözleşmesi ile haklarını devrettiği devletin, insan hayatına ve onuruna değer verdiği kadar müreffeh bir toplum olursun. ve müreffeh toplumlarda asla ve asla insana, çalışana veya işçilere asla saygısızlık etmez; gerekirse çalışanın haklarını bizzat yöneticiler tarafından korunur veya sağlanır. aslında toplum en nihayetinde budur. bu toplumlar da günümüz dünyasında mevcuttur. kuzey avrupa ülkeleri gibi.

    fakat biz o kadar boktan bir toplum ile iç içeyiz ki. yanlış nüfus politikalarından dolayı, toprak ağalarının altında ezilen bu kesimi zorla göçe tayin ettirdiler. ve burada biraz para, parasından dolayı gördüğü değer ile kendini bir bok sanma yanlışına girdiler. bunlarda aynı dedelerini ezdikleri gibi seni de ezecekler. çünkü burası türkiye.
    bu ülkede vatandaşa, insana değer yok. parası olana var. paran yoksa bu ülkede bir hiçsin.
    bu ülkede tatil yapan ülkenin vatandaşına da değer yok.
    en güzel koylara yapılan o binlerce otel senin için değil, yabancı turist için yapıldı.
    sen bu ülkenin en güzel sahillerinden ve koylarından mahrum edildin.
    sen sadece it gibi 10 saat çalışıp ayfon 20'nin 26. taksidini ödemekle meşgulsün.
    65 yaşındaki ingiliz, iskoç emeklilik yıllarını ölüdeniz'de geçirirken sen simit satacaksın, su satacaksın, boyoz satacaksın. hala geçinemeyeceksin.
    sen it gibi çalışıp patronun salyalarına hipnoz olmuş bir garibansın.
    hayatında hipnoz olmuş bir şekilde bitecek...
    .
    .
    .
    ee bu adamlar gibi ülkede binlerce patron olunca, sözüm ona devlet de bu zulme kayıtsız kalınca (bkz: kıdem tazminatının kaldırılması) kölelik vari, vahşi kapitalist, faşo aga düzeni ortaya çıkıyor.

    ülkem için geneli doğru olan fakat dünya için, bazı ülkeler haricinde gerçekçi bir yaklaşımdır.

    not: sosyal devlet ilkesi kanunda felan değil, yüce 1982 anayasası içinde başlıkta yer alıyor. haber edeyim dedim.
  • 2 aralık 2020'deki pandemi kısıtlamaları ile başıma gelen hadise. önceden köle değil miydin derseniz, aslında verecek doğru dürüst bir cevabım yok. ama şimdi, şu anda daha da gözümüze soktular bu kölelik mevzusunu. haftaiçi 8:30 - 18:30 arası çalışıyorum. sabahları 5'de bitiyor ya sokağa çıkma yasağı, üç buçuk saat, mesai başlayana kadar bir vaktim var demektir. tabii sabahın o köründe ne yapılabilirse. sonrasında mesai bitişinden, akşam sokağa çıkma yasağın kadar da iki buçuk saat zamanım kalıyor. yani günde kendime ayırabileceğim zaman toplam 6 saat, haftasonları komple sokağa çıkma yasağını olduğunu düşünürsek de, bir hafta toplam 30 saat kendim için birşeyler yapabilirim dışarda.haftada bir günden biraz fazla bir süre. şimdi bu kölelik değilse nedir yahu?

    bir küçük hesap daha yapayım. eski mısırda piramitlerde çalışan işçi/kölelere günlük 5lt bira verildiğinden bahsedilir. 5litre bira bugün 120tl ediyor. ayda 3600tl. asgari ücret kaçtı acaba türkiye'de?

    bildiğin kölelik düzeni. başka bir adı yok bu işin.

    13.04.2021 güncellemesi: 21:00'dan 19:00'a çekildi sokağa çıkma saatleri. şirketimiz sağolsun çıkışı 17:30 yaptı. sonuç olarak yukarıdaki haftalık 30 saat olan kendime ayırabileceğim süre, 25 saate düştü. ben birşey demiyorum artık.
  • kölelikte isteyince çıkıp gidemiyorsun, günümüzde işsizlik zamanında ve patronların istifa durumuna karşı türlü tazminatlarla, kötü referans tehditleriyle insiyatifini güvenceye aldığı şartlarda bu durum köleliği çağrıştırsa da kölelik değildir.

    çok zor da olsa yapılması gereken seçme iradesini elinizde tutmak için işi çok iyi yapıp her an işten çıktıktan sonra 1 hafta içinde mevcut işinizin daha iyisini bulabilecek nitelikte olmaktır.

    daha önce de belirttiğim gibi:

    -yurtdışı deneyimi
    -uluslararası geçerlilikte diploma, sertifika vb.
    -daha önce sektörde iyi bir yerde en az 3 yıl kesintisiz çalışma

    bir de çoluk çocuk, evlilik, borç falan yoksa her yer senin.
  • kölelik, en azından bizim uyguladığımız, günümüzden çok daha etik bir sistem. köle çalışır ve efendisi ona bakar. ama kötü davranamaz. köle standartları günümüzde bazı insanlardan daha iyi.
  • klasik söylem “kölelik devam ediyor” “kölelik bitti sananlar yanılıyor”
    bunları yazınca terimlerin içi boşalıyor.
    pek farkında değilsiniz ama köle alınır satılır cinsel olarak sömürülür, çocukları köle doğar melez çocuklar olur.
    daha açık yazmam lazım ama elim gitmiyor.
    eğer maaşından zevklerinden vazgeçmemek için maaşlı işinden ayrılamıyorsan gelip burada tespit yapma.
    ha eski düzende bir şeylere benzeteyim diyorsan bari serf lere benzet.
  • sanayileşmeyle maaşlı işçi çalıştırmanın köle sahibi olmaktan daha ucuz maliyetli olduğunun fark edilmesi.
  • eskiden köle pazarında zenginlere satılmak ve karşılığında "karın tokluğuna çalışma" varmış. şimdi köle pazarının yerini işkur aldı, zengin sahibin yerini de kapitalizm(elindeki telefon, kolundaki saat, vitrindeki moda) ama "karın tokluğuna çalışma" durumu hiç değişmemiş.
hesabın var mı? giriş yap