• yani adam koreli mi cezayirli mi demekten kendimi alamadığım oluşum.
    (bkz: uyruk soruyorum hemen silicem)
  • http://www.tiyatrogazetesi.com/ adresindeki duygudaşlık başlıklı yazısı şöyledir:

    kelime dağarcığımızın yabancı kelimelerle dolduğu şu günlerde, öz türkçe bir kelimeyle başlık yazmak neredeyse korkulur hale geldi. aslında bu konuyu irdelemek benim başlıca vazifem. ama bugün baka bir şey yazmak istiyorum. o yüzden türkçe kullanımını gelecek yazılara bırakıp meramıma geçiyorum.

    duygudaşlık; bir takım türkçeleştirme çabaları sonucu ortaya çıkan “çok oturgaçlı götürgeç” filan gibi bir kelime değildir. duygudaşlık, öz türkçe olup yıllardır bizimle yaşayan ama hiç hatırlanmayan bir kelimedir. bugün “sempati” kelimesi ile ifade edilen durumu anlatan kelimedir. yani; “kişilerdeki, başkalarının sevinç ve acılarına katılma eğilimi” aynı zamanda “empati” kelimesi ile ifade edilen durumu da anlatan yine duygudaşlıktır. yani; “kişilerin kendini, karşısındaki kişinin yerine koyma durumu”

    duygudaşlığın ne olduğuna da kanaat getirdikten sonra yola çıkabiliriz sanırım: bugün bütün dünya toplumların yaşadığı, hele de ülkemizde kemiklerimize kadar işleyen en ciddi sorun iletişimsizliktir. iletişimsizliğe neden olarak, ekonomik güç, dilin yanlış kullanımı, stres gibi birçok etmen saysak da en önemlisi, insanların birbirlerini anlayamamasıdır. birbirlerini anlayamayan insanlar, sevgi ve saygının yitirildiği, huzurun kalmadığı, çıkarcı toplumlar oluşturmaktadır. insanların, birbirlerini anlayamamalarının sebebi de birbirleriyle duygudaşlık kuramamalarından ileri gelir. çünkü karşı tarafı anlamanın tek yolu –aracılar olmadığı takdirde- duygudaş olabilmektir.

    ve işte tiyatro da tam bu noktada insan hayatına girmelidir. çünkü tiyatro; insanların farklılıklarını ortaya koyar. yani; farklı insanların, aynı durumlar karşısında, ayrı duygular yaşadığını ve ayrı eylemlerde bulunduğunu gösterir. seyirci tiyatroda kendini ve-veya yakınındaki kişileri, oyun kişileriyle özdeşleştirir. kendinin ya da çevresindekilerin eylemlerinin ne sebeple gerçekleştiğini ve ne sonuçlar doğurduğunu gözlemler. böylelikle yaptığı eylemlerin ne sonuçlar doğurabileceğini ve başkalarından gördüğü eylemlerin ne sebeplerle oluştuğunu kavrar. bu anlamıyla tiyatro insanların duygudaş olabilme yetilerini geliştirir. fakat bu yeti öyle kolay kolay gelişmez. bu bir beyin çalışması gibidir ve bir süreci kapsar. tiyatroya gitmekle beynimize takılan bir yonga değildir duygudaşlık. bir seferde olmaz, belki on, belki yüz seferde gelişir bu yeti. fakat tiyatro, er ya da geç, duygudaşlık kurabilen bireyler yetiştirir.

    birbirleriyle duygudaşlık kuran bireyler, birbirlerini anlayan bireylerle dolu bir toplum oluşturacaktır. bireylerin birbirlerini anladığı bir toplum; anlayışlı bir toplum olacaktır. anlayışlı bir toplumda, huzur, saygı ve sevgi olacaktır. böyle bir toplumda insan kaynakları, üretkenlik, yardımlaşma artacak, sağlıklı nesiller yetişecektir.

    böyle bir toplumun yaşadığı yer “yaşanacak bir yer” olacaktır.

    işte bu yüzden tiyatro çok önemlidir.
  • konuşmasına hayran kaldığımız yeni bir televizyon yüzü . farklılığının sadece güzel konuşmasıyla sınırlı kalmamasını dilediğim gömleğin çok yakıştığı bir çeşit erkek ayrıca.
  • (bkz: corel draw)
  • bir donem eskisehir sehir tiyatrolarinda da oynamistir, onu sahnede izleyememis olarak cok sey kacirdigimiz hissiyati vermektedir. pazartesi aksamlari 22:00 da kanald de izlenmelidir.
  • mehmet ali nuroglunu yüz yönünden andıran kod adında başarılı görünen oyuncu.
  • kod adı kaosta da başrollerden birinde oynamakta olan oyuncu.
  • (bkz: köprü)
  • köprü dizisinde jandarma komutanı rolündedir.
  • star tv'nin yeni dizilerinden maskeli balo'da burak hakkı'nın karşısında kötü adamı oynayan güzel gülüşlü aktör. burak hakkı'ya beş basıyor o ayrı tabi, gerek sesinin rengiyle, gerek oyunculuğuyla, gerekse de yakışıklığıyla...
hesabın var mı? giriş yap