• dünyanın en değerli işlerinden birini yapmanın özgüvenidir o.

    kadın saçının, kadının özgüvenine inanılmaz etkisini bilen bilir. kadın saçlarının bir ziynet olduğunu da bilir.

    yüzlerce mücevheri ellerinize emanet edenlerin özgüveni olmayacak da kimin olacak.. gizli bir servet ilişkisidir bu. o kadar ki kuaförler mücevherleriyle oynarken çıraklarına kimsenin duymayacağı anlamayacağı anlaşılmaz bir lisan ile konuşmayı seçmişleridir.

    özgüveni tam kadınlar gelecek güzel dünyanın kurucuları olacak bana göre. e kuaförleri de baş köşelere oturtacaklardır haliyle.. (şimdi akıl gönül güzelliğinden bahsedilecek ise, kendini sevmeyen bir insanın ne aklından ne gönlünden hayır gelmediğini umarım insanlar farketmiştir artık.. çok sever sandığın da kibirinden, o daha da feci)
  • ne zaman kuaföre gitsem kendimi kınalı yapıncak gibi hissetme sebebim. bok gibi para kazandıkları için bize " pis fakir" mi çekiyorlar acaba?
  • gerçekten var böyle bir özgüven.
    ancak nasıl ki bir doktor bile aa ben cok guzel ameliyat yaptim,hepsini getirin hepsinide yaparımm triplerine girmiyorsa,işi ve tüm hayatini kadın saçı uzerine secen bir insanin gereksiz ozguveni cok komik oluyor,tabi sacimiz elinde oldugu icin o an bozmuyoruz:)
  • özgüvensiz olduğu an çoğu müşterisini kaybedecek olan kuafördür.
  • kuaförü terk etme nedenlerimden biridir. bir dönem tiroid sorunum had safhada olduğundan saçım epey cılızlaşmıştı. o sırada ablamın ucuz diye gittiği en uyduruğundan bir kuaföre saçımı kestirmek için birlikte gittim. "kısacık keselim" diye tutturdu. "hayır, omuz boyu istiyorum" diye ısrar edince "bu işin ustası benim, sende saç mı var ki uzatıyorsun, doğru düzgün saçın olsa neyse" diye destursuz söylenmeye başladı. bu laf üzerine ben ıslak saçla koltuktan fırladım ve kadına epey saydırdıktan sonra saçında boyayla oturan ablamın şaşkın bakışları altında kapıyı çarpıp çıktım. kötü bir dönem geçirmekte olduğumdan yolda sinirimden ağladığımı hatırlıyorum. ama ağlama nedenim saçımın cılız olması filan değil, kadının benle bu kadar aşağılayıcı konuşma cesaretini kendinde bulmuş olmasıydı.

    bu olaydan sonra paradan çıkıp bir süre marka bir kuaföre gittim. zaten birkaç ayda bir saç kestirmeye gidiyordum, boyayı evde yapıyordum. fakat işte her gidişimde oradaki çocuk "boyayı biz yapalım, bakın bu kavuniçi size çok yakışır, orasına burasına çizgiler atalım" filan diye de ısrar ediyor, bakım diye astronomik fiyatla silikonlar sürüp duruyordu.

    uzatmayayım, sonunda yine bir mahalle kuaförünün çırağı beni hem bar şarkıcısına çevirip, hem de saçımı kestiği süre boyunca arkadan abanarak taciz edince canıma tak dedi. bu kuaföre son gidişim oldu. yıllardır saçımı kendim kesiyorum. tiroid sorunum da geçtiğinden saçlarım artık demet demet...
  • onlardan birini küçücük çırağına fısıldarken duymuştum. 'saçtan korkma'

    özgüven küçükten yeşeriyor böyle.
  • gerçekten devasa boyutlara ulaşmış durumda bu kuaför özgüveni. ne gösterdiğin, istediğin modeli adam gibi yapabilir ne de kendine toz kondurur bunlar. yaptığı saçı beğenmeme lüksün yok bi kere, beğenmedim diyince "senin gösterdiğin buydu, senin saçın ince o yüzden böyle oldu" falan filan. yüz laf söyleyip seni pişman eder. ya kavga edeceksin bunlarla yada tamam kardeş diyip eve gidip saçını kendin yapacaksın. bu meslek yasaklansa yemin ederim zerre üzülmem (nasıl kinlendiysem).
  • "sanat yapıyoruz burdaaaa" diye çemkirmelerine sebep olan gereksiz düşünce.

    kıza bir kakül kesti, aman allah'ım. kız oldu küçük besleme. itiraz etti, kızdı falan. kuaförün cevap belli; sanatçıyız biz, bi bildiğimiz var!

    nah var. beceriksizsin işte. benim saçımı öyle kesseydin, o makası alır sana yeni bir donanım yapardım.
hesabın var mı? giriş yap