• (bkz: tv dizileri)
  • kendi geçmişi yerine, başkalarının geçmişine öykünme ile başlar; ne kendi geleceğine, ne de başkalarının geleceğine sahip olamayarak biter.
  • z kuşağının hiçbir vasfı olmayan sözüm ona influencer'lar tarafından kolaylıkla yönlendirilebilmesi ve bunun yol açtığı yozlaşmaya varan kültürel aşınma günümüzün en can sıkıcı fenomenlerinden biri ve ister istemez insan bunun sebepleri üzerine kafa yormaktan kendini alamıyor.

    aslında bu kültürel değişimin temelleri 19. yüzyılın ortalarına doğru iyice yerleşen sanayi devrimine dayanıyor. sanayileşen dünyadan önce de para kazanmanın çok farklı yolları vardı tabii ki. bunlardan en yaygın olanı da zanaatkarlıktı. mesela bir saatçiyi ele alalım: bütün parçalarıyla, kayışından yelkovanına, zembereğinden, balans çarkına, içindeki dişli takımına kadar kendi tasarlayıp üreten, en sonunda toparlayıp eserinin arkasına da imzasını atan insanlardı bunlar. ve fakat sanayi ile beraber fabrikalar ortaya çıktı ve saat fabrikasında saatlerce çalışan insanların tek yaptığı şey bandın üstünde kayıp giden saate -örneğin- sadece pimini takmaktı. bu durum insana hayattaki anlamını kaybettiren, insanın içini boşaltan bir unsur oldu. işte popüler kültürün doğuşu, yani kültürün de bir tüketim aracına dönüşmesi de tam bu noktada gerçekleşti. anlam arayan insanlara boşalan benliklerini doldurmaları için objeler, arabalar, giydikleri kıyafetler vs. satmaktan daha iyi bir fikir ne olabilirdi ki?

    yine sanayi devrimiyle beraber kitleler halinde köyden kente yaşanan göçler neticesinde karmakarışık bir işçi sınıfı ortaya çıktı. bunlar doğanın içinde yaşarken birden bire kutu gibi apartman dairelerine taşındılar. bitmeyen bir döngü içine girip uzun mesai saatlerince çalışmaya başlayan bu insanlara mesai sonrası yapılacak aktiviteler gerekiyordu. işte bugün de devam ettirdiğimiz yaşam tarzının büyük bir kısmı o günlerde ortaya çıktı: kafeler, restoranlar, sinemalar...

    bir yanda bu dönüşüm yaşanırken, yıllarca üst kültür tarafından eziklenmiş, hor görülmüş, örselenmiş, yaftalanmış olan alt kültür unsurları da bir dönüşüm yaşamaya, başkalaşmaya başladılar. zira bir önceki dönemde, yani popüler kültürün olmadığı dönemde saray eşrafı ve seçkinler operadır, baledir, orkestral müziktir vs. kültürel faaliyetlerde bulunurken, köylülerin bunlara erişimi yoktu. bu insanlar şehirlere taşındıktan sonra bu faaliyetlerle zamanla artacak şekilde temas etmeye, ve bu faaliyetleri kendi eski alt kültürleriyle yoğurup farklı kültürel ürünler ortaya çıkarmaya başladılar. günümüze gelindiğinde artık en alt kesimle en üst kesimin kültürel olarak bir kesişim noktası ortaya çıktı.

    bugün eleştirdiğimiz yozlaşma, o günlerden başlayan değişimin geldiği son noktadır. diyebilirsiniz ki "efendim abartıyorsunuz, her nesil kendinden önceki nesil tarafından kıyasıya eleştirilmiştir." bu doğru, ama bu sefer durum biraz daha farklı. 70'lerde doğan çocuklar büyüyüp kendi kültürel üretimlerini yapmaya başladığında bir 70'ler nostaljisi yaşanmaya başlamıştı. aynı şey 80'lerde doğanlar büyüdüğünde de yaşandı ve son olarak da 90'larda doğan çocuklar büyüdüğünde, yani şu anda yaşanmakta. (bkz: 90'lar türkçe popun mükemmel ötesi olması) fakat bu son olacak. çünkü 90'lar kültürün genel olarak tek tipe yakın olduğu, herkesin evinde televizyonda zaga ve beyaz show izlediği, sosyal medyanın olmadığı son kuşaktı. çünkü kültür nesilden nesile aktarılan bir şeyken, popüler kültür diziden nesile aktarıldığı için birleştiriciliği ve kapsayıcılığı olmuyor. hiçbir şekilde topluma yerleşme fırsatı bulmadan başka unsurlara yerini bırakıyor.

    giderek otoriterleşen liderlerin başa geldiği bugünkü demokratik sistemlerde, alt kültür temsilcilerinin iktidarında, alt katman üst kültürden yıllarca yaşadıkları eziklenmenin intikamını almakta. recep ivedik gibi mağara adamından bozma bir karakterin bu kadar popüler olmasının, o karakter filmde gidip ne bileyim büyük bir şirketin ceo'sunun yüzüne geğirince 12 milyon insanın karnını tutarak gülmesinin sebebi de bu, keko rap'in amansız yükselişinin de. tüm hayatlarını siyasal islamın hüküm sürdüğü dönemde yaşayan, geleceği elinden alınmış, bu dünyada ömür boyu çalışıp para biriktirerek bile mülk edinmesi engellenmiş ipimle z kuşağım mensubu kardeşlerim akıl hastalığının toplumun normlarından biri haline geldiği bir ülkede dünyaya geldiler. bir ülkede yöneticiler, ünlüler ve bugün için en önemlisi influencer'lar, vasıfsız birer akıl hastası olduklarında bu bir norma dönüşür ve herkes onları takip etmeye başlar. akıl sağlığının olmaması toplumun yapması gereken bir şey haline gelir. böylesi karamsar bir hava esmekteyken yaşamdaki amacını bulamayan ipimle z kuşağım ve yaşamdaki anlamını yitirip içi boşalmış millenial'lar en temel duyguların en pespaye haliyle ve en varoş kelimelerle, içine biraz şiddet, cinsellik, maddiyat ve bol miktarda özentilik serpiştirilerek peş peşe sıralandığı keko rap'e tutunmaya çalışıyorlar. bununla kendilerini uyuşturuyolar da denilebilir. ancak ilerde hiç kimse "2020'lerdeki türkçe keko rap'in harika olması" diye bir başlık açmayacak.
  • kim olduğunu unutmak ve ne için yaşadığının bilincini kaybetmek.
  • her milletin kendi kültürünü hiçe sayıp, başka kültürleri kopyalamasından kaynaklanan bağnazlık. nihayetinde kültürel çeşitliliği, kendi milletimize uyup uymamasına bakmaksızın birebir kopyalayıp uygulamaya koymaktan başlar.
  • her bakımdan içinde olduğumuz hâl.
    hayatı boyunca yalnızca 50 kelimeyle kendini ifade edebileceğini zanneden, dışarıdan bakıldığında içi boş özgüveniyle trajikomik görünen karanlık nesiller geliyor. görgü kurallarından, saygıdan, eğitimden, toplum bilincinden hiç dem vurmayacağım, değmeyecek.
  • türkiye olarak son yıllarda artan oranlarda büyüyen kültürel yozlaşma, yokuş aşağı gidişin temel nedenidir.

    türk milletinin kültürel değerlerine zarar verilmesi, "türk" kökeninden uzaklaşması durumu artarak devam etmektedir.bir milletin kendi kültürlerini hiçe sayarak diğer kültürlerin enjekte edilmesi şeklinde süregelen bu problem özellikle günümüzde "araplaşma" olarak karşımıza çıkmaktadır.

    sorunun kökenine inmemiz gerekirse, öncelikle kültür nedir?

    tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünüdür.

    kültürel yozlaşma ise; işte bu değerlerin ve araçların kaybedilmesi yada bunların yerine yeni ve yabancı unsurların katılması sürecidir. sosyolojik olarak, kültür bizi saran, geçmişte yaşayan insanlardan öğrendiğimiz toplumsal mirastır. bu mirasın kaybedilmesi yozlaşmaya neden oldur.

    asıl kilit soruya gelirsek: neden türk toplumunun kültürel yozlaşma süreci özelikle son dönemde hızla artmaktadır ve bu durum kime hizmet etmektedir?
  • toplumun başka kültürün öğelerini benimseyerek, kendi özelliklerini yitirmesidir.
  • batı hayranlığından ileri gelen modern oldum ben sanıp amerikalılaşma veya tasavvufi düşünceyi yanlış yorumlayarak araplaşma biçimidir. herhangi bir tarih kitabında milli varlığa düşman cemiyetler şeklinde arayacak olursanız önceki cümlede bahsettiğim iki modeli de bulacaksınızdır. bu ve benzeri modeller kültürel yozlaşmadır.
  • ülkelerdeki sınırların çeşitli yollarla (internet, sosyal medya, göç, öğrenim hareketlilikleri, uluslararası şirketler, vs) aşılabildiği modern dünyada adı geçen şeyin* yalnızca sorgulamadan başka kültürleri birebir kopyalayıp kendi yaşam tarzlarına uygulandığından ortaya çıktığını sanan yazar beyanatı. daha ayrıntılı bir analiz için (bkz: transnasyonalizm). kabaca ulusötesicilik olarak adlandırılabilen bu akım esasen artık kaçınılmaz bir hal almıştır. bu söylediklerim kültürel yozlaşma taraftarı olduğum anlamına gelmesin. yalnızca milyonlarca insanın kültürlerinin yozlaşmasına izin vermemek adına nelerden vazgeçtiklerinin ve neleri göze aldıklarının daha iyi irdelenmesi gerektiği kanısındayım.

    tabi türkiye özelinde bu kültürel yozlaşma emperyalist ülkelerde işlediği gibi işlemiyor pek. o konuda size katılıyorum.

    edit: kavram.
hesabın var mı? giriş yap