• karl marx'ın gençlik dönemini, eşi jenny von westphalen ve manifestoyu birlikte yazdığı friedrich engels ile olan ilişkilerini anlatan film. bu yaz gösterime gireceği söyleniyor.
    marx rolünde august diehl, engels rolünde ise stefan konarske oynamış. filmin yönetmeni raoul peck, senaryoyu pascal bonitzer ile birlikte yazmış. sitesinde yayınladığı filmin özeti ise şu şekilde:

    "26 yaşındaki karl marx, eşi jenny ile birlikte sürgün yoluna düşer. marx 1844 yılında paris’te bir sanayicinin oğlu olarak britanya işçi sınıfının acılı doğumunu araştırmış friedrich engels ile tanışır. gösterişli kıyafetler giymeyi seven engels, karl marx’ın yeni dünya görüşündeki eksik parçayı tamamlar. birlikte sansür, polis baskısı, isyanlar ve siyasi kalkışmalar arasında modern çağ boyunca gelişecek olan işçi hareketine önderlik edeceklerdir."

    bekleyelim bakalım.
    kaynak
  • --- spoiler ---

    türkçesiyle "genç karl marks", almancasıyla "der junge karl marx", ingilizcesiyle "the young karl marx", haitili yönetmen raoul peck’in yönettiği ve 3 mart 2017’de gösterime girecek olan ilginç tarihi film. fransa-almanya-belçika ortak yapımı olan film, ünlü alman komünist düşünür karl marks'ın gençlik yıllarını ve friedrich engels ile arkadaşlığını konu alıyormuş. filmde, karl marx’ı august diehl, friedrich engels’i stefan konarske, marx’ın eşi jenny von westphalen’i ise vicky krieps canlandırıyormuş. filmin ilk gösterimi 2017 yılında 67. berlin uluslararası film festivali'nde gerçekleştirilmiştir. heyecan verici bir film olduğu kesin. son olarak, filmin imdb.com puanı 6,6/10.

    konusu
    26 yaşındaki karl marx (august diehl), eşi ile birlikte sürgüne yollanır. bu sürgünden sonra 1844 yılında paris'te friedrich engels (stefan konarske) ile tanışır. lüks ve gösterişli kıyafetler giymeyi seven engels, marx'ın dünya görüşünü şekillendirmekte önemli bir yere sahip olur. engels ve marx, polis baskısı, sansür, siyasi kalkışmalar ve isyanlar arasında, çoğunlukla geçici ve örgütsüz olan emek hareketinin doğuşuna başkanlık edecekler ve hatta modern çağ boyunca gelişecek olan işçi hareketine önderlik edeceklerdir. bu parlak, küstah ve keskin zekalı iki genç erkek, dünyanın en kapsamlı teorik ve politik dönüşümüne doğru birlikte ilerleyecektir

    oyuncular
    august diehl - karl marx
    stefan konarske - friedrich engels
    vicky krieps - jenny von westphalen
    olivier gourmet - pierre proudhon
    hannah steele - mary burns
    eric godon - the foreman
    stephen hogan - thomas naylor
    rolf kanies - moses hess
    niels-bruno schmidt - karl grün
    ulrich brandhoff - herrmann kriege
    aran bertetto - paddy

    imdb.com - http://www.imdb.com/title/tt1699518/

    wikipedia - https://en.wikipedia.org/wiki/the_young_karl_marx

    vikipedi - https://tr.wikipedia.org/wiki/genç_karl_marx

    trailer - https://www.youtube.com/watch?v=jl0utvceua4

    --- spoiler ---
  • birazdan atlas sineması salon 1'de çok kıymetli bir öğretmen arkadaşımın sponsorluğunda izleyeceğim film. çıkınca bir kritiğini yapmaya çalışacağım.

    ayrıca başındaki reklamlarda salonu inleten aşçı* ablayı kınıyorum... *

    --- spoiler ---

    bu tür hafiften biyografik filmlerde gördüğümüz insan yanını göstereceğiz diye kuşa çevrilen filmlerden değil tam olarak. tabi marx, enine boyuna araştırdığım biri değil ve belki de bu kadarı bile kuşa çevrilmiş olarak tanımlanabilir ancak ben doyurucu buldum. özel hayatını da tattığımız, siyasî konuşmalarını da dinlediğimiz bir film oldu. ancak proudhon ve çevresiyle yaşadığı sürtüşme tam olarak doktrinsizlik temelli miydi yoksa pek aktarmadıkları başka sebepler mevcut muydu? bunu bilen arkadaşlara bırakıyorum. ayrıca işçilerin çilesi biraz daha işlenebilirdi gibime geliyor. tam hissedemedik o sıkıntıları. parmakları kopan işçilerden bahsetmek güzel de bu kadar geçiyor. sanki tek dert maaşı beğenmemek gibi yansıtılmış. bunun yerine marx'ın sıkıntılarını izledik. şimdi evet filmin adı zaten genç karl marx ama sonuçta futbolcu veya şarkıcı hayatı izlemiyoruz. bundan dolayı bunu da bir eksiklik olarak gömeyim filme.

    üç dilli bir film var onu da söyleyeyim. ingilizce, fransızca ve almanca olarak akıyor film. sadece ingilizceyi bilen ve almanca eğitimine bir haftadır başlamış beni rahatsız etmedi ses olarak pek ama zorlanabilirsiniz takip ederken. zira altyazı takip ederken zorlandım.

    ormanda başlayan açılış ve işçileri gösteren kapanış sekansları iyiydi. kapanış jeneriği de güzeldi kanımca.

    --- spoiler ---
  • karl marx'ın gençliğini konu edinen film, 19 mayıs 2017 itibariyle sinemalarda olacakmış.
  • başarılı bulduğum ve izlenmeyi kesinlikle hakettiğini düşündüğüm bir filmdir.

    bu film için söz konusu olur mu bilmiyorum ama gene de "spoiler yemek" istemeyen varsa okumasın yazdıklarımı.

    filmde proudhon, bakunin, weitling gibi tarihi kişilikler de karşımıza çıkıyor. bir de filmin başında stirner görünüp kayboldu. engels ile marx'ın arkadaşlığının başlaması ve gelişimi, yaşadıkları zorluklar, insani yönleri falan bence gayet başarılı yansıtılmıştı. ha arada 11. tezin alkol ertesi kusulduktan sonra keşfi, diyalektiğin ayakları üzerine oturulması mevzusunun engels'in marx'la tanıştığı sırada geçen konuşmaların peşrev kısmında halledilmesi, genç hegelcilerden kopuşun siktir çekerek falan olması da artık idare edilecek ne yapalım. keşke bir üçleme yapıp paris komününe kadar olan bölüm ve sonrası içinde yeni filmler gündeme gelse diye düşündüm izlerken.

    bir de bence filmin başarısı çok mükemmel bir eser olması ile ilgili değil. şu sade gerçeği müthiş bir karmaşanın içinde yaşadığımız bu tarihsel kesitte tekrar ve estetik bir biçimde hatırlatmasından ileri geliyor: insanı belirleyen sosyal çevresi ise o sosyal çevre insani kılınmalıdır. (kutsal aile - eleştirel eleştirinin eleştirisi, 1843, marx)

    üst yapıya dair ne varsa bu sade gerçeği çooook kalın bir tabaka ile örtmüş vaziyette. ya gölgelerle savaşıyoruz ya boyun eğip çürüyoruz. direndiğini düşünen ve toplumları kendisine katılmaya çağıran yapıların hiç biri de insanlara umut vermiyor. ülkemizde hissedilen çıkışsızlık hissi ise bir kat daha fazla. filmin bir yerinde marx weitling'e saydırırken senin masallların rusya'da iş yapar, aha annekov da burda, bak yanında söylüyorum, sktir oraya git, meailinde bir şey söylüyordu. aynı gerici kuşatılmışlık şimdi burada hüküm sürüyor. gel gör ki masala değil fikriyatı sağlam gerçek bir kavgaya ihtiyacımız var.

    ama yukarıda kutsal aile'den alıntıladığım sade gerçeğin alt-yapıya ilişkin çelikten temeli tarihe yön vermeye de devam ediyor: bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadeleleri tarihidir.

    film, bütün bunları tekrar hatırlatma işlevi ile dahi başarılıdır.

    son not da büyük kartacalıdan gelsin: ya yeni bir yol bulacağız ya yeni bir yol yapacağız...
  • bugün kızılay büyülü fener'de izlediğim marx ve engels'in belli dönemlerini anlatıldığı film.

    --- spoiler ---

    iki büyük siyasi figürün nasıl ve ne durumda tanıştığı, fikir teatrileri ile birbirlerini tamamladıkları anları ve de özel hayatlarını bence güzel anlatan bir film olmuş. marx'in ve engels'in eşlerinin de böylesi şekilde olaya dahil olması gerçekten çok hoş, çok güzel. az çok marx'ı okumuş biri olarak eşlerin olaya dahilini bilmiyordum. bunu öğrendim.

    filmde etkilendiğim en iyi sahne şüphesiz "komünist birlik"in oluşumu ve engels'in kürsüde bunu ilan edişiydi. o konuşma ve alkışlar eşliğinde tüylerim dikildi.

    ayrıca yan tarafımdaki koltuklarda oturan, 70-75 yaşlarında bastonla tek başına gelen bir teyze vardı. o teyzeyi ve filmden çıktıktan sonraki gözlerindeki parıltıyı görünce bu boktan ülkede yitip giden umutlarım yeşerdi! bu yaşında karl marx filmine gelip de gözleri parlayan o teyzenin umutları ve inancı bizi kurtaracak! belki o teyze göremeyecek devrimi ama elbet yaşayacağız o güzel günleri. biz göremezsek bizden sonrakiler; onlar göremezse o insanların çocukları... ama muhakkak gelecek o ütopik dediğiniz devrim... insanca ve eşitçe yaşayacak halklar...
    --- spoiler ---
  • türkçe altyazısını kimin çevirdiğini görmek için filmin sonuna kadar bekledim. lâkin yazmadılar; yazsalardı o kişiye/kişilere derdim ki: ey hain çevirmen, ey traduttori traditori! ya arkadaşım karayip korsanlarında istediğin gibi salla, iron man'de götünden uydur uydurabildiğin kadar; nasıl olsa çoluk çocuklar, ergenler yer diyebilirsin. yav ama sen hangi cesaretle karl marx'ı anlatan ve çoğunlukla okumuş tayfanın geldiği/geleceği bir filmde yaptığın çevirileri, "olm valla, saçmalarsam beni itin götüne sokar bu solcular" endişesi duymayıp kontrol etme ihtiyacı hissetmezsin.

    lan olm, pierre joseph proudhon'un nerden baksan 50 yılldır türkçe'ye sefaletin felsefesi diye çevrilen kitabına sen nasıl 'fakirlik felsefesi' dersin allahın cezası! hadi proudhon'dan haberin yok, marx'ın felsefenin sefaleti kitabına nasıl "felsefenin fakirliği" diyebilirsin sefil adam!

    hadi bunları geçtim; peki marx'ın hegel'in hukuk felsefesinin eleştirisi kitabını hegel'in hak felsefesi" diye çevirmene; yine marx'ın kutsal aile kitabının alt başlığı olan "eleştirel eleştirinin eleştirisi"ni, "eleştirinin eleştirisinin eleştirisi" şeklinde çevirmene ne diyeyim.

    gugılı açıp iki tıkla ulaşılabilecek bilgilere bakmayan çevirmen; çevirmenin çevirisini kontrol etmeyen yayıncı, yayıncıyı kontrol etmeyen artık her kimse o! sizin yüzünüzden filme kendimi verip de izleyemedim! beğendiniz mi yaptığınızı, al kırdın kırdın!
  • geçen hafta bilkentte izlediğim (ki ankarada filmin vizyona girdiği 2-3 salondan biriydi) ve çok beğendiğim film. marx'ın felsefeci yönünün yanında mücadeleci ve aktivist yönünü de göstermesi önemliydi. engels'in komünist cemiyetini kurduğu konuşmasından sonra ayağa kalkıp alkışlamamak için zor tuttum kendimi*
  • sağlam film.

    öncelikle filmi izlemeden önce kuşkularım vardı, marks'ın felsefesinin geri plana atıldığı, aşk ve macera ile bezeli ticari bir film olabilir mi diye.
    tabi bunda benim yönetmen hakkında en ufak bir bilgiye sahip olmayan cahil bir adam olmamla ilgisi çok.

    filmde marks ve engels'in fikirleri, döneminde diğer anarşist ve hayal perest sosyalistlerden nasıl sıyrıldıkları gayet iyi anlatılmış.
    dönemin sanayisi ve fabrikalarda çalışan işçilerin değersizliği ve diğer yandan örgütlenmeleri, enternasyonal birlik vb iyi işlenmiş.
    böylesi bilgi dolu filmde görüntü, müzik gibi yardımcı öğeler de oldukça iyiydi. makyajın, oyunculuğun, senaryonun hakkını vermek lazım.

    --- spoiler ---

    sonunda bir ton fotoğraf ve görüntü içerisinde nasıl lenin'e troçki'ye falan yer vermezsin ey yönetmen???
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap