• başlık sınırına takılmasa "levent üzümcü'nün sosyalist enternasyonel konseyi'ndeki konuşması" olacaktı.

    11 kasım 2013 günü yaplıan sosyalist enternasyonel konseyi'nde (bkz: levent üzümcü) kürsüye çıkar ve bir çok sanatçının yapamadığını "korkmadan" yapar. düşüncelerini ve gezi sürecini anlatır. diğer sanatçılar ise siyasete karışma. pardon ya bi akil adamlar vardı hakkatten bak şimdi gene geldi aklıma. bir de dansözler vardı, siz anladınız neyse.

    http://www.youtube.com/watch?v=4contckzjry
  • delikanlı adamın, içinden şeref gurur ve haysiyet taşan konuşması.
    gezi sağolsun artık yalnız olmadığımızı biliyoruz.

    birkaç nesil bu aydınlık savaşı süresince acılar çekecek ancak sonunda bilgi, kültür, adalet, eşitlik, özgürlük kazanacak.
    bunun başka bir yolu yok.

    dünya üzerindeki her bir insan için iyi olan başka bir yol yok.

    https://www.youtube.com/watch?v=1rbucp7-c30
  • "seksenler bizim icin; gencecik insanlarin mahkeme karariyla buyutulup asildigi bir askeri cuntanin onunmaz yaralari demektir" ve "taksim gezi parki olaylari her gecen gun otoritesini sertlestiren, huzursuz ve saldirgan bir provakatorun korukledigi bir sehir eylemidir" gibi ozlu sozleri ihtiva eden konusmadir...

    bayrak adam olma yolundadir levent uzumcu ama olabilir mi? onu zaman gosterecek...
  • videosunu izlerken "hangi film lan bu" dediğim sonrasında durumu anladığım konuşma.
    levent üzümcü, 41 yaşında tiyatro oyuncusu. aydın triplerine girerek gözlüğünü burun ucuna indirmiş, karl marks çakması sakallarıyla ve önündeki cehape logosuyla burunlarımızı sızlatmıştır. "ne tatlı sosyalist o öyle" dedirtmiştir:)
  • sosyalist enternasyonel konseyi'ndeki konuşmasında "örgütlü cehaletin örgütlü faşizme evrildiği bir ülke halini aldık." cümlesiyle evde çok yoğun bir tartışma başlamasına vesile olan adamın tarihi konuşması.

    her oturuşta ülkeyi kurtarmak klişesinin dibine vurduk. halkın muhbir olması fikri bizi bizden aldı, öyle ya evde kızlı erkekliydik. komşularımız muhbir olabilirler miydi?, nahoş konulardan bahsediyorduk, ülkeden, tarihten, sanattan, en çok da sanattan. çıplak bedenleri resmetmeye niyet etmiş biriydi toplanma amacımız. ama işte üzümcü konuşmuş ve de biz tartışmaya başlamıştık işte..

    muhbirliğe özenen komşularımız olabilir miydi? yok dedik romanlar yapmaz öyle şeyler. onlar da dışlanmanın, kendini güvensiz hissetmenin ne demek olduğunu bilirler. peki ya şeytana uyarlarsa? olur ya, beşer şaşar ve uyulacak bir şeytan mutlaka bulur bu yalan dünyada. yakalanmamız halinde kim bilir hangi konu ile mücadele şubesiyle karşı karşıya kalabilirdik. sakıncalı bulunacak kitaplarımız da vardı sartre vardı örneğin sabahattin ali, kafka, orhan kemal, muzaffer izgü... bilemedim şimdi acaba bunlar sakıncalı mıydı? içimizde evlenmek üzere olan bir kadın ve bir erkek vardı. güzel de bir haberleri vardı. öyle bir haber ki dünyanın neresine giderseniz gidin haberi alan diğer insanların suratlarında sıcak bir gülümseme yaratabilecek kadar güçlü bir haber...

    arkadaşlarım yirmili yaşlarının son demlerinde ve bu dünyaya gelecek bir bebek bekliyorlar. henüz evli değiller. arkadaşlarım, işi gücü olan, üstelik pek çoklarına göre çok da iyi gelirleri olan insanlar. beraberliklerinden ailelerine söz edebilecek kadar medeniyeti yakalamış ailelerde dünyaya gelecek kadar da şanslılar üstelik. ama bu gün yaşadıkları coğrafyada, bu haberi ailelerine vermekten onlar da çekiniyorlar." evlenmeyi bekliyorlar".
    "hasta zihniyetin klonları" yalnızca komşularımızdan şüphe etmemizi değil, ailelerimizin sevgisinden de kuşku duymamızı sağlayacak kadar muktedirler mi harbiden?

    üzümcü konuşurken biz çok mutluyduk sözlük. kutlayacak bir kaç şeyi biriktirebildiğimiz için mutluyduk. her gün felaket haberleri arasında kendimizi hırpalamaktan yorulmuştuk; utku kalı ' nın serbest kalmasını, dostlarımızın bebeğini, resim yapmak için boya hediye etme fikrinin güzelliğini kutluyorduk. bir an için unutmuştuk.

    aslında saat ondan sonra içki alamamak değil, buna bir saat vererek, otoritesini üzerimizde test etme şevkinde olan bir yönetimin altında ezilmemizdi derdimiz. seks için ölmüyorduk, yasaklanan her eyin en yaratıcı yöntemlerle delineceğini zaten bilen insanlardık. ama bunu anlayamayan ve de direten iktidarın basiretsizliğiydi bizi üzen. evimizin içinde paranoyakça gezmemizi isteyen birilerinin varlığına inanamıyorduk.

    biz de mizaha tutunduk. onunla baş edemeyen bir güruhun karşısına karikatür çizerek, dart yaparak şarap içerek çıkmaya en azından aklımızı bu şekilde korumaya karar verdik. bağıra çağıra tartıştık sözlük. hişt pişlerle kendimizi susturduk. üst komşu gelir yan komşu duyar diye. ama sonra üst kattan bir saz sezi geldi, onu, kendinden hoşnut insanların sohbet sesleri izledi. oh dedik. şimdi gönül rahatlığıyla kızlı erkekli uyuyabiliriz. evde battaniye yoksa 10 yıllık dosta sarılarak da uyuyabiliriz. sonuçta hepimiz tercihlerimiz kadarız. bizim vicdanlar rahat çooğğğğhhh şükür.
  • muhteşem konuşmadır.

    80 darbesi sürecinde 12 yaşında bir insan olarak
    hislerime
    düşüncelerime
    temsilci sözcü olmuştur.

    ben de çocuklarıma şunu söyledim:
    peki gidin
    biz yanınızdayız
    sizler ile gurur duyuyoruz
    savaşa yollar gibi yolladım çocuklarımı ve çocuklarım gibi sevdiğim onları tüm arkadaşlarını
    onlar sayesinde
    ben ancak 5 haziran günü gezi parkına çıkabildim
    derdim korku değildi
    bana bir şey olur ise gazdan şiddetten ayaklarına dolanmıyım gençlerin
    onları kendim ile oyalamıyım akılları bi de bende olmasın
    tek derdim bu idi.

    ilk yeryüzü iftarı akşamı da gittim
    iftar bitimi
    gezi parkına yürümek isteyen kitlenin önünde duran
    gencecik çevik kuvvete gittim
    dedim oğlum herkes genç burada yazık size
    yazık bizi bize düşürene
    ben
    sivil, polis, asker, çevik kuvvet ne olur ise olsun
    ülkemin gençlerinin hiçbirinin gözünde
    artık acı, korku, endişe, çaresizlik görmek istemiyorum kardeşim !!!!
    ben anneyim
    diğer analar ile birlikte yüreğim yana yana yaşamak istemiyorum kardeşim !!!

    berkin uyan oğlum
    güzel oluyor herşey
    çalışıyoruz oğlum
    haydi uyan berkin-can.

    * hep inanç zamanları gittim ben gezi parkına. ben inançlı bir insanım, dünya görüşüm sosyal demokrasi, bizlerin inançlara saygılı insanlar olduğumuzu bildiğim için gittim, kendi gözlerim ile göreyim de göstereyim de istedim. dua da ettim. dua ettim gezi parkında ben. tüm dünya zamanlarında ayrımsız " özgürlük ve insan hakları " için çalışan her insan benim atamdır, atatürk de atamdır. hepsi ile çocuklarım, gençlerim ile gurur duyduğum gibi duyarım. onları esirgediğim gibi gözüm gibi esirgerim. anne olmak böyle bir şeydir.
    kadın olmak, insan olmak böyle bir şeydir.
  • "kendimize başbakan olarak seçtiğimiz kişinin, bir anda her birimizin yaşam koçu olma hevesidir." şeklinde bir cümle içerir.
  • güzel konuşmuş da baban kim diye sorarlarsa ne oluyormuş orda kesildi
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap