• insanları salya sümük ağlatan bir aşk film değil bu. soğuk levha bir film ve bence kasten soğuk. hani havalar sıfırın altına düşünce gayri ihtiyari buz gibi metali tutup, akabinde de elinizi çektiğinizde acı hissederiniz ya, işte öyle bir film ve o yüzden de birçok kişiyi derinden etkileyecek bir tarzı var bu filmin. çiftin birbirlerine bakışları, edaları, tepkileri inanılmaz derecede gerçekçi. şayet filme benzer ilişkileriniz olduysa final sahnesi insanın içini ayrı acıtıyor. hediye edilen her 2 sandalye sahnesinde seyirciye hissettirilenler için bile film bir kez daha seyredilir. aşk oyle birşey ki, bittiğini acı çektirerek size anlatır.
  • hali hazırda bir uzak mesafe ilişkisi içerisindeyseniz izlemeyin derim. hayır biz yaptık, sonra anlamsız tripler, tavırlar lar lar lar. hadi spoiler olsun.

    --- spoiler ---
    "bak koynunda başka bir kadın varken gayet de mesaj atılıyormuş!" hışımlarıyla izledim. "sanki kadın farklısını yapıyor" diye tepki aldım.
    ben de kaç kere gitmeyim, burada kalmaya karar verdim dedim, ama benim vizem evdekiler tarafından belirlendiği halde kalamadım, çünkü beyimiz sen bir daha geri gelememeyi göz önüne alıyorsun demek ki dedi. bak girip çıkamayacağım ülke değil, ev. sen vize ihlali yap, sonra geri dönerim ehe de. oldu canım. böyle de kalırsın ortada, böyle de hiç olursunuz.
    hüzünlenmedim değil ama. yürütselerdi, çok da güzel olsaydı da gece gece ilaç gibi gelseydi, ne olurdu? lakin niyetleri yoktu, aradaki saat farkını hesaplayama da telefonla konuşama yok yea.
    böyle sinirlendirdi. o havaalanı sahnesiyle de şahsımı ağlattı, tıkandı boğazıma. öyle kalakalmayı iyi bildiğimden olsa gerek.
    --- spoiler ---
  • görselliğin hakkının verilmemesi ve karakterlerin derinliklerinin zayıf olması gibi önemli eksikliklere rağmen;"uzaklaştıkça yabancılaşmayı" en iyi anlatan filmlerden. aldığıma pişman olmadığım filmleri,bir ayrı seviyorum ve bence bu da onlardan biri.
    --- spoiler ---

    -anna'nın,patronuna"i'm not that young" derkenki kendinden sıkılmışlığı; uzun ilişkilerin insanı olgunlaştırırken bir o kadar da yorduğuna ve genç hissettirmediğine vurguyu yapan çok güzel bi sahneydi.

    -lawrence'ı göstermekte bu kadar pinti davranmaları beni en çok üzen şey oldu.

    -konunun işleyişinin akıcı olması filmin en büyük artısı. tanışma faslının bu kadar hızlı,gerçekçi ve seyirciyi yormuyor oluşu çok güzeldi; fakat "diyaloglara biraz daha özenilmesi gerekmez miydi?"diye sorarsanız,orada biraz kolaya kaçılmış derim.

    -gerçekçi eserlere her zaman daha taraflı bakarım.
    hep bir adım öndedir o tip filmler benim için. burada da anna'nın jacob'u deli gibi sevmesine rağmen, tutkusuna karşı koyamayışı,ama ondan da vazgeçemeyişi,jacob'un uzakta başka bir kadın ile yaşayışı "birbirlerini her şeye rağmen beklediler,çünkü deli gibi aşıklardı" klişesini alt üst eden,güzel ayrıntılardı.
    bence filmde,"uzun süren ve uzakta olan iki insan birbirini deli gibi sevse bile,ilişkiyi ancak böyle götürebilir" tezi savunuluyor.

    -anna l.a'e döndüğünde,ilk buluşmalarındaki o yabancılık beni en çok etkileyen şey oldu;sanki karı-koca ve yıllardır beraber olan iki insan onlar değilmişçesine,gerçekçi ve iç acıtan türde bir mesafe vardı aralarında.

    -son sahnede,birbirlerine sarılırken akıllarından geçirdikleri geçmişleri,o zamana duyulan özlemleri ve yaptıkları vicdan muhasebesi ise güzel bir sondu.
    --- spoiler ---

    özetlemek gerekirse, biraz daha manzara görsek,jennifer'ı bizden bu kadar uzak tutmasalar ve karakterleri daha derinlemesine tanıyabilsek dört dörtlük bir film tanımına uyacak bir yapıt çıkardı ortaya. tüm bu eksikliklerine rağmen; "benim" diyen çoğu romantik filmden daha gerçekçi ve güzel bir şey var karşımızda.
  • izledigim en sade ve gercekci ask filmlerinen biri.
  • izlerken hayatinda viski icmeyen biri olarak eeaah diyip glenfiddich'e uzandigim film.

    bunun yaninda 500 days of summer bir potemkin zirhlisi, bir citizen kane kalir. sirf sonu o sekilde bittigi icin de festival filmi kategorisine girdigine eminim. gelgelelim su yasimizda hala gonul tellerimizi titretiyor bu filmler, elden bisey gelmiyor.

    serefe.
  • --- spoiler ---

    gözden ırak olan gönülden de ırak olur atasözünden bihaber bir aşk hikayesi. işte olmuyor öyle başkalarıyla da olalım aylarca görüşmeyelim sonra dönelim kaldığımız yerden başlayalım.
    --- spoiler ---
  • kızın kafasını eğmiş kitap okurken karşısındaki çocuğun şebeklikler yapmaya çalıştığı sahnesi ile before midnight'ın son sahnesini hatırlatan film olmuştur. evet biz kadın kırılmış, kızmış, küsmüş ve sırf bu yüzden başka bir yöne bakarken duruma el koyup ortamı hayali monologlarıyla gülümseyerek yumuşatacak erkekler görmek izlemek istiyoruz. bunun olmadığı ilişkilerde değil okyanus ötesi long distance'lar, dipdibe olsan da yürümez o.

    neyse filme geri dönecek olursak, sundance n'aptın canım sen? film olabildiğince sıradan bir hikaye üstüne kurulmuş. kavuş(ama)ma üstüne vasat sahneler ve bir yere dokunamayan diyaloglar da eklenince alabildiğine sıkıcı olmuş. sen de tutmuş ödül vermişsin. işte veya ben böyle sıradan kurgulanmış aşk temalı filmleri sevmiyorum. sen seviyorsun. bir yerde zevk meselesi sundance.

    bir de havaalanlarından nefret ettirir film. olmaz olsun havaalanları.

    --- spoiler ---

    film son sahnesi ile bir daha asla geri gelemeyecek olan "an"lara ait özlem duygusunu anlatarak biter.
    artık o kişi değilsin. artık o "o" kişi değil.

    --- spoiler ---

    (bkz: hayata kalınan yerden devam etmek)
  • "amerikan konsolosluğu nice koçyiğitlerin ilişkisini baltalıyor." temalı film. demin seyrettim ve de çok beğenmedim.
  • sadeligi ve gercekciligiyle bunyemi altust etmis filmdir. cekimi de, duz diyaloglari da sonu da gayet hostu bence yalniz su vardi ki

    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    son sahnede cocuk cenifiri postalayip kizi karsiladiginda kiz "bosanalim ben tekrar evlenecegim" diyecek zannettim. o cok daha vurucu bir son olabilirdi zira bilekligin kopmasi sandalyenin gitmesi cocugun mesajlara cevap vermemesiyle aslinda bir seylerin bittigini gorur gibi oluyorduk.
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---

    aman neyse cok kurcalamaya gerek yok agladim iste. ve evet epey sulugoz birisiyim.
  • nasıl olmuş da festivalden ödül kaldırmış diye diye sonunu getirdiğimde anladım ki en son duş sahnesi ile festival filmi olmayı başarmış tabi bir de uzak mesafe ilişkisini tüyler ürpertici bir şekilde gerçekçi işlemesiyle bunu hak etmiş olabilir bilemedim bu konuda kararsızım . öncelikle yapımcı ve yönetmenine felicity jones ismini bana kazandırdıkları için teşekkürlerimi sunmak istiyorum sonra izleyin bir şey kaybetmezsiniz diyorum sadece uzak mesafe ilişkisi yaşayanlar izlemesin gerek yok kasmaya hayat kısa kuşlar uçuyor.
hesabın var mı? giriş yap