• george saunders'ın delidolu kitap'tan niran elçi çevirisiyle arafta ismiyle çıkan kitabı. yazar bu kitabında ölümden sonra ne var ve geride kalanlar ölümü kabullenerek nasıl yaşamaya devam eder sorusuna cevap bulmaya çalışmış. kitap hayaletlerin aralarında yaptıkları konuşmalar ve tarihi epigraflardan oluşuyor. saunders kitabı yazma fikrini abraham lincoln'ın ölen oğlu willie'nin naaşına çocuğun mezarında sarıldığını öğrenince bulmuş.
  • amerikalı yazar george saunders imzalı ve 2017 tarihli ödüllü deneysel roman. yazarın ilk roman çalışması olup, new york times best-seller listesine girmiş ilginç ve başarılı bir çalışmadır. ölüm sonrası ve araf kavramını konu alan roman, abd eski başkanı abraham lincoln'ın oğlu william wallace lincoln'ın ölümü sonrasında yaşadıklarını ele almaktadır.

    amazon.com - https://www.amazon.com/…orge-saunders/dp/0812995341

    kitap hakkında bir review - https://amp.theguardian.com/…george-saunders-review
  • deneysel bir ömür törpüsü; kişinin yaşam, arafta olmak, ölüm kavramları üzerine düşüncelerini bölen dikkat dağıtıcı jelatin; ana hedef kitlesi yazarın geçmiş gelecek terapistleri olan kolaj.

    ilk baskısı birleşik devletler'de 2017'de yapılan kitap, türkiye'de şubat 2017'de basılmıştır. buna göre, orijinali basılırken, en azından türkçede, çevirisi de hazırdır. yani sektör, yazara ve kitaba hazırdır. bu da kitabın içeriğinin değerine dair yersiz bir güvene işaret etmektedir ki, kitap da değersizlik kuşkularını haklı çıkarır. borges bu konuyu yıllar önce veciz bir biçimde dile getirmişti, ün anlaşılmamanın bir türü belki de en kötüsüdür.

    bir kitabın yersizliğiyle ya da isterseniz deneyselliğiyle ilgili bir şaka yapmak istesem, en kestirmeden şunu söylerdim, sonunda yazarla yapılmış kısa bir söyleşi var, üstelik ilginç bir söyleşi. şunu da ekleyebilirdim belki, kitabın ilk baskısı iki bin adet yapılmış.

    bu hâlde miyiz gerçekten? bu bardonun ta kendisi değil de nedir?
  • enteresan bir okuma deneyimi oldu kitap benim için. bakmayın türkçe çevirisinin 444 sayfa olduğuna, bir nevi sesler korosu diyebileceğimiz konuşma şeklinde bir yazım biçimine sahip olduğundan ortalama 150 sayfalık bir kitap aslında, haliyle boş bir vaktinizde elinizden düşmeyen ve ilginç bir “ne okudum ben yahu?” sorusuna denk hisler uyandıran bir eser.

    bu kitaptan önce okuduğum 4 3 2 1 -paul auster kitabı- de konuyu ele alış ve kurgu bakımından oldukça tatmin edici ve şaşırtıcıydı benim için, arafta da bu farklı yazımı ile güzel bir hafta sonu geçirmemi sağladı. nasıl denk geldi bilmiyorum aslında hem 4 3 2 1 hem de arafla, the booker prize 2017 shortlist’te yer alıyor. altı kitaptan ikisinin bu kitaplar olduğu gerçeği açıkçası o yıl jürinin oldukça keyifli ve zor bir yarışmanın içinde yer aldığı düşüncesini oluşturuyor bende. tabii ödülü arafta’nın kapması konusunda jüriye çok kırgınım söylemeden edemeyeceğim, 4 3 2 1 okurken çok daha fazla heyecanlanmış ve paul auster’a olan sevgim katlanmıştı. george saunders da ödülü hak ediyor pekâlâ, yanlış anlaşılmasın.

    kitabın özgün adı lincoln in the bardo. bardo ifadesi budizm inancına göre kişinin ölümünden sonra reankarne olmasından önceki evreler bütünü olarak tanımlanıyormuş; ışığa teslim olma, sınanma ve iyilikler ile kötülüklerin ölçümü olarak üç ana evreden oluşuyormuş. evreler sonunda iyilik baskın çıkarsa kişinin reankarne olacağı inancı varmış. kitap dilimize “aşırı çeviri” ile arafta olarak kazandırılıyor, bence aşırı, bu yorumu da yapmadan edemeyeceğim.

    kitap, 1862 şubat’ında abraham lincoln’ün oğlu willie’nin ölümü ardından ruhunun arafvari bir gerçekdışılıkta diğer ruhlar ile diyaloglarını işliyor. yazar tüm bu diyalogların aralarına da gerçek yaşamdan alıntıları serpiştiriyor. bu alıntılar kimi zaman gazete köşe yazılarından, kimi zaman bir dergiden ya da kitaptan kimi zaman da defin defterinden.

    kitapta üç kişi haricinde tüm karakterler ölü, bu sebeple okuduğumuz şey aslında ölüme övgü niteliğinde. yazar ölümden sonrası için teslim olunacak bir ışık arıyor kitapta. bunu, içten itiraflar ile dünyevi karakterlerin ölüm sonrası seslerinin yanına, çocuğunu kaybeden bir babanın hüznünü harmanlayarak yapıyor. üstelik bu hüzne yönetilmesi gereken bir devlet ve müdahale edilmesi gereken bir iç savaşın yaşandığı yıllarda şahit oluyoruz. oğlunun diğer tarafta yaşadığı sıkışıklık halini abraham lincoln dünya üzerinde yaşıyor bir nevi arafı.

    hoş bir kitap. sayfaları karıştırdığınızda yazım şekli korkutucu gelse de farklı bir deneyim sunması adına fazlasıyla merak uyandırıcı.

    iyi okumalar.
    https://www.goodreads.com/review/show/2950952235
  • şimdi efendim, 2019 senesindeyiz, hâlâ 1500'lerdeki gibi roman yazmak olmaz. yani olur da, böyle deneysel işlere de girişmek gerekir.

    george saunders, yarı-bilimkurgu kısa öyküleri ile kendince tarzı olan, zeki bir yazar. bu romanda da, tarihsel roman denen türün, amiyane tabirle, içinden geçiyor.

    abd başkanı abraham lincoln'ün küçük oğlu willie'nin ölümünü, ölümüyle gömülüşü arasında geçen o kısa zaman dilimini, ölülerin gözünden ele alıyor. ama bu ölüler öyle sıradan ölüler değiller, hem dönemin ruhunu (iç savaş, kölelik vs.), evet ruhunu, bize veren karakterler hem de ölümle ilgili şairane konuşmalar yapıyorlar.

    türkçesi nasıl bilmiyorum kitabın fakat ingilizce orijinalinden okursanız, yazarın dili kullanma becerisine, shakespeare'yen tarzına hayran olmamak mümkün değil. bazı cümleleri dönüp dönüp okursunuz.

    öte yandan, yazar, ölülerin teatral tiratlarının ortasına, o dönemin tanıklarının yazdığı hatırat, biyografi ya da otobiyografi eserlerinden, mektuplardan vs. bir ikincil anlatı oluşturmuş. cümle cümle, bazen birkaç cümle ödünç alıp, mesela çok farklı eserden alıntılayarak, aynı geceyi anlatmış.

    karşımızda aşırı soyut (ölülerin tanıklıkları) ve aşırı somut (yaşayanların tanıklıkları) iki anlatının alaşımından ibaret, evet ruh ve beden gibi, bir canlı var sevgili okurlar. şapka çıkarmak isterim yazara.
  • mavikalem inşaatındaki edebî tuğlalardandır. kısaca şöyle bir kitaptır
hesabın var mı? giriş yap