• 03/09da sawyer kate e;

    you got a map you ain't showing me magellan?deyip koparmıştır..

    alexe sheena demesi de gözden kaçmadı tabi..(queen of the jungle)
  • karakterleri kimler? gorelim, okuyalim, ogrenelim...

    --------- spoiler diye bir sey yoktur ama olmayabilir de ---------

    jack shephard: doktor, dizi onunla acilis yapar. daha olaya uyanir uyanmaz, duruma el atmis. kazanin sokuyla etrafta mal gibi dolasanlari yonlendirmis, soyadinda da belirtilmis oldugu uzere coban. bir ara adanin en super hatunu olan kate austen'e yazmaya calismissa da, buna muvaffak olamamistir. jack'in adaya dusme hikayesi oldukca dramatiktir. oglu jack gibi kendisi de doktor olan dr.christian shephard, kati egitim anlayisina sahip biridir. bu yuzden ogluna sevgisini gostermekten kacinmistir. hayatinin son demlerinde kendini alkole verir. sarhos girdigi bir ameliyatta hastasinin olumune sebep oldu. sorusturmada oglu tarafindan sucu ortaya cikartilinca ona kuser ve solugu avusturalya'da alir. cunku avusturalya'da gayri mesru bir kizi vardir. o da yine adaya dusmus olan claire littleton'dan baskasi degildir. [tabi bu henuz yuzde yuz gercekligi olan bir bilgi degildir isin ilginc tarafi bu yolculuga yine adada bir sure bizimle beraber olan ana-lucia cortez ile cikmasidir. kalp yetmezligi sebebiyle olmeden once yine adadan tanidigimiz james sawyer ford ile bir barda karsilasmis geyik uzerine geyik cevirmistir. her neyse jack'ten bahsediyoruz. jack babasinin olum haberini alinca avusturalya'ya ucar, babasinin cenazesini alarak oceanic flight 815'e biner.

    john locke: ormanda on kaplan gucundedir bu kisi. ada oncesi hayati en dramatik olan bu keltostur. cunku babasini hicbir zaman tanimamistir. yari deli bir annesi vardir ki bir gun o da locke'u terk eder. herneyse bu kendi halinde bir kutu yapan firmada calisirken annesi gelir buna neden onu terk ettigini anlatir. ve babasinin adini verir, cunku biliyor ki oglu babasinin kim oldugunu ogrenince gidip onu bulacaktir. ki tahminler dogru tutar, locke hic gormedigi babasini bulur, onu affeder. ve hayatinda hic yasamadigi saadeti babasi ile beraber gecirdigi bir kac haftada bulur. sonra neden bilinmez babasinin hasta oldugunu ogrenir. babasinin bobrege ihtiyaci vardir. tabi ki aslan oglumuz babasina bobregini verir. hastanede gozunu actiginda babsi ortalikta yoktur. isin esasini arastirinca babasinin bobrege ihtiyac duydugu icin annesini ona gonderdigini ogrenir. tabi beraber gecirdikleri o gunler de yalandir! babasi pustun, ibnenin onde gidenidir. locke bundan bir sure sonra gecirdigi elim bir trafik kazasi sonucunda bacaklarini kaybeder. bacaklari kesilmez hayir, ama felc kalir belden asagisi. locke, bu arabeskvari hayata yine de tutunur. bir gun bir hikaye okur. hikaye bacaklari olmamasina ragmen everest'e tirmanan biri hakkindadir. ondan ilham alan locke doga'da bir kac hafta gecirmek uzere avusturalya'ya gider. ama felcli oldugunu belirtmedigi icin tura katilamaz ve oceanic flight 815'e biner...

    sayid jarrah: irakli cumhuriyet muhafizi olan sayid, adanin en has adamlarindan biridir hatta bence en iyisidir. caki gibi asker olmasinin yani sira insani yonleriyle de one cikan sayid, aradigi aski rejim karsiti olan nadia isimli [eski cocukluk arkadasi ayni zamanda] hatunda bulur, ancak bir sorun vardir ortada nadia uslanmaz ve inatci bir yapidadir ve sayyid de onu konusturmakla sorumlu subaydir. ona gerekirse iskence ile gercegi itiraf ettirme gorevi verilmistir kendisine ama ask her seyin ustesinden gelir sayid, nadia'ya iskence yapmak yerine onun kacmasina yardim eder ve solugu avusturalya'da alir. avusturalya'da irak'tan tanidigi dostlariyla karsilasir. bu dostlari buyuk bir intihar saldirisina hazirlanmaktadirlar. cia devreye girer, sayid'e sozkonusu eylemde kullanilacak bombayla ve eylemcilerle ilgili bilgiler vermesi halinde hem suclarinin affedilecegini hem de nadia'nin yerini soyleceklerini belirterek ondan yardim isterler. sayid kabul eder ve eylemcilerle beraber bombayi patlatmak istedigini soyleyerek onlara katilir. eylemin olacagi gun en yakin dostuna gercegi soyler, dostu duyduklarina inanamaz ve yani basinda intihar eder. sayid, cia'in verdigi pasaport ve ucak biletiyle oceanic flight 815'e biner...

    hugo'hurley' reyes: adanin sevimli dude'u. latin asilli hurley, siradan bir genctir. fizigi itibariyle kendine guveni olmayan, icedonuk bir kisiliktir. yillar evvel bir platformda meydane gelen cokmeyle hayatini kaybetmislerden dolayi kendini sorumlu tutar [150 kg ceker kendisi en azindan] ve bir akil hastanesinde bir sure tedavi gorur. burda delinin birinin surekli tekrarladigi 4 8 15 16 23 42 sayilarini aklinda tutar ve hastaneden ciktiktan sonra bu sayilarla oynadigi lotodan tam 149 milyon s kazanir. ama parayi kazandiktan bir sure sonra basina olmadik isler gelir. dedesi olur, evi yanar, annesinin ayagi kirilir vs.. vs... bu lanetten kurtulmak isteyen hurley timarhanedeki elemandan sayilarin hikayesini ogrenerek avusturalya'ya gider. bir takim bilgiler aldiktan sonra eve donmek uzere oceanic flight 815'e biner...

    james'sawyer' ford: dizin bir cok hayrani tarafinca "adanin en karizma elemani" diye adlandirilan sawyer, 190 boylarinda sarisin, aslanlar gibi bir cocuktur. adanin sakinlerine taktigi lakaplarla insanlari gulumseten sawyer zor bir cocukluk gecirmistir. annesi, bir dolandiricinin agina duser ve tum malvarliklarini bu dolandiricaya kaptirirlar. olaylardan haberdar olan babasi annesini oldurur ve ardindan kendisini de vurarak intihar eder. [bu esnada sawyer odasinda yatagin altindan her seyi gorur]. her neyse james buyur ve annesini agina dusuren eleman gibi evli kadinlarla iliskiler kurarak onlari dolandirir. bir yandan da ailesinin mahvina yol acan elemani arar. bir gun haber gelir, intikam almak istedigi eleman [ki gercek sawyer odur] avusturalya'dadir. yola cikar, lakabini aldigi sawyer'i bulup oldurur. kisa bir sure sonra oldurdugu adamin sawyer olmadigini ogrenir ve kahrindan olur. bir barda avusturalya'nin tarim ve balikcilik bakaninin kafasini yarar. (bkz: aha kafasi yarildi) bir daha geri gelmesi yasaklanarak sinirdisi edilir. oceanic flight 815'e biner...

    kate austen: bir insanin issiz adada yasamasini dayanilir kilan tek sey. deli dolu bir hatundur, cunku daha adadi ilk gunde ormanda etkisini gordugu canavara ragmen ikinci gun jack ve henuz kendisinden bahsetmedigimiz "yer elmasi" charlie pace ile ormana dalar. nerde bir action var kate'i orda goruruz. "hanim dedigin biraz tumturakli olur, agir olur" sozunu yalanlarmiscasina kate her olayin icindedir. kate'in hayat hikayesi john locke'in arabesk yasamindan pek geride kalmaz. kate yillarca uvey babasi olarak bildigi adamin tacizlerine, annesini dovmesine dayanamaz. bir gece bu adam eve sarhos gelince havagazini acip evi patlatir. ki bu esnada annesi de bir lokantada calismaktadir. kate hemen onun yanina gider ve daha onceden yaptirdigi sigorta belgelerini annesine vererek oradan ayrilir. tabi annesi de esek degildir anlar olan biteni. ve kizini polise ihbar eder. kate polisten kacar, oz babasinin yanina gider ondan yardim ister, alamaz solugu avusturalya'da alir. burada cocukluk askinin yanina gider, cocukluk aski doktor cikmistir, evlidir ve bir kiz babasidir. her neyse birtakim olaylar sonucunda doktor olur, kate kacisa devam eder. bir ciftlikte bir sure calisir ama polisin dagittigi kayip ilanlarini goren ciftlik sahibi onu polise ihbar eder. kate yakalanir ve bir polis dedektifi ile beraber oceanic flight 815'e biner...

    jin kwon: sawyer'in taktigi lakapla “chewie”, adada ingilizce bilmeyen tek eleman. baslangicta herkese karsi mesafeli davranan jin, zamanla gercek kisiligini ortaya koydu. efendiligiyle, kadirsinasligiyla, oturusuyla-kalkisiyla, delikanliligiyla gonulleri kazandi. oyle ki bir ara kanli bicakli oldugu michael’la bile can ciger kuzu sarmasi oldu. zamanla sun ile aralarindaki sorunlari giderip adanin en saglam elemanindan biri oldu. dilerseniz kendisinin ada oncesi hayatindan da biraz bahsedelim; jin, koreli fakir bir balikcinin ogludur ve yasadigi yoksulluktan kurtulmak icin seul'e gider. burada tesadufen sun kwon ile tanisir. sun ise zengin bir ailenin biricik kizidir. jin, sun'un ailesine bagli olarak bir sure calisir, ardindan da babasindan sun'u ister. kaderin garip bir cilvesi diye adlandirabilecegimiz bir olay yasanir. sun'un serefsiz babasi nasil olduysa evlenmelerine razi olur ve jin’e holdinginde is verir. egitir adam eder ama tabi bunlar karsiliksiz degildir. zamanla gercek yuzunu gostermekte gecikmez. bu arada baslangicta aralarinda uyumlu, mutlu bir evlilik varken, sun'un babasinin kirli isleri yapmak zorunda kalan jin giderek sun'dan uzaklasir. daha sonra aralarini duzeltmek icin sun'u balayina cikarir ve beraber oceanic flight 815'e binerler...

    sun kwon: kendisiyle ilgili bazi bilgileri jin kwon’u maddesinde yazdik, acalim; sun da jin gibi icine kapanik yapidadir. karsi cinsle ilgili bilgisi izledigi erotik filmlerle sinirlidir. öyle ki ailesi bakar kiz evde kalacak, kendileri es arama isine koyulur. kel, cekik gozlu zengin bir oglanla bulusmaya baslar ama kelin baska bir sevdigi vardir. bunu ogrendigi bulusmada sun, keli kafede birakip kendini sokaga atar. yolda carpistigi gin ile tanisir. demin yukarda jin'inden bahsederken ki olaylar yasanir. baslangictaki saadetleri bir sure sonra kaybolur. sun, gin'den ayrilmak daha dogrusu kurtulmak icin kacmaya karar verir. bunun icin once ingilizce dersi almaya baslar tabi bunu kelden alir. [henuz kesinlesmemesine ragmen] kelden baska bir sey daha alir ama soylemeyeyim simdi ayip olur. tabi ingilizce bildigini gin'den saklar. balayina ciktiklari gun gin’den kacmak icin plan yapar. ama son anda vazgecerek gin ile beraber oceanic flight 815'e biner...

    charlie pace: adanin sevimsiz elemani. ben dahil pek cok lost izleyicisi tarafindan sevilmeyen tek kisi. cunku gerek hareketleriyle gerekse de durusuyla sahsiyetsizce diyebilecegimiz bir karaktere sahip oldugunu cumle aleme gostermistir bu eleman. bir kere silahsiz bir insana, bir cana kiymistir. [ethan rom] surekli yalanlar soyleyip, salakca tavirlar sergilemistir. uyusturucu alip kari kiza sarkmis, hirsizlik yapmistir. [tamam iftira attik biraz ama siz anladiniz ne demek istedigimi] en iyisi ada oncesi hayatin bir kesit verelim ki hem onu daha iyi taniyalim hem de serefsizliklerin nedenlerine inelim. charlie de diger pek cok ada sakini gibi dramatik bir gecmise sahiptir. ingiltere'nin yoksul, kenar mahallelerinden birinde dunyaya gelmistir. kucuk yasta ailesinin ona aldigi piyanoyla muzik kariyerine basladi. cunku o piyano onun hem kendisini hem de ailesini kurtaracakti. charlie'nin bir de erkek kardesi vardir. onun da sesi guzeldir, zamanla olgunlastikca iki kardes grup kurar “driveshaft” isminde. grup isi fena gitmez hatta “you all everybody” sarkilari hit olur, grup bir anda genis kitlelerce taninir. iste bu donemde kardesi yoldan cikar, sohret onun basini dondurur. uyusturucu alip, sinirsiz-kuralsiz seks hayati yasar. onu dogru yola cekemeyen charlie yasadigi travmalar sonucunda kendisi de uyusturucuya baslar. cokus gelir yavas yavas... grup dagilir, kardes avuturalya'ya gider. charlie bir kizla tanisir, kizin babasi ona is verir. charlie, kizin evinden bir antikayi calar, uyusturucu almak icin. pazarlama isini yapacagi ilk gun musterilerinin onunde uyusturucu yoksunlugu sebebiyle zor anlar yasar. uyusturucu kullandiginin ogrenilmesiyle hem kiz arkadasindan hem de isinden olur. bir sure sonra kendini toparlar ve tekrar muzige yonelir. bir sure sonra yeniden driveshaft'i ayagi kaldirmak icin avusturalya’ya gider. kardesini alip ingiltere’ye donmek ister. ama kardesi serefsiz cikar. sanki onun yuzunden olmamiscasina charlie’yi uyusturucu muptelasi olmakla suclar, teklifini reddeder. bunun uzerine charlie geri donmek icin oceanic flight 815'e biner...

    claire littleton: kulaga bazen sevimli bazen itici gelen aksaniyla yine surekli “bebegim nerde, bebegim kimde? vs...” sorulariyla izleyicinin kafasinda soru isaretlerine yol acan sari hatun. fiziksel olarak super allah var yukarida ama deminde soyledigim gicik hareketleri insani sinirlendirip “bi sus a.k.” demelerine yol aciyor. yine de claire kendi halinde, kimseye bir zarari olmayan bir hatun. tek amaci bebegiyle beraber saglikli, mutlu yasamak. her neyse claire’in de ada oncesi hayati acilarla doludur. claire'in hayati erkek arkadasina hamile oldugunu soylemesiyle degisir. erkek arkadasi baslangicta bu habere cok sevinse de ve evlilik planlari yapmaya baslamissa da bir sure sonra kendisinin evlilige hazir olmadigi soyleyerek claire'i terk eder. tek basina bebgin sorumlulugunu almaktan kacinan claire bebegi aldirmaya karar verir. fakat bundan vazgecer ardindan cocugunu satmaya karar verir. [evet boyle ana babalar da var] once bir arkdasinin tavsiyesiyle bir medyuma danisir. medyum ona kesinlikle cocugunu kimseye vermemesini ogutler. bir sure sonra da claire'in evine gelerek eger hala kararliysa cocugunu satin alacak amerikali bir cift tanidigini soyler. bunun uzerine claire amerika birlesik devletleri'ne gitmek icin oceanic flight 815'e biner...

    michael dawson: adanin denyo karakterlerinden biri. tabi aslinda en basta o da gayet efendi, durust biriydi fakat olaylar ve sartlar kendisini sahsiyetsiz bir denyoya donusturdu. efenim simdi bastan alayim; michael adadaki ilk gunlerinde, dogdugu gunden beri gormedigi oglu walt ile aralarini duzeltmeye calisan bir baba figuru ile karsimiza cikmisti. amaci sadece ogluyla daha yakin olabilmek onu turlu belalardan uzak tutabilmekti. sirf bu yuzden zaman zaman fevri davranmis jin gibi akli basinda mulayim bir insanla kavga etmis, hatta onun karisi sun’a sulanmistir. neyse onunla ilgili daha onemli konulara deginelim. the others [digerleri] adi verilen bizim kazazedelerden once de adada varolan lavuklar oglu walt’u kacirinca michael her babanin yapacagi gibi oglunun pesine dusmus ve onu bulmak icin hicbir fedakarliktan kacinmamistir. oyle ki bir sure sonra the others'in eline dusmus ve onlarla yaptigi pazarliklar sonucunda, bizimkilerin eline dusen the others'in liderini serbest birakmis bu esnada iki masum insani [ana lucia cortez ve libby'i] oldurmustur. simdi bazilariniza en azindan hafifletici gelebilecek nedenlerden dolayi michael’i affedebilirsiniz ama ben affetmem skerim! [saka tabi niye skiim elin itini kopugunu] cunku oglu hicbir zaman the others'in elinde zarar gormemis hatta bilakis rahat kosullar altinda yasamistir. iste michael sanki kendi yasadigi cevre daha iyimiscesine oglu ile yanyana olmak adina yukarda isimlerini zikrettigim iki masum cana kiymistir. normalde su anda ada oncesi hayatindan bahsetmem gerekiyor ama o bunu hak etmiyor. serefsiz!!! sirf yukardaki maddelerle uyumlu olsun diye onun hakkindaki paragrafi soyle bitiriyorum. michael, dogdugu gunden beri gormedigi oglu walt'u, walt’un annesi oldugu icin almak icin avusturalya’ya gelmis, onu yaninda los angeles’a goturmek icin oceanic flight 815'e binmistir...

    walt dawson: michael dawson'in oglu, baba lafi dinlemeyen hayirsiz biri. claire’in bebegini saymazsaniz adanin en kucuk elemani. walt, baba sevgisi gorememis hicbir zaman. baba olarak bildigi adam [en azindan annesinin esi] onu hicbir zaman gercekten sevmemis, ona baba sevkati vermemis. hatta annesi hastalanip oldugunde bu adamin yaptigi ilk sey michael’a karisinin oldugunu belirtip, walt’un velayetini [guya annesi istemis, yer miyiz ak!] almasini istemek oldu. bunun uzerine michael geliyor avusturalya’ya walt ile tanisip onu kendi evine los angeles’a goturmeyi teklif ediyor. walt kabul ediyor tabi caresiz gariban. yanina kopegi vincent’i [vincent the dog] da alarak babasiyla beraber oceanic flight 815'e biner...

    vincent the dog: adanin en akli basinda canlisi diyecegim ama dilim varmiyor. bu kopek bildigin okuz! dizinin ilk bolumu ilk anlari jack ile baslar ama ikinci gordugumuz hareket eden canli vincent’tir. [“hareket eden” kismini “ee agaclar da canli degil mi” diyen elemanlari susturmak icin yazdim. aldiniz mi cevabinizi!] vincent akli basinda olan bir hayvan degil, neden? cunku issiz adaya dusmus yaninda da bir insan var bu tutup ormanin derinliklerine gidiyor. cok affedersin ama senin icgudulerini skiim vincent! ulan armut hani sizin tabiatiniz vardi sadakat? tabiatinizi da skiim! [evet cok yuklendim hayvana farkindayim] sahibin belki de can cekisiyor sen adalarda, ormanlarda fink atiyorsun! neyse bu vincent hayvanati bir sure sonra walt ile yeniden biraraya gelir. michael hipinesi oturdugu yerde kurtlanip sal yapmaya karar verdiginde, vincent dostu walt'tan ayrilacagini elbetteki bilmezdi. walt, babasinin uyduruk salina binip adadan uzaklasacagi gun vincent’i shannon'a emanet eder. [tam da adamini buldun walt, tebrikler...] wincent adada kalmaya devam eder. digerlerinin ada oncesi hayatindan bahsettik, vîncent'în canî da patlican olmadigina gore onunkînden de bahsedelim. efenim vincent hayvani gayet mulayim, dost canlisi bir kopektir. ada oncesinde trajik bir hayati olmayan tek kazazededir. onceki hayatinda “o kanis senim, su rotvaylir benim” mottosu ile tuttugunu goturen hayvandir. ama aci kader onu turunde tek bir hayvanin olmadigi lost adasina surukler. kader iste vincent katlanacaksin... simdi de klasik kapamayi yapalim... vincent 22 eylul 2004 gunu michael ve walt ile beraber oceanic flight 815'e biner. [kargo kisminda tabi]

    shannon rutherford : su adada en uyuz oldugum kari budur-buydu. gotunu kaldirip bir isi yapmayan ya da yapmasi gerekenleri baskalarina yaptirmasiyla daha ilk zamanlardan izleyicilerden eksi puan alan shannon, uvey kardesi boone carlyle'i dellendirmekle kalmadi belki de o delikanlinin tum hayatini degistirdi. buna boone’nin kisminda degineyim. simdi magazin turu, sok! sok! sok! olay olay olay!!! “shannon ve sayid’i kumsalda yiyisirken yakaladik” az sonra... tabi saka bir yana shannon ile sayid arasinda hayvani bir cinsel cekim oldugu gayet barizdi. hem de daha adaya gelmeden [ucaga binmeden] shannon, sayid'i terorist diye ispiyonlamasina ragmen. ki bunu da kontrolden gecmk icin yapmisti. iste boyle fettan bir hatundu shannon... ada oncesine donelim, shannon zengin bir ailenin kizidir. daha dogrusu o oyle biliyor. babasi boone’un annesi ile evlenmistir ve imkanlarini kizi icin seferber etmistir. bundandir ki shannon babasi hayatta iken luks icinde yasadi. cani sikildiginda hayat tarzini degistiriyordu ta ki jack'in eski karisi ile babasi kaza yapip carpisincaya kadar. o kazada shannon'in babasi hakkin rahmetine kavusur. bir kac zaman sonra shannon'in uvey annesi [boone’in oz annesi], shannon’a artik eskisi gibi yasayamacagini babasi ile yaptikleri anlasma uyarinca tum mallarin sahibinin kendisi oldugunu ve artik ona para vermeyecegini soyler. zavalli shannon tabi ne yapsin? ayri bir eve cikar, calismaya baslar ama nereye kadar! o da aklinca bir plan yapar, erkek arkadaslarindan dayak yiyormus gibi boone’undan yardim ister. boone gelir, shannon'in erkek arkadaslarina para vererek shannon’un pesini birakmasini ister. teklifi kabul eden erkek arkadas orayi terk eder. tabi aslinda parayi shannon ile paylasmaktadir. neyse son seferde shannon avusturalya'dadir ve boone’a ayni numarayi yapar. ancak bu sefer maymun aman boone gozunu acmistir numarayi cakar ve shannon'i yanina alarak los angeles'a gitmek uzere oceanic flight 815'e binerler...

    boone carlyle: kendisinde bir yukari paragrafta bahsettik ama azicik acalim. boone, annesinin holdingindeki sirketlerden birisinden sorumludur. parasi pulu vardir ama boone mutsuzdur cunku annesi bir ahtapot gibi etrafini sarmis. ayrica boone uvey kardesi shannon'a da asiktir, ki bu imkansiz bir asktir. boone bu asktan sucluluk duyar neredeyse tum yasami boyunca. bu yuzden shannon ondan yardim istediginde hep kosar yardima. son yardim istegi zamanda hemen ilk ucaga atlar avusturalya’ya gelir. avusturalya’da gecirdigi son gecede shannon’a olan askini itiraf eder. hatta o gece [her ne kadar aralarinda kan bagi olmasa da] ensest diyebilecegimiz iliskiye girerler. ertesi gun de oceanic flight 815'e binerler...

    mr. eko: nam-i diger misteriko. benim pek kanimin kaynmadigi bir arkadasti kendisi. ozellikle onu gordugumuz ilk bolumlerde konusmamasi bazilarina karizmatik veya gizemli-etkileyici gelse de bence gereksiz artislikti. yalniz yigidi oldurelim hakkini verelim fiziksel olarak saglam elemandi. kuyruk kismi yolcularindandi ve adaya dustukleri ilk gece cocuklari ve en guclu kazazedeleri almaya gelen the ohers’tan iki elemani ciplak elle oldurerek gucunu gostermistir. diger kahramanlarimiz gibi onun da ada oncesi hayati pek mutlu gecmemistir. efenim kendisi afrikali bir kardesimizdi, daha ergenlige yeni adim attigi gunlerde koyune gelen militan-terorist tipli elemanlarin koydeki cocuklari almaya gelmesiyle hayati degisir. cunkubu gelenler cocuklari egitmek ve askerleri yapmak icin kacirmaktadirlar. iste mr eko'nun kucuk kardesini gozlerine kestirir bu serefsizler. koydeki yasli bir elemani getirirler cocuklarin yanina, diz coktururler ardindan mr eko'nun kardesini yemi’nin eline silah verirler, vursun diye. tabi yemi yapamaz militanlar koyluleri oldureceklerdir o kesin. buanda mr eko devreye girer silahi yemi'nin elinde alir ve yasli adami oldurur. militanlar mr eko'yu begenirler ve yanlarinda onu gotururler yasi buyuk olmasina ragmen. daha sonra mr eko'yu mafaya olarak goruruz. silah kacakciligi ve uyusturucu isinde olan. kardesi yemi ise kiliseye rahip olmustur. bir gun uyusturucu kacakcilarindan yuklu miktarda mal alir. ve o mallari yurtdisina kacirmak icin kilisenin ucagina ihtiyac duyar. ama lemi kabul etmez, sonra bazi gerekceler yuzunden kabul eder. uyusturucu meryem ana heykellerinin icine saklanir. mr eko rahiplik belgesi alir. her sey hazirdir artik, is mr eko'nun mallarla beraber ucaga binmesine kalmistir. o sabah mr eko adamlariyla mallari ucaga yukler, bu esnada kardesi onu bu isten caydirmak icin gelir ama o kabul etmez. tam ucaga atlayacagi sirada askerler gelir bunlar ates acarlar. kardes yemi yaralanir ve ucaga bindirilir ama a adamlari mr eko’ya kazik atarak onu ucaga almazlar. ucak askerlere yakalanmadan gider. mr eko rahip kiyafetleri yuzunden gercek peder sanilip birakilir. o da yaptigi islerden tovbe edip gercekten rahiplige soyunur. sonra kilise adina bir olayi cozmek icin avusturalya’ya gonderilir. ustelik bu olaydaki kisilerden biri de claire’in danistigi medyumdur. her neyse mr eko herkesin bindigi meshur oceanic flight 815'e biner...

    ana-lucia cortez: lapd'de gorevli polis memuru olarak calisan ana-lucia ozellikle suclulara karsi sert tutumuyla ve kontrolsuz guc uygulamalari nedeniyle, bagli bulundugu birimin basindaki yuzbasi rutbeli annesi tarafindan aciga alinir. o da o sirada kendisine birlikte avusturalya’ya gitmek icin teklifte bulunan dr. christian shephard'in [jack'in babasi] teklifini kabul ederek avusturalya’ya gider. dr shephard olunce de abd’ye geri donmek uzere oceanic flight 815'e biner...

    desmond hume: brother des, ingiliz donanmasinin gururu. aslan gibi adam, sevdigimiz bir kardesimiz... desmond ikinci sezonda tanistigimiz biri. o zamana kadar hatch'de [ambar] 4 8 12 15 23 42 numaralarini bilgisayara her 108 dakikada bir girmekle mesguldu. bizimkiler onu bulunca bu gorevi onlarin basina yikarak adadan ayrildi. ancak gunler sonra yeniden adaya dondu. kendisinin dedigine gore [ki saglam cocuktur, asla yalan soyledigi gorulmemistir] o adadan kurtulus yoktur. desmond'in ada oncesi yasamina uzanalim dilerseniz... desmond, fakir ama gururlu bir genctir. sevdigi kizin babasi onu kizina layik gormez. iftira atar, serefsizlikler yapar ve birbirini olesiye seven bu guzelim cifti birbirinden ayirir. desmond askeri cezaevine atilir [iftira edilir]. iki yil mapus damlarnda gun sayan desmond kizin babasindan intikam almak icin abd’ye gider. burada bir kadinla tanisir ve onun yatini odunc alarak dunya cevresinde yapilacak yat yarislari icin antreman yapmaya baslar ama yakalandigi bir firtina sonucunda lost adasina duser. “i see u another life, brother”

    --------- spoiler diye bir sey yoktur ama olmayabilir de ---------

    not: jaan'a tesekkurler o olmasa akademi odulunu alamazdim.
    not2: mrps ve arkadasina da ayriyeten tesekkur ederim onlar olmasaydi bu entry de olmazdi.
  • --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    s03e11 sneak peak'in de jin ile sun'in kendi aralarinda korece konusmalarinin ardindan sawyer'in "crouching tiger, hidden dragon" demesi beni benden almis, kendimde lost adasina isinlanma istegi dogurmustur.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---
  • jin kwon ingilizce konuşabiliyor aman allaaam!
    pek eğlenceli 1.ve 2. sezon çekim hataları:

    http://www.youtube.com/…tcuwhc&mode=related&search=
    http://www.youtube.com/…1hcse8&mode=related&search=
  • --- spoiler ---
    sayid i zaten bastan beri cok tutmustum, yine ne kadar saglam oldugunu gosterdi. ben adada olsam heralde paso sayid le takilirdim. yalniz bu bolumdeki bir olay beni cileden cikartti. yaw o zenci kadin ne dedi de adam kadini vurdu sonra da kendini vurmaya calisti. korumaya calistiklari bu kadar buyuk sir ne olabilir ki? ele gectiler diye sanki dunyanin sonu mu geldi? niye olmek istersin ki? daha once hic bir others elemani yakalanince olmeye calismadi bir an once. resmen sacmaladilar iyice. o sahneyi izledigim anda delirdim resmen. du bakalim dizi nereye gidicek. haa bu arada dharma ile others in iliskisini ogrenicektik guya, yine yalan yannis bisiler ogrendik, dogru mu diil mi inanamadik.
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    enter 77 isimli bölümünde john locke ' un şeyim hıyar diyene tuzla koştuğunu farkettiğimiz dizi...

    allahın malı...
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    enter 77 isimli bölümde klugh ve mikhail arasında rusça bir diyalog geçiyor
    diyalogun ingilizcesi lostpediadan:

    klugh: mikhail. mikhail! you know what to do.
    mikhail: we still have another way [out].
    klugh: we cannot risk. you know the conditions.
    mikhail: there is another way.
    klugh: they captured us. we will not give (or let, or betray) [unintelligible].
    klugh: you know what to do. it is an order.
    mikhail: we still have another way!
    klugh (in english): just do it, mikhail.
    mikhail: forgive me. (shoots)

    --- spoiler ---
  • klugh ve mikhail arasında geçen diyaloğun türkçesi;

    --- spoiler ---
    klugh: mikhail. mikhail! ne yapman gerektiğini biliyorsun.
    mikhail: hala başka bir yol var.
    klugh: risk alamayız. şartları(koşulları) biliyorsun.
    mikhail: başka bir yol var.
    klugh: bizi esir aldılar. onlara izin vermeyeceğiz.
    klugh: ne yapman gerektiğini biliyorsun. bu bir emirdir.
    mikhail: hala başka bir yol var!
    klugh: yapsana, mikhail.
    mikhail: beni bağışla. (dıkşın) *

    netice? yol var yol var diyip vurdun karıyı bakunin, mezarınada tüküreydin 10 numara olurdu..
    ama yetti abicim bu firdevs hanımcılık yahu, jack aramaya çıkan grubun karşısına, michael çıksın, walt çıksın, hadi çok çok mistır ekonun ruhunu falan görsünler, ama arkadaş 2 adet sığır, 1 dejavu müsebbibi kedi, tepesi digiturk çanaklı çiftlik evi ve en önemlisi "iced tea" soğuk çay???

    geçen seferde hurley şişmanı, minibüs bulmuş ve lost a minibus girmesi olayı vuku bulmuştu..
    312'yi merakla bekler deli gönül..
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    guzelim booneu goz gore gore oldurdugunden beri ziyadesiyle kil oldugum locke kisisini tokatlama istegimi bir kez daha doruklara cikartan dizi.. herkes gidiyo mersine, bu dangalak surekli tersine.. dizi boyunca locke ne mallik dusunduyse tersini yapsaydi adadakiler, coktan ordan kurtulmuslardi, simdi hawaii'de boyunlarinda ciceklerle dansetmekte, kokteyllerini yudumlamaktaydi her biri.. ama durdan sustan da anlamiyo ki salak.. 77 yaz demis de, o yuzden 77 yazmis.. afferim.. leblebi kafali seni..
    --- spoiler ---
  • 3x11

    --- spoiler ---

    allah tependen baksın john locke!

    ne ezikmişsin, ne zarar ziyan bi adammışsın. wiseman kontenjanından diziye girip de sonradan bu kadar mı kabak çıkar bi adam yaa...adada patlatmadık ne hatch kaldı ne istasyon. others tabii istemez bulunmayı. adamın ocağını söndürür bu tuşlara basmamak (hatch) ya da basmak (flame) suretiyle.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap