• pek sevimli bir stopmotion film. karakterler , mary ve max , o kadar samimi ve sıcaklar ki bi anda kendinizi filmin içinde bi hamur parçası olarak buluyorsunuz. tim burton seven bünyelerin gerçekten bayılarak izleyeceği bir film. ayrıca film için 5 yıl uğraşıldığı düşünülürse hiçbir emeğin boşa gitmediğini de belirtmek gerek.
  • belki çok klişe sayılabilecek bir konu çok sevimli bir dil ve muhteşem mekan&tiplemeler, sımsıcak detaylar ile harika olmuş. coraline ile birlikte uzun zamandır seyrettiğim en güzel iki animasyondan biri haline gelmiştir.

    --- spoiler ---
    yalnızlık, sevgisizlik, tüm bunların çikolata ile telafi edilmeye çalışılması bazen herşeyin sebebi bir doğum lekesine bağlayıp da aslında her şeyin kendini sevmekle başladığını görmek. boy george seven yunanlı gay koca, alkolik sigara tiryakisi kayıp korkunç rujlu anne, pasif taksidermia ile kafayı bozup yaşayanlardan ziyade ölü hayvanlarla kafayı bozan baba ve uzaklarda insanlarla ilişki kurmakta, mimikler dahil olmak üzere dolaylı iletişimleri adeta puzzle gibi algılayıp endişe krizleri yaşayan yaşlı yalnız bir adam. yalnızlıkları yanı sıra tatlı tutkusunu paylaşan iki mektup arkadaşı. hüzünlü sonu ile aslında mektup arkadaşı olmaysaydı birbirlerinin o son 20-25 sene nasıl geçerdi diye sorduran ......
    --- spoiler ---
  • filmde abdullah gül'ün cameo'su dikkatlerden kaçmadı:

    http://i.imgur.com/dossw.jpg
    (timecode: 01:03:08)
  • son zamanlarda izlediğim en güzel film galiba. kesinlikle mutlu bir film değil ama yine de arkadaşlık daha iyi anlatılamazdı. keza yalnızlık da...
  • favori filmim forrest gump 'ı tahtından indirip yerine oturmuş olan filmdir. daha güzel bir hikaye ne duydum, ne de izledim. en az bir kız çocuğu kadar saf, en az yaşlı bir adam kadar yorgun bir film. hayatta değiştirebileceklerimiz olduğu kadar, kaderin de bizi parmağında oynattığı gerçeğini yüzümüze vuran bir başyapıt. sadece max'i seslendiren abiye saygı için bile izlenmelidir. allahım o ne kadar güzel bir mektup okumaktır. verdiği çok mesaj var, hepsi alınası, başucuna konulası. fakat filmin sonunda geçen şu yazı bile her şeyi özetlemeye yetiyor:

    'god gave us our relatives; thank god we can choose our friends.' (tanrı bize ebeveynlerimizi seçme şansı vermemiş olabilir; tanrıya şükür ki arkadaşlarımızı seçme şansımız var.'
  • güldürürken düşündüren, düşündürürken ağlatan bir film. verdiği mesajlar, ayrıntılar ve tespitler de ayrı bir güzel.
  • hani minik tatlı sevimli bi yavru köpek görünce yüzünüzde "aiiyyy canıımmm" diye bi ifade olur ya, böyle acımak- sevmek- hayranlık karışımı, hah komple o ifade yüzünüzdeyken seyrettiğiniz bir film. pek tatlı, pek naif bir hikaye. bayıldım.
  • sözel iletişim kurmakta zorlanan, empati yoksunluğu çeken , gündelik işlere ritüel muamelesi yapacak kadar bağlı kalan ve monotonluğu hayattan korunmak için özellikle tercih eden max için üzülmem ve ondan hareketle kendi hayatımı sorgulamam durumumun vehametini gözler önüne serdi.

    gerektiğinde damardan doktorun uygun gördüğü dozda amelie alan biri olarak böylesi filmler beni gerçeğe yaklaştırmakta , içimdeki insanlık kalıntılarına dek ulaşmakta. böyle kuvvetli bir arkadaşlık örneği gördükten sonra zamanında yazdığım mektup arkadaşlarıma karşı takındığım uluslararası sapıklık boyutundaki tavırlarım yüzünden hicap duymaktayım. naif ve sevgi dolu olsaydım eğer belki de gerçek arkadaşlığı deneyimleme şansım olurdu. hep başka deneyimlere gidince aklım olmadı haliyle...

    çizgi roman aleminin süperstarı neil gaiman'dan çıkma coraline'den bile daha çok sevdim bu filmi. alice in wonderland tarzı şeylere olan hayranlığım, çocuk kitaplarında yetişkin tavrı görmeyi sevmem, bir desperate housewives hayranı olarak teri hatcher seslendirmeli bir karakter barındırmasının içimi hoş etmesi bile coraline'i üste taşıyamadı. iyi ki gaiman bu düşüncelerimi duymadı da kendini keder denizinde boğmadı.

    bir şeyler ancak dokunulmayacak kadar uzak ve kirlenmeyecek kadar korunaklı olduğunda belki de bu kadar güzel olabiliyordur. birbirlerini hiç görmemeleri , birbirlerini hiç kırmamaları demek. işte bu camdan bir kavanozda sevgiyi saklamak gibi...

    sadece aynı gökyüzüne baktıklarında bile birbirlerine çok uzakta olsalar dahi içlerini sıcak bir duygu kaplar. insanlar birbirlerini özlediğinde okyanusa ya da gökyüzüne bakarlar zaten. çünkü ancak o kadar büyük bir şey onları ortak bir noktada buluşturabilir...belki bakmalarının nedeni budur...son sahnede baktılar birbirlerine bu sefer olabilecek en yakın mesafeden. filmdeki bu son sahne sanırım olabilecek sonlar içinden seçebilecekleri en etkili sondu. dramatik derinlik açısından oldukça başarılıydı, tıpkı filmin bütününün başarılı olduğu gibi.
  • görsellerin harika olduğu ama nedense bir şekilde ağır ilerleyen, konusuna ısınamadığım animasyon.

    http://www.resetmagazine.net/…ema/mary-and-max.html
  • --- spoiler ---
    sen çocukluktan beri sevdiğin adamla git evlen , o da gitsin kıllı korkuluğa kaçsın .
    (bkz: ya ben lan neyse bişey demiyorum)
    take a seat muhabbeti için de ayrı bir tebessüm.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap