aynı isimde "metastaz" başlığı da var
  • cumhurbaşkanı, fetullahçı terör örgütünü tanımlarken "tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet ile meşgul bir yapı" demişti. bu kitaptaki bilgilere dayanarak, gelinen noktada tabanın hapiste, ortanın firarda, tavanın da dışarıda olduğunu görüyoruz.
  • korkunç bir kitap, okurken midem bulandı.

    tarikatların (fetö dahil) devlete ne kadar ve nasıl sızdığını bütün ayrıntıları anlatmışlar, işkembeden sallamamışlar. mahkemeye verilen tanıkların veya sanıkların ifadelerini kullanmışlar, mahkeme kayıtları çok var yani.

    özet: devlet ağzına kadar tarikatlara batmış, hatta fışkırmış. hala da öyle...

    daha kötüsü ise at izi it izine karışmış. devlete yeni sızan tarikatlar, bırakın kendilerinin tehlike olmasını, emniyetin 383 sayfalık raporunda fetöcülerin yazışmalarında yazdığı üzere; bu cemaat ile içli dışlılık fetöcülerin yerleşmesi için bulunmaz nimet olmuş...

    bir savcı, bizzat bir cemaatin hocasının: “benim sohbetlerime gelir, fetocu değil” ibaresini kanıt alarak fetöcü olmakla suçlanan sanığı sebest bırakmış.

    bu tarz olaylar yazılmış...

    *

    en içimi karartan ise ordu hakkındaki şu anı:

    feto’nun kaynağı nurculuk faaliyetlerinin merkezi nurs köyüne ordu mensuplarımızın 2018’de gerçekleştirdiği ziyaretten de yeni haberdar oldum, sohbete katılmışlar... evet tsk...

    nurculuk denen akımın ne olduğunu zaten feto’nun kaynağı olmasından da biliyorsunuzdur. 1988 tarihli, yakalanan nurcu askerlerle ilgili, mahkemede nurculuk için yapılmış tanımlamayı vermişler: feto’nun tüm idealleri ile birebir, şeriat hükümleri, cumhuriyeti yıkma, mevcut hukuk düzeninin iptali filan... (bu uzun uzun yazılmış, alıntılar dediğim mahkeme kayıtları bu şekillerde verilmiş.)

    kitap böyle şeylerle dolu. mideniz kaldırıyorsa okuyun.

    ancak devletin son 20 senede gördüğü zarar, bugüne kadar tahmin ettiğimizden daha kötü gözüküyor. şu ana kadar gördüklerimizden hep söylüyoruz ama bunları kanıtlı görmek iç karartıcı.

    türkiye, tarikatlar şeyhler ülkesi değil falan denmişti zamanında... ama o ülkeden eser kalmamış.

    ***

    osmanlı “hasta adam” idiyse, türkiye “kanserli adam” olmuş. hastalık iliklerimize kadar işlemiş.

    birisi bir gün bu ülkeyi temizleyecekse, yani cumhuriyeti tekrar tesis edecekse işi çok ama çok zor. bu kadarını söyleyeyim...
  • bugün alıp bitirdim, gerçeten ülkenin yüzakı gazetecilerinden iki barış'ta... önsözünde,
    "çöküş'ü anlatıyoruz ancak bu kitabı daha ileride yeniden kuruluş için yazdık."
    bu ülkeyi bu güzel insanların onuru ve cesareti kurtaracak.
    teşekkürler
  • güzel kitapmış öyle diyorlar.

    bir arkadaşımın okuduktan sonra dediğini aktarıyorum :

    hacı bu ülke artık bizim ülkemiz değil. tarikatların ülkesi olmuş.
  • bir oturuşta uykusuzluktan ölmeme rağmen 80 sayfasını devirdiğim kitap. daha kitabın dörtte biri bitmesine rağmen yazarların cesaretini tebrik ediyorum.

    edit: kitap beklediğimden daha akıcı olduğu için hızlıca bitti. tanıtım videolarında menzil tarikatı ön plana çıkmasına rağmen genel olarak fetö ve 15 temmuz sonrası yargıda yaşananları anlatmış yazarlar. üslup ve anlatımını beğendim ama yazılanlar çok da şaşırtmadı açıkçası. bunun sebebi kitapta yazılanlardan çok belki de artık yozlaşmayı kanıksamamızdır. maalesef...
  • okumaya başlandığında elden bırakmanın zor olduğu dehşet verici kitaptır.

    şiddetle öneririm. bu ülkeyi kimlere bırakmamamız gerektiğini, neden bırakmamamız gerektiğini insanın kafasına vura vura idrak etmesini sağlıyor. devlet eliyle semirtiken tarikatları, hangi paraların nasıl ve niçin el değiştirdiğine dair ayrıntılı bilgileri okurken insanın kanı donuyor.

    (bkz: ahmet şık)ın (bkz: imamın ordusu) bu kadar çarpıcıydı. bir de sanırım merhum (bkz: necip hablemitoğlu)nun (bkz: köstebek)i.
  • spoiler

    “tahliye ettiği fetö şüphelisi işadamlarını tutuklatan savcıya “fetöcü” diyen hakimi, fetö soruşturmasında rüşvet aldığını ortaya çıkaran başsavcının “rüşvet alan bir fetöcü” olduğunu iddia ettikten sonra tutuklayan hakim, fetö’den tutuklandı”

    spoiler

    devrelerimden gelen yanık kokusu bunu okuyunca mahalleyi sardı.
  • tahliye ettiği fetö şüphelisi işadamlarını tutuklatan savcıya fetöcü diyen hakimi, fetö soruşturmasında rüşvet aldığını ortaya çıkaran başsavcının “rüşvet alan bir fetöcü” olduğunu iddia ettikten sonra tutuklayan hakim, fetöden tutuklandı.

    metastaz sf 58

    menzilci eski hakim hasan akdemir dosyasının finali bu paragraf.

    siz çözedurun ben devam ediyorum.
  • size şöyle bir örnek vereyim; yarın herhangi bir kurumda sadece 1 milyon liralık bir yolsuzluk olsa kimseler dönüp bakmaz bile artık çünkü 1 milyon lira para bile değil bu anlatılanların yanında, o derece kokuşmuş bir hale gelmişiz. kitapta anlatılanların sadece onda biri bile doğru olsa yine de geçmiş olsun bu ülkeye, ki anlatılanların hepsi yazılı tutanaklara dayanıyor yani gerçek olaylar.

    arkadaş ya bu insanlar nasıl korkmuyorlar nasıl bu hayatları yaşayabiliyorlar. ben apartman aidatını bir gün geciktiriyorum beni stres basıyor, adamlar bu korkunç hayatı nasıl yaşayabiliyorlar benim aklım almıyor. babam 30 sene haftanın 6 günü çalışmıştır bir kez bile isyan ettiğini görmemişimdir. işsizliği de yaşadık yokluğu da yaşadık ama yine de hepimiz okuyup kendi ekmeğimizi kazanmayı başardık. bir kez bile elimiz titrememiştir maaşımızı alırken ya da kazandığımızı harcarken. ben bu paraları böyle yollarla elde eden insanların bu hayatları bu derece umursamazlıkla nasıl yaşayabildiğini gerçekten çok merak ediyorum.
  • defalarca ve defalarca okunulası bir ön sözle başlayan müthiş bir kitap.

    dil akıcı, konular yalapşap geçilmemiş. resmi evraklardan alıntılar kişilerin ve konuların birbirine girmesini ve ana konudan kopma riskini doğurduğu için tekrar tekrar sağlamalar, tasnifler yaparak okuyucuyu konuya karşı diri tutmayı başarmışlar.
    bu açıdan akıcılığını sevdim ve en önemlisi islamcıların bile kendimi baskı altında hissediyorum dediği türkiye'nin 90'lı yılları aratmayan bu karanlık evresinde oldukça cesur bir kitap.
    bu açıdan da barış pehlivan ile barış terkoğlu'nu tebrik ediyorum.

    bu kitabı okuyanlar aslında birkaç şeyi görecekler; öncelikle ''görev ve yetkinin kötüye kullanılması'' suçunun tavan yaptığını, tck bağlamında birçok suçu, devletin en temel organlarını ve nüfuslarını kötüye kullanarak işleyen bir terör örgütünün varlığını görecekler en önemlisi.

    türkiye'de hain ve ya kahraman ya da terörist olmak artık yeterince ucuzlaştı.
    bundan 10 yıl önce fethullahçılar ve liboşların iki kelimesinden biri etö*'ydü. sonra üzerinden eskilerin tabiri ile kırk ikindi geçmeden bu örgütün başına bir ''f'' eklendi ve karşımıza fetö çıktı.

    gerek hukuksal gerek siyasi atmosferin bu denli kaygan olduğu bir zemini de göz önüne alırsak, ''terör örgütü'' kalıbının önüne ve ya arkasına hangi harfler ne zaman eklenecek ve ya eklenecek mi? türkiye karanlık bir evrede derken ezbere yazmıyorum. bu kaygan zemini referans alarak yazıyorum.

    gerçekten özgür bir ülke olsaydık ya da ben bu kitabın yazarları kadar cesur olsaydım da bu konunun devamını ve muhtemel tahminlerimi yazabilseydim.

    bir şeyi daha görecekler ki bu çok daha önemli. 28 şubat dönemini yaşayan ya da kaynaklardan net bilgilere sahip olanların gördüğü şeyi de görecekler ki o da şudur; aynı 28 şubat'ta olduğu gibi toplumu bir şeylerle korkutup, ''ipteki cambaza bak'' oyununun tekrardan oynandığını, bu yolla kamu kaynaklarının talan edildiğini*, sermayenin ve gücün illegal bir biçimde el değiştirdiğini, özellikle 28 şubat'ta dahi olmayan bir ''bürokratik mafya'' sınıfının doğduğunu görecekler ve türkiye'nin ''hukuk devleti'' olma nosyonunun nasıl katlediğini...

    hadi bir spesifik konudan bahsedeyim kitaptan. rasim ozan kütahyalı ve cem küçük gibi iki tip, bir kez daha midenizi bulandıracak bu kitabı okuyunca. en azından rasim ozan ve adını dahi yazmaktan imtina ettiğim eşinin o villayı nasıl aldığını açıklar nitelikte bir durum var kitapta.

    ama en temelde şunu göreceksiniz bu kitabı okurken, onurlu cumhuriyet'in aydınlığından, tarikatçılık cemaatçilik ve hizipçilik* gibi bataklıklara geçişin acı sonuçlarını birbir göreceksiniz bu kitabı okuyunca.

    evet dincilik her dönem -hatta osmanlı döneminde bile- bu toprakların kanseriydi ama bugün metastaz yaptı. hem de bilinçli bir tercihle. acı olan bu.

    şayet bu şekilde devam ederse bu metastazın, cumhuriyetin terminal döneme doğru gidişini kanıtlar niteliktedir.

    fethullahçı soysuzların iğrenç iftiraları sonrası intihar eden yarbay ali tatar'ın ailesine yazdığı mektupta belirttiği gibi;

    --- spoiler ---
    bu şekilde giderseniz ne yönetecek ne bir ordu
    ne yaşayacak cumhuriyet ne de bir ülke bulamayacaksınız….
    --- spoiler ---

    umarım bu kitap sonrası barış pehlivan ve barış terkoğlu'nu akla hayale gelmez iftiralara maruz bırakarak tutuklamaya kalkmazlar.

    okuyun, okutturun.

    ekleme: bu kitap aynı zamanda bir iddianame özelliği de taşımaktadır. şayet bu ülkede, kitaptaki hayatın olağan akışına aykırı gelişmeleri sorup soruşturacak cesarete sahip savcılar kaldıysa tabi.
hesabın var mı? giriş yap