• üst edit 2: mesaj yoluyla bana ulaşan arkadaşlar, mevlana ve tasavvufla ilgili bir kitap önerdi, güzel bir kitaba benziyor: https://mobile.twitter.com/…atus/979649921413509121

    üst edit: mevlana'yı çeşitli şekillerde savunmaya çalışanlara entrynin altındaki editlerde cevap verdim.

    mevlana olarak bilinen celâleddîn-i rûmî'nin mesnevi adlı eserinde kadınları aşağılayan ve kadın düşmanı sözler yer alır. maalesef birçok kadının sadece mesnevi’den özlü sözler ya da öğütler türünden kitaplar okuyarak mesnevi ve rûmî sevdalısı oldukları görülmektedir. mesnevi’de kadınlar ile ilgili geçen düşmanca ifadelerin bir kısmı şu şekilde sıralanabilir:

    “kimde kâfirlerden bir hususiyet varsa, o kadın gibi akıl ve dince eksiktir.” (1284. beyit)

    “kadının rüyası, aklı noksan, canı zayıf olduğu için, erkeğin rüyasından daha aşağıdır.” (4354. beyit)

    “kadından kurtulmuş, diri bir vücuda bağlanmış kişiye ne mutlu.” (1599. beyit)

    “kadın kocasının öfkelendiğini görünce, hemen ağlamaya başladı. zaten ağlamak kadınların tuzağıdır.” (2496. beyit)

    “nefis ve hırsı kadın, aklı da erkek bil. akıl onlara değerli bir mum oldu.” (3010. beyit)

    “kadının gammaz gamzesi, yan bakışı fitnedir. ama bu fitneyi sesi, yüz kat daha artırır.” (4591. beyit)

    “onlara (kadınlara) danışın, fakat söylediklerinin aksini yapın. şüphe yok ki o şehvet sahiplerinin dediğini yapan telef olur. heva ve şehvet yol kesicidir. zira onlar allah yolunda azdırırlar.” (3064-3065. beyit)

    “dediler ki, “akıl ve tedbirden berî bir çocuk veya kadın da olsa meşverette (danışma) bulunalım mı? peygamber “onlarla da meşveret edin, yalnız ne derlerse aksini yapın” dedi. nefsi kadın gibi bil, belki kadından da beter. zira kadın şerrin cüz’ü, nefisse küllüdür. nefsinle meşveret edersen iyi olan şey onun dediğinin zıddıdır.” (2293-2296. beyitler)

    “o işaretleri kabul etmiyorsan, kendini erkek sanma. sen kadınsın ey fodul" (982. beyit)

    (fodul: öyle olmadığı halde üstün biriymiş gibi davranan, üstünlük taslayan kibirli kimse.)

    “ordu, her nerede bir hezimete uğrarsa, sebep bil ki birkaç karı tabiatlıdır.” (2873. beyit)

    “yiğitlerin zevki gaza etmek, düşmana saldırmaktır. karı tabiatlılar güruhu içinse başka zevkler vardır. onların nefisleri şehvetten hazzeder. uğraşmaları, tamamen bir zillet eden zevk içindir.” (3180-3181. beyitler)

    “er kişinin şehveti öndendir. karı huylu erkekse zevki arkadan bulur. birinin hırsı erliğin kemali, diğerinin ki rezilliktir.” (1965-1966. beyitler)

    “erkeklerin kadınlara üstünlüğü kazanç, kuvvet, mevki ve şöhret bakımından değildir. böyle olsaydı, aslan ve fil, insandan üstünlük ve kuvvetçe daha yüce olurdu. erkeklerin kadınlara gerçek üstünlüğü onların, akıbeti görebilmeleriyledir. erkek, akıbeti görmese o, akıbeti görene nazaran kadından da güçsüzdür.” (1639-1642. beyitler)

    (kaynak: mevlânâ, mesnevî-i şerif, timaş yayınları (2007), cilt:1)

    ayrıca:

    “ne mutlu aklı erkek olana, çirkin nefsi dişi ve aciz bulunana! kadında hayvan sıfatı üstündür. çünkü kadının renge ve kokuya meyli vardır. o eşek de çayırlığın rengini, kokusunu duyunca elindeki bütün deliller kaçıp gitti.” (mevlana, mesnevi, meb yayınları 2001, cilt: 5, beyit: 2463-2467)

    “din yolunda yol kesicilerden değilsen kadınlar gibi renge, kokuya tapma.” (mevlana, mesnevi, meb yayınları 2001, cilt: 5, beyit: 4082)

    bu alıntılardan da görüldüğü gibi celâleddîn-i rûmî kendini kadın düşmanı uydurma rivayet ve algılardan kurtaramamış ve kitabının satır aralarına yerleştirdiği bu türden yakışıksız ifadeler ile kadın düşmanı zihniyeti aynı şekilde devam ettirmiştir. rûmî’nin bu türden rivayetleri kullanma sebebini, insanların içindeki kötülükleri ifade etmek gibi asılsız ve tutarsız iddialar ile kurtaramaya çalışmak mümkün değildir. şayet öyle olsaydı bu iddiaların son derece yanlış ve kadınlara yönelik haksızlık olduğunu açıklaması gerekirdi. böyle bir açıklama olmadığı gibi aksine bu konuda geleneksel algının kadına bakışından farklı bir tutum sergilemediği görülmektedir. insan bir şeyi anlatırken ya da başkalarına hayırlı ve güzel öğütler verirken bu tarzda çirkin ifadeler kullamaz. başkaları üzerinden örnek vererek kullandıysa da bunun son derece yanlış, çirkin ve kabul edilemez olduğunu söyler. böyle bir durum söz konusu olmadığına göre sırf rûmî’yi savunmak uğruna gerçekten yüz çevirmek ve bu konuda hata yapmış olduğu itiraf edememek erdemli bir insana yakışmaz.

    (bkz: uydurulan din ve kuran'daki din)
    (bkz: dinci ve dinsiz yobazlık)

    edit: "başkaları da kadın düşmanlığı yapmış o zaman mevlana haklıdır" gibi absürtçe bir söyleme ilişkin cevabı şurada verdim: (bkz: #77378632)

    edit 2: tasavvufun önemli ismi olan mevlana gibi kadın düşmanı bir ismi islam'a mal edenler olmuş. islam ve tasavvuf farklı şeylerdir. dinimiz islam'ın kadına bakışı, tasavvufçuların rezilliklerinden uzaktır. (bkz: islamda kadının yeri/@synonym synonsin synon)

    edit 3: mevlana ne ki sohbetleri ne olsun, derslerinin yer aldığı, fihi ma fih adlı eserde geçen kadın düşmanı sözler için: (bkz: fihi ma fih/@synonym synonsin synon)

    edit 4: mevlana'nın kadın düşmanlığı içeren bu sözlerini savunmak için "kadın" kelimesinin aslında kadın olmadığını başka bir anlamı olduğunu söyleyenler olmuş. bakın buna kargalar bile güler. onlara cevabı şu entryde verdim. (bkz: #77405663)

    edit 5: "o zamanın koşullarına göre kadın düşmanlığı yapması normal" demek doğru mudur? yanlıştır çünkü; alim, aydın, entelektüel dediğimiz kişiler, düşüncelerini çoğunluğun veya zamanın şartlarına göre şekillendirmezler. onlar ileri görüşlü kişilerdir. eğer iddia edildiği gibi mevlana büyük bir alimse, hoşgörülüyse vs. neden insan nüfusunun yarısını oluşturan kadınları aşağılık, rezil varlıklar gibi lanse etmiş ve düşmanca sözler sarfetmiştir? ve bunu bir din alimi sıfatıyla bir din kitabı yazdığını iddia ederek yapmaktadır ki bu en tehlikelisidir. kendi şahsi görüşlerini dinmiş gibi sunmak, dine yapılacak en büyük ihanettir. bir şey saçma ise saçmadır; tarihin hangi döneminde söylenmiş olursa olsun. sonuç olarak mevlana kin ve hasedinden dolayı veya başka bir sebepten dolayı kadın düşmanlığı yapmıştır ve bu durum dinimize aykırıdır. çünkü rabbimiz kuran'da bize şunu söyler:

    "erkek olsun, kadın olsun, her kim inanmış olarak iyi fiiller gerçekleştirirse ona mutlaka temiz bir hayat yaşatırız ve yaptıklarının karşılığını en güzel şekilde mutlaka veririz." (nahl suresi, 97. ayet)

    "müslüman erkekler, müslüman kadınlar, mümin erkekler, mümin kadınlar, itaat eden erkekler, itaat eden kadınlar, özü-sözü doğru erkekler, özü-sözü doğru kadınlar, sabreden erkekler, sabreden kadınlar, korunup sakınan erkekler, korunup sakınan kadınlar, sadaka veren erkekler, sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, allah’ı çokça hatırlayan erkekler ve allah’ı çokça hatırlayan kadınlar; bunlar için allah bir bağışlanma ve büyük bir ödül hazırlamıştır." (ahzab suresi, 35. ayet)
  • kusura bakmayın ama oğlunun aşık olup sevdiği kızı 60 yaşında olan arkadaşı şems-i tebrizi ye isteyecek kadar akli dengesi şaşmış birinden kadına saygı beklemek biraz garip.

    adam zaten kafayı şems ile bozmuş. ne kadını ?
    olayları merak edenler araştırabilir.
  • (bkz: anakronizm)

    anakronizm neydi? anakronizm iyilikti, dostluktu! anakronizm emekti! yunanca kökenli bu kavram, hepimizin çok iyi bildiği gibi bir olgunun, bir durumun zamansallığının göz ardı edilmesi hatasına işaret eder. bugüne dair olguları, durumları, değer yargılarını geçmişe uygulamak kaçınılmaz olarak anakronik bir tavırdır. her olgu, her durum kendi zamanı, mekanı, şartları yani kısacası çerçevesi ya da daha doğru bir tabirle bağlamı içinde anlamlıdır. bugün üzerinden tarihi anlamaya çalışmak bizleri yanıltır, dahası tarihe yönelik hakkaniyetsiz bir tavır içine de sürükler.

    peki mevlânâ celâleddîn-i rûmî cinsiyetçi midir? peki ben bir karşı soru sorayım: ne olmasını bekliyorduk? burada söz konusu olan kişi 13. yy.'da yaşamış birisi. filozoflar, düşünürler, din adamları, kanaat önderleri, devrimciler, artık aklımıza her ne gelirse gelsin, bu insanlar da tıpkı bizler gibi sonuç itibariyle bir noktada kendi toplumlarının üründürler. her konuda olduğu gibi toplumsallık burada da esastır. elbette kendi toplumundan farklı, o toplumdan daha ileride, o toplumun dışında insanlar çıkacaktır. ama yine de onların da bir toplumsallıkları olacaktır ve sonuç itibariyle o toplumun zihin dünyasına en fazla bir ya da birkaç kat daha çıkacaklardır. yani burada mevlana'nın ne söylemiş olması bekleniyor? kadının ev içi görünmez emeğinin sömürüldüğüne dair bir şeyler mi? elbette bu karikatür bir örnek ama mevlana'nın sonuçta yaşadığı çağ, yer, toplum belli. o dönemde kadın erkek eşitliğinden bahsetmeyi geçtim düşünmek bile oldukça ayrıksı bir durum olabilir. elbette o dönemin düşünce dünyasına tamamen hakim olduğumu iddia etmiyorum, çok düşük bir ihtimal de olsa belki eşitliğe yakınsayan fikirleri olan insanlar vardır. hiç sanmıyorum ya, yine de kapıyı tam kapatmayalım. fakat bu, olsa olsa, istisnai bir haldir, bir anomalidir. böyle bir insan varsa eğer bu takdire şayandır. fakat bunun dışındaki insanlara neden böyle değildiniz demek fazla hayalperest, fazla iyimser bir tutum olur. demem o ki, hangi büyük dahi olursa olsun, ondan böyle toplumundan, çağından yüzlerce yıl ilerde bir şeyler beklemek biraz komik nihayetinde. bütün filozofları, düşünce adamlarını vs çöpe atalım öyleyse? kimisi ırkçıydı, kimisi kölecilikten yanaydı, cinsiyetçisi var, vs... uzar gider liste. tekrarlamakta fayda var: her insan, her düşünce, her olgu, her şey kendi bağlamı içerisinde anlamlıdır. makyavelli'yi anlamak için italya'nın o günkü durumuna bakmak gerekir, hobbes'u anlamak için ingiltere'deki iç savaşı bilmek gerekir. liste uzar gider. bunlar uç örnekler tabii ama platon, kendi toplumundan daha ileride olsa da sonuç itibariyle en temelde söyledikleri yunan toplumuna dairdir. elbette bugün de uzantıları devam eder, bugün de söyledikleri anlamlıdır. ama bu topyekun böyle olmak zorunda değil. fakat mesele bugünün değer yargılarını o döneme taşıyıp yargılamakta.

    en başa dönersek, elimizde "mevlana'nın kadın düşmanı olması" önermesi var. benim için bu önerme tamamen anlamsız. neden? çünkü birincisi, bu, her şeyden önce malumun ilamıdır. ya ne olacaktı? elbette kadın düşmanıdır. yaşadığı toplum içinde başka türlüsü oldukça absürt ve oldukça güç bir hal. bu adam 13. yüzyılda belh civarından anadolu'ya gelen bir mutasavvıf, yani müslüman. islam toplumunu benden daha iyi bilenler vardır, fakat o günün islam coğrafyasında aksi türlüsü bana pek makul gibi gelmiyor. yani demem o ki, sizler ya da ben, fark etmez, hangi birimiz o zamanda o coğrafyada yaşasaydık, kendi toplumsallığımız ekseninde üç aşağı beş yukarı benzer fikirlere sahip olacaktık. ki buradan da ikinci söyleyeceğime bağlayayım, bugüne dair değer yargılarıyla geçmişi yargılamak, yani bugünkü değer yargılarımızı geçmişe taşımak oldukça hatalı bir tutumdur. yani dünü bugün üzerinden okuyamayız. dünü anlamak için dünün şartlarını ortaya koymak gerekir. yani tek başına mevlana'nın kadın düşmanı olması ibaresi bana pek bir şey ifade etmiyor açıkçası.

    edit: sanırım mevlana'yı savunmaya çalıştığım gibi bir algı oluşmuş. öyle bir derdim yoktu yazarken. mevlana ne pek bildiğim bir mutasavvıf ne de benim için özel bir yeri var. söylemek istediğim sadece önerme ve yöntemle ilgiliydi. olguları zamanına, mekanına ve şartlarına göre değerlendirmek gerekir. tek söylediğim bu. bundan 800 yıl önce yaşamış birisini bugünün değer yargılarıyla yargılamak absürt sadece.
  • tanrı olarak bilime tapanların da kabul edeceği gibi yapılan araştırmalar kadın ve erkek beyninin farklı çalıştığı yönünde. uğraşsam oxfordlu akademisyenlerden, kembirıçli bilim adamlarından konuya dair zibil gibi makale bulunur da vallahi uğraşamam, inanmayan uğraşsın. iki beyin arasındaki en belirgin fark, erkek beyninin sistematik çalışmaya ve makro resmi görmeye yatkınlığı, kadınların ise ayrıntıyı görmede ve kimileyin ayrıntıda kaybolmada istidadı.

    ayrıntıda kaybolma istidadını anlamak isteyenler synonym synonsin synon nickli yazarın şu entirisini okuyabilirler: (bkz: #77375375)
    bu yazarın cinsiyeti hakkında hiçbir fikrim olmamakla beraber kafasının kadın beyni gibi çalıştığından zerre miskal şüphem yok. zira 25.618 beyitten oluşan mesnevî gibi koca bir hazineden 50 beyitle yola çıkarak mevlana'yı kadın düşmanı ilan etmek; makro bakış açısından yoksun olmaya, feraset ve basiret yoksunluğuna ve aklın biraz kısa olmasına delalet. ama allah için doğadaki ve hayattaki birçok iş için yetecek bir akıl kısalığı kastım ve kadınları daha işe yaramaz filan da yapmıyor. sadece neden sistematik düşünce geliştiren kadın sayısı bu denli az, marxlar, kantlar, hegeller, niçeler neden hep erkek onu anlamaya yardım ediyor bu bilgi.

    kadın beyni demişken, %10 gibi nadirattan da olsa erkek beyni gibi çalışan mutant kadınlar da çıkıyor.
    anamız bize hamileyken 14. haftada (pre-natal donemde) uterusunda overdoze testosterona maruz kalan kadınların beyni erkek beyni gibi gelişiyor. bu fark parmak boyunda gözlemlenebiliyor. yüzük parmağı işaret parmağından uzun olan kadınların (kadınların %10'una tekabül ediyor) kafası erkek gibi çalışıyor.
    yani yüzük parmağı işaret parmağından uzun kadınlar, iç güdüsel olarak çiğ et getirecek güçte olduklarını düşünüyorlarmış.

    bu arada bu yazarcağız, başka bir entarisinde erzurumlu ibrahim hakkı'ya laf etmiş.

    marifetname ve bilimsel geriliğin kökeni: (bkz: 53940571)

    bugün avrupa'da birçok üniversitede fizyonomi gibi bilimler okutuluyor.
    azıcık aklıyla, fındık kadar bilgisiyle gelip buralarda böyle ahkam kesen cahalet cidden insanın asabını bozuyor. cambridge üniv. araştırmasına göre yüzük parmağı işaret parmağı deyince herkes düğmelerini iliklerken aynı şeyi bir islam âlimi deyince bilimsel geri kalmışlık zar zurt vallahi kanımdaki testosteron yükseliyor şu an bu ahmaklığa küfretmemek, orucumu fesada vermemek için nefsimle mücadele ediyorum. ahmak görünce aslan kovalıyormuşcasına fellik fellik dağa kaçan hz. isa'yı da neredeyse anlayacak kıvama geliyorum.

    mevlana ve onun gibi büyüklerin kadına veya erkeğe bakışı sıradan insanın sığ deneyimlerine benzemez. çok daha derin bir bakışla nüfuz eder baktığı her neyse, röntgenini çeker. mevlana mesnevi'de iffetsiz, ahlaksız kadınlardan bahsettiği gibi iffet timsali, ahlak abidesi birçok kadın tipinden de bahsetmiştir. hatta görüntüsü erkek olduğu hâlde mizacen korkak olan basiretsiz erkeklerden de bahsetmiştir. bu onu erkek düşmanı yapmaz. mevlana bir cinse düşman yahut dost değildir, düşman olduğu şey iffetsizlik, erdemsizlik, şehvet uğruna hak olanı çiğneyen, yaşamın dengesine zarar veren yıkıcı duygu, düşüne, tutum ve davranışlardır. gördüğünü anlatmaktan, insana insanı anlatmaktan başka derdi olmayan bir aynadır ancak. azıcık derinliği olan, tefekkür edebilen, kendiyle yüzleşebilen her kadın da her erkek de içinde bir hayvanla yaşadığını fark edecektir. bu hayvanın farkında olmayan kadın ve erkekten korkun ve kaçın, çünkü hayvanını tanımayan onun huyunu suyunu bilmeyen tehlikelidir, onu zapt etmeyi de bilmez.

    kendini, cinsini, tanımaktan bu kadar korkan insanlardan bir cacık olmaz. kadınlık erkeklikle birçok açılardan, birçok bağlamda kıyaslanabilir. makro düşünmek bile bazı açılardan bazı bağlamlarda bir avantaj ve üstünlük olabilir, aksi de mümkün. büyük resme odaklanırken empatiyi bir kenara bırakmak, ayrıntı ve incelikleri ıskalamak da erkek beyninin defosu. kadın ve erkek birbirlerindeki eksikleri kapatmak ve bütünleşmek için eş oluyorlar zaten.
    marifet burada sahip olduğumuz özelliklerimizi, yatkınlıklarımıza uygun ve haddimizi bilerek hayata, dirimsel olana, canlı yaşama maksimum verimle katkıda bulunabileceğimiz biçimde ortaya koymak.

    bu yazarın söylediklerini nereden tutsan elinde kalıyor, vallahi daha sabaha kadar söylenecek şey var amma ne bende o kadar tahammül var ne de hz. isa kadar aklım. yoksa buraları çoktan bırakıp bir dağ köyünde almıştık soluğu.
  • sanki dusmanliktan baska bi seyler var gibi

    ;)

    “kadından kurtulmuş, diri bir vücuda bağlanmış kişiye ne mutlu.” (1599. beyit)

    diri vucut:)
  • mesnevî gibi ağır tasavvufî metinler, ehil hocalardan okunmalıdır. kendi başına okursan kadını şeytan, mevlana'yı gay sanman oldukça olası. o beyitteki ''diri vücut''tan kasıt allah'tır, zira vahdet-i vücudun temel prensibidir bu, allah'tan gayrısına madden de manen de bağlanmamak. kaç tane ayette allah'tan ''diri'' diye bahsediliyor misal.

    yani asgari bir islâm kültürü olmayan tipler boş yapmasın, iki erkek arasındaki sıcak ve samimi bir dostluğu dahi ''kesin birbirlerine vuruyorlardır'' diye etiketlemek türk tipi dangalaklığın en temel özelliklerindendir, şaşırmıyorum.
  • (bkz: adam yanlış birşey söylememiş)

    adam ne demiş;
    kadınlarda hırs ve nefis fazla demiş,
    zoru görünce ağlar demiş,
    savaşta karı kıza saran kaybeder demiş,
    kadınlardan tavsiye ve yönlendirme alan adam hapı yutar demiş,
    karı kız peşinde koşan adamdan hayır gelmez demiş.
    yani yüzyıllar önce adam olayları gayet net görmüş, düşmanlıktan çok doğruya doğru demiş. bunların dışında dedikodu içinde bişey söylese çok güzel olurmuş.
  • mevlana gibilerin sayısı az değil. mevlana da olsa, başkası da olsa, şimdi eğri oturup doğru konuşalım.
    günümüz favori cümleleri kadın şöyle, kadın böyle, kadın nefis düşkünü, para düşkünü yok bilmem ne.
    elbette bu böyle kadınların olmadığı anlamına gelmiyor, öyle bir iddiam da yok, fakat bu tarz şeyler ve toplumda tanınan tiplerin bu tür yorumları genelliyor ve tek tip bir algı yaratıyor.
    kusura bakmayın da, her bokun üstesinden de kadın geliyor.
    mevlana da dahil, herkesin işini gücünü yapan, önüne bir kap yemeğini koyan, çamaşırını yıkayan bilimum o sıkıldığımız her işi yapan kadınlar değil mi.
    böyle yapmayan kadınlar da var eyvallah ama mevlana ve benzerleri tespit sıçarken buraları hesap eden yok.
    yapalım o zaman bu işleri, kaç göt var.
    bir çok toplumda einstein vs gibi adamlar çıkmışsa biraz da bu kadınların sayesinde.
    bu insanlar kendi projeleri ile uğraşırken, arka planda her işini gören kadınlar vardı, hiç umursamadığı, hatta yüzüne bakmadıkları kadınlar.
    einstein, shakespeare, mevlana ya da diğer bütün toplumu etkileyen bu bireyler hem ev işi, hem çocuk işiyle uğraşsa, gündelik iş kaygılarını taşısaydı bu adamlar olurlar mıydı sizce?
hesabın var mı? giriş yap