• --- spoiler ---

    dayanamayıp şarkısını gürül gürül söyledikten sonra..

    mj- bunu bana neden yapıyorsunuz. tanrım bunu bana neden yapıyorsunuz.

    eğilir

    mj- ben böyle söylememeliyim. biliyorsunuz burada ısınıyoruz. prova yapıyoruz. sesimi konserler için saklamalıyım.

    vokalist kıza döner

    mj- sen söyleyebilirsin. ama ben söylememeliyim. biriniz lütfen beni durdurun. böyle şarkı söylersem durdurun.

    sesler- ama içinden geldi michael söylemek istedin sen de eğlendin çok iyisin devam et

    mj- hayır hayır burada ısınıyoruz böyle söylememeliyim sesimi konserlere saklamalıyım biliyorsunuz.

    bir müzik dehasının tırnakları ile kazıya kazıya o büyük yeniden doğuşuna nasıl hazırlandığını gördük. her şarkısını yeniden gerek ritmlerinde ufak oynamalar yaparak gerekse tekrar sayılarını değiştirerek sahnede görsel sunumu ve hareketleri ile uyumlu olacak şekilde nasıl uyarladığını yanındaki müzisyenlerle bunun için nasıl tekrar tekrar mükemmeli bulana kadar çalıştığını gördük.

    mj- (gitar çalan sarışın kıza) burada en güçlü ince notanı çıkartmalısın (kız tekrar tekrar dener tam mj'in istediği gibi olmaz) haydi şimdi kendini gösterme zamanı der (kıza cesaret gelir daha güçlü çalar) işte böyle der gibi başıyla onaylar..

    biri hata yaptığında nazikçe "provalar ne için var bunun için yapıyoruz provayı zaten rahat olun" diyerek kırmadan dökmeden nasıl kendi isteğine ve mükemmele müzisyenleri ve dansçıları yönlendirdiğini gördük.

    50 yaşında 30 yaşında bir insanın enerjisi ile kıpır kıpır yerinde duramayan devamlı yeni hareketler şarkıların içine eklenecek yeni danslar ve gösteriler planlayan hazırlayan ve bunun için ter döken bir dev gördük. üstelik nasıl oldu bilmiyorum ama neredeyse 30 yaşındaki görünümüne kavuşmuştu yüzü saçı herşeyi ile.. sesi hala mükemmel ve istediği anda gürleyebiliyor.. ancak bir iki yerde konuşurken zorlandığını kelimeleri tam çıkartamadığını görüyoruz sanki dudak kaslarında bir kasılma var gibi.. onun dışında gerek konuşması gerek şarkı söyleyişi kusursuz..

    çocuk gibiydi michael o kadar heyecanlı o kadar zarif o kadar naif ve sevgi dolu. zihninden geçenlerin gerçekleşmesi için kimseye emir vermeyen rica eden nezaketle sıkılmadan yorulmadan anlatan bir insan. insan evet ne kibir ne büyüklük taslama ne güç gösterisi her isteğini nazikçe rica eden gerçek bir asil..

    ve seyircilerin üzerinde dolaşan platforma çıktığında çok eğlenen yerinde duramayan platformun korkuluklarını tutmayı unutan bir çocuk..

    x-hey michael şu an orta yüksekliktesin ama bu deneme için biliyorsun konserde çok daha yükseğe çıkacak platform.

    mj- beni biliyorsun bana kalsa daha yükseğe kaldır ne kadar yüksek o kadar iyi. (muhtemelen konser sonrası uçuş gösterilerini düşünür o sırada) ve (çocuk gibi sevinç içinde güler)

    this is it'in önemli bir mesajı varmış üstelik. michael jackson dünyayı neredeyse geri dönülmez şekilde tahrip ettiğimizi düşünüyor. doğayı korumamız gerektiğini ve bütün dünyaya bunun anlatması gerektiğine inanıyor. ona göre doğanın tamamen geri döndürülemez şekilde tahrip olmasına sadece 4 yıl kalmış. eğer 4 yıl içinde bir şeyler yapılmazsa çok geç olacak. ayrıca sevgi tükendi insanların yeniden sevmeyi öğrenmesi lazım insanlara sevgimizi vereceğiz yeniden sevebilmeleri için diyor.

    dünya tarihinde yapılmış ve bundan sonra yapılabilecek en görkemli en kusursuz gösteriyi yapmak istemesinin temel nedeni bu mesajı bütün dünyaya verebilmek.

    işte bu yüzden o michael jackson bu yüzden hiç kimse ona yaklaşamıyor bu yüzden kimse hayatlarımıza onun gibi dokunamıyor. o hemen hemen bütün şarkılarına yeniden klipler çekip bazılarını 3 boyutlu klipler haline getirip inanılmaz görsel bir şölen haline getireceği this is it gösterisi için 50 yaşında günlerce bıkmadan usanmadan büyük bir enerji ile çalışıyor ve bu inanılmaz gösteriyi yapmasının bir amacı var. çok naif ve çok onurlu bir amaç..

    daha pek çok ayrıntı var hepsini yazmıyorum gidip seyredin.. büyük perdede tarihin en büyük en görkemli konserinin sahne arkasına tanık olun..

    enerjisini ve ne kadar sağlıklı gözüktüğünü görünce michael'ın ölmediğini malesef bir cinayete kurban gitmiş olduğunu düşünüyor insan.. çok üzücü..

    --- spoiler ---

    tarihin en görkemli en büyük konserinin sahne arkasına dev perdede tanık olmak bizim neslimizin şansı.. bu konseri asla hiç kimsenin göremeyecek olması büyük kaybımız.. gerçek bir insanın gerçek bir beyefendinin ve gerçek bir dehanın aramızdan uçup gitmiş olduğunu yeniden idrak etmek en büyük acımız..

    michael'ın vermek istediği mesajı bir kere daha tekrar edelim: 4 yıl içinde bir şeyler yapılmazsa dünya için çok geç olacak..

    şans varken mutlaka seyredilmesi gereken dvd'si çıktığında hiç düşünmeden alınması gereken bir yapım olmuş. hazır sinemaya gitmişken de bütün yazıların bitmesini inatla bekleyin ve son sözleri ile onu selamlayıp öyle çıkın salondan lütfen..

    seni seviyoruz michael.. bazılarımız hala saf kalabildik..
  • vinçte yükselirken michael, iyi misin diye soruyorlar. o ise gayet mütevazi bir şekilde eğleniyor. insanlara durduk yerde "hi" diyor. gülmekten yıkılıyor insan. ne kadar saf, mütevazi ve çocuksu olduğunu görüyorsunuz. yetenek abidesi adam. tam bir hayvan. bu halini görüp iftira edenler utansın.
  • michael'ın öldüğüne artık inanmamı sağlayan film. saçma gelse de inanıyordum gerçekten ölmemiş olabileceği ihtimaline. aptalca komplo teorilerine bile inanasım geliyordu. ama filmi izledikten sonra anladım ki, harika bir geri dönüş planlıyormuş, hayranlarının karşısına öyle bir çıkacakmış ki... olmadı. insanın içini en çok acıtan da bu. onca emek, onca heyecan, yeniden sahneye çıkacak olmanın hevesi.. bunların üzerine nasıl ölünür...
    ayrıca bizleri sahte bir ölümle üzemeyecek kadar seviyordu, seviyor. ne kadar büyük bir adam olduğunu bu kadar geç anlamış olmak beni kahrediyor.
    bir de... earth song'un yeni videosunu izledikten sonra, sevdiklerinden çok, dünyanın michael'sız kaldığını düşünüyorum.

    ekleme : michael thriller'ın video çekimi sırasında, kamera arkasında lolipop yiyordu. hani bazı çocuklar vardır, her şeye çabucak inanırlar, onları kandırmak çok kolay olur. michael da aynı öyle gözüküyordu, sanki gidip "bak sen o lolipopu bana ver, ben sana kocaman bir çikolata yaratacağım şimdi" deseniz hemen inanacak... 50 yaşında olduğunu birkaç kere hatırlatmak zorunda kaldım kendime. çünkü hareketlerini, tavırlarını, bütün ciddiyeti ve profesyonelliğinin yanında, provada sanki oyun oynuyormuş gibi kendi kendine eğlenmesini izlediğinizde kesinlikle 50 yaşında diyemiyorsunuz ona. gidip yanaklarını sıkasınız, oyuncaklar alasınız geliyor. öyle bir çocuk adam...
  • entry'i yazmaya bir türlü elim varmadı. ne yazacağımı, hissettiklerimi doğru düzgün olarak nasıl ifade edebileceğimi bilemedim çünkü. hala da bilemiyorum.

    ancak şunu söyleyebilirim. filmi izlerken sanki bir tragedyaya tanık oluyormuşum gibi hissettim.

    thriller döneminde derisinin rengine rağmen ırkçılık bariyerini aşıp, mtv'de ilk kez klibi yayınlanan zenci sanatçı olan, sonra sanki cezalandırılıyormuş gibi vitiligo yüzünden beyazlamaya başlayan, bu sayede "michael jackson kendini çamaşır suyuyla beyazlatıyormuş olm" şeklinde ilkokul 3 esprilerine maruz kalan,

    tüm hayatı boyunca, yetişkinlerden her türlü kazığı yiyip, her türlü ihanete uğradığı için, kendini çocuklara adayan, bunun karşılığında, bir insanın başına gelebilecek en kötü damgayı -çocuk tacizcisi- yiyen (bununla ilgili halen yapılmaya devam edilen gerizekalı esprilere hiç girmeyeyim bile)

    tam inanılmaz bir geri dönüş yapacakken, hayatı 50 yaşında biten bir adamın tragedyası.

    fazla söylenecek bir şey yok. bu filmi çok büyük hayranları olmayanların bile gidip görmesi gerektiğini düşünüyorum. hayatının nerdeyse son 15 senesi acımasızca kendisinden alınmış, hem basın hem de basının beyin yıkamasıyla toplum tarafından bitip tükenmeyen tacizlere, alaylara maruz kalmış, hepsine sabırla katlanmış, allah'ın yeteneği verirken çok cömert davrandığı ama kaderini kötü yazdığı bir adamın, bir nevi hayatı kendisine cehennem edenlere verdiği cevap this is it.

    --- spoiler ---

    gidin kendi gözlerinizle görün. ne kadar enerjik olduğunu, nasıl dansettiğini, yarı yaşındaki dansçıların onunla çalışabildikleri için nasıl mutluluktan ağladıklarını, nasıl hayranlıkla baktıklarını, 50 yaşındaki bir adamın (sesimi fazla zorlayamıyorum kusura bakmayın demesine rağmen) nasıl muhteşem bir şekilde şarkı söylediğini, nasıl dekorlar hazırlandığını, ne çabalar gösterildiğini, michael'ın her detayla nasıl ilgilendiğini, herşeye ne kadar hakim olduğunu, buna rağmen ne kadar alçakgönüllü, ne kadar sabırlı olduğunu görün.

    "duygu sömürüsü yaparlar" diye gitmek istemeyenler de korkmasın, filmde duygu sömürüsünün d'si bile yok. film tam olması gereken gibi, hiç bir zaman tanık olamayacağımız dünyanın en büyük şovunun, en az o kadar muhteşem provaları. saf michael, saf müzik, saf dans.

    hiç bir şey için değilse, bile sırf smooth criminal ve thriller'ın yeni hallerini görmek için gidin görün.

    it's all about love. l.o.v.e

    --- spoiler ---
  • inanilmaz guzellikte olan, insani kah gulduren kah uzuntulere bogan film.

    --- spoiler ---
    michael jackson sahnede billie jean'i yapmaya baslar.. super bir sekilde kendini vererek soyleyip dansetmektedir. asagida izlemekte olan danscilar ve ekip hayranliktan kendilerinden gecmektedir. sarki biter, dansilar ve ekiptan alkislar, cigliklar duyulur, muzisyenlerin basi "superdin michael" der, kenny ortega sahneye cikar tebrik icin michael'a sarilir..

    o esnada michael'in agzindan su cumle cikar " at least we got a feel for it - en azindan nasil olabilecegini gorduk"..

    o anda anlarsin ki michael oylesine (kendi deyimiyle enerjisi ve sesini saklayaraktan) billie jean'i soylemistir, yaptigi performansi tam diil, siradan ve oylesine seklinde gormektedir.. insan cikip "len sen ne mukemmel bir yaratiksin az once ortaligi yiktin gecirdin farkinda misin?" demek istiyor..
    --- spoiler ---
  • michael jackson'un büyük bir hayranı değildim ama bu adam barış manço gibiymiş benim için. kendisini sadece konser görüntülerinden bildiğim için karakteri hakkında pek bilgim yoktu ama bu mükemmel belgeselini izleyince geç de olsa hayranı oldum.

    işinde ne kadar titiz ne kadar mükemmeliyetçi olduğu hemen göze batıyor, dansçılarını kendisi seçiyor, hoşuna gitmeyen bir nokta olduğunda hemen müdahale ediyor. ama müdahale ettiği anda işini ne kadar iyi bildiğini hemen fark ettiriyor.

    --- spoiler ---

    piyanist şantörü ile ufak bir atışması sırasında ortama ağırlığını koyup karizmasını gösteriyor. klavyedeki kişi parçanın temposunu tutturamıyor ve mj hemen müdahale ederek doğru tempoyu öğretiyor adama.

    bu da yetmiyor yanlış çaldığı yerlere müdahale ediyor, bu noktada kalavyedeki çık bilmişlik yaparak "böyle daha iyi" gibisinden bir laf etme cüretinde bulunuyor. aldığı cevap ise şamar gibi :

    mj : "seyirci bu parçayı albümde nasıl duyduysa konserde de öyle duyacak !"

    --- spoiler ---
  • seyrettik ve gördük ki michael jackson ölmemiş.
    (bkz: biz daha ölmedik ulan)
  • ''bu adamda ölecek göz yok'' dedirten, this is it turnesinin provalarında, kimi zaman sadece yarı profesyonel, nadiren de profesyonel kameralarla çekilen görüntülerden oluşturulmuş belgesel. belli ki yapımcının arşivi ya da benzer olağan bir neden ile çekilmiş görüntüler bunlar. herhangi bir ağlaklık, ya da ölümü ile ilgili hiçbirşey yok. sanki bir ay sonra da konserler geliyormuşcasına izletiyor kendini.

    51 yaşında tüm hareket yeteneği, sesi herşeyi fazlasıyla yerinde, provalarda bile insanın şaşırtan bir mükemmellikte.

    yani yok efendim 'konser stresiymiş, hazırlıklarmış' falan bunlar değil bu adamın ölüm nedeni. provada bile o kadar delicesine mutlu ki, tekrar olması gereken yerde, sahnede olmaktan, bu işi yapmaktan... herşey bitip de ışıklar kapanırken son anda yüzünde beliren gülümsemede saklı herşey...

    bizi ne muazzam birşey beklediğine uzaktan bir bakma fırsatı aynı zamanda bu belgesel. eğer mj ve ekibi bu işi hayata geçirebilselermiş kanımca şu anki pop yıldızlarının yarısından çoğu gidip kendini asarmış 'ben adam mıyım, ben ne yeteneksizim' diye. ondan olmamış bence...
  • kafamı ve duygularımı altüst eden filmdir. eğer michael hayata gözlerini yummasaydı, 17 ağustos'ta bugün izlediğim showu binlerce insanın içinde michael'ı nasıl daha iyi göreceğimi hesaplayarak izleyecektim. oysa bugün sinemada tek başımaydım. michael sadece benim için söyledi ve ben de ona eşlik ettim.

    12 ya da 13 yaşındaydım, müzik hocası lise orkestrasıyla heal the world'ü söylememi istemişti. orkestra elemanlarının hepsi lisede, bense ufacığım. şarkıyı elimden geldiğince doğru söylüyorum fakat klavyeci çocuk sürekli ukalalık halinde. onun enerjisi moralimi bozuyor, sesim titriyor. ilk gün müzik hocasını duygulandırıp ağlatan performansım, ikinci haftanın sonunda beni ağlatacak derecede kötü oluyor. bir yandan sinirleniyorum bir yandan da hırslanıyorum klavyeciye. kendikendime ''bir gün michael'la aynı sahnede olacağım ve bu şarkıyı onunla söyleyebilecek kadar iyi olduğumu göstereceğim'' diyorum. ne kadar çocukça değil mi? ne kadar imkansız... ama benim gelmiş geçmiş en büyük hayalim bu...

    bugün o filmde yaşı belki de benden küçük bir çok insan gördüm. michael'la aynı sahnedelerdi. kimi hollanda'dan, kimi avustralya'dan gelmişti. seçmeleri duyar duymaz ilk uçağa atladığını söyleyenler vardı. seçmelere gelenlerin çoğu seçilemedi ama hepsi şansını sonuna kadar denedi ve michael'ın önünde dans etmeyi başarabildiler. kendimi düşündüm. daha fazla çabalamadığım için sinirlendim. benim imkansız hayallerim bazıları için imkansız değildi işte. kıskandım onları. doktorasını tamamlamaya çalışan bir akademisyen olarak ben, türkiye şartlarında çevreden alkış topladığım halde, kendimi ufacık ve başarısız hissettim. çünkü hayallerimden vazgeçirilmiş, kendimi hayatın yalan telaşına kaptırıvermiştim.

    michael'i ilk gördüğüm günü daha dün gibi hatırlıyorum. 4 - 5 yaşlarındaydım. tv'de bad klibi vardı. o, ömrümde gördüğüm en güzel şeydi! gözümü ekrandan alamıyordum. filmden sonra da aynı şeyi hissettim. michael hala ömrümde gördüğüm en güzel şey ve hep öyle kalacak. hep ne kadar şanssız biri olduğundan bahseder insanlar. filmi izledikten sonra düşündüm. bir gün ben de öleceğim ve arkamdan benim michael'a ağladığım kadar ağlayacak 10 kişi olur mu acaba? oysa onun için içten bir şekilde kimbilir kaç kişi ağladı. bu kadar seveni olan bir adam şanslı mı sayılırdı yoksa şanssız mı?

    kafamdan bunlar gibi bir sürü soru geçerken, şarkılarını söylemeye devam etti michael. bazı yerlerde boğazını yormak istemediği için sustu. vokaller sadece kendi bölümlerini söylediler, bense michael'ın kısımlarını. beraberce şarkıları söyleyerek bitirdik filmi. hiç seyircimiz yoktu. hayallerime ancak bu kadar yaklaşabildim ben, üzgünüm...
  • yapılabilecek en iyi konserin nasıl bişey olacağını merak edenlerin koşa koşa gidip izlemesi gereken film. michael jackson'ı sev-sevme, şarkılarını beğen-beğenme; az çok müzikle ilgiliysen git izle biraderim.

    öyle çok eski michael jackson hayranı değilimdir. kendisini az çok dinlemeye başlamam, geçen senenin bu zamanlarına, doğumgünümde arkadaşıma zorla king of pop albümünü aldırmama denk gelir. (zorbalığıma maruz kalan arkadaşımla londra'ya konsere gitme hayalini kurmaya başlamışken ve ben henüz yedi aylık michael jackson dinleyicisiyken onun hayatını kaybetmesi, beni 21. yüzyılın en cenabet insanı ödülü sahibi yaptı.)

    1993'te çıktığı dangerous turunun dvd'sini izledim. adam baştan sona şaşkın bakışlarla izlettiriyor kendini. dedim 93 nereee, 2010 nere... bundan sebep, vereceği konserlerle ilgili olarak "zaten 50 yaşında adam, konserde çok yerinden kıpırdayamaz, yok yok, öyle mıyıl mıyıl gezer sahnede. evet evet kesinlikle böyle olur. moonwalk mu? hahahah güldürme beni, mikrofonun önünden kımıldarsa ben bir eşşeğim." gibi yorumlar yapıyordum. kafama sıçayım!

    bugün filmden çıktıktan sonra yanaklarım, kişisel tarihinin kızarma rekorlarından birini gerçekleştirdi. yaptığım aptalca yorumlardan dolayı mı kızardılar, yoksa 93'tekinden daha iyi dans eden bu adamın ölümünün acısını gerçek anlamda bugün idrak edebilmemden dolayı mı kızardılar, tam çıkaramadım.

    hâlâ daha hafif ateşim var, ve tahminimce bu gece biraz zor uyuyacağım.
hesabın var mı? giriş yap