• cümlelerin yarım sayfa, paragrafların 6-7 sayfa sürdüğü kitap. tercüman çeviriyi yapana kadar ruhunu teslim etmiş olmalıdır.
  • heinrich von kleist'ın novellası. meb klasikleri'nde bulunur. michael kohlhaas, bölük pörçük alaman diyarlarında derebeylik rejimlerinin türlü türlü bürokratik teferruatına ve şahsi kaprislerine dayanamadığından "nerde lan hukuk" diye feryad eder, isyan eder.
  • kafka'nın, "ne zaman aklıma gelse gözyaşlarıma hakim olamıyorum" dediği, feodal dönemdeki bir haksızlığa karşı mücadelenin anlatıldığı, soluk soluğa okunabilecek heyecanlı bir anlatıma sahip novella.
  • konusunu marx'ın alman ideolojisi'ndeki şu lafından aldı deseler, inanırım.

    "gümrük vergilerinin kökeninde, feodal beylerin, kendi topraklarından geçen tacirleri onları yağmadan koruma bedeli (fidyesi) olarak zorla kabul ettirdikleri haklar vardır; bu haklar, daha sonra kentler tarafından kabul ettirildiler ve modern devletlerin ortaya çıkışıyla da devlet hazinelerine para toplama hususunda en kolaylıkla başvurulabilen el altında hazır bir araç haline geldiler."

    yani, kohlhaas istediği kadar dayılansın, çerkez etemleşsin, sike sike o vergiyi ödeyecekti ve nitekim ödedi de. boru mu aq, feodalite kılığına girmiş kapitalizm dört nala geliyor, dağ olsan önünde duramazsın maykıl efendi.
  • "ey çılgınlık, dünyayı yöneten sensin ve senin tahtın da güzel bir kadının ağzıdır!"
  • the jack bull isimli western filmi bu kitaptan esinlenerek çekilmiştir.
  • tipik fransız sineması zihniyetinin kurbanı olan film, doğru düzgün bir hikâye anlatmak yerine (bütçen düşükse böyle bir konu anlatmaya niye girişiyorsun amk) yine yeniden yapay diyaloglara, bakışmalara ve manasız, bitmek bilmez planlara (nasılsa seyirci yorumlar tabii) maruz kaldığınız film. mads mikkelsen'in oscarlık performansı da olmasa (o son sahne var ya o son sahne) elde var sıfır. 1500'lerde geçen bir filmde, ne sikime uygun bir renk filtresi ya da dekor kullanmazsın ki, müsamere gibiydi resmen.
  • filmi çekilmemiş olsa ne zaman haberdar olurdum bu eserden bilemiyorum. iyi ki çekilmiş. alıp okudum. tek kelimeyle enfes bir kitap. özellikle bu gezi eylemlerinden sonra okuyunca daha da etkiliyor eser. kitabı okurken yaşar kemal'in eserlerini ve bu eserlerdeki eşkıyaları hatırlamak da mümkün. zira neredeyse kitaptan çıkacak kadar kanlı canlı hale getirilen, derinleştirilen michael kohlhaas bir süre sonra "sikerim adaletinizi" deyip yakmadık yer bırakmıyor, haliyle onun için "tam bir eşkıya" demek mümkün hale geliyor.

    michael kohlhaas bir gün elindeki atları satmak için bulunduğu yerin dışına çıkmaya karar verir. tam sınıra gelmişken orayı kontrol eden zengin piçin şerefsiz kahyası, kohlhaas'tan geçiş belgesi ister. kohlhaas daha önce buradan belgesiz geçtiğini söyler, ama kahya "yeni uygulama" deyip belge ister. en sonunda kohlhaas iki atını rehin bırakır bu kahyaya ve atını satmak için yoluna devam eder. döndüğünde atları oldukça zayıf bir halde, uşağını da hastanelik bir halde bulur. kahya ve sahibi zengin piç, atları hazır olmamalarına rağmen çiftlikte çalıştırmış, uşak buna karşı çıkınca da uşağı hastanelik etmişler. kohlhaas bunun üzerine adalet ister ama istediği gerçekleşmez. zira devletin önemli mevkilerinde bu zengin piçin akrabaları mevcut. en sonunda kohlhaas etrafı yakıp yıkmaya başlar.

    konusunu da yazdık bilmeyenler için. adaletin gerçekleşmediği canım ülkemi hatırlatıp durdu michael kohlhaas. bazı açılardan fazlasıyla akp yönetimini akla getirdi hikaye ve karakterleri. mesela aslında basit ve hızlı bir şekilde halledilebilecek bir mesele soyluların "karizmamız çizilmesin, madara olmayalım" düşünceleri yüzünden karıştıkça karışıyor, işin içinden çıkılmaz bir hale geliniyor. kohlhaas'ın istediği şeyler basit: atlar eski hallerine kavuşturulsun, uşağı herse'nin tedavi masrafları karşılansın. ama bunu yaparlarsa soylular madara olacaklarını düşünürler, kabul etmezler. bir sürü hinlik yaparlar. insanın nutku tutulur haliyle. haklı olmayan kohlhaas'a hak verme durumuna kadar getirirler okuru. kohlhaas şu açıdan haksız: evet, adalet gerçekleşmedi, ama kalkıp da etrafı yakıp yıkmaya, insanları asıp kesmeye, tiranlaşmaya gerek yoktu, daha da ötesi hakkı yoktu. başta dediğim gibi akp'nin gezi eylemlerindeki tavrını hatırlatır. akp de tıpkı bu soylular gibi davrandı. "tamam kardeşim, gezi'ye avm-kışla yapmayacağım, alın paşa paşa kullanın parkı, özür dilerim" deyip olayları yatıştıracağına ateşin üzerine benzin dökmeyi tercih etti. zira bunu yaparsa karizmasının çizileceğini düşündü. rte tıpkı kitaptaki soylular gibi davrandı. gezi parkı'ndan bir kaç kişiyle görüşmeyi kabul etti ama onları dinlemedi, üstüne tehdit etti ("biz sosyolojiyi sizden iyi biliriz"). kitapta da kohlhaas ile görüşülüyor ama daha sonra görüşmeler "karizma" ve daha ötesi "para" için baltalanıyor. af edilen kohlhaas hapse atılıyor.

    velhasıl uzatmaya gerek yok. epey kaliteli, derin bir roman. kohlhaas gibi muazzam bir karakteri mads mikkelsen'in bedeninde izlemek güzel olacak. çok geçmeden torrent'e düşer umarım.
  • --- spoiler ---

    eşi öldükten sonra, intikam almaya hazırlanan michael'in sözleri:

    - incil bize düşmanlarımızı affetmemizi söylüyor. tanrı'ya dua ediyorum, bize asla, bir köpeğe gösterebileceğimiz kadar bile bir merhamet hissi vermesin.

    etrafında topladığı adamlara, içlerinden birisinin yağma olayına karışması nedeni ile infazı öncesi yaptığı konuşması:

    -biz, çalmayız. satın alırız. sahibine parasını öderiz. yardım ya da hibe de kabul etmeyiz. insanlar korktukları için mallarını verirler. savaş bile bize böyle bir hak tanımaz. yardım talep etmek, çalmak. baron, işte bunları yapıyor. biz ise bunları yapmıyoruz.

    --- spoiler ---

    kitabı okumadım. filmden epey etkilendim.
  • film versiyonu, sinemaya genelde ana akım aksiyon sineması için giden kitle için bile, doğal sesler ve dinginlik içindeki anlatımı ile detoks etkisi yaratan klasik, uzun öykü.

    sinemada "hayatın sıkıcı rutinlerinin kesilip atılmış halini" perdede görmek isteyenlerin dahi ( hitchcock 'un bu minvalde bir lafından bahisle. ) şans vermesi gereken güzel film. aristokrasi denen sınıf farkının, insanlar arası eşitsizliğin saçmalığını/haksızlığını sakince geri perdeden hissettirmesi bile yeterli.
hesabın var mı? giriş yap