• oyunculuklar harika, konu klişe ama farklı bir şekilde işlenmiş, yönetmenlik muazzam... ama gelin görün ki sağlam sinirlere sahip olmak lazım izlemek için. dizinin ilk bölümünden beri her şey batıyor bana. ya kendimi aşmış bir şekilde empati kuruyorum - ki 30'lu yılların orta yaşlı amerikalı kadınıyla bu pek mümkün değil- ya da herhalde klişe şeyler bekliyorum.
    --- spoiler ---
    ilk darbeyi mildred'ın, kocası terk ettikten kısa süre sonra, o şişko göbekliyle sevişirken kendinden geçmesiyle yedim. nasıl olur ya? be kadın dedim... kocan seni terk etmiş, elinde üç beş sentle çocuklarının karnını doyurmaya çalışıyorsun, ayakkabın ayağını vurana kadar iş bakıyorsun öte yandan sanki hayatındaki tek sorun kadın gibi hissetmemekmiş gibi davranıyorsun.
    ardından ikinci darbeyi, kızını kaybettiğindeki pervasızlığıyla yedim. ben o kız öldüğünde daha fazla ağlamışımdır anasından. kadın kızının ölümünü gördü sonra bindi arabaya eve gitti uyudu. haspinallah ya. bi de thank god gibi bir şeyler zırvaladı şirret kızına sarılırken. oracıkta sonsuza dek şu mildred sevdasına dur demem gerekirdi ama yok, kaşındım.
    üçüncü darbe hemen arkasından paralı jigolosuna olan tavrıyla gelmekte gecikmedi. "aylardır adamın masraflarını karşılıyorum" ne demek mildred? seks manyağı gibi davranmalar nedendir? iltifat duymak için mi tüm bunlar? zevk için mi? hay delireceğim izlerken.
    ve dizinin başından beri peşimizi bırakmayan mildred'ın çirkef kızı. aman yarabbim. o ne uyuzluk... o ne "gel benim ağzıma ağzıma vur" diye ısrar ediştir. kafasındaki o kocaman kurdeleyi böyle kafasına suratına geçirip sıkasım var çok fena. peki biz kıza burada sinir olurken anası mildred orada ne yapıyor? ona açıklama yapıyor. kızı eline sigarasını almış anasına tokat atıyor kadın ona orada açıklama yapmaya çalışıyor. ah mildred çekeceğin var falan diyeceğim de sana da pek acımıyorum haspam.
    --- spoiler ---
  • bir cemile akarsu değildir. aah ah. nerede o fedakar, namuslu, kendini çocuklarına adamış masum cemile nerede o şirret kızını eğitememiş, kendini başka şeylere adayan aşüfte mildred. gaydırıguppak olan cemile değildir mildred'ın ta kendisidir. gaydırıguppak mildred.
  • başta 1930'larda geçmesi nedeniyle bana hiç ilgi çekici gelmeyeceğini düşünüyordum, ama tersine su gibi akıp giden ve soluksuz izlenen bir mini-dizi (ya da uzun tv filmi) olmuş. oyunculuklar, müzikler, döneme dait detaylar, her şey harika.

    --- spoiler ---

    yalnız şu veda karakterini öldürmek istemeyen bir insan evladı olmuş mudur bu yapımı izlerken acaba? ben kendi adıma göründüğü her sahnede, evet her sahnede çeşitli yollarla öldürme planı yaptım kendisini. büyük halini de küçük halini de. hala kızgınım.

    --- spoiler ---
  • bir ara cnbc-e "bizde! bizde!" diyordu ama elinden kaptırmış olacak ki, foxlife'ta reklamları dönüyor. çok yakındaymış.
  • --- spoiler ---

    evet konu biraz klişe... dünya savaşları çevresinde yaşayıp içine düştüğü korkunç boşluk yüzünden sorunlu takılan, the hours ile tanışıp revolutionary road ile daha yakından görme fırsatı bulduğumuz amerikan kadınlarından gına geldi gelecek. yani şu saatten sonra bu konuda 5 saatlik bir film yapmak büyük risk, ama mildred pierce paçayı kurtarmış başarısızlıktan.

    bence bunun en büyük sebebi, biraz da uzun bir yapım olması sayesinde detaylı işlenebilen derin karakterleri. karakterlerin bir diziden beklenmeyecek şekilde geçinmesi kolay olması, mildred mesela, gayet başarılı olsa da içindeki bazı ilkel duygulardan asla arınamıyor; aynı şekilde kızı veda'yla olan tuhaf ilişkisi ve ona karşı mahcubiyeti, haklı olduğunda bile ona zaafının baki kalması, sevmesi ama aynı anda korkup saygı göstermesi ve bunu aslında kızında kendini gördüğü için yapması ve şu an aklıma gelmeyen birçok detay karakterlere müthiş derinlik katıyor.

    bu açıdan gerçekçi karakterleriyle klişelerden bir hayli uzak, tabii bu karakterler -özellikle veda ve 5 saatlik filmin her sahnesinde bulunan mildred- istisnai oyunculuk gerektirdiğinden fazla riske girilmeden direk kate winslett seçilmiş sanırım. ancak asıl sürpriz evan rachel wood'un oyunculuğu oldu benim için... bir de o genç veda.

    olay örgüsü de aynı şekilde klişelerden uzak. mildred'in hayatı kötü ama o kadar da kötü değil, başına gelmesi mümkün olan bütün talihsizlikler gelmiyor - ama geldi mi de tam geliyor, gayet başarılı ve zeki aslında, mutluluğun çevresinde de dolaşıyor ancak elde edemiyor... sürekli inişli çıkışlı hikayesi, sürekli bir kötüye veya iyiye gidiş bulunmaması, iyi ve kötü şeylerin ardarda olabilmesi diziye güzel bir boyut katıyor. yani dizi bokunu çıkarıp da baştan aşağı dramatik olaylar dizisi olmadığı için, elde kalan dram daha gerçekçi oluyor.

    ama sanırım senaristlerin en büyük başarısı veda karakteri. yani içinde bir şeyler var belli daha ilk sahnelerden. hiçbir şeyi kaçırmaması ve unutmaması ve üzerine gitmekten çekinmemesi, affetmemesi ve daha çocukken bile bir kadın gibi olması, annesiyle olan yersiz şiddetteki ilişkisi ve ne olursa olsun onu hep küçük görmesi, ve aslında mildred'ın da kendisiyle aynı fikirde olmasından cesaret alıp darbelerini acımadan indirebilmesi bu karaktere büyük kestirilmezlik katmış ve göründüğü her sahnede izleyicinin gerilmesine yol açmış...

    evet evan rachel wood çok iyi (biraz da veda karakterini yazanlar sayesinde), evet kate winslett'ın bu aralar hep çok benzer rolleri kapması, bir dünya savaşından çıkıp bunalıma giren amerikalı kadınlar baydı ama bak 5 bölüm dizi, bir bölüm ortalama bir saat desek ki daha fazla, 5 saatlik bir film ve kate winslett'ın olmadığı sahne yok. filmin yüzde 90'ı filan kate winslett ve o kadar rahat ve doğal kalkmış ki aklından diyecek başka bir şey bulamıyorum..

    bütün bunlara ek olarak bir de 1930'lar amerikasını tartışan, biz abdli olmayan izleyicilere pek bir şey ifade etmeyen sosyo-ekonomik ve siyasi tartışmaları da var dizinin. yani dizi güzel, ama unutulmaz bir başyapıt olmamış bence (final bölümünü hariç tutabiliriz). tabii unutulmaz birkaç sahnesi yok değil, gerek senaryo, gerek oyunculuk açısından.. ama daha da izlemem savaş etrafında bunalmış amerikan kadınlarını...

    --- spoiler ---
  • içinde bir adet cemile akarsu ve cemile akarsu kişisinin etrafında ne kadar pislik, mutlak kötü karakter varsa hepsinin toplamından daha fazlasını tek başına oynayan bir kız evlat karakteri barındıran amerikan öyle bir geçer zaman ki si.
  • sağlam dizi. veda karakterinin gelişiminin bu kadar ustaca tasarlanmış olması son bölümde sinirleri bozuyor biraz.
  • douglas sirk meets... ııı, bilemedim. işte kırklardan herhangi bir noir'in boylarından büyük gölgelere kalkışan karakterleriyle sondan başa flashback'li anlatımını alarak içine güzelce bir sirk melodram tadı ekle, bu arada aynaları ve sınıfsal olayları da unutma. nefis ayrıntılarla dolu iyi bir film bence. zaten de sevdiğim todd haynes mini-dizi yapmış bundan. tabi onun anlatımında karanlıktan ziyade sirk ağır basmıştır.
  • içinde veda adlı gerizekalı, nankör, histerik bir karakter barındıran bittikten sonra etkisi bir süre devam eden mini dizi. olaylara bakış açısı, işleyişi, klişe bir konu gibi gözükse de klişenin dışına çıkan kurgusuyla çok başarılı bir dizi.
hesabın var mı? giriş yap