• türkiye'nin en ünlü seramik, vitrifiye, armatür markalarından birinin bayiliğini yapıyorum. aynı zamanda seramik kimyasalları, banyo dolapları vb bir yapı malzemeleri mağazasında satılması gereken ne varsa hepsini satıyorum. babadan kalma bir meslek baba yadigarı denilebilir. dolayısıyla 10 yaşında tost yiyerek çay içerek başladığım meslekte, ufak malzemeleri getir götür, fotokopi çek, bankaya git, maliyeye koş derken bugünlere geldik. mimarlık sektörünün ve mimarların son 25 senesini üzülerek sizlere mimar olmayan iktisat mezunu biri olarak özetleyebilirim

    eski zamanlarda mağazamıza mimar bir birey geldiği zaman öncelikle saygı duyardık. mimardı çünkü gerçek mimardı. işini öğretmeye çalışmazdık. isteklerine saygılı bir şekilde karşılık vermeye çalışırdık. hayran hayran ağzından çıkanları dinler birşeyler kapmaya çalışırdık. işlerini iyi yapan bu insanlara hürmet ederdik

    günümüze geldiğimiz zaman ne yazıkki mimarlık mesleği ayaklar altına alınmış durumda. tadilatçı adı altında bir meslek oluştu. emlakçı, sucu, elektrikci, herhangi birileri herkes mimar gibi davranmaya çalışıyor. yanına yeni mezun genç bir mimar alan, iki 3dmax çizdiren yanına bir müşteri alıp mimarlık yapmaya çalışıyor. müşteriye, mimara, bizlere akıl veriyor. bu işi en iyi biz biliriz diyor. en iyi biz yaparız diyor. birşeyler tasarlattırıp, beğendirip, uygulayıp meslek icraa etmeye çalışıyorlar.

    yılların birikimi dün bunlardan birisi ile büyük kavga ettim. saçma sapan bir yere 50m2 kulübe yapıyor. zannedersin 400 oda otel yapıyor. işi bilmiyor işi bilmediği gibi en büyük mimar benim havalarında, aynı zamanda bana da yaptığım işi öğretmeye çalışıyor. dedim ki sen mimar mısın değilsin. benim yaptığım işi benden daha mı iyi biliyorsun? hayır. müşterinin yanında seni rezil etmek istemiyorum seninle çalışmak istemiyorum lütfen başkan bir yerden alışveriş yaparmısın dedim ve yolladım

    hangi üniversiteden mezun olursa olsun hiçbir önemi yok mimarlık bir meslek. bu mesleğe sahip olabilmek için önce mimar olmak gerekiyor. mimarlık mesleğini yapan 1 tane mimar müşterim 50 tane xyz müşterim var. mimar arkadaşlar mimarlar odasında konuşup tartışıp bu işe bir çözüm mü üretecekler yoksa başka bir şekilde mi bu sorunu çözecekler bilmiyorum ama. mesleğiniz elden gidiyor arkadaşlar. mesleğinize sahip çıkın.
  • dünyanın en zor ve meşakkatli mesleklerinden biridir. tek bir projede mimar; harita mühendisi, jeoloji mühendisi, inşaat mühendisi, çevre mühendisi, makine mühendisi, elektrik mühendisi, peyzaj mimarı, iç mimar, meteoroloji mühendisliği gibi mesleklerle adapte çalışmalı. projede koordinatör genellikle mimar olur. yukarıdaki disiplinlerden biri bir hata yaşadı mı soluğu direkt mimarda alıyor. hata projelendirme aşamasında görüldü mü pek sıkıntı değil, lakin uygulamada çıktı mı, işte o zaman şenlik başlıyor. binlerce liralık zararlar çıkabiliyor.

    örneğin geçen gün nat geo'da cennet adası'nı yaratmak adlı programı izliyordum. orada bile dünya çapındaki milyonluk mimarlık firmaları büyük hatalar yapıyordu.

    mimar, meteoroloji mühendisinden gelen bilgileri iyi yorumlayamamış. yat limanını hakim rüzgarın geldiği yöne tasarlamış. proje ortalarında liman inşaa edilirken sert dalgaların günlerce bir türlü dinmediğinin farkına varıyorlar. meteoroloji mühendisinden gelen rapolar incelendiğinde yat limanı olmaması gereken en son yere tasarlanmış. mimar detayı gözden kaçırmış. limanın yeri değişecek ama zarar binlerce doları buluyor.

    benim de buna benzer askeriyede bir anım var.

    askeriyede yedek subayken bir şantiyede elektrik problemi çıktı. yeni yapılan binanın trafosu yanlış yere projelendirilmişti. inşaat bitimine doğru elektrik kabloları döşenecekken dışarıdan trafoya elektriği nasıl getireceklerini bilemediler.

    elektrik mühendisini çağırdılar, "neden tüm hattı burada topladın?" dediler. elektrik mühendisi de dedi ki; mimardan gelen arazinin vaziyet planında, 100 metre ötede ana trafo var. en mantıklı yer burası göründü." gel gör ki çevrede hiç ana trafo yok. en yakın ana trafo, karargahın 700 metre diğer tarafında var.

    mimarı çağırdılar. "birader çevrelerde hiç trafo yok. neden vaziyet planına bu trafoyu koydun?" o da dedi ki "bu vaziyet askeriyeden bize verildi. hiç eklenti çıkıntı yapmadık. tüm elektrik, kanalizasyon, su hattını vs.. bu vaziyete göre projelendirdik."

    mimara bu vaziyeti veren tsk memurunu buldular ve sordular; "bu vaziyeti nereden buldun?" o da dedi ki; "bu vaziyet planı uzun süredir bizde. buna eklenti ve çıkıntıları ancak karargahın tekniker çalışanları yapar."

    karargahın elektriğinden sorumlu teknikeri buldular. 20 yıldır tsk'da çalışıyor. ona da sordular. "gomutanım o trafo 70'lerden kalmaydı. bedaş 5 yıl önce geldi kaldırdı onu. yerine 700 metre ötede yenisini kurdular. haberiniz yok mu?"

    karargah komutanları düşündüler taşındılar, bir ihale uzmanına danıştılar. ihale uzmanı da dedi ki " tsk çalışanları bu değişikliği vaziyete işlememiş olabilir ama projelendirme ihalesini alan mimarlık firmasının projelendirme öncesi gelip vaziyet planını yerinde kontrol edip incelemesi gerekirdi."

    velhasıl kelam kabak yine mimarın başına patladı. yaklaşık 70 bin tl'lik zarar vardı. birbirilerini mahkemeye verdiler. 1 ay sonra terhis oldum. ne ettiler bilmiyorum.
  • (bkz: #98308546)
    aynı oda proje bedelleri gibi maaş tespiti de teoriktir, gerçek hayatta karşılığı yoktur.
    gerçek hayatta olan, mimarın "eğitilmek" üzere alınıp, teknik ressam olarak iliğinin sömürülüp iş bitince doğaya salınmasıdır.
    asgari mevkiden işe alınan mimar kurumsal bir firmada çalışmıyorsa hafta sonları da çalışır, akşamları da çalışır, eve iş de götürür, "arkadaşlar bu işin mutlaka yetişmesi gerekiyor mesaiye kalıyoruz" sözü ile akşam için söz verdiği arkadaşlarını arar, ben gelemiyorum der, ofiste yatıp kalkar.
    ben işe ilk başladığım dönemlerde kadının biri bana öyle bir ücret teklif etmişti ki yemek ve yol masrafımı çıkarınca değil geçinmek zarara giriyordum. o zamanlar işi gücü yerinde nişantaşı'nda ofisi olan bir mimardı ama adını bile hatırlamıyorum şimdi. ücret çok düşük dediğimde sigorta da yapmayacağını, işin böyle öğrenildiğini öne sürmüştü. (sgk'm olmadan daha iyi öğreniyorsam eğer) duyduğum kadarıyla düzen hala böyle.
  • göreceli olarak türkiye'nin en iyi fakültesinden aldığım diplomayla uygulama yetkinliğine sahip olduğum ama yap(a)madığım meslek.

    her nitelikli (tıp, ar-ge, şehir planlama, sosyal bilimler) ve para babalarına doğrudan maddi getiri sağlayamayan meslek gibi mimarlık da türkiye'de hakkıyla icra etmesi zor mesleklerdendir. bu tarz mesleklerin nitelikli şekilde yapılması için sermaye sahiplerinin de nitelikli olması ve yaptıkları yatırımın karşılığını alabilmek için sabretmeyi biliyor olmaları gerekmektedir.

    güzel ülkemizde iş yapma anlayışı çin'den 3 e mal alıp 5 e satmak veya distribütörlük kapıp üretmeden satış yapmak üzerine kuruludur. bu kafanın inşaat sektörüne yansıması ise "hemen bi proje çiziktirin, bizim rıfkı abiler ruhsat ve izin işlerini halletsin, bütün işleri 3 günde bitirip daire başı 10 milyon tl kar edelim, mimarlar ve mühendislere de sakın para vermeyelim" şeklinde olur.

    örnek bir iş ilanı paylaşmak gerekirse (kariyer sitelerinin birinden rastgele aldığım bir ilan, direkt copy-pastedir)

    pozisyon: ince işler şefi

    genel nitelikler ve iş tanımı:

    -şantiye tecrübesi yüksek olan
    -ince işlere ait tüm detayları hassas bir şekilde bilen denetkeyecek deneyimli
    -deneyimli mimari şef
    -ileri seviyede tasarım yapabilen ilgili programları bilen
    -animasyon ve görselleştirme render alabilen
    -plan değişiklikleri ve mimari mühendilik ofis ile koordinasyon
    -malzeme planlaması
    -taşeron seçimi
    -fiyat ve tekliflerin toparlanması
    -3dmax ve diğer mimari tasarım programlarını bilen photoshop konusunda ileri düzeyde tecrübeye sahip.(3 boyuta kaldırma, dış ve iç mekan modelleme konusunda çalışmalarını sunmak zorunludur)
    -seyahat özgürlüğü olan

    gördüğünüz gibi mimardan hem saha, hem ofis mimarı olması aynı zamanda da görselleştirme uzmanı olması bekleniyor. ince işler şefi sahada süper düzeyde photoshopu ne yapacak anlamasam da lojistik yönden de bir yönetici vasfı isteniyor kendisinden. umarım işe alacakları arkadaşa da 3-4 kişilik maaş verirler çünkü bu iş minimum 3-4 kişilik bir ekibin işi.

    bunun dışına çıkılacağı zaman da ya sağdan soldan gördüğü şeylere özenerek sizden "sıra-dışı" adı altında dünyanın en standart işlerini isteyen kişilerle uğraşırsınız ya da işi yabancı bir ofise kaptırırsınız. o yabancı ofisler gelir istediklerini yaparlar, deli gibi para alır giderler ama kimse size bu özgürlük ve imkanı vermez.

    maddi getiri olarak ise götürdüğünün yanında bedava çalışmaya hatta işverene para ödemeye denktir. babadan inşaatçı çevre sahibi olup, direkt ofis kuracak paranız yoksa cebinizin insan gibi para görmesi mesleğin 10. yılı civarına denk gelebilir. ondan sonra belki 20. veya 30. senenizi kutlarken ortalama-üstü bir yaşamınız olur.

    haftada 50 saat çizim yapıp 3000 tl almak insanlık değildir. günümüz türkiye şartlarında yeni mezun bir mimar en az 4500 tl ile işe başlamalı fakat bu parayı tecrübeliler bile alamıyor bazı ofislerde.

    mimarlık eğitimi zor ve güzeldir, iyi bir okuldaysanız size çok şey katar ama gidip enayi gibi mimar olmayın.
  • ön edit: aslında tüm yazdıklarımı özetleyen gerçek şu, ben bu bölümü tercih ederken başarı sıralaması iyi okullarda 8-13 bin arası değişirken, bugün 35 bin-50 bin arasında, ismi belli okullar bunlar. kontenjanı da boş kalan devlet üniversiteleri var. tercih edilmiyor özet olarak.

    mimarlık gerçekten insanları her anlamda geliştiren bir meslek. bu bölümü bitirip mimar olmak zorunda değil kimse fakat çok isteyip bu bölüme girenler de yapmak istiyor mimarlığı, benim gibi.

    öncelikle okullarda verilen eğitim genel olarak tasarımcı mimar yetiştirmek üzerine. bulunduğum iki okulda da gördüğüm şey bu, binanın ayakta kalmasını önemseme, tasarla. yönetmelik? boşver sen tasarımcısın. dünyayı değiştirme potansiyelin var kağıt üzerinde. sosyal hayata etkin, ekonomiye etkin var. yokmuş.

    iş bulabilen şanslı azınlıktaysan, asgari ücrete ya da azıcık üzerine başlarsın. mesai kavramı? plazada değilsen yok. her işin acele. sabahla, zaten alışıksın okul döneminden. sanatçı, tasarımcı da değilsin artık. tasarımı star mimar yapar, sen kesit çizersin. kesitler de hala autocad'den, biz benimseyemedik henüz bim kültürünü.

    ek mesai ödemesi falan, güldürmeyin insanı. sen önce bu kadar insanla, şu sürede bitmesi imkansız olan işi bitir, ne mesaisi? akşam yemeğinizi alıyoruz işte.

    tüm programları bil. ingilizce bil, ek olarak rusça bilirsen artı olur. şantiyeden de anlarsan ve ehliyetin varsa arada gider bakarsın bu arada. yeni mezunsan bilgisayar veremeyiz, zaten deneme süresindesin. maaş vermeyen yerler var yeni mezuna, ne bilgisayarı? kendi bilgisayarını getir birkaç ay, sonrasına bakarız.

    bunu biraz araştıran 3.sınıfta falan fark eder. mezun olmaya da gerek yok. ama meslek odaları, dernekler arada bir şaraplı şömine başı kokteylleri yapar, gözümüz boyanır. bir araya gelip mimarlığın geldiği noktadan bahsederiz akademisyenler ile, herkes başkasını suçlar. o akademisyenlerin kendi ofislerinde çalışanlarına verdiği maaşları ve çalışma şartlarını pek konuşmayız. star mimarlar ve akademisyenler hariç diyeceğiz.

    yarışmalar var bir de. yarışma kazanırsan kralsın bak. birkaç okul beğenir de seni arada seminere çağırır.

    evir çevir aynı şeylerden bahset. mimarlık multidisipliner bir alan de, gecekondu güzellemesi yap, doku falan de şarap içerken, nasıl havalısın.

    meslek odana aidatını eksik etme, düşerler peşine. onlar bir de her sene aralık ayında yeni mezun mimara verilecek asgari ücreti belirler. 3-5 senelik mimar almaz o ücreti.

    havalısındır toplum gözünde. tasarımcısındır, farklı düşünürsün. bugün? bugün önemin yok, mimarlık yapıyorum diyemezsin. şantiye şefi insanlar 4-5 bin alıyor bugün. gerçekten alıyorlar, şantiyenin en düşük maaşı şefte olabiliyor.

    bazen emek kavramı üzerine tartışmalar düzenliyoruz. bizimki emek değilmiş gibi konuşuyoruz. işçi olduğumuzu unutuyoruz ama örgütlü işçi sınıfından bahsediyoruz. bu da olabiliyor.

    tabi torpili olan bir ailedensen unut bu entryi. sana demedim.

    uzun lafın kısası, daha önce de yazılmış, bu memleketin mimara verecek parası kalmadı. verecek değeri de kalmadı. bu disiplini seçecek arkadaşlar, inanın bu memleketin en az 20 sene mimara ihtiyacı yok, bakın gerçekten en az. sayılar ortada. matematiğiniz fena değil. yurtdışına çıkışınız da çok kolay değil iş amaçlı. masterını yurtdışından yapanlar ülkeye dönerken, hiç kolay değil.

    yazmayın, gerçekten istemiyorsanız yazmayın. okumuş olayım diye okuyacaksanız, okumayın çünkü okuması gerçekten eziyet.

    işbu entry, çevremdeki mimarların ve şahsımın dertleri harmanlarak yazılmıştır.
  • "uluslararasi kirtasiyecileri koruma ve gelistirme dernegi" tarafindan kurulduguna inandigim meslek.
  • türkiye'de mimar sayısı 58bin, üniversitelerdeki mimarlık bölümlerinde okuyan öğrenci sayısı 30binden fazla.

    toplamda 120den fazla mimarlık fakültesi var. yeni açılan üniversitelere bakın, hepsinde mimarlık fakültesi banko mevcut çünkü açmak kolay. laboratuvar ihtiyacı yok, büyük sınıflar ve çizim masaları yeterli. kadroyu da piyasada çalışan mimarlarla part time doldur tamam bu iş.

    yeni mezun mimar odtü, msü, itü mezunu bile olsa mimar olması için en az 6-7 yıl adam gibi biyerlerde çalışması lazım. yeni mezun mimar mevcut bilgisiyle anca ofiste çay demleyebilir.

    mezun olan çoğu mimarın 6-7 yıl çalışsa bile hiç bir baltaya sap olamayacagindan bahsetmiyorum bile. alttan gelen jenerasyonlar o kadar boktan ki, adam yirmi yaşında hayatın anlamını çözdüğünü sanıyor ama boş ve vasıfsızin önde gideni. en kötüsü de bunun farkında değil. ego göklerde, öğrenmeye kapalı, "ders almam, veririm" modunda.

    bu meslek freni patlak kamyon gibi uçuruma gidiyor. nedenine giremeyecegim, nedeni neyse ne. yakında bir gecede çıkacak kararname ile ne fsek ne imza ne de başka bişey kalmazsa şaşırmam.
  • öğrenciler için söylüyorum. mühendis bir tasarıma olmaz diyorsa beceremediği içindir. gidin adam gibi bir mühendisle çalışın.

    (bkz: zaha hadid)

    (bkz: frank gehry)
  • yaklaşık 3 yıllık deneyimimle gelecekte mimarlık seçmek isteyenler ve henüz yolun başındakiler için rehberlik olması amacıyla mimarlık nedir, ne değildir, kimler seçmemelidir gibi konulara değineceğim.

    öncelikle bu bölümden 3.50 üstü ortalamayla mezun oldum. severek de okudum, zorlandığım her noktada yata yata edineceğim hiçbir başarının beni geliştirmeyeceğinin farkındalığıyla tüm zorluklara göğüs gerdim. 4 yıllık eğitim ve 3 yıllık çalışma hayatımın getirdiklerine dayanarak tercih etmek isteyen arkadaşlara özet geçiyorum.

    iş bulma mevzusu hakkında: öncelikle babanız, amcanız, dayınız ya da yakın akrabalarınız bu işte değilse kesinlikle bu işlere bulaşmamanız gerekiyor, ya da sizi belediyeye ya da bakanlıklara atayacak bir tanıdığınız yoksa. çünkü ülkedeki mimarlık bölümleri ve mezunları o kadar çok arttı ki stoktaki mimarlar ülkenin 50 yıllık mimar ihtiyacını karşılayabilir. ben nitelikliyim aradan sıyrılırım gibi iddialarda bulunmayın zira artık iş bulmak %10 yeteneğe bakıyorsa %90 referanslara veya torpile bakıyor. kariyer.net'te gerçekten %10 oranındaki salt yetenek arayan firmalara denk gelirseniz şansınız olabilir. ama bu sefer de esnek çalışma saatlerine ve düşük maaşa razı gelmek durumunda kalacaksınız. çoğu firma köle arıyor esasında, bir tek elinizde ayağınızda reel olarak prangalarınız olmuyor. ayrıca birçok ilanın artık "tekniker ya da mimar" şeklinde yazıldığını farkediyorum, bu da demek oluyor ki aslında siz mimarlık değil cad operatörlüğü yapıyor olacaksınız, nitekim gerçek mimarlığı çoğu mimar yapmıyor/yapamıyor. ayrıca işverenin gözünde 2 yıllık teknikerden farkınız olmayacak, hatta onların maaş skalası daha düşük diye onları tercih edilmesini izleyeceksiniz. çünkü şu anda dışarda gördüğünüz yapılar çok kısa sürede çiziliverip belediyede onaydan geçiriliyor, açıkçası çoğu bir beceri ve yaratıcılık da gerektirmiyor. hatta ne kadar yaratıcı olmazsanız o kadar iyi.

    maaşlar hakkında: kendi işinizi yapmadığınız veya serbest çalışmadığınız takdirde çoğu işveren size "tüm gün oturuyor işte ne yapıyor ki" diye muamele edeceğinden asgariden hallice maaşlarla çalışacaksınız. başlangıçta asgariyi bile bulamayanlar, "bedavaya gel takıl yea bir şeyler öğrenirsin" sözlerini duyanlar çevremde çok fazla. 2017 yılında ilk ofis tecrübemde aylık 500 liraya cumartesi de dahil olarak çalıştım mesela, hatta ofisteki daha deneyimli bir arkadaş ilk 6 ay bedavaya çalıştığını ve benim şanslı olduğumu söylemişti, çalışma hayatımdaki ilk şoklardan biri buydu. sokaktaki dilenci bile her gün en az 20-30 lira kazansa, aylık maaşı benim kazandığımı geçiyor diye düşünmüştüm, pardon harçlığı. çünkü 500 lira maaş mı olur? olsa olsa harçlık bu. sokakta dilenen tipleri görünce yanlarına oturasım geliyordu o dönem. hatta benzer bir düşüncenin detaylı analizi için: (bkz: mimarlığı bırakıp dilenci olmak)

    kendi işinizi yapmak genellikle hem parasal hem de zamansal olarak daha karlıdır, burada gelir skalanızın genişliği kişisel yetilerinize ve iş bulabilmenize kalmıştır, nitekim benim yaptığım da bu; ama ofiste çalışarak alacağınız maaş 6.000 tl'yi geçemez diye düşünüyorum. bu da teknik olarak 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı seviyesinde bir maaştır. vizyonlu ve yurt dışında gözü olan biriyseniz asla tatmin etmez, ama ailecek ot gibi yaşayacağız ve her gün makarna yiyeceğiz derseniz sorun olmayacaktır tabii.

    akademik kariyer hakkında: mevcut işsizlik her lisans mezununu yüksek lisans ve doktora yapmaya ittiği için 5 yıl içerisinde mimarlık yüksek lisans mezunu sayısı düz lisans mezunu sayısını geçebilir, çünkü çoğu arkadaşım işsizlikten akademiye sarmış durumda. özel sektörde bile neler döndüğünü gördükten sonra akademide insanlar kadro için birbirini bile vurabilir gibi geliyor. o kurtlar sofrasına oturmak yürek ister. ayrıca mimarlığın sıralamaları ve puan durumu eskisi kadar yüksek değil, eskiye göre popülerliğini ve tercih edilebilirliğini yitirmiş durumda. yani öğrenci sayısı azalıyor ama öğretim görevlisi adayları artıyor. yakında 1 öğrenciye 10 doktora öğrencisi düşecek herhalde. yürek yemiş arkadaşlar bu yoldan da ilerleyebilir ama yolunuzun zor olacağını bilin. çok istiyorsanız yurt dışına kapak atmak adına kısa yoldan politecnico di milano'ya gidip yüksek lisans yapabilirsiniz. kabul oranı çok yüksek şu sıra, kampüsün 2.yabancı dili türkçe olmuş diyorlar.

    mimarlığın ne olduğu/ne olmadığı hakkında: zurnanın zırt dediği yerdeyiz. burada biraz daha öznel olacağım. mimarlık beni zengin edecek bir meslek olmayacak, bunu bilmekte ve kabul etmekteyim, hele ki bu ülkede ancak fatura ödeyebilir ve standart yaşamaya devam edebilirsiniz mimarlıktan kazanacaklarınızla (yeni nesil mezunlar için konuşuyorum), ki zaten inşaat sektörü hiç olmadığı kadar kötü durumda. özet olarak, mimarlık sizi madden zengin edecek bir meslek değildir; fakat düşünce dünyanızı ve yaratıcılığınızı kuvvetlendiren, sağ beyin/sol beyin ilişkisini artıran, dünyayı keşfetme isteği ve size bir şeyleri sıfırdan yaratma cesareti aşılayan bir alan. bakın meslek demiyorum, alan.

    bu noktada benim mimarlıktan manevi olarak edindiklerim hayatımı özgürce kurgulama, yaratıcı olma, şartların kölesi gibi hissetmeme ve topluluğa uymama cesareti göstermeme yardımcı oluyor. belki para etmiyor ama bu cesaret manevi olarak insana çok şey kazandırıyor.

    mimarlık, eğitim dahilinde de bol yıkılmaların, bol yapılanmaların, bol düzeltmelerin ve yeniden yorumlamaların olduğu multidisipliner bir bölüm. ezberle geç mantığında değilsiniz bir defa. zaten tek yönlü olmadığı için edinebiliyorsunuz bu bahsettiğim özellikleri.

    mimar arkadaşlarımın bir kısmı bu anlamda çok paralar kazanan tipler olmasa da herkes gibi davranmama cesareti gösterebilen, kendi yolunu bulabilen, kendi bireyselliğini ve özgünlüğünü kabul edip ona göre davranabilen bireyler oldular. işsizlikle dağılıp yıkılmadılar. milletin ne dediğini çok önemsemediler. hayatlarının mimarları olabileceklerine inandılar.

    bu noktada mimarlık böyle bir şeydir. hayatınıza çok şey katar fakat dışardan çoğu zaman bir hiç gibi, bir yokluk gibi, boşa geçirilmiş zaman gibi görünür. halbuki bu bölümü hakkıyla ve ciddi emekler vererek okumuş kişi aslında mezuniyetini beyninde verir, çünkü o bölüme başlayan kişi ve bitiren kişi asla aynı değildir, düşünme stili ve şekli çoktan değişmiştir. yaratmanın ne demek olduğunu tatmıştır ve sıfırdan yaratmanın önemini görmüş ve bilmiştir. multidisiplinde çalışmıştır. (akademi tayfa lütfen bu kısmı üstüne alınmasın, sizler eski geleneği sürdürüp "bari hoca oliyim param da gelsin rahat ediyim yea" modundasınız. sizin yolunuz zaten binlerce insanın yolu, özel bir şey yapmıyorsunuz)

    netice olarak böyledir. başka sorusu olanlar yeşillendirebilirler, seve seve yardımcı olurum.
  • öğrencilere söylüyorum ki sınırlı zekaya sahip mühendisleri dikkate almayın. neyse ki her meslekte olduğu gibi bu mühendislerin de iyileri ve boktan olanları var. siz sakın ergen ergen mimar-mühendis kavgası yapanla değil de, işi ile ilgili olan, "olmaz" lafını bilgi eksikliği ve tembellikten değil de gerçekten olmadığı için kullanan ama yine de yılmadan dünyadan örnek ya da sistem araştırıp tasarıma destek olmak için çaba gösteren gerçek mühendislerle çalışın. mutlaka ama mutlaka hayal kurun.

    iyi bir yapı tasarımcısı olacaksanız elbette bunlar.
hesabın var mı? giriş yap