• dünya'da doğmuş son insandı o , uçsuz çayırları, dağları, okyanusları, güneşin doğuşunu ve batışını görmüştü.
  • gözlerini kör edecek kadar şiddetli bir aydınlığa uyandı. hareket etmeye çalıştığında, kafası dahil tüm uzuvlarından ayakta duracak şekilde arkasındaki platforma bağlandığını acıyla farketti. umutsuzlukla etrafa baktığında önü, sağı, solu hep kendisi gibi bağlı fakat uyuyan insanlarla doluydu. kısa bir süre sonra bazı sesler duydu. iki kişi bir yandan yürüyüp bir yandan sohbet ediyordu:

    - evet, her bakımdan sağlıklılar. sizin birebir aynınız fakat doğal olarak hiçbir zararlı alışkanlıkları olmamış şimdiye kadar.

    - peki bu tedavi ne kadar yaygın?

    - çok ünlü hastalarımız oldu. bu, şu ana kadar denenmiş en başarılı tedavi yöntemi. kimilerinin nasıl gençlik iksiri içmiş gibi göründüklerine, neden hiç hastalanmıyor olduklarına hayret etmişsinizdir muhakkak. neden yıllarca sıra bekleyesiniz? ihtiyacınız olan şey kendiniz.

    sesler uzaklaştı, ışıklar söndü ve kapı ağır bir gürültüyle kapandı. aradan çok geçmeden bir fısıltı duydu.

    - sesimi duyan var mı?
  • yoğun bakımdan içeri girdiğinde onu hareketsiz, kablolar içinde gördüğü an doktorun söylediği söz aklına geldi "dua etmekten başka yapacak birşey yok". soğuk ve hissiz elini ellerinin arasına aldı, eşinin saçını düzeltti alnına küçük bir öpücük kondurdu. savaşın içinden, tam beşbin km uzaktan gelmenin yorgunluğu ile "ben geldim kuzum" dedi.

    not: 6 yıl önce yaşanmıştır.
  • saatine baktı. daha erkendi aslında. oturup bir şeyler içsem mi eve gitmeden bir yerde diye düşündü. vazgeçti. evin yolunu tuttu.

    ve hiç tanışmadılar.
  • pavlov bir gün bara girer. viski der sek diye de ekler barmene gülümseyerek. bir zil sesi duyulur ve pavlov içkisini içemeden kalkar köpekleri beslemem gerek diye. selamın aleyküm.
  • betelgeuse

    ..."ne dersin? yok olduktan sonra geceleri aya gölge oluşturacak kadar aydınlık saçacak betelgeuse misali sen de yok olduktan sonra benim gecelerimi aydınlığa kavuşturacak mısın?" diyebildi sadece. bu kadarı yeterliydi.
  • sadece bir an karşılaşmış olsalar da genç adam çoktan pişman olmuştu hayatı boyunca onsuz geçirdiği her saniyeden. genç kız ise bu sabah saçlarını yıkamamış olmanın pişmanlığından kurtulup da fark edememişti kendisini süzen bir çift gözü.
  • büyük bir korku tohumu attı içine.
    günden güne değil, saatten saate değil, dakikadan dakikaya büyüyen bir tohum...
    geceye kadar büyüttü o tohumu içinde.
    ve artık korkuyordu.
    kaybetmekten.
    kaybolmaktan.
    yitirmekten...
  • annem babamı çok sever. her sabah ona tam sevdiği gibi; ortasında güneşi andıran sarısıyla sahanda yumurta pişirir. çayını biraz açık koyar içine de bir şeker atar karıştırır bile... gömleğini, pantolonunu ütüler yatağan üzerine koyar özenle... herşeyin eksiksiz hazır olduğuna emin olduğunda da gider oturma odasında örgüsünü örmeye başlar. o örgüye geçince biz yumurtayı dolaba koyar çayı lavaboya döker kıyafetleri tekrar yerlerine asarız.

    annem babamı çok sever ve babam 10 yıl önce öldü...
hesabın var mı? giriş yap