• sizi sevmiyordur, bu kadar basit.
    çok sosyal bir insan olmama rağmen evimize o kadar çok misafir gelirdi ki sadece sevdiklerim için odamdan çıkardım. sevmediklerime de hiç görünmez, hoş geldiniz bile demezdim çünkü hoş falan gelmezlerdi.
  • benim o, gram sevmiyorum misafirleri. bi keresinde tam 3 saat çişimi tutmuştum.
  • ona gelmiş olsanız zaten çıkar. iyi anlaştığınız biri olsa çıkar. yaşıtınız olsa çıkar. çıkmak istemiyor ise zorlamamak lazım. gönülsüz gönülsüz size merhaba hoşgeldin dese ne demese ne
  • ilk kez şu sözlükte açılan bir başlık bana tam uyuyor. o yabani benim!

    bana mı sordunuz da geldiniz? ben sizin saçma sapan muhabbetinizi çekmek zorunda mıyım?

    zaten tüm gün koşturmacayla, bir şeylerle uğraşmayla geçiyor. kendime ayıracağım kısıtlı zamanı da; bir tane lüzumsuzun dünyanın en önemsiz konusu olan, ama tekrar tekrar anlatmayı muhabbet etmek sandığı saçmalıkları dinlemeyle harcayamam.

    ve doğru tespit, insan ilişkilerinden anlamam. umurumda da değil!
  • bazı akrabalarla psikolojik sağlığı korumak adına hiçbir şekilde görüşülmemeli, göz kontağına dahi geçilmemelidir.
  • bu tür yabanilikler misafirden misafire değişiklik gösterdiğinden konuştuğunuz konuların lüzumsuzluğuna oranla size özel bir yabani olması muhtemeldir.
    ortaokul/lise zamanlarımda sevmediğim biri geleceği zaman, odaya gerekli erzakları depolar, her ihtimale karşı 2 günlük besinimi vaşak misali saklardım. eti cin, topkek idare ederdik. soran da olmazdı kızım aç mısın susuz musun. sadece bi kere annem gelmişti “karnının durumu nasıl?” diye. cappy içiyom anne kapat kapıyı dedim.

    büyüyünce ehlileşmek zorunda kalındığından böyle şeyler lüks oluyor tabii. geldiklerinde merhabalaşıp, kafamı biraz sevdirip öyle çekiliyorum habitatıma.
    çünkü üç beş gereksizin büyük bir hevesle, dünyanın en elzem konusuymuş gibi döne döne anlattığı bunu da sohbet etmek sandığı zırvalıklar beni zerre ilgilendirmeyip herhangi bir yarar sağlamayacağından beyin korteksimi küçültüp kendi hakkıma girmek istemiyorum.

    evet sözlük bugün evde kendini zorla davet ettiren misafir vardı ve sinirimi üzerimden atamadım görüldüğü üzere. bu sefer odaya çekilme şansım da yoktu. yaklaşmayın yakarımmm. anne, kızının düğününü anlatmak için kızını da getirip gelmişti. kıza diyecek bi şey bulamayıp hayırlı olsun dedim “yaa canım darısı başına” cevabını verdi:d

    sonra açtı önce düğün fotoğraflarını gösterdi. iki koluna da bilezikleri sıralamış, kör güneşin altında led ampul gibi parlıyordu.
    sonra yeni evlerini gösterdi. ekrandan fotoğrafları kaydırırken 24 cm tırnaklarının ekrana değmesiyle çıkan ses hala kulaklarımda çınlıyor. bir an anneme ben tutayım sen kes diyecektim. ev de klasik gelin evi, yaklaşık 10 sene önce facebookta evliler paylaşırdı ya aynı öyle gelişme yok. ayrıca o sayfalara girip az kafa dağıtmadım lan. adamların tek derdi perdelerin halılarla uyumu gibi geliyordu o zamanlar, hoşuma gidiyordu bu durum. bir de ismim gözükmesin yazanlar vardı sanki pornografik içerik paylaşıyor tövbe tövbe. keza aynı talebi olan kişiler bazen unutuyordu herhalde, teşekkür edip cevap falan veriyordu. mis gibi kafalar.
    bazıları da paylaşım altına x hanım şu olmamış gibi olumsuz yorum yaptığında bir grup toplanır “susar msn grzklı kız ağlıyo şu an” minvalinde destek çıkardı. bir nesil dayanışmayı feysbukta yeni gelin evi sayfalarından öğrendi vesselam.

    şimdilerde ise iş feysbuk yerine instagrama evrilmiş. çünküsü gelin ordan gösterdi. umarım bulunduğum yer gelişmemiş kesim ağırlıklı olduğundan en büyük amacı evlilik olanlar sadece buralarda barizdir ve genele vurduğumuzda sayılı üretimdir.

    o evlerde olmazsa olmazlar ise;
    100x150 ebatında düğün fotoğrafı
    mevlanalı saat
    cam kase içinde duran piller ki bu bile mi değişmemiş yıllardır dedim içimden. ayrıca bunlar yeni evlenmedi mi ne pili diye de ekledim. bu değişmediyse kablo dolu kutusu da vardır kesin adamın. (bkz: erkeklerin ömür boyu sakladıkları kablo dolu kutu)
    pembe çiçekli fincanlar ve dantelli şekilli şukullu işlemeli bi şeyler (retinayı yakmak için şaman olmaya gerek yok)
    keza pembe çizgili yatak odası (insan niye yatak odası paylaşır instagramda onu da anlamadım ama neyse)
    “eşin annesinin evinde mi kalıyo ona yönelik bi tefrişat yok da” demek istedim ama annem onlar gelmeden önce uyarıp “espri yapıcam diye sı*ma” demişti. tm demiştim. kim gelse pot kıyormuşum, utanıyo benden, riske atmadım.

    giderken de evlerine çağırdı yeni gelin bizi -kahveye-. kahve içmek parola gibi bi şey yeni evlilerde herhalde onlarla bağ kurduğun anlamında.

    bugünden ne çıkarım yaptın derseniz. evlilik, kadının evini istediği gibi döşeme arzusunda erkeğin maddi desteğini alma gayesiyle oluşmuş bir müessesedir gibi bir çıkarım yapılabilinir derim mis gibi. (bkz: düz adam)

    yeni gelinler de lütfen bana mesaj atmasın amacım dalga geçmek değil sadece bu olaylar bitti sanıyordum, şaşırtıldım ve misafirlerimiss tarafından aydınlandım. mümkünse beni böyle aydınlatmayın ışık gözümü alıyor sonra.

    ayrıca başlıktan nerelere geldim. neyse zaten amacım olayı anlatıp kafamı boşaltmak zorlasam her başlığa uydurabilirim. bu entry’mi de beni yılmadan usanmadan burda sanki önemli bi şi yazıyomuşum gibi takip eden 60 kişiye armaaan ediyorum. anam babam benden bu kadar ümit beslemedi lan :(
  • misafir (kız kardeşim ve damat) gelecek diye evden kaçtım. ben evdeyken gelen olursa da hastayım deyip odadan çıkmıyorum. boş muhabbet, dedikodu, ne zaman evleneceksin, e o kadar okudun şimdi ne olacak gibi hadsiz muhabbetlere katlanmak istemiyorum
  • makbul olanı bir defa çıkıp insanlara selam verip geri dönmektir ne eksik ne fazla
  • ergenlik yıllarında knight online'a kendimi o kadar kaptırmıştım ki bir buçuk sene boyunca bırak misafiri odamdan sadece akşam yemeklerinden çıkmıştım. ergenlik dediğim de 19-20, ergen de sayılmaz.
hesabın var mı? giriş yap