• test izleyicileri philip seymour hoffman tom cruise'u evire çevire döverken alkışlamaya başlamışlar. "helal olsun be psh, hepimizin yapmak istediğini yaptın!" diye.

    (bkz: ahahahhahahah ben buna gülüyorum ya)
  • genel olarak soruyorum "madem bu mişınlar impasıbıl, nası oluyo da her seferinde muvaffak olmayı başarıyorsunuz", bizi mi kekliyonuz, alıyonuz dünyanın parasını "abi valla çok zor görev bu fiyata biz zaten yapmayızda.." şeklinde binbir teknoloji, kamera, ışık ses deerkeen eveet çocuklar görevimiz tehlike.. tom cruise oynuyor, a plasenta production movie..
  • efendim kanimca mission impossible filmleri arasinda "ya hassiktir ordan be, amma attiniz ulan" dedirten sahnesi en az olani olmus. bunun da etkisiyle sanirim en basarili olani.

    --- spoiler ---
    sikerim tavsanini da ayagini da. soylemiyor sonunda ne oldugunu, deli oluyorum arkadasim. ha bir de, filmin sonunda ethan abi olur gibi oluyor, olmuyor. ben sahsen zerre kadar gerilmedim, cunku seyirci biliyor ki ethan'lar olmez, vatan bolunmez. ethan degilde yenge bir olum tehlikesi atlatsaydi o zaman hakkaten tirsardik bak iste, gitti gul gibi kiz diye dovunurduk, ama biliyoruz ki ethan olmez be abi, kimse gerilmiyor artik onun hayatinin tehlikeye girdigi sahnelerde. ne zamanki baskasinin hayati tehlikeye giriyor, o zaman endiseleniyor seyirci.
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    film, filmin sonlarından bir sorgu sahnesi ile ba$lıyor ve araya klasik mission impossible jeneriği giriyor. derken bir bakmı$ız ethan hunt aile babası olma yolunda, imkansız görevleri falan bırakmı$ artık merkezde ajan yeti$tiriyor.* fakat yeti$tirdiği ajanlarda biri berlin'de kaçırılınca ethan yine kurtarma görevine çağrılıyor. bu disk bes saniye icinde kendini yok edecektir aletini bu sefer ipod olacak diye beklerken kullan at fotoğraf makinası çıkıyor. rehin kurtarma operasyonu ba$arısız olunca da ethan abimiz hırs yapıyor ve olayın arkasındaki silah kaçakçısının* pe$ine dü$üyor. i$te filmin seyretmeye değer tek sekansı da roma'da geçtiği bu bölümler oluyor. özellikle ethan ile declan'ın görev gereği yolda italyanca küfürle$tikleri bölümler kopartıcı. sonrasında ise ethan vatikan'a ekip arkada$ları ile birlikte sızarak, o bildiğimiz yüz maskesi attraksiyonlarını da kullanarak filmin antagonist'i philip seymour hoffmanabimizin oynadığı karakteri kaçırıyor. philip seymour hoffman rolünde yine döktürerek kendisi amerika yolunda uçakta rehinken bile tom cruise'a sakince "senin ananı avradını sikicem" tarzı $eyler söylüyor ki içimin yağının eridiğini söyleyebilirim. amerika'ya indiklerinde ise owen davian'ın imf'teki kontağının tuzağına dü$üyorlar ve köprü patlıyor, helikopterlerden keskin ni$ancılar atlıyor fakat tom'a hiç bir$ey olmuyor tabii. owen damien'da ethan'ın elinden kaçtıktan sonra sözünü yemeyip karısını kaçırtıyor ve kar$ılığında ondan ne boka yaradığını bilmediğimiz rabbit s foot denilen silahı kendisi için çalmasını istiyor. burada i$ler biraz boka sarıyor ve ethan imf içinde gizli görev yürüttüğü için ihanet suçuyla içeri tıkılıyor. burada görev amirivi musgrave onun kaçmasına yardım ediyor ve rabbit s foot un yerini söylüyor. karikatürize bir kaçı$ın ardından ethan $angay'a gidiyor ve film üzerinde bu kadar durduğu ne boka yaradığını bilmediğimiz silahın kaçırılırması sahnesini, sanki paraları yetmemi$ gibi oldu bittiye getiriyor. sonra damien'ı arayan ethan "ben i$imi yaptım ulen, karımı rahat bırak" gibisinden bir$eyler çığırtıyor. damien'ın eline bile bile esir giden ethan burada filmin ba$ındaki sorgulama sahnesine dönüyor. sonrasında asıl köstebeğin musgrave olduğu; ve bütün planın aslında silahı ortadoğu'daki bir ülkeye satıp sonra istihbarat bilgilerini beyaz saray'a ula$tırarak oraya demokrasi götürmek olduğu ortaya çıkıyor; ki bu da filmdeki tek akıllıca gönderme. filmin sonu malum, tom ellerinden kurtuluyor, kötü adamları teker teker öldürüyor ve dünya bir kez daha kurtuluyor.
    --- spoiler ---
    anlayabileceğiniz; filmde değil derinlik, takip edilecek bir senaryo bile neredeyse yok. tipik bir summer blockbuster filmi yani. ben bu entry i girerken sıkıldım, siz buraya kadar okuyabildiyseniz ve filmi de izlediyseniz bir mi$ın impasıbılın altından da siz kalktınız. *
  • serinin diger filmlerinden ne daha kotu ne daha iyi olan, 10 uzerinden 6,5 cizgisini tutturan, muzikleri ve aksiyon koreografileri guzel (fakat kotu kurgulanmis) olan film. filmde tek eksik olan heyecandir. philip seymour hoffman sayesinde iyi bir oyuncunun bir filme neler katabilecegini gormus olduk. birde maggie q'ya dikkat.
  • hollywood hakkında içimde biriktirdiklerimi kusma ihtiyacı hissettiren film. artık benim de söyleyeceklerim var:

    - amerikan sineması sözüm sana! yıllar yılı en aksiyonu bol filmde bile aşk meşk temasını kullanarak prim yapmaya çalıştın. hatta geldin bu filmde, uluslararası terörizm, nükleer silahlar, insan ırkının geleceği gibi konular söz konusuyken, gittin elin ajanının eşini bacısını filme ana tema yaptın. bu da yetmedi, milyon dolarlık efektlerinle süsleyip püsleyip, zeka içermeyen filmleri bize sattın. üstüne üstlük, trt 1'deki görevimiz tehlike dizisinin biz 90'lardan önce doğmuş son şanslı neslin gözünde oluşturduğu mükemmel imajı miras alıp, maddi çıkarların uğruna pişirip pişirip önümüze sürdün. kah dhl kamyonunu gözümüze soktun, kah başka gizli reklamlarla parayı kırdın. hatta bu da yetmedi, bu da yetmedi, esas oğlanın yanında ona yardımcı olmak için kıçını yırtan şişko zenci, çinli kadın ve deli dolu beyaz amerikalı triosunu klişe haline getirdin, tekrar önümüze sürdün. ama artık yeteeer, artık yeter beni anlıyo musun ha. tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış diyeceksin. biz ki koskoca hollywood film endüstrisiyiz, klişeyi de mlişeyi de biz belirleriz, senin alıcağın tavır bize kaç yazar diyeceksin. evet şahsen ben de nasıl bi boykot yapacağımı bilmiyorum, ancak amerikan aksiyon filmlerini ve hatta bilimum sinemasal endüstrinizi protesto ediyorum kardeşim.
  • hakkinda soyleyebilecegim tek olumlu elestirinin, artik u2'nun bok ettigi mission impossible theme'inin kullanilmamasi oldugu film.
  • ilk 2 filmdeki tom cruise hakimiyetinin aksine, tam bir ekip filmi olmuştur. j j abrams sayesinde diğer filmlerde karakterlere tam katılamayan derinlik bu filmde başarılmıştır sonunda. bu sebeplerden dolayı diziye* en çok yakışan ve yaklaşan filmdir.
  • özlediğimize, beklediğimize değdi bu film. fazla bir beklenti içine girmeden... görevimiz tehlike'nin ne vereceğini bilerek gidip izledim ve sonuçtan memnunum. vaadettiği eğlence ve aksiyonu eski filmlere göre daha gerçekçi olarak yerine getiriyor. süresi boyunca eğlendiriyor.. doyuruyor. daha ne olsun.. tabi diğer iki filmden kendini ayıran çok güzel bir yönü
    var. "göndermeler zinciri".. buna geleceğiz en sonunda..

    filmin özellikle sevdiğim yönlerinden birisi dizicilik sektöründen gelen bir adamın yönetmenliğini yapması sonucunda ortaya çıkan "takım" ağırlığı. dizilerdeki gibi birden fazla başrol mantığını hissettim. artık ajan'ın ek-yardımcı-arkadaşları da belirli ağırlıklara sahipler. genelde ikinci adamlar çok fazla geri planda olurlar. bu filmde daha çok işe yarıyorlar. ve takım oyununun keyfini sunuyorlar izleyiciye.

    --- spoiler ---
    film, ilk film ile ikincinin karışımı gibi bişey olmuş. uzun binaya tepeden girme ve aşağıda bekleyen minibüs ile ikinciye... sarsılmaz güvenli olduğunu düşündüğümüz ajanlık müessesesinin kendi içindeki hainsel çatlaklardan dolayı birinciye benziyor. tabi bunları kendi başına "göndermeler" başlığı altında bile örnekleyebiliriz...

    içinde aşk olmayan bir görevimiz tehlike istemiyor değilim hani. ayrıca sonunda karakterin ölmesinin daha hoş olacağını bile düşündüm.. çünkü bu görevimiz tehlike müessesesinin bond gibi bir karakterle özdeşleşmesini istemiyorum. bu olay gözümüzde takım çalışması olarak daha hoş görünüyor çünkü. bond'un alternatifi şekline bürünmesini istemem yani her ne kadar bir bond sever olarak...

    aksiyon olarak yeterince doyurucu. abartılı şeylerin derecesi daha düşürülmüş.. işe yaramış. boşa bir sürü patlama alev sahnesi izlemediğimiz gibi aynı tarz bir aksiyona girme hatasından da kurtarılmış. ethan çantayı alırken görmüyoruz bu yüzden. ben beğendim bu ayrıntıyı. safi alev yerine çok güzel bir köprü sahnesi var. oradaki şölene bayıldım.. ve görevimiz tehlikenin ana iskeletini oluşturan kurnaz operasyon ayrıntıları iyiydi.. en çok vatikan çıkartmasına bayıldım. baştan sona kadar kusursuz idi.. ha unutmadan söyliyim ethan'ın bir sahnede sağdan sola koşuşu var ki unutulmaz
    karelerim arasına girdi. koştukça koşmuş.. epey yormuşlar :)

    göndermeler o kadar spoiler olmuyor gerçekten ama bu tür filmlerde "böyle şeylerin ne kadarını keşfedicez acaba" oyununu oynamayı çok seviyorum. hatta işi abartıp filmin içinde birbirimizi dürterek, filmden sonrada dönüş
    yolunda sürekli konuşarak göndermelerin tadını çıkardık.

    1) ilk olarak motorsiklet sahnesinde "topgun" göndermesini bulduk.

    2) sondaki cep telefonu ile ajanın yönlendirildiği sahne resmen matrix :) çok keyifliydi. araklamadan ziyade hoş bir saygı duruşu hissettim ben. ne de olsa isteseler bin türlü yolla o sahneyi başka türlü çekerlerdi. yönetmenin kendini bile bile zedelemek isteyeceğini sanmam.. bu sahne ile eskiden keanu yerine tom abiye de giden neo karakteri teklifinin düşüncesini gözümüzle görmüş olduk. evet.. malesef tom'dan neo olmazmış :)

    3) sinema çıkışı burundan sokulan öldürücü çip sahnesi ile arnıld amcanın gerçeğe çağrı filmine göz kırpıldığını farkettik.

    4) tabi en güzeli... film esnasında o köprüleri görür görmez yine arnıld'ın true lies'ını hatırlamak... araçların patlamaya başladığı anlarda bu anıyı daha da diriltmek... ve film sonrası yolda buna bir de karısının ethan'ın ajan olduğunu bilmediğini ekleyip, taşları yerine daha iyi oturtup coşmak idi :))

    5) filmin girişinde gördüğümüz sahnenin.. daha sonra filmde asıl yerinde gördüğümüz esnada çalan müzikler bizzat lost dizisine ait. tam benzemesin diye azıcık değişiklik var ama duymak süperdi...

    6) sonunda benim "keşke ölse" dediğim sahnede karısının ethan'ı diriltmek için yumruklarını saydırdığı sahne ise yine lost'taki charlie'yi diriltme sahnesine göz kırpmak sayılabilir...

    7) yukarda bahsettiğim... ilk filme konusal olarak.. ikinci filme minibüs gibi sahnelerle benzerlik olan durumları da gönderme olarak sayıp, bunlara "vatikan" duvarından inişi ile 1. filme ve başkasının yüzünü taklit etme olayı ile 1. ve 2. filme el sallaması...

    8) italyada geçen sahne sonrası tekne ile kaçmaları ufakta olsa "italyan işi" tarzındaydı...

    gibi maddeleri sayabilirim.. tabi daha çok ince göndermeler de vardır elbette ama asıl kaynağını izlemediğimden dolayı gözüme çarpmamış olabilir.
    --- spoiler ---
  • iyiydi ya...düşmez kalkmaz bir ethan hunt'mış görmüş olduk
hesabın var mı? giriş yap