• 2006 yapımı baltasar kormákur filmi.a little trip to heaven'ı çektikten sonra tekrar ülkesine dönen kormakur başarılı bir cinayet filmine imza atmış.
  • konusu başlangıçta çorba gibi olsa da süre ilerledikçe oturmasıyla güzelleşen film. filmin ilerleyişi ve izlanda'nın iklimini andıran buz gibi bir gerilim izletiyor insana..

    --- spoiler ---

    dikkat çeken bir nokta da o kadar polis olmasına rağmen filmde hiçbirinin elinde asla silah olmaması. adamlar o kadar suçluları kovaladılar, ama asla silaha davranmadılar. öyle ki silah kullanabilecekleri yerlerde suçlu üzerlerine gelirken suçludan kaçtılar. adamlar polisleri nasıl eğitiyorlarsa takdir etmemek elde değil..

    --- spoiler ---
  • kuzeyin puslu havasında gri tonları ile çekilmiş tok polis korosunun etkileyici korosunun zaman zaman içinizi huzursuz ederken, filmin başındaki şarkının ninni olduğunu anlayıp kelimelerine takılmayıp sizi etkilemesine izin verdiğiniz tuhaf film.

    hani çok şey sığdırmaya çalışmış ancak bir türlü bağlantıyı sağlayamayan, amerikan filmlerindeki çok şeyi çok kısa süredeye sığdırma becerisinden kültürel sebeplerden dolayı doğal olarak yansıtamadığı için havada bırakmış ama puslu atmosferi, tuhaf kuzey ülkeleri kültürü ile gene de insanı etkileyen bir film olmuş.

    film bugün ile geçmişi bağlayıp karizmatik müfettişi empati kurmaya zorlasa da akdeniz insanı ile kuzey insanın kültürel farklılıklarını daha bir görüyorsunuz. genetik, cinayet, kirli polis memurları, hastalıklar, kırılmışlıklar, öç, sevgisizlikler .....

    her şeye rağmen seyredilesi bir film olmuş kuzey filmlerini seven insanlar için ....

    http://www.imdb.com/title/tt0805576/
  • baltasar kormakur'dan yine karanlık ve soğuk bir film. 101 reykjavik ve the sea formatından uzak, a little trip to heaven kokulu bir film. soğuk norveç'ten daha sıcak bir beklentim vardı.
  • baltasar kormakur bu filmi izlandalı yazar arnaldur indridason'ın aynı adlı best seller romanından uyarlamış. merak uyandıran dallı budaklı bir cinayet hikayesi olarak kitabının daha sürükleyici olduğunu tahmin ediyorum ki zaten hem yurtiçi hem yurtdışında bir sürü ödül ve ödül adaylığı almış. film ise soluk renkleri, özellikle başlardaki kısa diyaloglu sekansları ve soğuk karakterleri ile izlemesi çok kolay bir yapım olmamasına rağmen, muhtemelen romanın yarattığı süksenin de etkisiyle izlanda tarihinin şimdiye kadarki en yüksek hasılatlı filmi olmuş.
  • işin genetik kısmını kıvıramamış ama renkleri, atmosferi, karizmatik polisi, merak uyandırma dozu ile eksikleri ile iyi film.

    seyirciye gördüklerinin kokusunu aldıran...
  • suçun nadir yaşandığı izlanda'da, yaşanılırsa böyle yaşanır diyen, bir uyarlama kendisi. öyle ki, şehirde yaşanan cinayetten herkesin haberi var, malumunuz izlanda olunca da herkes birbirini tanıyor. izlanda'nın farklı noktalarını göstermek, hedefi sadece buzullarını göstermek olmayan baltasar kormakur filmi. filmin ana karakteri dedektif erlendur'un bir yemek sahnesi vardı ki, gören bilir.
  • izlanda'nın en çok okunan polisiye romanından beyazperdeye aktarılan filmde erlendur adlı bir dedektifin bir cinayeti çözme ve bu sayede de bütün bir ulusun ( izlanda halkının ) genetik soyağacının sırlarını ortaya çıkartmasını anlatıyor…

    gerçekten yukarıda konuda belirttiğim genetik soyağacı kısmı tamamen gerçek. evet izlanda hükümeti tüm vatandaşların genetik kodlarını kavanoz kent adını verdikleri bir yerde biriktiriyor bu sayede tüm genetik hastalıkların yok edileceği ve daha şeffaf bir toplum oluşturulacağı düşünülüyor. tabi bu vatandaşların izin vermesiyle yapılıyor. gerçekten şaşırtıcı bir durum ben izin verir miydim sanırım vermezdim. filme gelince evet sürükleyici ve hoş bir film sıkılmadan izlenebilecek türden. filmin başındaki altyazıyı ( tipik bir izlanda cinayetiydi !!!) bir türlü anlam veremesem de başarılı bir film …
  • izlandalı yazar arnaldur indridason'un kaleme aldığı 'dedektif erlendur' polisiyelerinin üçüncüsü. 50'li yaşlarındaki erlendur, eşinden yıllar önce ayrılmış, yalnız yaşayan, görüşmediği bir oğlu ve paraya ihtiyacı olduğunda kapısını çalan uyuşturucu bağımlısı bir kızı olan, dengesiz beslenen, sigara içen ve göğüs ağrısından muzdarip, depressif bir dedektiftir. bir apartman dairesinin bodrumunda komşuları tarafından bulunan bir yaşlı adam cesedi ile, başlangıçta adi bir cinayet vakası gibi görünen olayın peşinden ortağı sigurdur oli ile beraber gittikçe kendisini, hayatını hatta insan doğasını sorgulayacağı olaylar içerisinde bulacaklardır. ben sinemis yayınları tarafından türkçeye sırlar şehri adıyla çevrilmiş 2005 baskısını okudum, ilginç nokta sonu; ''gelinceye kadar, bitinceye kadar, söyletinceye kadar'' şeklinde bitmesi gereken en az 50 cümlenin ''geleseye kadar, biteseye kadar, söyleteseye kadar'' şeklinde çevrilmiş yani basılmış olmasıydı. yazarın, dolayısıyla erlendur'un polisiye sevenleri hemen avcunun içine alacağını düşünüyorum. ancak sürpriz sonlar ya da sürekli ters köşeler bekleyenler umduğunu bulamayabilir. ayrıca izlanda hep merak ettiğim bi yerdi; umduğumdan daha kapalı ve yağmurlu bir ülke var şimdi kafamda. kitabın yazarın hemşehrisi baltasar kormakur tarafından çekilen filmini görmedim ancak 'jar city' adıyla hollywood tarafından tekrar yapımını david gordon green'in yöneteceği söyleniyor imiş.
  • 2007'de kristal küre'yi kazanmış filmdir.

    27. uluslararası istanbul film festivali'nde 'bataklık' adıyla gösterilmişti.
hesabın var mı? giriş yap