• 10. sınıftan 11. sınıfa geçtiğim yaz(yılı vermeyeyim ama game of thrones'a oberyn karakterinin girdiği yaz) burada iki haftamı geçirmiştim. arkadaşlarım bana pedro (bkz: pedro pascal) diye seslenirdi. hayatımın en keyifli iki haftasıydı. her yerde olduğu gibi burada da konsantre olunması gereken asıl konuya kendini vermeyen insanlar buldum, kan çekiyorsa artık. lisedeki o arka dörtlü burada amfide "arka on ikili bi susun artık be evladım" oldu. her gün bir görev yapardık. bulaşık, bahçe temizliği, kütüphane temizliği hatta wc temizliği ama hiçbiri zor gelmezdi.

    normalde alkol almak yasak ama öğle arasında şirinceye inilip içki sigara eşliğinde yapılan o muhabbetlerden aldığım zevke bir daha ulaşamadım.

    her zaman bir daha gitmek istedim ama hiçbir zaman o vakti yaratamadım sözlük, hüzünlüyüm.

    not: şirince köy'ünde sigara satılan tek bir yer vardı ve orada sadece camel soft ve marlboro light bulunurdu. ciğerimi çürüttün şirince
  • memleketime dair beni umutlandıran yer olmuştur. keşke eğitim konusunda böyle daha çok girişim olsa.

    geçtiğimiz haftalardan birinde buradaydım. köyün nasıl bir yer olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu. hatta itiraf edeyim kafamda normal bir köy okulu gibi bir şey vardı. bu yüzden tabelaları takip edip sonra oraya vardığımda şaşırdım. minik bir kampüs düşünün, ama gerçekten minik. herhalde en büyük bina kütüphanesi olan derslik ve ali nesin'in ders verdiği amfiydi. diğer yerler en fazla sınıf ebatında. küçük olmasına rağmen binalar etrafa yayıldığı için yürünecek, görünecek çok yer, çok sokak var. her yer ağaçlarla, çiçeklerle kaplı. fantastik öyküleri andıran bir hava alıyorsunuz. bir de çok ilginç bir şekilde her oturma yerinde, yemekhanesinde bile kitaplık var. kitap görmeye doydum diyebilirim.

    sadece matematik dersi yok. bir öğrencinin dediğine göre felsefe dersi ve sohbetleri de oluyormuş.

    turist gibi girip gezdiğim için ilk başta çekindim ama sonra fark ettim ki yolu şirince'ye düşen herkes buraya da gelip bir geziyor. öğrenciler hocalar arasında rahatsız olan da yoktu.

    edit: kosferah dürttü, sadece matematik ve felsefe değil sosyoloji, seramik, fotoğrafçılık ve mimarlık dersleri de oluyormuş. her yaşa açıkmış. *
  • içerisinde öğrencilerle ve ali nesin'le röportaj yapılmış.
  • şu hayattaki en güzel günlerimden bir kaçını yaşadığım ütopyamsı yer.mustafa yağcı'nın programına katılmıştım ben
    gerçekten iyi bir hocaydı ama matematikten çok daha fazlasını öğretti bana nmk.insanları tam anlamıyla dinleyebilmeyi orda öğrendim,anlatacakları çok güzel şeyler olabiliyormuş. sonra daha özgüvenli bir insan oldum mesela,daha kolay arkadaş edinir oldum.odtüden matematik öğrencileri gelirdi ingilizce ders anlatırlardı onlara odtü'ye gitmek istediğime bile orda emin oldum ben .kısaca imkanınız varsa kalmasanız bile bir uğrayın derim ben.çünkü benim için türkiye'nin kurtarılmış nadide yerlerindendir.
  • lise zamanlarımda isteyipte gidemediğim, geçen yaz ise 1 hafta boyunca nsk mimarlık yaz kampı dolayısıyla çadırda konakladığım ütopyavari ortam...
    benim yaşlarımda mimarlık ve sanata ilgisi olan birbirini tanımayan 24 insan ile nesin matematik köyündeydik.
    köyden bahsedeyim;
    100 küsur lise öğrencisi var matematik dersi almak için orada bulunuyorlar. bu öğrencilerle ilgilenen matematik öğretmenleri var. benim gibi 1-2 haftalık mimarlık,felsefe,fotoğraf, portfolyo,müzik vs kamplarına gelen insanlar var. 7-8 kişi yine ben yaşlarda o yazki köy işlerine yardım etmek için gönüllüsü var. bir de ali nesin var.bu arada köyde bulunduğun süre boyunca yapmakla yükümlü olduğun görevler var. yemeklere yardım etmek, çöp kutularını boşaltmak,biten damacanaları yenileriyle değiştirmek vs. gibi.
    orada bulunan yemekhanenin bile kendine özgü ismi var 'bolkepçe' :) harika bir kütüphanesi, taştan yapılma mekanları, o mekanları dış cepheden saran sarmaşıkımsı bitkileri, bir de bütün bu güzellikleri gören kulesi var.
    günlerim matematik köyünü, şirince'yi ve yeni tanıştığım insanları keşfederek geçti.
    gündüzleri mimarlık yaz kampı katılımcıları olarak çeşitli etkinlikler ve beyin fırtınaları yaptık. akşamları ve geceleri ise diğer alanlarda kampa katılan insanlarla vakit geçirdik, ya da mutlaka herhangi bir etkinlik vardı. tek başıma da vakit geçirdiğim anlarım oldu.
    şarap ise her daim yanımdaydı! :) su gibi içtim, içtik.
    ali nesin'den matematik dersi almak da cabasıydı. matematiğin felsefesini yaptı adam ya hu!
    şirince'nin yerlisi de matematik köyü'nü benimsemiş, insanlar genel olarak birbirini seviyor
  • 23 yaşındayım ve hayatımda ilk kez burada 24 eylül - 3 ekim arasında yapılacak olan bug lab oyun tasarımı atölyesi'ne katılacağım. eğitmenler özgül gürbüz , berk yalçın ve oytun kal . ayyy şimdiden heyecan bastı beni, mutluyum ya hani umarım bir aksilik çıkmaz da giderim. herşey tamam ama yine de hala mutlu olunca bir aksilik çıkar diye korkuyorum. olmasın n'olur! dinimiz amin.
  • mezun olduğum üniversitenin ancak okul bittikten sonra ayırdına varabildiğim bir özelliği vardı: öğrenmek ve kendimizi geliştirmek dışında hiçbir şeyle uğraşmak zorunda bırakılmıyorduk. zihnimizi ne yönde genişletmek istersek isteyelim, olabilecek neredeyse her fırsat mevcuttu. teferruatlar bir şekilde çözülürdü, okulun içinde öğrenciyi bunlarla uğraştırmak yerine kendini gerçekleştirmesi için destekleyecek bir zihniyet hakimdi. yeterince çabalarsam her idealimi gerçekleştirebileceğime dair içten bir inancım vardı.

    mezun olduktan sonra, henüz başka okullara yaptığım yüksek lisans başvurularında duvarlara çarpmaya başlayınca anladım okurken ne kadar desteklenmiş olduğumu. zaman geçtikçe insan yerine konmak için çaba göstermem, sonradan aslında yapmam gereken şeyin çaba göstermek yerine diş göstermem gerektiğini öğrendiğim zaman her şeyi yapabilecek gücüm olduğuna dair inancım yerini herhangi bir şey yapabileceğime ilişkin şüpheye bırakmıştı. hayatta kalmak için sürekli etrafını kollayan, gündemde olan bitenle sinirleri bozulup enerjisini kişiliğimin değer verdiğim iyi ve incelikli yönlerini korumaya harcadığım için başka bir şeye harcamakta zorlanan bir insan olmuştum (ki onu bile zor beceriyordum). neyse ki şu anki iş yerim ve içindeki bazı güzel insanlar inançlarımı tazeleyip motivasyonumu yeniden bulmamda yardımcı oldular. iyi ki varlar <3.

    matematik köyü'nü birkaç hafta önce ziyaret ettim. içerde geçirdiğim zaman boyunca katılımcıları adına büyük bir sevinç hissettim. köydeki çocukların, gençlerin, genç yetişkinlerin hiçbirinin kendi potansiyellerini gerçekleştirmek dışında bir kaygı gütmelerine gerek olmayan bir ortam yaratmış ali nesin. zihinlerini gönüllerince matematik ya da ne isterlerse onunla meşgul edebiliyorlar. nedensizce heves kıran, umutsuzluk aşılayan kimse olmadığı gibi kur artışı krizi, sınırdaki çatışmalar, şiddet olayları gibi kaygı verici ve zihinlerini yoran şeylerden korunabiliyorlar orada. ülke gerçekliğinden sonsuza kadar kopamayacak olsalar da, kısa bir süre için de zihinsel ve fiziksel olarak tamamen güvende, kendi potansiyellerini sadece kendi istedikleri şekilde kullanma izinleri var. bunun türkiye için nasıl bir lüks olduğunu anlatmam imkansız. bu köydeki insanlar çok şanslılar çünkü desteklenmeyi, güvende olmayı, kendilerini inşa etme fırsatının güzelliğini tanıdılar.

    ben bunun nasıl ve neden bir lüks olduğunu anlatamasam da ilker küçükparlak anlatmış çok güzel. şu yazısını matematik köyü ziyaretimden sonra okumuştum. ne hissettiğimin en açık izahı budur. pek çok insanın kendini ispatlamak için insanüstü çabalar göstermek zorunda kalıp nihayetinde küstürüldüğü bir ülkede, bence matematik köyü bu yüzden kamu yararı güden olağan bir oluşumdan ötedir.
  • ali nesin ve sevan nişanyanin büyük emeklerle kurduğu şirinceye 1 km uzaklıkta muhteşem köy. köyde genellikle bir iki haftalık belli konularda programlar oluyor, hocalar bildiğim kadarıyla gönüllü ders anlatıyorlar, köyün çalışanları yok bu yüzden günlük işleri gruplar halinde öğrenciler yapıyor, konaklama yemek vs. her şey karşılanıyor ancak bağışlar dışında bir gelir olmadığından tabii ki de bu programlar ücretli. kesinlikle geçirdiğiniz her dakikası verimli ve inanılmaz keyifli olacaktır. ilgisi olanlara tavsiye edilir.
  • bence normal bir okul ile buranın en büyük ve temel farkı zorunluluk meselesidir. yani okula gidenler matematik dersi kendilerine zorla "verilenlerdir." ancak bu köye gelenler tercih yaparak, bilerek, isteyerek buraya gelmekte ve matematik dersini "almaktadırlar." bu verme-alma, zorunluluk meselesi üzerine iyi düşünmek lazımdır. eğitim neden zorunludur, zorunlu olmak zorunda mıdır? öğrenci sığ bir kelimedir. öğrenip derinleşebilmek ancak "talebe"ye özgü bir edinimdir. yani talep edene.?
  • bence de hiç özgürlükçü olmayan bir talimatnamesi olan mekan.yemeği kaşıkla yemeyi suyu bardaktan içmeyi dikte ediyorlar.
hesabın var mı? giriş yap