• new york'tan londra'ya donen bir arkadasimin soyledikleri, amerika'ya gidesimi getirdi yeminlen:

    "ya bir de yerine koyamiyorsun ya, ne kadar ugrasirsan ugras. hani su acidan benzesin, yok bu kismi soyle bir sekilde animsatsin falan yok hicbir sekilde daha o euphoriayi burada yasamadim."
  • büyüleyici güzellikte ışıltılı sokaklara sahip şehir. ara sokaklarda dikkatli olmakta fayda var, mümkünse hiç girmeyin oralara. her köşe başı doğandan bozma şahine yaslanarak çekirdek çitleyen ve gelene geçene laf atan, bela arayan türk gençliğinin amerika versiyonuyla karşılaşma ihtimaliniz çok yüksek.
  • pandemi doneminde en az 30.000 kisinin oldugu, kiralarin %20 deger kaybettigi, yaklasik 700.000 insanin isini kaybettigi, metro kullaniminin %70 dustugu, muhtelemen covidten en cok etkilenen sehir. pandemiden onceki haline donmesi 2024'un sonunu bulacak gibi gorunuyor. yasadigi dramatik degisimi asagidaki linkten gorebilirsiniz.

    https://www.wsj.com/…ty-60251164?mod=hp_featst_pos4
  • bu sehire ilk temmuz 2019da turistik amacla 5 gunlugune gelmistik ailecek ve asiri derecede memnuniyetsiz ayrilmistik. kalabaligi sicagi pislik icindeki caddeleri tamamen turist soguslemeye odakli isletmeleri vs. bugun konsolosluk islemleri icin gunu birlik tekrar gelmek durumunda kaldim sabah 7de geldim ve aksam 7de donuyorum. bu sure zarfinda yuzu gulen bir tane insana rastlamadim eger bu bir acik hava hapishanesi degilse nedir? herkes belli ki ekonomik saglik sosyal acidan cokmus vaziyette ve isten eve evden ise kosturmak derdinde yalnizca.
  • tarihin en guzel sehridir. new york 20. yüzyıl timeline
  • new york city dediğimiz yer 5 bölgeye ayrılır;
    bronx
    manhattan
    brooklyn
    queens
    veee o ayrı adacık parçası staten ısland..

    nüfusu 8.7 milyondur ve bunun 3.1 milyonu göçmendir (vatandaş olmayan ama geçerli vizesi olan)
    ve 560.000 undocumented (yani bildiğiniz kaçak ne vize ne herhangi bişey) insan vardır.
    new york diğer eyaletlerden farklı olarak; kaçak yaşayan insanlara hiçbir müdahele de bulunmaz. hatta gider sağlık sigortası verir. sana bakar. garip bir şekilde teşvik eder. bir avukat bulup az zorlasan çalışma izni bile alırsın. ama tabi sen her zaman legal gel legal kal. böyle işler bunu şuan okuduğun gibi kolay olmayadabilir.

    neyse başlayalım;

    brooklyn: ben brooklyn’i severim, burası kuzey ve ortasında yahudi ağırlıklı güneye indiğinde ise tamamen kafkasların ve rusça dilinin egemenliğine giren. queens’e doğru sınıra dayandığında ispanyolcanızın olması gerektiği inanılmaz karışık bir yer. fiyatlar daha uygundur brooklyn’de genel olarak. parkları güzeldir. herkesin sandığının aksine central park’a beş çekecek prospect park’ı vardır. her türlü daha güzeldir. gelirseniz uğrayın. yanında bir botanik bahçesi var ki ağzınız düşer..

    manhattan ; pahalı ve gezmelik görmelik turistik yerlerin bolca olduğu ada parçasıdır. o ünlü times square burda yer alır. empire state binası, central park.. kısacası 5-6 günlüğüne turist vizesiyle gelenler burda takılır genelde. dünyaca ünlü broadway tiyatroları burdadır, amerikalı yahudiler zamanında dizayn etmiş ve sonrasında üzerine çok konulmuş devasa tiyatro salonları inanılmaz bir teknoloji ile donatılmıştır. hayatınızda göremeyeceğiniz kalitede tiyatro oyunları neredeyse sinema filmiyle yarışacak prodüksiyon teknolojisi donanımıyla izleyebilirsiniz. (baya iyi, ben king kong’u izledim ilk 45 dakika bu sahnede ki gorilla gerçek mi harbiden!’ diye düşündüm bildiğin. üzülerek söylüyorum ki biletler çok pahalıdır. hatta türkiye’den geliyorsanız ben sizi onun yerine off-broadway’e alayım, o da aynısının düşük bütçelisi, gene manhattan’da mevcut.
    manhattan adası çok düzenlidir, gökdelenlerin mabedidir. içinde belli ülkelerin yerleşim mahalleleri vardır. örnek; china town, little italy, korea town (bu ara kore akımı aldı başını götürdü her yer kore barbekü mekanı doldu taştı, italyanların mahallesinden alabildikleri tüm payı alıp genişlettiler yerlerini)..vs.
    çoğu sokaklarında gökyüzünü pek göremessiniz yüksek binalardan. insanların yıllık gelir ortalaması yüksektir. en az 90-100 arası (afyon dinarı) ortalama diye atsak yalan olmaz. kiralar pahalıdır. yemeklerde pahalıdır.

    queens: ispanyolların tekelinde daha doğrusu hispanyolların tekelindedir, yani latin amerika ülkelerinden asıllı insanların ve mültecilerin yeridir queens.
    her yer latinodur. hayat daha da uygun burda. yaşam geneli olarak standartlar düşüktür. meksika’nın ciddi bir populasyonu vardır. taco’nun kralını burda yersiniz.
    ama insanlar bu taraflarda biraz tavşandır, ve hırsızlık yolsuzluk daha çoktur, dikkatli dolanmak lazım bazı mahallelerinde.

    staten ısland: new york city belediyesinin apayrı bir parçası olmayı başarmış bağımsız bir adadır ve brooklynden köprüyle geçersiniz.
    eskiden koca bir çöplükmüş bu ada. şimdi klasik 2 -3 katlı bahçeli amerikan evlerinin doldurulduğu, nyc ile alakası olmayan, anasının nikahı bir yer. 1 kere gittim siz gitmeyin.

    bronx: caz müziğin doğduğu, sesi yanık zenci abilerimizin türküler çağrıştırdığı efsane kafeleri olan. yolda gördüğünüz insanların 10’undan 13’ünün siyahi olduğu bir yerdir burası. ben şimdi burda sağlıkçı olmamdan ve yüksek lisans sağolsun makale okumaya da merakımdan mütevellit sahip olduğum bir bilgiyi paylaşayım sizinle; nedendir bilinmez, bronx’un bölgesel olarak aids oranı çok yüksektir. hemde ciddi anlamda bir yüksek grafik var şehrin geri kalanına hesapla. bilmiyorum. ırkçılık yapmayayım sebebi bilinmez. bronx genel olarak sakin gözükse de, bazı mahalleleri geceleri pek tekin değildir, ve çok garip insanlar yaşar. alpacino burdan çıkmıştır. bazı ünlü film yıldızları da burda doğmuşlardır. müziğe katkısı çoktur bu bölgenin. eskiden siyahiler buralarda demiryollarında çalıştırılırken keşfetmişler bazı müzik türlerini diye geyikler vardır.

    velhasıl kelam; nyc...herkesin aksanı vardır. kimse kimsenin nereli olduğunu sallamaz. herkes para yapma derdindedir. ve yaparda. insanları umursamaz ve kabadır. ya da yapaydır ve umursamazdır. ilişkiler hızlıdır, hayat hızlıdır, para hızlı akar , hızlı gelir.
    dünyanın en ışıldak şehridir. herkes buraya gelmek görmek ister. dünya’da var olan her yemeğin tadına, her artistin konserine, bir trene atlayarak gidebilirsiniz.
    kısacası ulaşamadığınız hiç bir şey kalmaz burda yaşıyorsanız. burda yaşadıktan sonra gittiğiniz hiçbir büyük kent sizi şaşırtamaz çünkü siz dünyanın başkentini görmüşsünüzdür artık.
    new york güzeldir...ama şimdi california’nın daha daha güzel olduğunu söyleyen var. öyle anlatıyorlar ki haklılar sanırım. ben henüz gidemedim. bakalım bende bu yaz artık işten güçten pandemiden zaman kalırsa bir uğrayacağım oraya, sonra bunu editlerim. sağlıcakla kalın.
  • newark havalimanı'ndan metroya binmişim. harita, manhattan'ın tam ortasından, 6th avenue'dan çıkacağımı gösteriyor. vakit gece, hayalim metro merdivenlerinden çıkar çıkmaz parliament sinema kulubü jeneriğindeki gibi bir ortama düşmek. yürüyen merdivenlerden yavaş yavaş dışarıya çıkarken hayal kırıklığına uğruyorum. bir bina tadilatı var, iskele kurulmuş, sonradan anlıyorum ki zaten şehrin yarısında iskele kuruluymuş. köşeye çöp çuvalları yığılmış, etrafında evsizler. sokaktaki ızgaralardan dumanlar tütüyor, yanık plastik ve yiyecek kokusu karışımı bir koku var. kasvet, karanlık, pislik, birbirine korkarak bakan insanlar.
    saat gece yarısı neredeyse, o saatte en yakındaki bir mc donald's'ı buluyorum bir şeyler yemek için. içeri girince, koltuklarda uyuyan evsizler kafalarını kaldırıp bana bakıyorlar, gün boyu yere dökülmüş içeceklerden yer yapış yapış, ayağım yere yapışıyor. hayattan bezmiş bir çalışana sipariş verip güç bela aldığım paketi dışarıda yiyorum ve ben burada ne yapacağım diyorum.

    sonrası caz barlar, müthiş restoranlar, modern sanat müzeleri, parklar, yetmiş milletten insanlar, broadway müzikalleri, olan hiç bir şeye şaşırmayacak kadar dünyanın merkezinde olma hissi.

    new york, dünya'nın istanbuludur. bir insan ege'den doğu anadolu'ya türkiye'nin tamamını adım adım gezmiş olsun, eğer istanbul'u görmediyse mutlaka bir yanı eksik kalır ya, dünya'nın da her yerini gezseniz bile new york'u görmediyseniz istanbul'u görmemiş bir türk gibisinizdir.
  • ardindan bana kalanlar:

    bir seylere bakan ama odaklanmayan gozleriyle mutsuz ve uykusuz, yorgunluktan grilesmis yuzler.
    cop ve savurganlik. dunyanin kaynaklarinin yuzde ellisi burda carcur ediliyor hissi.
    bir yanda yarin yokmus gibi eglenen ve gunu gecirenler, diger yanda hicbir yarini olmayanlar; ansiz ve yersizler.

    hic bu kadar diken ustunde hissettigim bir sehir olmamisti.
  • bir buçuk aylık istanbul macerası dönüşü hayalet şehir olarak bulduğum yer. bu kadar kısa sürede ne olmuş anlamadım... sokakta kimse yok, araba bile geçmiyor. ortalık gayet post apokaliptik bir havaya bürünmüş. kira ve giderek artan masraflar yüzünden insanlar başka şehirlere taşınıyordu bir süredir, sanırım ben yokken iyice coşmuş bu süreç. ilk defa trafik sesi yerine dışarıda öten kuşları duyuyorum; araba yok. hayretler içindeyim.
  • gelin gelin
    sik var gelin
    “o eski halinden eser yok simdi”
    dikkat edin de manhattan a inen siyah cakallara carpilmayin.
    artik sehir kurtlarin sehri degil cakallarin sehri.
hesabın var mı? giriş yap