• sağlanamadığında insanı rezil eden durumdur. oysa öfkenizi kontrol edebilseydiniz, varsayalım ki haklı bile olsanız, kabalık ve hakarete başvurduğunuz için komik duruma düşmeyecektiniz. yazık.

    (bkz: akut nezaket bozukluğu)
  • etrafta sınırları zorlayan bu kadar çok kişi/ durum/ olay varken devreye sokmakta zorlanılan sinirlere sahip olabilme becerisi. ancak istenmeyen sonuçlar doğurabilir, o yüzden kaybetmekten sakınılmalıdır.
  • nereden alınır nasıl başarılır en kısa zamanda öğrenmek istediğim şey. bence ilköğretimde ders olarak verilmeli öfke kontrolü.
  • fazla yaramazlık yapmaktan ders çalışmayan çocuklara "dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu" etiketinin saniyeler içinde yapıştırılması kadar sahte olan amerikan şişirmesi bir olay zannederdim şu öfke kontrolünü (bkz: anger manegement). anladım ki değilmiş. öfke cidden narince ele alınması gereken bir konu. insanlar bu yüzden şiddete, cinayete, intihara, trafik kazalarına ve gereksiz gergin tartışmalara sebep oluyor. maalesef insanların, çoğu duyguyu (üzüntü, hayal kırıklığı, mahçubiyet, nefret hatta bazen sevgi) ifade etme şekline dönüşebiliyor. bir duygulanımdan ruh haline geçiş olabiliyor. şiddetle sakınınız, dersini alınız, kursuna gidiniz, etrafınızdakiler bu durumu kontrol edinceye kadar dünya turuna çıkınız, yok edemiyorsa da yeni arkadaşlar edininiz. "bir dost dediydi" dersiniz, pişman olmazsınız.
  • trafikte zor da olsa gerçekleştirilebilecek olan eylem. müsaade buyurursanız örnekle açıklayacağım efenim;

    hepinizin bildiği üzere trafik en büyük cinnetlerin, en afilli kavgaların ev sahipliğini yapmaktadır. çoğu sürücü gibi ben de kimi zaman öfkeme yenik düşüyor, el kol hareketleri eşliğinde 'alla allaa, yürü(bas) git, önüne bak önüneeee, sinyalin yok muu geri zekalıııı' ve burada söyleyemeyeceğm cinsten küfürlerle tepkimi koyuyordum. hatta nefretin beden hali olarak ben, tüm kötülüklerin toplandığı bir beden olmuş diğer trafik canavarını dövmek istemişimdir çoğu zaman.

    geçenlerde haksız yere yediğim o uzun korna ile tepem resmen attı, öfkelendim... ama korna hala çalıyordu, gereksiz yere bu kadar çok sinirlenen el kol hareketleri ile çırpınan karşımdaki gözümde öyle çok küçüldü ki... ve korna hala çalıyordu... anlık birşeydi... kahvesi köpürüp taşan cezvenin içinde birşey kalmaması gibi içimde hiç bir şey kalmamıştı ona karşı... ve korna hala çalıyordu...sakinliğim bana dinginlik verirken onu kudurttukça kudurtuyordu, kavga istiyordu zavallı, ama öfke kontrolü o kadar tatlı bir dinginlikti ki, yol verir gibi ufak bir kol hareketiyle (hatta hafif gülümseyerek yapsaymışım keşke) hassiktiri çektim ve yoluma devam ettim.

    okuduğumuzu anladık mı : öfkenin kendisi gibi konrolü de anlıktır.
  • ''... ana avrat hepsinin anasını bacısını sikicem ama sikemiyorum çünkü doğru örnek olmaya çalışıyorum.'' doğuş reyiz.
    adam bence sonuna kadar haklı vaziyete baksanıza. ağzına yabayla vururum lan!
    (bkz: o kadar strong bir presence var ki)

    edit: bırakın kendiniz canlar. dalın adama direkt. insan sonra pasif agresif oluyor...
  • dün ilk kez yapmaya çalıştığım şeydir. ilk kez sinirlendiğim an kırıp dökmedim, ilk kez vurup kırmadım, ilk kez dağıtıp zarar vermedim. elimdeki cam objeyi kırmadan sağlam bir yere koymayı başardım hayatımda ilk kez. başardım de ne oldu? geçmedi amına kodumunun siniri! kırıp dökünce anında geçiyodu bi anda rahatlama geliyodu. communication skills hocası gibi nefes egzersizi yaptım, liseli gibi otobana çıkıp hız yaptım, erkenden çıkıp yattım uyudum bi boka yaramadı.

    özet olarak kırıp dökün hacılar rahatlayın öfkenizi kusarak yönetin
  • yıllarca kendimde şunun yokluğundan şikayetçi oldum durdum ama aslında gerçek derdimin ne olduğunu ancak buldum: öfkeyi kontrol etmek değil, öfkelenmemek istiyorum. öfkelendiğimde öfkelenmeme öfkelenerek daha fazla öfkelenmemin sebebi bu. cool olmak istiyorum. istiyorum ki karşımdakini, her ne kadar delirtecek laf ederse etsin, bi vito corleone'nin bonasera'yı dinlediği gibi dinleyebileyim.. son dakikaya kadar sakin duruşumu, sükunetimi koruyayım... delirip belermiş gözlerle cır cır bağırmak yerine kısık sesle, kedi severek tane tane konuşayım... olur ya karşımdaki dönüp özür dilerse, sarkmış alt dudağım ve pıt pıt yere vuran tek ayağımla "hemen barışmıycam" iç inatlaşmasına girmek yerine karizmatik bir hah şöyle yola gel büyüklüğüyle kabul edeyim.

    ama olmuyor. bezdim şunun için kendimi kilim gibi silkeleyip durmaktan, telkinden telkine vurmaktan ama olmuyor.
    "some day, and that day may never come,...[buraya kadar iyi, sakinim] .... i'll call upon you .... [ı-ıh, çıldırmaya başlıyorum, derin nefes, derin...] .... to cut your fuckin throat and drink your dirty blood and then i'll grill your nasty heart and cut your liver out to feed my cat you fucking bastard!!!! ... [evet gene blankaya bağladım].

    cool olunmuyor, cool doğuluyor.
  • bugün başardığım eylemdir. sabah hastanedeki toplantıdan diğer bir semtte bulunan polikliniğe geçtiğimde toplantı günü olması sebebiyle saat 09:30'dan itibaren verilmesi gereken randevuların saat 08:00'den itibaren verilmiş olduğunu ve bekleyen yirmi hasta olduğunu gördüm. gelişmesinde hiçbir payım olmayan bir durumdan dolayı ciddi sıkıntıya girdim. bunun üzerine 14 numaralı hasta ilk olarak girmek için tartışma çıkardı. heyet hastaları ve kontrol hastaları ayrıca geldi. hastaları olmaksızın işlem yaptırmak isteyenler, olmayan hastaya ilaç yazdıracaklar, başka yerde ameliyat olmuş olup tüm tetkikleri kendi doktorunda olan ve bana gelenler, vs derken yine de dışarıdan "bir silah alıp geleceğim şimdi" şeklindeki konuşmalar eşliğinde sabırla ve sakince tüm hastaları teker teker aldım. bu sırada, odaya gelen hemşire arkadaşın daha sonra anlattığı kadarıyla yüzüm kıpkırmızı olmuş, muhtemelen tansiyonum çıktı, bilemiyorum. ama ilk olarak girmek için kavga eden hastayı sırası geldiğinde gördüğükten sonra çıkarken özür dilemesini de göz önüne alarak bugünü iyi geçirdiğimi ve tarafıma söylenen tüm sözler karşısında öfkelenmemeyi başardığımı fark ettim. ama yine de bu her zaman kolay olmuyor. insanım.

    edit: söz konusu hastanın eşi özür dileyerek çıksa da oğlunu memnun edememişim, şikayet edildim ve savunma verdim. işte bu kadar kolay...
  • öfkelenirseniz kaybedecek şeyleriniz varsa artık.. ve götünüz yemiyorsa onları kaybetmeyi. öfkelenmez oturur sakin sakin takılırsınız. şaşırırsınız kendinize ama yaparsınız. bir kaç kere kendinizi tutmayı becerince de yeni bir gözle görürsünüz o delirmiş hallerinizi.. gereksizdir öfke.. çok damarınıza basmadıkları sürece tabii diye de ekleyelim.

    edit: tabii sunu da kacırmamak lazım- your anger is a gift- zack de la rocha.. yani kızgınlığınız sahip olduğunuz bir armağandır.. ve fakat ani, kontrolsüz öfke patlamalarını durdurmak faydalı diye düşünüyorum..
hesabın var mı? giriş yap