• sene 2013. babamı yeni kaybetmiştik. babamın emekli maaşı da daha bağlanmamıştı. tabi elde avuçta para yok. annem aldığı 700 tl maaşla kirayı ödemeye evi geçindirmeye çalışıyor. sağdan soldan fitre zekat geliyor onlarla faturaları ödemeye çalışıyoruz. ben küçüğüm çalışamıyorum. kardeşim benden küçük. sınav senemdi o sene. anneme aylarca yalvardım beni dersaneye yazdırsın diye. tabi o zamanlar dersane moda. moda olmasını bir kenara bırakalım zaten istanbul güngörendeki, önünde uyuşturucu satılan bir okula gidiyordum. eğitim alamıyorduk doğru düzgün yani. derken, yalvarışlarım sonucu annem dayanamadı ve o parasızlığın içinde beni dersaneye yazdırdı. e tabii dersane taksidi, kira, fatura, mutfak falan derken annem ne bana ne de kardeşime para verebiliyordu. düşünün ki dersane bakırköydeydi, ve annem beni her akşam dersaneden almaya yırtık ayakkabılarıyla geliyordu yürüyerek. kışın ayakları ıslanmasın diye poşet geçirirdi üstüne. o halde biz her gün dolmuş paramız olmadığı için bakırköyden güngörene yürüyerek gidip gelirdik kar kış demeden. neyse gel zaman git zaman almancı bir akrabamız bir gün bize geldi ve 100 avro harçlık verdi kardeşim ve bana. ama nasıl mutluyum botum yok bot alacağım. neyse gittik parayı bozdurduk bot aldık en kalitelisinden sonra kalanı anneme verdim. çünkü biliyorum parası yok eve ekmek alacak. (konuyu çok uzattım biliyorum sadete gelicem) gel zaman git zaman babamın maaşı bağlanınca annem aylar sonra ilk defa bana 2 tl harçlık verdi. o zamana kadar da sabah kahvaltısıyla günü geçirirdim. hiç bir şey yiyemezdim okulda da dershanede de param yoktu çünkü. arkadaşlarım tostlar,çikolatalar, sosisliler yerdi. ben yiyemezdim. sen niye yemiyorsun dediklerinde de sağlıksız şeyler tüketmediğimden, tok olduğumdan yahut akşam yemeğe gideceğimizden falan bahsederek türlü yalanlar uydururdum.
    neyse bir gün 2 tl harçlığımı aldım. herkese ispatlamak istiyorum benim de paramın olduğunu. kantinden gittim 1.5 tl’ye tost aldım. kalanına da çikolata. ama yemedim arkadaşlarımın hepsi gelsin onların gözünün önünde yiyim diye bekledim. benim de tost yediğimi görsünler diye bekledim. kitaba aşırı konsantre olup gözünün önünü görmeyen öğrenci taklidi yaptım etrafımdakilere. sonra dayanamadım kuşun yiyebileceği kadar büyüklükte ısırıklarla tostu yemeye başladım. altı üstü bir tost işte ama ben yerken tüm herkesin beni görmesini istedim. şimdi düşünüyorum da o zengin şımarık insanların düşüncelerini babamın vefat ettiğini bile söyleyemeyecek, bir tostu herkese göstermek için 2 saatte yiyecek kadar çok umursamışım. sonuç olarak şu an çok iyi bir gelirim var çalışıyorum, okuyorum... arada bir aklıma geliyor bu gariban tost anım. ne olduğumu ve ne şartlarda annemin bizi büyüttüğünü hatırlıyorum. sonra ona binlerce kez sarılıp minnetimi belli etmeye çalışıyorum fakat ona ömür boyu sarılı da kalsam, altından saraylar da yaptırsam, onu kuş tüyünden yataklarda da yatırsam benim için yaptıklarının karşılığı olan minnet borcumum bir zerresini bile ödeyemem. anlıyorum...
  • öyle boş boş dolaşırken bankamatik gördüğümde ‘şeytan doldurur’ diyerek kartı sokar, bakiyeye bakardım. bunu alışkanlık haline getirmiştim.
  • çok var
  • üniversite 1. sınıfta sigara almaya paramın olmadığı zamanlar olmuştu. okula başlamadan önce çalıştığım zamanlar pek dert değildi ama okurken mentollü sigara almak baya lüks geliyordu bana.

    mentollü filtreler aynı tadı vermediği için araştırmalarıma göre normal açık adıyaman tütününe mentosu eriterek harmanlarsam, bir nevi mentollü sigara tadına yaklaşabileceğimi buldum. sonuç koca bir sıfır oldu ve tütünü kullanmayıp, kalanını normal içmek zorunda kalmıştım. üniversiteli olup maddi durumu kötü olan, sigara içen arkadaşlara üzülürüm hep bu yüzden.

    edit: benden kötü şeyler yaşayan mutlaka olmuştur. benim için en nirvanası, lise döneminde yaşadığım bir anım idi. bir yaz ailem yokken tek kaldığım dönemlerde, abimin aldığı bütün tavuğu 2 gün sonra yiyecek bir şey olmamasından dolayı ne var ne yok adeta kemirmiştim. ardından zehirlenmem ve hastaneye düşmem cabası tabi. yine yazları lise döneminde, çokça evde yiyecek bir şeyim olmadığı için ramazan çadırlarına giderek, yoğurt kabında eve yemek taşırdım. en azından ramazan ayında yiyecek bir şeyler çıkarırdım. garibanlıksa, garibanlığı iliğine kadar yaşadım. sigara sadece bunlardan biriydi.
  • parasızlıktan memleketten götürdüğüm soğan çuvalındaki soğanları haşlayıp haşlayıp yemek.
  • evde ekmek bitti diye ağlamıştım
  • öğrenciyken balkonumuzda kül tablalarını biriktirirdik. sigarasız kalınca izmaritlerde kalan tütünleri bir araya toplardık ve sarıp içerdik.
  • yıl 2004, 7. sınıfa gidiyorum.

    telsim cep info servisini bedava sanıyordum. böyle aptal aptal fıkra dinliyorum, galatasaray fikstürü falan söyletiyorum kendi kendime. anneme falan da dinletiyordum haliyle, kadıncağız "evladım paralıdır o, başımıza iş açma" demesine rağmen "yok yaaa ne parası moruq dinle geç ehehe" diyorum, ağır ergenim tabii.

    bir gün okula gideceğim, sabah mesaj geldi aynen şu yazıyor "xxxx numaralı hattınızın ekim ayına ait faturası 206 milyon 400 bin tl, son ödeme tarihi xxxx"

    beynimden aşağı kaynar sular dökülme tabirini ilk defa o kadar net yaşamıştım. okula gittim, arkadaşlarıma açtım konuyu. "gençler oyledusunmuyorum için para topluyoruz" dediler, yürekli çocuklar tabii.

    7 milyon lira toplamıştık.

    bir elimde toplanan 7 milyon lira, diğer elimde 206 milyon lira fatura yazan mesaj. eve gitmek hiç o kadar zor olmamıştı.

    edit: devamında ne olduğunu soran arkadaşlar olmuş. anlatıyorum.

    eve gittim, önce konuyu ablama açtım. sağ olsun "senin ben beynini..."dedi ama durumu da idare ediyor, yürekli insandır. ayrıca nickimi bildiği için burada ona iyi görünmem gerekiyor. neyse bu konu dışı.

    sonra bir üst mahkeme olan anneme gittik ablamla beraber. haklı olarak birkaç dakikalığına" ben sana söylemedim mi? boynun devrilsin" tarzı mini bir konuşma yaptı. onun da kriz yönetimi iyidir, ağır krizlerde hemen çözüme odaklanıp yormaz.

    akşam eve babam gelecek. en üst derece mahkemesi olarak ona konuyu açacağız. plan yaptık. buna göre önce ablam salona gidip arkadaşlarından bahsederek "xxx arkadaşıma 600 milyon, yyy arkadaşıma ise 750 milyon fatura gelmiş, bu aralar faturalarla ilgili hata oluyor hep" gibi yüksekten açmalı bir yoklama yapacak. annem de destek olacak arkadaşları ile. en sonda da ben geleceğim ve "baba ben böyle böyle bir bok yedim, hesapladım 5 aylık harçlığıma denk geliyor. 5 ay boyunca harçlık verme bana, faturayı bu şekilde ben ödemiş olurum" diyerek yüreklere oynayacağım. planı aşırı beğendik.

    akşam geldi babam, salonda televizyon izliyor. planı aynı dediğimiz gibi uyguluyoruz. en son girdim ben de, söyledim yediğim boku.

    hiç unutmuyorum, gülümsedi ve "ödedim ben onu zaten" dedi. adamcağız muhtemelen ergenliğimin zirvesinde olduğum için erotik hatları aradığımı düşünüp çaktırmadan ödemiş, beni de rencide etmemiş.

    böyle kral harekete çok sık denk gelinir mi bilmiyorum fakat o gün ben ailemin gerçekten bir aile olduğunu daha net anladım.

    not: o dönemki 206 milyon tl, şimdinin alım gücü olarak yaklaşık 1000 tl'si ediyor. en azından babamın maaş oranına göre böyle bir sonuç çıkıyor.
  • lan hangi birini anlatayım bilemedim.

    tanım: her biri hayatın en saçma zamanlarında hatırlayıp bizi gülümseten anılardır.
  • o kadar garibandim ki, her günüm bir anı.
hesabın var mı? giriş yap