• yemeğin ağzınızdan midenize taşınması 7 saniye alır..

    bir saç teli 3 kg (6.6 lb) kaldırabilir..

    ortalama erkek organı baş parmağın 2 katı uzunluğundadır..

    insanın kalça kemikleri betondan daha güçlü/sağlamdır..

    kadınların kalbi erkeklerden daha hızlı atar..

    her bir ayağınızda 1 trilyon bakteri bulunmaktadır..

    kadınlar erkeklere nazaran iki kat fazla göz kırparlar..

    ortalama insanın derisi beyninden iki kat daha ağırdır..

    vücudunuz ayaktayken denge sağlamak icin 300 kas kullanır..

    tükürüğünüzün çözmediği bir şeyin tadını alamazsınız..

    kadınlar bunu okumayı bitirmiştir..

    erkekler ise hala baş parmaklarını kontrol etmekle meşguller sfhjksfhjk..
  • (bkz: ilk dijital kamera)

    https://www.youtube.com/watch?v=3jqmfgcdykk

    https://static01.nyt.com/…slide-qs7v-superjumbo.jpg

    şaşırdım çok. şaşırma sebebim ise bu ilk dijital kameranın analoglardan bile daha ilkel görünmesi. ona şaşırdım. bu kadar ilkel olduğu aklımın ucuna gelmezdi. 1975 yapımıymış.

    işte aynı yıla ait normal bir makine:

    http://www.leitzmuseum.org/…mpus/1975-om-2-md-1.jpg

    buysa oldukça modern görünümlü. iki linki yanyana getirip sırayla tıklayın, farka bakın.
  • manifatura nın fatura ile alakası olmadığını öğrenmek. manifaturacı kumaş parçaları satan yermiş ya la, ben yıllarca muhasebeci gibi bir yer sanmıştım. böyle olmadığını öğrendiğimde lise zamanlarım falandı ve çok şaşırmıştım.
  • rize'ye bağlı pazar ilçesi mö 64 yılında pompeius tarafından athena adıyla kurulmuş. uzun seneler boyunca "doğunun atinası" olarak bilinen şehrin ismi 1928 yılında bugünkü halini almış.
  • marsilya şehrinin kurucusunun foçalılar olması.

    bu nedenle de izmir ve marsilya'nın kardeş şehir olmaları.

    https://tr.wikipedia.org/wiki/marsilya
  • margerita pizza dünyanın neresine giderseniz gidin yiyebileceğiniz en standart pizza çeşididir. mozerrella, fesleğen ve domatesten oluşan bu pizzanın adı ve içeriğinin hikayesi oldukça ilginç. italyanın o dönemki kraliçesi kraliçe margherita napoli'de bir pizza'cıya gider. (napoli pizza'nın anavatanıdır) pizzeria brandi isimli bu restoranın sahibi abimizde kraliçenin onuruna bir pizza yapmak ister ve italya bayrağındaki 3 renkten ilham alarak 3 malzemeli (mozeralla -beyaz, fesleğen -yeşil ve domates -kırmızı ) bir pizza yapar ve adını da elbette kraliçeye ithafen pizza margherita koyar ve pizzanın popülerliği birlikte bu çeşite pizzada dünya üzerinde yiyebileceğiniz en standart pizza çeşidi olur.

    menbaı.
  • bugün yemek reklamlarında yapılan birtakım işitsel oyunların, charles spence denen bir deneysel psikoloğun başının altından çıkması. (magnum'un katurt sesini, doritos'un çaturt sesini, mustafa ceceli'nin şarkılarını düşünün. mustafa ceceli ne alaka diye düşünebilirsiniz ama hazır onları düşünmüşken bunu da düşünün n'olur ki?)

    bir labovatuvar araştırmasına göre, cipsten çıkan ses algısıyla deneklerin cipsin taze olup olmadığı hakkındaki fikirleri bağlantılıymış.

    charles spence bir gün barda oturmuş ve cips yerken cipsten çıkan sesle ilgili düşüncelere dalmış. ama herif işin içinden çıkamamış. deneysel psikolog ya (oxford'da hem, insan bir duruyor söylerken), almış deneklerini, sokmuş labovatuvarına. kulaklıkları dayamış; cips yerken çıkan çıtır çıtır seslerin denekler tarafından duyulmasını manipüle etmiş. (ekolayzır kullanmış.) denekler, sesi ne kadar az duyabiliyorlarsa cipsleri o kadar bayat zannetmişler. hatta sesin inceliği ve kalınlığı da kararlarını etkilemiş. tat ve doku hiç değişmediği halde, sesi duyup duyamamaları cipsten aldıkları zevki değiştiriyormuş. oysa cipsten aldığımız zevkin en fazla tuz ve yağlılık derecesinden geldiğini tahmin ederiz. bayat olup olmadığını dokusunun yumuşaklığından anlayacağımızı sanırız. işin aslı öyle değil.

    -bu kadarla kalmamış; mesela çilekli mousse'u farklı kaselerde yiyenlerin, yediklerinin şeker oranını farklı algıladıklarını saptamış. beyaz kaseden yiyenler, siyah kaseden yiyenlere göre mousse'un %10 daha tatlı olduğunu söylemişler.

    -beyaz kupadan kahve içenler, siyah kupadan kahve içenlere göre kahveyi daha sert, acımsı bulmuşlar. oysa kahve aynı kahve! ancak yine beyaz kupadan içenler, siyah kupadan içtikleri kahvenin daha az şekerli olduğunu sanmışlar.

    -bitter çikolatayı, pes seslerden oluşan melodi ile dinleyenler daha bir bitter bulmuşlar.

    -kurabiyeyi tırtıklı, pütürlü tabaktan yiyenler onun daha sert olduğunu iddia etmiş.

    -yuvarlak tabaktan yenen cheesecake, köşeli tabağa göre %25 daha tatlıymış damağa.

    'e tamam işte, ne güzel! bu bilgiyle daha az şekerli pudingi beyaz kasede sunarsın, böylece kaşık kaşık şeker yutmaktan kurtulursun' diye düşünebilirsiniz, eğer iyi niyetli bir insansanız. ve bilimin sadece insanlığın iyiliği için kullanıldığına inananlardansanız.

    spencer'ın makalesi

    ayrıntılı bir gazete yazısı

    kaynak: savaş, elif. pulbiber dergisi, sayı 5. mylos yayın grubu yayıncılık, 2016.

    edit: yazım
  • bir ampulü aydınlatmak için kaç beyine ihtiyaç vardır?

    cevap.. sadece 1 tane.

    nedeni.. insan beyni günde ortalama 25 watt güç üretiyormuş. ve bu da bir ampulü aydınlatmak için yeterli.

    yaşasın sinirbilim..!
  • istanbul’un yemiş iskelesinde kahve yapan ve satan üsküdarlı bilge bir zat varmış. her telden insan kahvecinin sohbetini dinlemeye, iki çift nasihatini almaya, derdini paylaşmaya gelirmiş. günlerden bir gün bu kahvehaneye bir yeniçeri gelmiş. kahveciye herkese kendinden kahve ikram etmesini fakat içeride yalnız başına oturan rum gemi kaptanına vermemesini söylemiş. kahveci de herkese yeniçerinin kahvesini ikram ettikten sonra 2 kahve yapıp rum kaptanın yanına oturmuş. yeniçeri hiddetle “ona vermeyeceksin demedim mi?” demiş. kahveci de “bu senin değil benim ikramım” diyerek cevap vermiş. rum kaptana dönen kahveci, kaptanla hem sohbet etmiş hem de kahve içmiş.

    aradan 40 yıl kadar geçmiş. sisam adası'nda büyükçe bir isyan çıkmış. rumlar isyan etmiş. bizim kahvehaneci de bir şekilde rumların eline geçmiş. o zamanlarda rumlar eline geçirdikleri esirleri pazarda satıyorlarmış. kahveciyi de yaşlı bir adam satın almış ve ıssız bir yere götürmüş. adamın kendini öldüreceğini sanan kahveci korkuyla yaşlı adama bakarken adam ona kendisinin 40 yıl önce bir kahve ikram ettiğini ve o kahvenin hatırını unutmadığını söyleyerek kahveciyi serbest bırakmış.

    işte anlatılana göre bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır sözü buradan gelmektedir.
    not: facebook'ta bir paylaşım olarak gördüm varsa kaynak arkadaşlar, mesaj yoluyla iletebilirsiniz.
  • herhangi bir parmağınızı ne kadar çekiştirseniz de uzamaz.
hesabın var mı? giriş yap