• anyayi konyayi görürsün deyişindeki konya'nın bildiğimiz konya değil de girit adasındaki asi"gonia" olması
  • cay harareti alir " daki cay , icmelik olan degil ; dere nehir gibim olan cay imis :(
  • günde 3 öğün yeme alışkanlığının sanayi devrimi ile ortaya çıktığı gerçeği.

    şöyle ki sanayi devriminden önce insanlar sadece karınları acıktığında yemek yerlerdi. fakat devrimden sonra artan şehirleşme ve insanların birlikte daha fazla hareket etmesi bu alışkanlığın ortaya çıkmasına sebep oldu.

    kahvaltılarını ve akşam yemeklerini zaten aç oldukları için bir şekilde hallediyorlardı. gündüz erken saatlerde uyanıp öğlene kadar ağır koşullarda çalışan işçilerin, öğlen tekrardan enerji depolaması gerekliydi. bu da öğlen öğününün yaygınlaşmasına vesile oldu.

    edit:imla
  • anıtkabir’in aslanlı yol hikayesi...

    aslanlı yoldan yürüyenler bilir. bu yolda yürürken eğer başını öne eğip, yola bakmazsan taşlar arasındaki boşluklara düşersin. taşlar, dizilimlerindeki asimetri itibariyle yere bakarak yürünmesini, anıtkabir’e yaklaşırken başın eğik tutulmasını zorunlu kılar.

    bugün yine bazıları için ‘işte öyle başını öne eğdirirler’ dedirtmiştir!!!
  • erşan kuneri’nin ismi nereden geliyor ?

    https://i.hizliresim.com/3pg59m.jpg

    (bkz: sean connery)
  • wall street'in adını, dutch west ındies company (wıc) adlı şirket tarafından kurulan new amsterdam şehrinin ingiliz ve kızılderililerden korumak amacı ile yapılan duvardan alması.
  • kelebek etkisinin tam olarak ne anlama geldiğini açıklayan en güzel örneklerden birisini açıklamak isterim.

    şöyle ki, batan bir gemideki kübalı göçmenlerin, abd'nin ırak'ı işgaline sebep olma ihtimali nedir?

    tarih 21 kasım 1999. bill clinton başkan.

    yaklaşık 10 adet kübalı göçmeni kaçak yollarla amerika’ya taşıyan bir bot, miami yakınlarında batar. batan botta elian gonzalez isimli bir çocuk ve annesi yer almaktadır. elian kurtulur fakat annesi o kadar şanslı değildir. balıkçılar tarafından kurtarılan elian hemen miami’ye götürülür ve bu olay haberlere konu olur. elian’ı miami’deki akrabaları hemen sahiplenir ve kanatları altına alırlar fakat gel gör ki elian’ın küba’daki babası yaşanan olaylardan sonra çocuğunun küba’ya geri gönderilmesini ister.

    ve olaylar başlar

    şu bilinen bir gerçektir ki, amerika’da yaşayan kübalılar castro’dan ve rejiminden nefret ederler, ki castro öldüğünde yapılan kutlamaları belki hatırlayanlar vardır. miami’deki kübalılar ve elian’ın akrabaları asla ve asla elian’ı küba’ya geri göndermek istemezler ve ortalığı ayağa kaldırırlar. her ne kadar amerikan hükümeti de o zamanda küba ile sürekli sürtüşüyor olsa da sonucunda bir hukuk ülkesi olduğunu hatırlatarak, babalık hakkı gereği elian’ı küba’ya göndermeye karar verir. miami’deki isyankar kübalılar da inatlaşarak elian’ın geri gitmesine izin vermeyeceklerini belirtirler.

    işte burada amerikan hükümeti büyük bir hata yapar ve basit bir velayet prosedürünü yerine getirmek için silahlı, teçhizatlı bir düzine asker ile akrabaların evine baskın yaparlar. yani küçük bir çocuğu almak için basının gözü önünde vurmalı kırmalı baskın yapılınca medya ayağa kalkar ve inanılmaz kötü bir etki bırakır insanlar üzerinde. olaylar olaylar.

    ne şanstır ki, o yıl 2000 abd başkanlık seçimleri vardır. bill clinton tekrar aday olmayacağı için yardımcısı al gore başkanlık için adaylığını koyar ve george w. bush ile yarışa girer.

    şimdi ne alaka diyeceksiniz? şu alaka ki; bill clinton bu olay sonrası miami’deki kübalı azınlığa çok çektirir ve adeta nefret objesi haline gelir. clinton bu kötü politikayı devam ettirirken, yardımcısı al gore da sırtını pohpohlamaya devam eder doğal olarak. yani al gore da miami’liler için kötü çocuktur artık.

    ve seçimler gelir, miami yani bağlı olduğu eyalet florida, seçmen sayısı açısından büyük bir eyalettir ve genelde cumhuriyetçiler ve demokratlar kafa kafaya oy oranları alırlar. her ne kadar florida seçimler için en büyük eyalet olmasa da, swing state dediğimiz türden bir eyalettir, yani rengi belli olan eyaletler gibi değil de, genelde çekişmeli geçen bir eyalettir. floride gibi çekişmeli bir eyaleti alan seçimi de alır genelde. 1996 seçimlerinde demokratların kazandığı florida, clinton ve al gore ikilisinin eyaletteki azınlıklardan topladığı nefretin sonucunda, bu eyaletin oyları 2000 seçimlerinde cumhuriyetçi partiye yani george w. bush reyise doğru kaymıştır.

    ve sonuç olarak, 2000 yılı seçimleri sonucunda bush başkan olur. hatta 2000 seçimlerinde florida'nın inanılmaz küçük farklarla demokratlar tarafından kaybedildiğini de eklersek, elian olayının nasıl dönüp dolaşıp böyle bir gidişatı tetiklediğini açıkça görebiliriz.

    bağlıyorum konuyu. bush başkan olur, olaylı başa geldiği gibi ilk yılında dünya ticaret merkezine saldırı olur ve amerika talibanı yok etmek için afganistan’a girer. niye bunu dedim çünkü eğer al gore başkan olsaydı, muhtemelen o da afganistan’a savaş açardı. fakat gel gör ki, al gore’un asla ve asla yoktan yere bir sebeple ırak işgaline izin vermeyeceği bilinen gerçekler arasındadır.

    yani, clinton ve dolaylı olarak al gore, elian ve beraberindeki olaylarda barışçıl bir yol izlemeyerek olanlara göz yumar ve nihayetinde bedelini ağır bir fatura ile öder, başkanlığı kaybeder. babası gibi savaş heveslisi bush'un başkan olmasıyla birlikte ırak'ta kitle imha silahları var yalanıyla amerika ırak'a girer. 5000 amerikan askeri, 1 milyon ıraklı hayatını kaybeder ve ortadoğu bir bataklığa döner.

    peki, elian 1999’da o batan bottan kurtulamasaydı ve annesiyle birlikte ölseydi ne olurdu?

    kim bilebilir ki..

    kaynak: kaynak 1
    kaynak: kaynak 2

    edit 2021: bazı linkler ölmüş, güncellendi.
  • (bkz: isimlerini peygamberlerden alan ülkeler)

    (bkz: israil), hz. yakub (as) peygamber'in adıdır. kûr'ân-ı kerîm'de, ibranî (yahudî) kavminden bahsedilirken, 'yakuboğulları' deyimi yerine, çoğu yerde 'isrâiloğulları' deyimi kullanılır. (bakara, 40, 83 – 102, 122, 211, 246; âl-i imrân, 93; mâide, 12, 32, 70 – 72, 110; isrâ, 4, 101 – 104; şuârâ, 197; neml, 76; secde, 23; câsiye, 16 – 17; ahkâf, 10; ...)

    (bkz: el salvador), ispanyolca'da 'kurtarıcı' demektir ve burada kastedilen kurtarıcı, hz. isâ (as) 'dır. ispanyol koloniciler 1524'te sadece bir liman için bu ismi kullandılar. sonra bu isim, ülkenin ismi oldu. ülkenin başkentinin adı da 'san salvador' (âzîz kurtarıcı) 'dur.

    (bkz: salomon adaları), adını hz. süleyman (as) peygamber'den alır. bu topraklarda hz. süleyman'ın kayıp 'altın ülkesi''nin bulunduğuna inanan alvaro de mendana de neyra, bu coğrafyaya 1568 yılında 'salomon islands' (süleyman adaları) adını verdi.

    görüldüğü üzere dünyadaki üç ülke, peygamber adı taşımaktadır. bunlar, isrâil (hz. yakub) , el salvador (kurtarıcı = hz. isâ) ve salomon adaları (hz. süleyman)'dır...
  • antik kedi dna’sı üzerine yapılan ilk geniş çaplı araştırma, internet kültürüne hükmetmeden binlerce yıl önce kedilerin; ilk çiftçiler, denizciler ve hatta vikingler tarafından götürüldükleri avrasya ve afrika’ya yayıldığını açığa çıkarıyor.

    15 eylül’de bir konferansta sunulan araştırma, 15.000 sene öncesi ve m.s. 18. yüzyıl arasında yaşamış 200’den fazla kedinin dna’sını sırayla inceledi.

    araştırmacılar kedi evcilleştirilmesiyle ilgili çok az şey biliyorlar ve ev kedilerinin (felis silvestris) gerçekten evcil hayvanlar olup olmadığı konusunda aktif tartışmalar mevcut. bu tartışmaların sebebi, ev kedilerinin vahşi akrabalarından oldukça farklı davranış tarzlarına ve vücut yapılarına sahip olması. paris ınstitut jacques monod’da evrimci bir genetikçi olan eva-maria geigl şöyle diyor: “antik kedilerin tarihini bilmiyoruz. nasıl ortaya çıktıklarını bilmiyoruz, dağılımlarının nasıl gerçekleştiğini bilmiyoruz.” kendisi bu araştırmayı, iş arkadaşları claudio ottoni ve thierry grange ile birlikte, oxford 7. uluslararası biomoleküler arkeoloji sempozyumu’nda sundu.

    kıbrıs’ta 9,500 yıllık bir insan gömüsü de bir kedinin kalıntılarını içeriyordu. bu da insanlarla kedigiller arasındaki etkileşimin, neredeyse 12.000 sene önce verimli hilal bölgesi yakınlarında başlamış olan tarımın doğuşuna kadar uzandığı fikrini destekliyor. antik mısırlılar muhtemelen 6000 yıl kadar önce kedileri evcilleştirdiler, sonraki mısır hanedanları dönemlerinde de milyonlarca kediyi mumyaladılar. antik kedilerin genleri üzerine yapılan az sayıdaki araştırmalardan biri, sadece üç tane mumyalanmış mısır kedisinin mitokondriyal dna (nükleer dna’nın aksine mitokondriyal dna sadece anne tarafından aktarılır) taşıdığını ortaya çıkardı.

    geigl’ın takımı bu veriler üzerine kuruldu ve kedigillere olan bu yaklaşımı çok daha büyük bir ölçüye taşıdı. araştırmacılar avrupa, ortadoğu ve afrika üzerinde 30’dan fazla arkeolojik gömü alanındaki 209 kedinin mitokondriyal dna’sını analiz ettiler. alınan örnekler, insanların tarıma geçmeden önce avcı-toplayıcı olarak yaşadığı mezolitik dönemden on sekizinci yüzyıla kadar uzanıyordu.

    bulgulara göre, kedi nüfusu iki dalga halinde büyüyordu. kendilerine has bir mitokondriyal soya sahip ortadoğu kedileri, ilk çiftçi topluluklarıyla beraber doğu akdeniz’e doğru yayıldılar. geigl bu erken dönem çiftçi topluluklarıyla yakından ilişkili olan tahıl ambarlarının kemirgenleri cezbettiğini, akabinde vahşi kedileri de beraberinde getirdiğini söylüyor. etrafta kedilerin olmasının faydasını gördükten sonra, insanlar bu kedileri evcilleştirmeye başlamış olabilirler.

    binlerce yıl sonra, soyu mısır’dan gelen kediler hızlı bir şekilde avrasya ve afrika civarlarına yayıldılar. m.ö. 4. yüzyıl sonundan m.s. 4. yüzyıla kadar mumyalanmış mısır kedilerindeki yaygın mitokondriyal soy, eş zamanlı olarak bulgaristan, türkiye ve sahra-altı afrika kedilerinde de görülüyordu. m.s. 8. ve 11. yüzyıllar arası döneme denk gelen bir viking yerleşkesinde anne tarafından aktarılan bu dna soyunu taşıyan kedi kalıntılarını keşfeden ekipten olan geigl, denizci milletlerin kemirgenleri kontrol altında tutmak için muhtemelen kedi sahiplendiklerini söylüyor.

    massachusetts-boston’daki harvard tıp okulunda nüfus genetisyeni olan pontus skoglund, “gözlemlediğimiz birçok ilginç şey var.” diyor ve ekliyor: “viking kedileri diye bir şey olduğunu bile bilmiyordum.” izleri sadece anne tarafındaki soya kadar giden mitokondriyal dna’dan gerçek nüfus hareketlerini tespit edebilmeyi başaran geigl’ın takımı onu ayrıyeten etkilemiş. fakat skoglund yine de bir bireyin soyu hakkında daha fazla bilgi sağlayan nükleer dna’nın, kedilerin evcilleştirilme ve yayılma yolları ve hâlâ çiftleştikleri vahşi kedilerle olan ilişkileri hakkındaki soruları çözebileceğini düşünüyor.

    geigl’ın ekibi tekir kedilere lekeli postlarını veren nükleer dna sekanslarını da analiz etti ve bundan sorumlu mutasyonun orta çağ’a kadar ortaya çıkmadığını buldular. geigl antik kedilerden daha fazla nükleer dna sıralaması yapmayı umuyor. fakat çağdaş kedi genomlarına ayrılan bütçe çok sınırlı, bu yüzden de bu tip araştırmalar köpekler üzerine yapılan araştırmaların gerisinde kalıyor. buna karşın köpeklerin evcilleştirilmesini araştıran bir ekip, 1000’den fazla antik köpek ve kurt dna’sının sıralamasını çıkarmaya hazırlandığını oxford toplantısında duyurdu.

    geigl ise köpeklerin araştırmacılar arasında kedilerden daha popüler olduğunu ima eden muhabire karşı çıkıyor. “bunu biz de yapabiliriz” diyor. “bizim sadece paraya ihtiyacımız var.”
hesabın var mı? giriş yap