• belki iki katına çıkarmaz ama bilmeyenler için genel kültür niteliğinde olabilir.

    ispanyollar iki adet soyadı taşır. ilk soyadı babadan* gelirken, ikinci soyadı anneden* gelmektedir.
    örneğin, eduardo fernández garrido evlendi ve eşinin adı maría martínez ruiz. çocuklarının adını josé koymak istediler. yasal seçenekler var fakat genel olarak çocuğun ismi josé fernández martínez olarak kayıt yaptırılır.

    daha basit hali şu şekilde.

    çocuk ileride hangi ismin önde geleceği ile alakalı başvuruda bulunabilir. burada önemli olan ailenin tüm çocukları aynı düzeni kabul etmesi. bir çocuk tek başına soyadının sırasını değiştiremez.

    kadınlar evlendiği zaman aileden gelen soyadlarını korur ve eşinin soyadını almaz, fakat kendini tanıtırken, soyadının en sonuna 'de' ekini getirerek eşinin soyadını söyler. yani yukarıdaki örneğe göre; maría martínez ruiz kendini tanıtırken maría martínez ruiz de fernández. fakat çok gündelik kullanılan bir format değildir.

    bazı soyadların sonuna -ez eki gelmektedir. anlamı '.. oğlu' şeklindedir. örneğin;
    sancho'nun oğlu -> sánchez
    álvar'ın oğlu -> álvarez
  • (bkz: pseudocyesis) (bkz: histerik gebelik) (bkz: yalancı gebelik)
    bugünkü konumuzun 3 kahramanı gibi dursalar da aslında hepsi de aynı şey.
    gebe olunmadığı halde gebelik belirtilerinin görüldüğü nadir görülen bir durum. başlıca belirtileri: adet kesilmesi, mide bulantısı, kusma, karnın büyümesi, bebeğin hareketlerinin(tekmeleme vs) hissedilmesi ve evet bingo- gebelik testinin de pozitif çıkabilmesi- (yalancı pozitiflik) ...
    özellikle aşırı bir şekilde çocuk sahibi olmak isteyen, çocuk sahibi olamadığı için baskı gören, kendini '' eksik '' hisseden ve ikinci plana atılan kadınlarda görüldüğü biliniyor.
  • ışığın/ elektronun çift yarık deneyindeki garip davranışları.

    orijinal çift yarık deneyini (young deneyi diye de geçer) thomas young adlı bir bilim insanı yapmıştır. önce tek yarıklı bir sistemde objeler gönderiliyor. oluşan görüntü bir küme paterni olur. beklediğimiz de budur.
    https://prnt.sc/obd0fn

    dalgalara bakarsak da şu şekilde bir görüntüyle karşılaşıyoruz. parlak alan dalgaların yoğun olduğu alan oluyor.

    https://prnt.sc/obcyz7

    bu sefer deneye bir yarık daha ekleyelim ve iki yarıklı bir deneyde gözlemleyelim. objeler yine tahmin ettiğimiz gibi. iki yarıklı bir şekilde kümeleniyorlar.

    https://prnt.sc/obd15t

    hadi dalgaları gönderelim. bakalım sonuç ne oluyor?

    https://prnt.sc/obczhq

    bu sefer duvarda bir girişim paterni denen durum oluşuyor. dalgaların yapısından dolayı. dalgaların birbirini söndürdüğü noktalar daha düşük yoğunlukta alanlar oluştururken, dalgaların üst üste geldiği noktalarda daha parlak alanlar oluşur.

    obje ve dalgaların durumunu birleştirirsek şu şekildedir;
    https://prnt.sc/obd2bw

    objeler yarıktan düz şekilde geçer ama dalgalar dalgalanmasından dolayı farklı bir duruma sebep olur. her şey buraya kadar normal. ama sistemde bir takım değişiklik yapınca neler oluyor? hadi bakalım.

    bu seferki deney elektron tabancasından elektron yollamakla olacak. yine iki yarıklı sistem. elektron da çok küçük bir madde parçacığı olarak görülür. bu yüzden bizim de beklentimiz küme paterni oluşturması. sonuçta objeler küme paterni oluşturuyor, dalgalar girişim paterni.

    https://prnt.sc/obd4ly

    çift yarıktan elektronları tek tek yollanıyor. bir parçacık yolladığımız için bunun obje olarak küme paterni oluşturmasını bekleriz. ama deneyi yapınca obje gibi değil dalga gibi davrandıkları sonucuyla karşılaşıyoruz. küme paterni yerine girişim paterni görülüyor.

    https://prnt.sc/obd54f

    bilim insanları bu deneyin mantık dışı olduğu düşündüler. önce tek bir elektron yollanarak yapıldı. yine girişim paterni oluştu. daha sonra sistemi modifiye edelim dediler. yarıkın tam girişine bir dedektör koydular. parçacığın hangi yarıktan geçtiğini bu şekilde gözlemleyeceklerdi.

    https://prnt.sc/obd5w2

    önceki deneyin sonucunu bekliyoruz dimi? bizi şaşırtan, bilim insanlarını " mantık dışı" diye düşündüren olayı. ama bu sefer elektronlar, bu kadar yakından gözlemlenmeye başladıklarında, tekrar parçacık gibi hareket etmeye başladılar ve girişim paterni yerine küme paterni oluşturdular.

    https://prnt.sc/obd66w

    yani bir şekilde gözlemlendiklerini hissettikleri için tek bir yarıktan geçmeye karar verdiler. elektronlar gözlemlendiklerinin farkına varıp farklı davranmaya karar vermişlerdi. bu durum nasıl mümkün olabilir? bir gözlemcinin varlığı deneyi nasıl etkileyebilir?

    1978'de john wheelerçift yarık deneyini gerçekleştirmek için yeni bir yol önerdi. önerisi geciktirmiş karar deneyiydi. gözlemlemeye parçacıklar yarığa ulaştıktan sonra(önceki deney dedektör yarık öncesindeydi) karar verilecekti. yarıktan geçiş anına kadar gözlem yapılmayacak ama yüzeye çarpmadan gözlem başlayacak ya da başlamayacaktı.

    sade bir şekilde sistem şöyle oluyor. gözlemci yarıktan sonrasında gözlemleyip gözlemlememe deneyinde.
    https://prnt.sc/obd896

    deney daha da gizemli hale geldi. çünkü gözlemci gözlem yapma kararını verdiği anda dalgaların parçacıklara dönüşmüş olmasıydı ve bu kadar da değildi. o ana kadar ki kayıtlarını da sanki yarıklardan parçacık olarak geçmiş olarak yapmışlardı. gözlenlenmiş deney olma kararı verildiği anda dalgalar parçacığa dönüştü ve bu dönüşüm zamanda geriye doğru bir etki yaptı.

    ortaya şöyle bir olay çıkmıştı.
    https://prnt.sc/obd9ay

    gözlemlendiğimiz anda elektronlar parçacık gibi davranıyordu. gözlemlemezsek de dalgalar şeklinde. ve daha da fazlası gözlemlendiğimiz sistem geçmişe de etki ediyordu. gözlemleme öncesindekileri de parçacık olarak geçmiş yapıyordu. yani zamana etki ediyordu. deneyi gözlem yapmadan yaparsak da elektronlar dalga halinde olup girişim paterni oluşturuyordu.

    bu deneyler bizlere aslında platon'un idealizmiyle democritus'un materyalizm düşüncelerindeki savaşın (aynı şekilde einsten ve bohr savaşı da olur) sonucunu gösteriyordu. platon'un idealizmi; her şeyi oluşturan temel yapının atomlardan oluşmadığını, bunun yerine objelerin özelliklerinin soyut düşünce formlarının ürünü olduğunu iddia eder. bu deney sonuçları ayrıca çok önemli bir teorinin de temellerini oluşturur; simülasyon teorisini.
  • müslüman ülkelerde pek yaygın olmasa da dünyanın birçok yerinde kumbaralar ağırlıklı olarak domuz şeklindedir. ingilizcede kumbara kelimesinin karşılığı “piggy bank”. domuzlarla kumbaranın ne tür bir bağı var ki hem ismini hem şeklini etkilemiş bununla ilgili birkaç teori var.

    ilk ve en yaygın teoriye göre ortaçağ’daki para biriktirme anlayışına göre bir ihtiyaçtan esinlenilmiş. o zamanlarda da insanlar para biriktirmek için kumbara kullanıyor. canları istediğinde kumbarayı açıp parayı içinden kolaylıkla almayalım diye üstünde herhangi bir kapak kullanmıyor, sadece madeni paranın içinden geçebileceği kadar bir yarık bırakıyorlar. içindeki parayı almanın tek yolu kumbarayı kırmak olduğu için de kumbaranın maliyetini en aza indirmek istiyorlar ve yapımında “pygg” denilen bir kil kullanıyorlar. adına da “pygg jar” diyorlar. pygg kilinden yapılan çömlek kumbaralar böyle görünüyor.

    18. yüzyıldan sonra pygg kilinden yapılan kumbaralar yerini yavaş yavaş cam ve plastik kumbaralara bırakıyor. ismi de değişime uğruyor ve “pygg bank” denilmeye başlanıyor. kumbaralar artık neredeyse hiç pygg kilinden yapılmadığı döneme gelindiğinde ise cam ve plastikten yapılan bu kumbaralara bir pazarlama taktiği olarak domuz şeklini veriyorlar. pygg ve piggy isimlerindeki benzerlik kurulduktan sonra nihayetinde “piggy banks” ismi kullanılmaya başlanıyor ve bu isim günümüze kadar geliyor.

    ikinci teori: bazı tarihçiler, kumbaranın ilk örneklerinin endonezya’da bulunduğunu iddia ediyor. endonezya ve cava dilinde “celengan” terimi, para biriktirmek için kullanılıyor. aynı zamanda para, kumbara ve yaban domuzu anlamında da kullanılıyor. bir diğer dayanak ise buralarda 14. ve 15. yüzyıllarda yaban domuzu şeklinde kumbaraların bulunması.

    üçüncü teoriye göre kumbaraların tarihi çin’de, qing hanedanlığı dönemine kadar gidiyor. qing hanedanlığı’nda domuzlar zenginlik ve bolluğun simgesi olarak görülüyordu. bu nedenle insanlar paralarını simgesel olarak domuz şeklindeki kumbaralarda saklıyorlardı.
  • prokrustes sendromu.

    öncelikle; prokrustes* antik yunanistan’da meşhur bir hırsızdır. aynı zamanda da bir han işletmektedir. gece yatıya kalan misafirleri, meşhur, yatağında yatırır (bkz: prokrustes yatağı). ama yataktaki misafirleri korkunç bir son beklemektedir. kahramanımız, yatan kişinin boyu yataktan uzunsa, el ve ayaklarının dışarı taşan kısımlarını kesmektedir. tersi durumda ,yani yatan kişi yatağa göre küçük kalıyorsa, el ve ayaklarından mengene ile çekerek uzatmaktadır.

    günümüzde bu efsaneden yola çıkarak; farklı düşüncelere karşı olmak, tek tipleştirmeyi, belli kalıplara hapsetmeyi anlatmak için, prokrustes yatağı metaforu kullanılır.

    yine bu efsaneden yola çıkarak, kendisinden daha iyi olanları küçümseyip, rahatsız eden, onların daha da ilerlemesini engellemeye çalışan kişiler içinse prokrustes sendromu’na yakalanmış tabiri kullanılır.

    efsaneye edit: başka bir anlatıya göre prokrustes’in iki yatağı vardır. kısa boyluları bir yatağa, uzun boyluları başka bir yatağa bağlayıp kesip biçer. minotor efsanesinin kahramanı theseus bir gece bu hana misafir olur ve aynı şeyleri ev sahibine yapar. * **
  • *insan tükürüğü normal suyun üç katı kaynama noktasına sahiptir. edit : 1 23 4 5 50 tane kaynak gösterebilirim bu şekilde . hem türkçe hem yabancı kaynak. 300 derece değil t = ikm formülünden gidersek t = (2) (0.512) (0.154) = yaklaşık 0.16 derece yapar ve bu da 3 katı oluyor. bugün hava "0" derece yarın 2 katı soğuk olursa yarın hava kaç derece olur gibi.
    *dünya üzerinde 1 insana benzeyen 7184 kişi vardır.
    *pteronofobi az bilinen bir fobidir. tüyle gıdıklanma korkusu anlamına gelir.
    *domuzlar yapısı gereği gökyüzüne bakamaz.
    *kadınlar ve erkekler aynı duyguları yaşarlar, ancak kadınlar bunu daha fazla gösterdiği için farklı hissettiklerini düşünürüz.
    *cuma günü, tüm dünyada mutluluğu %11 arttırır.
    *bir insan yalan söylemeye 4 yaşında öğrenir.
    *bilimsel bir çalışmaya göre; çok güzel kadınların erkeklerde şapşal davranışlar sergilettiğini doğrulamıştır.
    *başınızı duvara çarpmak, saatte 150 kalori yaktırır.
    *suaygırları üzüldüğünde, terleri kırmızı olur.
    *muzlar güneşe doğru büyüdüğü için yamuktur.
    *pazartesi günü kalp krizi gerçekleşmesi daha olasıdır.
    *etrafınızda bir şarkı duyduğunuzda dilinize dolanma oranı %91'dir.
    *kalp atışı dinlenen müziğin ritmine göre değişir.
    *öpüşmek dakikada 6.4 kalori yaktırır.
    *15 dakikalık kahkaha 2 saatlik uykunun sağladığı yarara eşittir.
  • (bkz: dostoyevski) kumarbaz romanını çalakalem bir şekilde yazmıştır. borç batağında yüzerken, yayınevinin baskısı altında, kısa sürede böyle bir kitap çıkarmıştır.
  • 'çay harareti alır' daki çayın, küçük dere anlamındaki çay olması.
    'azimle sıçan duvarı deler' deyiminin doğrusunun 'azimli sıçan(fare) duvarı deler' olması.
  • ev yapımı yoğurt. iki haftadır köyden getirdiğim yoğurtla sütü mayalayarak ev yoğurdu yapıyorum, bir erkek olarak hayatıma aldığım en güzel şey diyebilirim. bugüne kadar yoğurt diye ne yemişim ben? artık yemeği de dışarıdan söylemiyorum, kendim yapıyorum. dünya çok güzelmiş
hesabın var mı? giriş yap