• hakkinda ne kadar soylesem, daha ben konusurken on misli fazlasini fikrime dusuren; bu sebepten bana hissettirdiklerini asla kelimelere dokemeyecegim queensryche basyapiti. hem karsisinda caresiz, hem hayran kaldigim; beni buyuten ve ben buyudukce icimde benimle buyuyen; beni guclendiren ve gucsuz dusuren... ne kadar cabalasam hakkinda iki soz yazamadigim ve hakkinda iki soz yazamadigim her gun bana saldiran; daha ben asli hakkinda tek soz edememisken, sequel'i ile artik acikca hayatima kasteden... halbuki o benden daha iyi bilmiyor mu, "anlatabilmek icin nikki olmak gerek"? nikki'den baska kimse anlatamayacak onu; sirf beni rahat biraksin diye, sirf basimdan ceksin gitsin, bu saldiri bitsin diye kayit dusuyorum ve onda bile korkagim; yine kendim anlatmaktan kacacagim. ne kadar yanlisi, eksigi olsa da, ne kadar anlatmak istediklerimin uzaginda olsa da, ogun duman'in muzuk dergisinin haziran - temmuz 1996 sayisinda kaleme aldigi ve yillardir sakladigim bir yaziyi, buraya birakip hizla kacacagim.

    "daha ne kadar yalan söyleyecekler bana?"

    sıkı dur ey okuyucu! yukarıda adı geçen grup söz konusu olduğunda abartmaktan, abartılı duygular yaşamaktan kendim alıkoyamayan birinin yazısını okumak üzeresin. ama konuya bir de şöyle bakarsan, gerçekten de kelimelerle tam olarak anlatılması zor bir grup ve bu grubun keza yine böyle bir albümleriyle karşı karşıyayız.

    queensryche seattle'lı bir grup, ancak 80'lerin sonunda yaşanan seattle patlamasından çok daha önce müzik piyasasında kendine haklı bir yer edinmiş. müzik otoriteleri onları tam olarak bir yerlere oturtmakta zorluk çekseler de power metal sınıfında karar kılmış görünüyorlar; grubun elemanlarının ise herhangi bir sınıflama sorunları yok. sağlam müzikal alt yapıları, sert ancak melodik ve efektlerle bezeli müzikleri ve siyasi olarak sol eğilimli (lütfen 'rock solcu mudur?' başlamasın yine) ve duyarlı şarkı sözleriyle queensryche gerçekten de power metal sınıfına girmekle birlikte her albümde bu sınıfın sınırlarını biraz daha genişletiyor. ilk stüdyo albümleri the warning'de the wall'dan tanıdığımız michael kamen'ın yaylı aranjmanları var. 80'lerin ilk yarısında, punk etkilerinin sürdüğü, ara tür, melodisiz, ritme dayalı trash'in etkin olmaya başladığı bir zamanda bu tür yeniliklere ancak iron maiden gibi gruplar açıktı ve elbette queensryche. bugünkü kadar olmasa da stadyum dinozorları yaşlılık / olgunluk meyvelerini toplarken herhangi bir yeniliğe kalkışmaya pek sıcak bakmıyorlardı. zaten bu da, 70'lerin ikinci yarısında tırmanmaya başlayan senfonik rock'ın taze gruplarının (marillion, pek taze olmasa da the alan parsons project) sivrilmesine zemin sağladı. (marillion ile alan parsons project de başka yazıların konusu olabilir elbette)

    queensryche ile tanışmam, onların ilk albümünü dinleyişim oldukça geç oldu diyebilirim. savatage'ın gutter ballet'si çıkmıştı ve bir arkadaşım savatage'a benzer bir power grubun daha olduğundan söz etmişti. zar zor, (taşra işte!) queensryche'ın rage for order'ına kavuştum, ama queensryche'ın albüm raflarımda baş köşeye oturması ancak ertesi yıl ele geçirebildiğim operation: mindcrime ile oldu. müzikal açıdan albüm, karanlık - ancak rage for order'daki uğursuz hava gibi değil - , yer yer hüzünlü bir atmosfere sahip. patlamalı çıkışlar (rage for order'dan farklı olarak) ve sert bir sound (empire ve promised land'den oldukça net şekilde farklı olarak) operation: mindcrime'ın genel karakteristiği. konsept albüm olduğu için de şarkılar arasındaki seri ve cuk oturan geçişler insanda bir film izliyormuş izlenimi yaratıyor. operation: mindcrime, grubun söz yazarı chris de garmo ve albüm konseptinin oluşturulmasında onunla birlikte çalışan solist geoff tate'in de açıkça söyledikleri gibi anthony burgess'in otomatik portakal'ından esinlenilerek yazılmış. bu kez alex yerine nikki var. nikki, apolitik, elinden başka bir şey gelmediği için şiddetle iç içe (ancak burgess'in alex'i kadar şiddet ve seks sapkını da değil), bir değişimin gerektiğine inanmaya her an hazır bekleyen bir genç.

    albüm kapağına baktığımızda ilk dikkatimizi çeken o sarı mindcrime logosu (kafatası, beyin yerinde queensryche amblemi ve bizde beyin yıkama etkisi yaratan gerilimin stilize hali); albüm ve grup adı kırmızı ve beyaz, ve tüm bu imgelerin ardından siyah beyaz bir illüstrasyon. kapağın arka yüzü, öykünün üç başrol oyuncusundan biri olan doktor x* hakkındaki ilk ipucunu veriyor bize: bilinmezliğin en büyük temsilcisi o harfin ardına gizlenmiş gizemli kişiliğinden ve anarşizanlığından önce onun hakkında elde ettiğimiz ilk veri, gökyüzüne diktiği delice bakan gözleri. bakışını takip ettiğimizde rastladığımız dört motorlu bir bombardıman uçağı ve altında uzanıp giden yumrukları havada, kasketli kitleler; x'in yıkım istemi ve onu destekleyen, değişim'i isteyen taban. bu kitleyi takip edip yeniden ön kapağa ulaştığımızda birkaç photoshop hilesi ile gizlenmiş başrol oyuncusu nikki'nin attığı çığlığın bu insanlara dönüştüğünü fark ediyoruz. (itiraf: bu kapağı ilk kez fotokopisinden gördüğüm için nikki'yi keşfetmem biraz uzun sürdü)

    albüm i remember now ile bir hastane koridorunda açılıyor (başka bir yüklem kullanılabilir mi hiç?). tavandaki hoparlörden yankılanan kayıtsız bir kadın sesi iki doktorun adını anons ediyor. ardından ta arkalardan bir ıslık sesi eşliğinde görüş (kesinlikle görüş) alanımıza giren bir çift hemşire ayakkabısı bir odanın kapısını itip içeriye giriyor. içeride suçtan, polisten söz eden bir ses var; hemen bunun televizyonun sesi olduğunu anlıyoruz. hemşire henüz tanımadığımız hastaya fırça atıyor: kung-fu biteli on dakika olmuş, hala neden uyumamış? belki de yeni bir iğneye ihtiyacı vardır. hemşire sessiz hastasıyla işini bitirip televizyonu kapattıktan sonra kapıya yöneliyor ve sızmak üzere olan hastasına tatlı rüyalar diledikten sonra 'piç' diye eklemeyi ihmal etmiyor. ve nihayet başrol oyuncumuz nikki ile tanışıyoruz uyku öncesi sayıklamalarında:

    şimdi anımsıyorum
    her şeyin nasıl başladığını anımsıyorum
    dünü bilmiyorum,
    sadece bana söyleneni yaptığımı anımsıyorum.

    ve anarchy-x ile tepe taklak nikki'nin kabuslarına, bunlara nasıl bulaştığına dalıyoruz. sözsüz parçalar hakkında yazmak zordur, herkesin kendi imgelemini çalıştırması her zaman en hayırlısı olur. ama burada x'in anarşizanlığıyla da tanışmış oluyoruz. konu uzatılmadan üçüncü parça revolution calling'e geçiyor. nikki'nin, apolitikliği bir temiz kalma yöntemi olarak benimsediği anlaşılıyor, yani alex gibi bu dünyadan kopuk değil. washington'da dönen dolapların, yönetici sekreterlerinin tüm hikayeleri penthouse ya da playboy'a sattıklarının farkında, televizyonu seyretmesi bile yeterli buna. andy warhol'un sözünün son derece doğru olduğunun ayrımına varıyor.

    sanırım warhol haklıydı, ün sadece onbeş dakika sürüyor
    herkes herkesi kullanıyor, herkes bunun için kendini satma peşinde
    bana doğruyu anlattığına inanırdım medyanın
    ancak nereye bakarsam aldatmaca görüyorum
    peki kime güveneceksin herkesin dolandırıcı olduğu yerde?
    amerikan yolu'nun doğru olduğuna inanırdım
    ama şimdi kutsal dolarlar yönetiyor herkesin hayatını
    bir milyon biriktirmeye çalışıyorum, kimin öldüğü umurumda değil.

    ve ardından ilk kez doktor x*'den, tedaviye sahip adam olarak sözedildiğini duyuyor ve tepki olarak onu buluyor: x ona şöyle sesleniyor:

    devrim çağırıyor, devrim seni çağırıyor
    bir değişim yapmak zorundasın artık...

    nikki başta bu adama ve hareketine sempati duyuyor ve gönüllü olarak bu saflara katılmayı kabul ediyor. ancak kısa bir süre sonra bu kararının ne denli tehlikeli sonuçlar doğurabileceğinin biraz da olsa farkına varmış olmalı ki operation: mindcrime'ın başında çalan telefonu açıp karşıdan detone bir gitar eşliğinde gelen ve "beyin yıkama" diye fısıldayan sesi duyar duymaz telefonu kapatıyor. ancak ikinci çalışta telefonu tereddütsüz açması ve chris de garmo'nun az öncekinin aynı notaları net bir stüdyo kaydıyla suratımıza çarpması, nikki'nin "sisteme" girdiğinin simgesel göstergesi oluyor.

    bir dakikamızı bile almayacak ve artık acı duymayacaksın
    hayatını anlamlandırmalısın evlat, ver şu damarını bana
    doktorunu görmeye geldin çünkü tedavi bende
    kafandaki tüm soruları sileceğim, artık emin olacaksın

    doktor x*, nikki'yi oldukça iyi tanıyor ya da onun gibi sokaklarda aynı şeyleri yapanları; bu sistemin işine yarayacak bir katil görüyor onda; çünkü okula gidemiyor, sokakları arşınlamak, suçun içine batmakla geçiyor yaşamı... bu yüzden kollarını açmış bekleyen x'in sistemine dahil oluyor:

    artık reddetmeyeceksin biliyorum, çünkü daha çok işimiz var seninle
    kaybedecek daha neyin var ki
    öyleyse al şu numarayı... hoşgeldin beyin yıkamaya
    biz bir yeraltı devrimiyiz, fazla mesai yaparız
    bu sistemde sana da yer var evlat
    üstelik bir şey imzalamana da gerek yok

    ve artık nikki bir ölüm makinası olmuştur. bunun için gerekli tüm şartlar doktor x* tarafından yerine getirilmiştir çünkü:

    yapılması gereken her şeyi biliyorsun nikki
    al şu silahı, evde telefonun başında bekle
    sana ihtiyacın olan şeyi getirecek birini göndereceğiz.
    sen tek kişilik bir ölüm makinesisin
    ve bu kenti kana bulayacaksın

    silah, yeterli motivasyon, dişi bir kurye ve bunun getirdiği cila (konuyla ilgili parantez; jacob's ladder'ı izlediniz mi? devletin manipülatif gücünün savaşta, kimyasal olarak kendi askerleri üzerinde uygulanışı; işin acı tarafı ülkemizde bu iş için kimyasala bile gerek duyulmuyor. neyse jacob's ladder'ı kaçırmayın!). operation: mindcrime sonunda gerilim dolu sesiyle doktor x* artık bizim beynimize işlemeye başlıyor ve iliğimizin şu cümleyle donduğunu hissediyoruz:

    bırak zihnine gireyim!

    speak'de (söyle) söylenen söz belli: devrim. yine x'in yöntemiyle bir fısıltı halinde, beynin tam içine:

    söyle bana duyduğun acıyı
    söyle o sözü (devrim!)
    çünkü o söz her şeyimiz.

    devrim ve bu yolda yapılanlar x'in tavrını bir kez daha açıkça sergiliyor:

    haydi güç dengesini değiştirelim
    ve oligarşiyi alaşağı edelim
    kitleleri bilinçlendirin
    beyaz saray'ı yakacağız

    x, kendini sisteme adamış biri olduğunu söyleyerek savunuyor ve insanları bu sisteme, bu harekete dahil olmaya çağırıyor. bu arada biraz da şu eski "omlet yapmak için yumurta kırmak gerekir" tezini öne sürüyor:

    bugüne gelebilmek için her şeyimi verdim
    yeni başlangıç'ın mesihliğini yapmak, sizin anlamanızı sağlamak için.
    ütopyamızı aklımdan çıkarmadan yeni bir noktaya ulaşmak için.
    öğrenmek, kurban vermek, ardımızda kalanları unutmak zorundasınız

    spreading the disease'de nihayet öykünün üçüncü başrol oyuncusuna geliyoruz. daha onaltı yaşındayken evden kaçmış ve batağın içinde çalışmaya başlamış isimsiz genç kız günün birinde william adlı bir peder tarafından kurtarılır. adam, haftada bir kez sunağın üzerinde ona sahip olur ve kız kurtarıcısının dizinin dibinde yaşam iksirini içerek vaftiz olur ve mary / meryem adını alır. ancak bu nikki'nin meryem ana*'sı değil meryem kardeşi*'dir, oda arkadaşıdır ("suite sister mary"). nikki ile mary'nin görevleri aynıdır. başka şeyleri de ortaktır; uzaydaki iki ışın demeti gibi aynı yazgıyı, aynı odayı, aynı geceyi paylaşırlar. şimdi bu iki izlek birleşir ve hastalığın nasıl yayıldığını gösterir:

    din ve seks, güç oyunlarıdır, insanları kendi ödedikleri paralarla manipüle eder. tanrı ya da ten satanlar, aslında hepsinin kredi kartının üzerindeki numaraları aynıdır.
    politikacılar "uyuşturucuya hayır" derken biz bilmeden güney amerika'da sürdürülen savaşlara para akıtırız. savaş boş sözlerle sürdürülürken bankalar ceplerini doldurur, açlar sefil kalmaya devam eder, zenginler daha da zenginleşir ve polisler, yüzde 1 amerika'yı yönetirken başlarını başka yerlere çevirmeleri için rüşvet alır.

    herkesin ihtiyacı olan
    ancak kimsenin görmek istemediği bu hastalık yayılır.
    toplumun bu hastalığı yayma yöntemi budur.

    müzik giderek uzaklaşıp yapaylaşırken michael kamen'ın o ünlü yaylı aranjmanlarıyla katıldığı muhteşem bir senfonik eser the mission, kilisede çan sesleriyle ve yine bir haber bülteni ile açılır. (burada yine bir parantez açmak durumundayım, çünkü albümü kent damgalı piyasa kasetinden dinleyenler kötü bir sürprizle karşılaşacaklar; bu parça kent kasetlerinde b yüzünün ilk parçasını oluşturuyor. kent yetkililerini bir konsept albümde böyle bir katliam gerçekleştirdikleri için - keza aynı şey jethro tull'ın iki izlek üzerinde giden agualung albümünde topkapı tarafından yapılmıştı - ayrıca kınamak istiyorum) ardından televizyon kapatılır (muhtemelen nikki tarafından) sadece çan sesleri ve pederin konuşması kalır. peder ağır ağır konuşmayı sürdürürken nikki gürültülü şekilde silahını çıkarır, şarjörü yerleştirir ve ilk mermiyi yuvaya sürer. kısa bir bekleyişten sonra günah çıkarmak için edilen o başlangıç cümlesini söyler: "sana gönderdiklerim için beni bağışla baba." ve tetiği çeker. "baba" burada hem günah çıkarmaya başlamak için pedere hitaben söylenmiş olabilir, hem de yanına gönderdiği peder için sembolik anlamda tanrı'ya. patlamanın ardından cam parçalanır, ağır bir akustik ile başlayan parçayı nikki'nin bitkin sesi izler ve acılarından bahsederken giderek yükselen yaylıların eşliğinde her şeyin nasıl başladığım düşünüp patlar. nikki'nin ona ihtiyacı vardır. mary ve getireceğine:

    günlerdir burada bekliyorum
    kardeşim gelip beni günahlarımdan arındırana kadar
    acılarımı hafifletebilecek tek kadın o
    yolumu bulmama yardım edecek olan tek dostumu o getirecek bana

    geçmişimi düşünüyorum, daha genç olduğum zamanları
    yeni toplum'un hedefiydim
    bu yeni yeraltı gerçekliğine karşı olan kişileri
    ve liderleri yerlerinden etmek için seçilmiştim

    (dediler ki) görevim dünyayı kurtardı
    ve gururlandım
    görevim dünyayı değiştirdi
    ve yaşamımı altüst etti.

    sık yağan yağmur altında konuşan iki kişi. x muhtemelen motorlu bir araçla gelen. nikki'ye mary'nin icabına bakmasını söylüyor. nikki kulaklarına inanamıyor. zamanı doldu, diyor x ve gidiyor. suite sister mary saat akşam onda, başlıyor. nikki yüzüyle yağmuru, zihniyle ise fırtınayı hissediyor. evine yürürken insanları ve sokakları izliyor. ona, kentin ölüm makinesine ait olan sokakları. geceyarısı olduğunda mary'nin koridorda söylediği dizeleri duyuyor adım adım odalarının kapısına yaklaşırken. mary onu hissedip onu içeri davet ediyor:

    "seni bekliyordum, gelsene!"

    nefesi nikki'nin yüzünü dolaşıyor, ve nikki bağırıyor:

    mary, sen yeraltının fahişesiydin sadece
    onları kandırabileceğini mi sandın, şimdi senin için gönderdiler beni
    kendi iyiliğin için, çok fazla şey biliyorsun.
    bana sadakat yeminleri etme, ihtiyacım olan her şey burada yanımda

    ve ani karar değişikliği:

    nikki: ihtiyacımız olan tek şey güven, ikimizi de hayatta tutabilecek tek şey
    mary: herhangi bir sadakat istemiyorum. bağla ellerimi ve doyur zihnimi. bildiğim tek uzlaşma ben gözlerimi kapatırım ve sen ateş edersin.
    nikki: hayır mary, dinle! seni kutsayan hacın gitti, peder ölü ve soğuk, silahım besledi onu dizlerinin üzerindeyken ve kırmızıya boyadı kutsal suyu. ölürken de "teşekkür ederim" dedi.
    mary: akışı, kutsanmış ırmağı hissettim. kutsal sunak bu gece bir kez daha yakıyor etimi.
    nikki: bu oyunu durdurmak zorundayız delilik bizi ele geçirmeden. acı ve korku tüm hayatımız boyunca bizi izledi şimdi yakılması gereken tek bir mum kaldı geriye: o mu ben mi?
    mary: günahlarıma sırt çevirme. isa'nın kanı bu derin yaralarımı iyileştiremez. tüm insanlığın günahını taşıyorum. silemiyorum anılarımdan ve çığlığım çıkmıyor.

    mary'nin ölümünün ardından the needle lies'da artık nikki dayanamayacağını hissedip çıkış yolunu arıyor:

    nikki: burama kadar geldi. çıkmak istiyorum!
    doktor x*: artık gidemezsin!

    nikki iğnenin kendine verdiği tüm o duyguların, gururun, görev aşkının yalanını görür mary sayesinde. her şeyin kendisine onun da yardımıyla nasıl pompalandığını. koşa koşa kaçar, ama her yerde onu görür, kafasını çarptığı her duvarda aynı yazıyı bulur:

    asla, asla güvenme iğneye
    çünkü yalan söyler,
    asla güvenme iğneye
    bağırsa, adını haykırsa da.

    electric requiem tam anlamıyla elektrikli bir ağıttır. nikki bir zamanlar mary ile paylaştığı odasına gelir. kapıyı açar ve içeriye girip bağırır: kimse var mı? kapı aniden, açıldığından daha büyük bir hızla kapanır. nikki tek bir şey düşünür: mary?

    ölüyken bile üzgün görünüyorsun
    bırakma beni, beni burada bırakma
    senin hissettiklerini istiyorum, inan bana
    ver elektriği!

    artık katılaşmıştır nikki. breaking the silence'da yüzünde taşıdığı korku maskesi düşmek üzeredir artık, gözlerinde nefret ışıldar, ama her şeyini kaybetmiştir. ölüm makinası kendi içini boşaltmıştır. kendini deliler gibi sokaklara atar ve ıslak sokaklarda mary'yi, masum beyaz gecelik içindeki hayaleti aramaya koyulur.

    gecenin sessizliğini yırtarak bağırıyorum
    çığlığımı duymuyor musun?
    neon ışıklarının arasında arıyorum yüzünü
    ama bana yanıt vermiyorsun.

    bakışımın herhangi bir yönü yok artık,
    bir ateş kavurmuyor kalbimi
    her şeyi kendime saklıyorum güneş ağır ağır batarken
    ve sesini duyuyorum akşam yağmurunun içinden seslenen

    ve parça birkaç hamlede bittikten sonra sessizliğin ortasındaki nikki'yi çevreleyen (kafasının içindeki) sesler bağırıyor:

    - biliyoruz yaptın
    - ne, sen mi yaptın
    - o mu yapmış
    - gerçekten mi?
    nikki: hayır! hayır! hayır!

    i don't believe in love'da nikki suç mahallinde bulunmuş, elleri kelepçelenip gözleri boş bakar şekilde götürülmüştür. polis araçlarının sirenleri de bunları anlatır bize. nikki sürekli olarak "ben yapmadım" diye sayıklar.

    beni sevdiğini söyledi, sanırım bunu asla anlamadım
    ama hiç anlayabildik mi gerçekten
    beni diğer tarafta bekleyeceğini söyledi
    ama onu bulamayacağımı biliyordum.

    aşka inanmıyorum, hiçbir zaman inanmadım ve inanmayacağım
    aşka inanmıyorum, asla çektiğin acıya değmiyor.
    açılan tüm eller sadece itip kakmak içindi,
    aşk için zaman yoktu ama bu önemsiz
    o farklıydı, gecelerimi aydınlatacak yolu bildiğini sanıyordum
    fakat şimdi karanlıktayım
    göremiyorum ışığı
    yalan söylemiş olmalı çünkü asla elveda demedi.

    bu dizelerle nikki'nin aşka ve bu bağlamda hayata karşı küskünlüğü, inançsızlığı ve tıpkı otomatik portakal'da, olduğu gibi iyice toplum dışına atılmışlığı ortaya çıkıyor. onu bir yere getirmeyi vaat eden sistem onu kullanıp, yine o eski sisteme ve hayatın tam kıyısına atmıştır. nikki kendini bir kısır döngünün içinde, boş bir odada bulur: waiting for 22 ve my empty room. waiting for 22 tate* ile de garmo'nun* yine gizlemeye gerek duymadıkları pink floyd ve the wall hayranlıklarının etkisinde bir parça. my empty room ağır aksak ve boş gözlerle geçen zamanı hissettiren umarsız, kayıtsız saatin sesi vardır:

    boş odamdayım bugün ve oturuyorum
    tebeşirle boyanmış duvar
    çizgileri izlediğimi anımsıyorum
    binlerce kez, geceler boyunca öldü o, neden?
    uyku yok, uyuyormuş gibi yapamam tüm rüyalarım birer cinayetken,
    tüm bunlarla yüzleşemem!

    ve nikki'nin yüreklere işleyen çığlığı detone bir gitar ve gök gürültüsü ile böler saatin sesini:

    peki kim gelecek şimdi beni günahlarımdan arındırmak, odamı temizlemek, yemeklerimi hazırlamak, arkadaşım olmak için?

    ardından bekleyiş dolu yaylılar, hastane koridorları, nikki'nin zihninden çıkmak bilmeyen sesler, suçlamalar, nikki'nin çılgınlığın eşiğine gelmiş çığlığı ve bir kurtuluş gibi tepe taklak dalınan son parça. eyes of a stranger'da nikki artık içinde yaşamaya çabaladığı toplumun yanı sıra kendine de yabancılaşmış, kendi bakışlarını bile tanıyamaz durumdadır. yalnız başına oturduğu odasında yine ve yeniden mary'nin hayaletiyle, onunla yaşadığı anılarla karşılaşır. rüyalarında geceliği gırtlağına sarılmış halde görür mary'yi ve sıçrar yatağında:

    yüzünün dönüp bana baktığını görüyorum
    ve başımı kaldırıp
    bir yabancının gözlerine bakıyorum.
    biliyordum aynaların asla yalan söylemediğini.
    insanlar kaçıyor bu yabancının gözlerinden
    bakışının ardındakinden korktukları için.

    nikki de toplumun yarattığı ve ardındakini, etkilerini merak etmeden yaymaya çalıştığı bir hastalıktır, çünkü, x'in de gördüğü gibi toplumun buna ihtiyacı vardır. sistemin kendini beslemesi, çarkların dönmesi için verilmiş bir kurban, kırılmış bir yumurtadır nikki; bağırır, "bana da bir şeylerin kalmış olması gerekir" diye ama böyle bir şey yoktur. artık görevini tamamlamış, tıpkı otomatik portakal'daki, gibi şöyle ya da böyle iktidarı değiştirmeye yardımcı olmuştur ve artık tecrit edilmesi gerekir.

    daha kaç kez yaşamalıyım bu trajediyi?
    daha ne kadar yalan söyleyecekler bana?
    istediğim herkesin istediği şey,
    neden buradayım?
    ve daha ne kadar?..

    parçanın sonunda davul, bas gitar, diğer gitarlar hepsi ayaklanıp tam bir fırtına oluştururlar. tüm efektler ve bu tür konsept albümlerin olmazsa olmazı olan tüm seslerin yeniden harmanlanması ile müzik doruğa yükselir ve nikki'nin çığlıkları ve elektronik fırtınanın ortasında synthesizerda detone edilmiş bir "devrim!" bağırtısıyla parça ölür, arkadan yavaş ve tekinsiz, sentetik bir ses gelir ve nikki tam beynimizin yanı başında bize şöyle der:

    şimdi anımsıyorum!
  • albüm nikki,dr.x ve sister mary karakterlerinin etrafında dönmektedir.konsept albüm
    olduğundan şarkıların hepsi birbiriyle bağlantılıdır ve hikayeye katkıda bulunan bir çok
    gizli anlam taşımaktadır. hikaye temelde aşağıdaki gibidir. fazlasıyla spoiler içerir.

    --- spoiler ---

    -i remember now-

    hikaye sonda başlıyor.nikki hastahane odasında yatıyor, koma halinde boşluğa bakıyor gözleri,
    arkada televizyon açık.saat 6.00.klasik hastahane sesleri. bir hemşire odaya
    giriyor,sakinleştirici/uyuşturucu iğneyi yapıyor.o sırada hemşirenin hasta hakkında neler
    hissettiğini öğreniyoruz.o sırada nikki'nin kafasında anılar bir bir canlanmaya başlıyor

    "i remember now, i remember how it started.
    i can't remember yesterday, i just remember doing
    what they told me..told me..told me..told me."

    -anarchy x-

    uvertür parça, kritik nokta arkada duyulan sesler.dr.x halka sesleniyor, devrim çağrısı
    yapıyor.

    "do we have freedom? (no!)
    do we have equality? (no!)
    this country's changing! (yeah!)
    it is no longer for all of the people! (no!)
    it is for some of the people! (yeah!!!!)"

    -revolution calling-

    nikki uyuşturucu bağımlısı her şeye kızgın,işşiz güçsüz bir adam. kendi yaşamının
    sorunlarından dolayı dünyayı suçluyor. bu parça öncelikle nikki'nin kafa
    yapısını, düşüncelerini ve içinde bulunduğu çevreyi tarif ediyor ve dr.x ile
    tanışmasını. arada amerikan hükümetine ve mal gibi yaşayan halka göndermeler var. sistem
    eleştirisi.

    -operation mindcrime -

    dr.x dini ve politik bir lider. amaçları için insanları öldürtmekten kaçınmayan biri. geniş
    bir tetikçi ve muhbir ağı kurmuş.dr.x nikki'den imparatorluğuna katılmasını
    istiyor. nikki'nin bir sorunu var uyuşturucu bağımlısı (needle) ve kolaylıkla kontrol
    edilebiliyor. telefonu çalıp ne zaman "mindcrime" lafını duyarsa kendisine verilen öldürme
    emrini yerine getiriyor.

    nikki: "hello?"
    dr. x: "mindcrime"

    -speak-

    nikki birkaç ay dr.x in favori adamı olarak çalıştıktan sonra yavaş yavaş güç
    delisi, megalomanyak bir adam olmaya başlıyor. dünyanın politik dengesinin kendi tetiğinin
    ucunda olduğunu düşünmeye başlıyor. şarkıda nikki geçmiş düzenin bozukluğundan, yeni düzenin
    dengesinden güzelliğinden bahsediyor. kendinden "mesih","ölüm meleği" olarak bahsediyor. dini
    göndermeler var bu parçada.kendini tanrı yerine koyuyor.
    (bkz: messiah) (bkz: death angel)

    -spreading my disease-

    bu parçada sister mary karakteriyle tanışıyoruz. mary sokaklarda büyümüş bir çocuk,babası
    tecavüz etmiş ve evden kaçmış. herkesin kullandığı bir fahişe haline gelmiş. hayatında
    tanıdığı tüm erkekler onu sadece ve sadece vücudu için istiyor. 18 yaşında hayatına biri
    giriyor: father william william onu sokaklardan alıp rahibelerin yanına veriyor,ancak
    şerefsizin evladı yaptıklarının karşılığında mary'den ricada bulunuyor ve..

    "he takes her once a week on the altar like a sacrifice."

    father william,dr.x ile yakın bağlantılar içinde.dr.x nikki'nin sadakatinden dolayı
    ödüllendiriyor ve sister mary'e yolluyor,nikki artık her hafta mary'e uğramaya
    başlıyor. parçada yoğun bir din eleştirisi mevcut.

    " religion and sex are powerplays
    manipulate the people for the money they pay
    selling skin, selling god
    the numbers look the same on their credit cards "

    -the mission-

    şarkının başında televizyonun sesi (father william iyilik güzellik üzerine vaaz vermektedir)
    duyulur ,ardından şarjöre konulan mermiler ve silah sesi.nikki tv'e ateş etmiştir

    "bless me father for i have sinned."

    albümdeki en vurucu parçalardan biri. nikki'nin aradan geçen zaman içerisinde akıl sağlığının
    geldiği seviyeleri görebiliyoruz. yaklaşık 1 senedir tüm hayatı kan üzerine kurulu bir adamın
    insanlıktan çıkışı ve depresyona girişi. nikki kendini odasına kapatmıştır ve deliliğin
    sınırındadır. nikki kendini bir tek mary'nin yanında insan gibi hissetmektedir,mary'e karşı
    anlayamadığı hisler beslemektedir. bir tek onun yanında huzurludur,acılarından arınmış
    hisseder.

    "i'll wait here for days longer
    till the sister comes to wash my sins away"

    -suite sister mary-

    şarkı koro ile başlar (requiem)

    doctor x nikki'den william ve mary'i öldürmesini ister çünkü planlarında zayıf halka olarak
    kalmışlardır. nikki büyük bir açmaza sürüklenir, o güne kadar her söylenileni yapmıştır ancak
    mary'e aşık olduğunu fark eder ve onu öldüremeyeceğini anlar çünkü hayatındaki tek insansı
    taraf o kalmıştır.nikki akıl sağlığını tamamen kaybetmiştir artık, kendi kendini
    ikna etmeye çalışır,gücünün doruğundadır ama çok zayıftır.

    "moving silent through the streets, they're mine...they're mine"

    mary'nin yanına gider ve onla konuşmaya başlar. konuşmaları dinleriz.mary'e buraya gelme
    sebebini açıklar ve mary'nin de aslında ölmek istediğini öğrenir.yine de mary'i
    öldüremeyeceğini anlar ve sevişmeye başlarlar.

    "there's one more candle left to light."

    -the needle lies-

    "i've had enough and i want out!"
    "you can't walk away now."

    nikki bir silah alır ve dr.x in karşısına çıkar onu öldürüp bu yaşamdan kurtulmak
    istemektedir. bu kan ve vahşet dolu yaşamdan ancak dr.x izin vermez.dr.x nikki'yi uyuşturucu
    ile kendisine bağlamıştır. nikki hiçbir şey yapamaz dalgın ve mahvolmuş olarak
    çıkar.bağımlığını fark eder asla özgür olamayacağını,hapsolduğunu..
    nikki mary'i görmeye gider ve mary'i odasında ölü bulur, kafası dağılmıştır.

    -electric requiem-

    nikki mary'nin cesedini bulur, çökmüş bir halde kalır, dağılmıştır.

    "even in death
    you still look sad
    don't leave me
    don't leave me...here"

    -breaking the silence-

    nikki artık tam anlamıyla akıl sağlığını kaybetmiştir. sokaklarda anlamsızca koşturur bir
    işaret bir yanıt arar. hayatındaki son umut da gitmiştir.

    -i don't believe in love-

    nikki anlamsızca kiliseye geri döner cesede son bir defa daha bakabilmek için. ancak kilise
    polis kaynamaktadır. mary'i öldürmekle suçlanır ve tutuklanır. onlarca cinayet işlemiştir
    ancak aslında işlemediği tek cinayet yüzünden içeri alınır. nikki artık tamamen
    kayıptır,beyni çok çok uzaklardadır. polis sorgular ama cevap vermez

    -my empty room-

    artık aciz duruma düşmüş, kendini ve bilincini tamamen kaybetmiş bir nikki görürüz bu şarkıda
    artık kendini bile tanımamaktadır. aynaya baktığında bir yabancının gözlerini görür

    -eyes of a stranger-

    albümün zirve noktasıdır. şarkının sonunda tüm parçalardan bölümlerin teker teker hızlıca
    geçtiğini duyarız.

    "mindcrime!" "speak!" "and welcome..." "revolution calling!"

    6:01 p.m.

    "i remember now."

    nikki tüm bu anıları sadece 1 dakika içerisinde görmüştür.derin bir uykuya dalar
    ve aslında bir kriz anında mary'nin ağzına silah dayamış ve tetiği mary'e çektirmiştir.
  • oturup butun sozleri (aradaki konusmalar da dahil) yazmistim, bulunsun..

    i remember now

    [spoken]
    page: dr. david, telephone please dr. david, telephone please. dr. blair, dr. blair, dr. j. hamilton, dr. j. hamilton
    news broadcast: ...the soviets... in other news the bizarre murders of political and religious leaders that have shocked this city over the last month seemed to have ended as suddenly as they began. no terrorist groups ... responsibility for the slayings, but police have a suspect in custody under observation in a state hospital. his identity is being withheld pending further investigation. sports and weather next...
    nurse: it's ten minutes past curfew, why are you still up? hello? hello? perhaps you need another shot. ah, that should do it. sweet dreams, you bastard.
    nikki: i remember now, i remember how it started. i can't remember yesterday, i just remember doing what they told me..told me..told me..told me.

    anarchy x

    [spoken]
    weeks ago in occidental park, hundreds of people gathered for a political rally. there was a man shouting above all the others: "do we have freedom? do we have equality? this country's changing! it is no longer for all of the people! it is for some of the people!" the man's name? "dr. x."

    revolution calling

    for a price i'd do about anything
    except pull the trigger
    for that i'd need a pretty good cause
    then i heard of dr. x
    the man with the cure
    just watch the television
    yeah, you'll see there's something going on

    got no love for politicians
    or that crazy scene in d.c.
    it's just a power mad town
    but the time is ripe for changes
    there's a growing feeling
    that taking a chance on a new kind of vision is due

    i used to trust the media
    to tell me the truth, tell us the truth
    but now i've seen the payoffs
    everywhere i look
    who do you trust when everyone's a crook?

    revolution calling
    revolution calling
    revolution calling you
    [there's a] revolution calling
    revolution calling
    gotta make a change
    gotta push, gotta push it on through

    i'm tired of all this bullshit
    they keep selling me on t.v.
    about the communist plan
    and all the shady preachers
    begging for my cash
    swiss bank accounts while giving their
    secretaries the slam

    they're all in penthouse now
    or playboy magazine, million dollar stories to tell
    i guess warhol wasn't wrong
    fame fifteen minutes long
    everyone's using everybody, making the sale

    i used to think
    that only america's way, way was right
    but now the holy dollar rules everybody's lives
    gotta make a million doesn't matter who dies

    revolution calling
    revolution calling
    revolution calling you
    [there's a] revolution calling
    revolution calling
    gotta make a change
    gotta push, gotta push it on through

    i used to trust the media
    to tell me the truth, tell us the truth
    but now i've seen the payoffs
    everywhere i look
    who do you trust when everyone's a crook?

    revolution calling
    revolution calling
    revolution calling you
    [there's a] revolution calling
    revolution calling
    gotta make a change
    gotta push, gotta push it on through

    operation: mindcrime

    {....ring!....ring! the phone hasn't stopped ringing since the hypnotic meeting with dr. x. his plan is brilliant in its simplicity: assassination and replacement. he calls it, "operation: mindcrime," and nikki is the key player. nikki has a weakness. he likes the needle. dr. x makes sure nikki feels good so he can do a good job. the chosen "death angel" is then easily manipulated through subliminal suggestion over the telephone. the password into nikki's brain is "mindcrime." }

    [spoken]
    ...ring ...ring
    nikki: hello
    dr. x: m i n d c r i m e

    it just takes a minute
    and you'll feel no pain
    gotta make something of your life boy
    give me one more vein
    you've come to see the doctor
    cause i'll show you the cure
    i'm gonna take away the questions
    yeah i'm gonna make you sure

    a hit man for the order
    when you couldn't go to school
    had a skin job for a hair-do
    yeah you looked pretty cool
    had a habit doing mainline
    watch the dragon burn
    no regrets, you've got no goals
    nothing more to learn

    now i know you won't refuse
    because we've got so much to do
    and you've got nothing more to lose
    so take this number and welcome to

    operation : mindcrime
    we're an underground revolution
    working overtime
    operation : mindcrime
    there's a job for you in
    the system boy, with nothing to sign

    hey nikki you know everything
    that there is to do
    here's a gun take it home
    wait by the phone
    we'll send someone over
    to bring you what you need
    you're a one man death machine
    make this city bleed

    now i know you won't refuse
    because we've got so much to do
    and you've got nothing more to lose
    so take this number and welcome to

    operation : mindcrime
    we're an underground revolution
    working overtime
    operation : mindcrime
    there's a job for you in
    the system boy, with nothing to sign

    operation : mindcrime
    we're an underground revolution
    working overtime
    operation : mindcrime
    if you come to see the doctor
    yeah he'll give you the cure

    operation : mindcrime
    make something of your life boy
    let me into your mind
    operation : mindcrime
    there's a job for you in the system boy
    with nothing to sign

    speak

    they've given me a mission
    i don't really know the game yet
    i'm bent on submission
    religion is to blame
    i'm the new messiah
    death angel with a gun
    dangerous in my silence
    deadly to my cause

    speak to me the pain you feel
    speak the word [revolution]
    the word is all of us

    i've given my life to become what i am
    to preach the new beginning
    to make you understand
    to reach some point of order
    utopia in mind, you've got to learn
    to sacrifice, to leave what's now behind

    speak to me the pain you feel
    speak the word
    the word is all of us
    speak the word
    the word is all of us

    seven years of power
    the corporation claw
    the rich control the government, the media the law
    to make some kind of difference
    then everyone must know
    eradicate the fascists, revolution will grow

    the system we learn says we're equal under law
    but the streets are reality, the weak and poor will fall
    let's tip the power balance and tear down their crown
    educate the masses, we'll burn the white house down

    speak to me the pain you feel
    speak to me the pain you feel
    speak the word [revolution]
    the word is all of us
    speak the word [revolution]
    the word is all of us
    speak the word
    the word is all of us
    speak the word
    the word is all of us

    speak!!!

    spreading the disease

    she always brings me what i need
    without i beg and sweat and bleed
    when we're alone at night
    waiting for the call
    she feeds my skin

    sixteen and on the run from home
    found a job in times square
    working live s&m shows
    twenty-five bucks [a fuck]
    and john's a happy man
    she wipes the filth away
    and it's back on the streets again

    spreading the disease
    everybody needs
    but no one wants to see

    father william saved her from the streets
    she drank the lifeblood from the saviour's feet
    she's sister mary now, eyes as cold as ice
    he takes her once a week
    on the altar like a sacrifice

    spreading the disease
    everybody needs
    but no one wants to see

    religion and sex are powerplays
    manipulate the people for the money they pay
    selling skin, selling god
    the numbers look the same on their credit cards
    politicians say no to drugs
    while we pay for wars in south america

    fighting fire with empty words
    while the banks get fat
    and the poor stay poor
    and the rich get rich
    and the cops get paid
    to look away
    as the one percent rules america

    spreading the disease
    everybody needs
    but no one wants to see
    the way society
    keeps spreading the disease

    the mission

    [spoken]
    news broadcast: ...informing washington, a technical violation of the 1972 abm treaty...
    preacher: ...i'm asking for hands to be uplifted in just a moment. god the holy ghost is calling out to embrace you. i want you to reach deep into your hearts and your pocketbooks and take his hand.
    nikki: bless me father for i have sinned
    preacher: some of you are in a state of rebellion right now you're saying...
    gun shot...

    in the wooden chair
    beside my window
    i wear a face born in the falling rain
    i talk to shadows from a lonely candle
    recite the phrases from the wall
    i can't explain this holy pain

    six days ago my life had taken a tumble
    the orders came from high above they say
    a need to use me once again they've got my number
    further the cause boy yes you know the game

    i'll wait here for days longer
    till the sister comes to wash my sins away
    she is the lady that can ease my sorrow
    she brings the only friend
    that helps me find my way

    i search the past back to a time
    when i was younger
    a target for the new society
    picked to displace the leaders
    countering objectives
    of this new underground reality

    waiting for days longer
    'til sister comes to wash my sins away
    she is the lady that can ease my sorrow
    my love for her
    will help me find my way

    my mission saved the world
    and i stood proud
    my mission changed the world
    it turned my life around

    i look around my room is filled with candles
    each one a story but they end the same
    i'll hide away in here the law will never find me
    the walls will tell the story of my pain

    waiting for days longer
    till sister comes to wash my sins away
    she is the lady who can ease my sorrow
    she sets the pace for my delivery of pain

    they'll say my mission saved the world
    and i stood proud
    my mission changed the world
    the underground will rise and
    save this world we'll all stand proud
    our mission changed the world, we'll change the world
    we'll all stand proud

    suite sister mary

    [spoken]
    dr. x: kill her. that's all you have to do.
    nikki: kill mary?
    dr. x: she's a risk, and get the priest as well.

    10 p.m., i feel the rain coming down
    my face feels the wet, my mind the storm
    flashing lights as people race to find shelter from the pour
    moving silent, through the streets, they're mine, they're mine

    midnite, she sings praises in the hall
    to saintly faces hallowed be their names she can't recall
    sister mary, virgin mary, silent with her sin
    [ mary: what are you doing out in the rain? ]
    she feels me, i can taste her breath when she speaks
    [ mary: i've been waiting for you. come in. ]

    mary, mary just a whore for the underground
    they made you pay in guilt for your salvation
    thought you had them fooled? now they've sent me for you
    you know too much for your own good
    don't offer me faith, i've got all i need here
    my faith is growing, growing tight against the seam
    what we need is trust, to keep us both alive
    help us make it through the night

    [ mary ]
    i've no more want of any faith
    binds my arm and feed my mind
    the only peace i've ever known
    i'll close my eyes and you shoot

    no mary, listen, you've got to pull your strength from my lips
    i pray i feed you well
    your precious cross is gone, it made me wait so long
    for what you gave to everyone
    the priest is cold and dead on his knees he fed
    from my barrel of death, he turned the holy water red
    as he died he said thank you
    i just watched him bleed

    [ mary ]
    i feel the flow, the blessed stain
    sweating hands like fire, and flames
    burn my thighs, spread in sacrificial rite
    the hallowed altar burns my flesh once more tonight

    mary, my lady of pain, always alone
    blind you search for the truth
    i see myself in you, parallel lives
    winding at light-speed through time

    no time to rest yet
    we've got to stop his game
    before madness has the final laugh
    too much bloodshed
    we're being used and fed
    like rats in experiments
    no final outcome here
    only pain and fear
    it's followed us both all our lives
    there's one thing left to see
    will it be him or me?
    there's one more candle left to light

    [ mary ]
    don't turn your back on my disgrace
    the blood of christ can't heal my wounds...so deep
    the sins of man are all i taste
    can't spit the memory from my mind
    i can't cry anymore

    mary, my lady of pain, always alone
    blind you search for the truth
    i see myself in you, parallel lives
    winding at light-speed through time, you're mine

    the needle lies

    [spoken]
    nikki: i've had enough and i want out!
    dr. x: you can't walk away now.

    i looked back once
    and all i saw was his face
    smiling, the needle crying
    walking out of his room
    with mirrors, afraid i heard him scream
    you'll never get away

    cold and shaking
    i crawled down alleys to try
    and scrape away the tracks that marked me
    slammed my face into walls of concrete
    i stared, amazed at the words written on the wall

    don't ever trust
    don't ever trust the needle, it lies
    don't ever trust
    don't ever trust the needle when it cries...
    cries your name

    wet and raving
    the needle keeps calling me back
    to bloody my hands forever
    carved my cure with the blade
    that left me in scars
    now every time i'm weak
    words scream from my arm

    don't ever trust
    don't ever trust the needle, it lies
    don't ever trust
    don't ever trust the needle when it cries...
    cries your name
    don't ever trust
    don't ever trust the needle, it lies
    don't ever trust
    don't ever trust the needle when it cries...
    cries your name

    electric requiem

    [spoken]
    nikki: anybody home? mary?

    even in death
    you still look sad
    don't leave me
    don't leave me...here
    i want what you feel, believe me
    turn the current on

    breaking the silence

    they told me to run, but just how far?
    can i go wearing the black mask of fear?
    the hate in my eyes always gives me away
    the tension building slowly
    now i lost everything i had in you
    nothing we shared means a thing
    without you close to me
    i can't live without you

    breaking the silence of the night
    can't you hear me screaming?
    i look for your face in the neon light
    you never answer me

    there's no direction to my stare
    no more flame burning in my heart anymore
    quiet, i keep it to myself
    until the sun sets slowly
    i hear your voice in the evening rain calling
    nothing will keep us apart
    no more lies and fear
    there's no end to our story

    breaking the silence of the night
    can't you hear me screaming?
    i look for your face in the neon light
    you never answer
    i could make all the wrong seem right
    if you were by my side
    i'd gather all the tears you cried
    and hide them deep underground

    can't look back, it's just a waste of time
    can't erase this hate from my eyes

    breaking the silence of the night
    through the streets i'm screaming
    looking for you in the neon light
    why don't you answer me?
    breaking the silence with my cries
    can't you hear me screaming?
    we could make all this wrong seem right
    but you never answer me

    [spoken]we know you did it.why did you do it? why'd you do it?
    you didn't do it. why did you do it?
    nikki:no, no , nooooo

    i don't believe in love

    i awoke on impact
    under surveillance from the camera eye
    searching high and low
    the criminal mind found at the scene of the crime
    handcuffed and blind, i didn't do it
    she said she loved me
    i guess i never knew
    but do we ever, ever really know?
    she said she'd meet me on the other side
    but i knew right then, i'd never find her

    i don't believe in love
    i never have, i never will
    i don't believe in love
    it's never worth the pain that you feel

    no more nightmares, i've seen them all
    from the day i was born, they've haunted my every move
    every open hand's there to push and shove
    no time for love it doesn't matter
    she made a difference
    i guess she had a way
    of making every night seem bright as day
    now i walk in shadows, never see the light
    she must have lied 'cause she never said goodbye

    i don't believe in love
    i never have, i never will
    i don't believe in love
    i'll just pretend she never was real
    i don't believe in love
    i need to forget her face, i see it still
    i don't believe in love
    it's never worth the pain that you feel

    no chance for contact
    there's no raison d'etre
    my only hope is one day i'll forget
    the pain of knowing what can never be
    with or without love it's all the same to me

    i don't believe in love
    i never have, i never will
    i don't believe in love
    i'll just pretend she never was real
    i don't believe in love
    i need to forget her face, i see it still
    i don't believe in love
    it's never worth the pain that you feel

    waiting for 22

    my empty room

    empty room today
    and here i sit
    chalk outline upon the wall
    i remember tracing it
    a thousand times, the night she died.
    why? [why?]
    there's no sleep today, i can't pretend
    when all my dreams are crimes
    i can't stand facing them
    now who will come
    to wash away my sins
    clean my room, fix my meals
    be my friend?

    eyes of a stranger

    [spoken]
    page: dr. david, telephone please. dr. david...dr. blair, dr. blair, dr. j. hamilton, dr. j. hamilton

    all alone now
    except for the memories
    of what we had and what we knew
    everytime i try to leave it behind me
    i see something that reminds me of you
    every night the dreams return to haunt me
    your rosary wrapped around your throat
    i lie awake and sweat, afraid to fall asleep
    i see your face looking back at me

    and i raise my head and stare
    into the eyes of a stranger
    i've always known that the mirror never lies
    people always turn away
    from the eyes of a stranger
    afraid to know what
    lies behind the stare

    is this all that's left
    of my life before me
    straight jacket memories, sedative highs
    no happy ending like they've always promised
    there's got to be something left for me
    and i raise my head and stare
    into the eyes of a stranger
    i've always known that the mirror never lies
    people always turn away
    from the eyes of a stranger
    afraid to know what
    lies behind the stare [lies behind my stare]

    how many times must i live this tragedy
    how many more lies will they tell me
    all i want is the same as everyone
    why am i here, and for how long

    and i raise my head and stare
    into the eyes of a stranger
    i've always known that the mirror never lies
    people always turn away
    from the eyes of a stranger
    afraid to know what
    lies behind the stare

    [spoken]
    nikki: i remember now.
  • and justice for all, seventh son of a seventh son, south of heaven, kings of metal, ram it down, keeper of the seven keys part 2 gibi albümlerin ciktigi 1988 senesinde bircok metal dergisi tarafindan senenin en iyi albümü secilmisti. o derece yani.
    bir daha adamlar* kendileri bile bu kaliteyi yakalayamadilar.
  • belki de gelmiş geçmiş en iyi konsept albüm. içindeki anarşist hava olsun, birbiriyle olağanüstü derecede iyi bağlanan parçalar olsun, sözlerdeki anlam, karakterlerdeki karizma, şarkıların tümünün iyi olması gibi bir albümde zor bulunan özellikler olsun ailecek bayılıyoruz.
    hatta annem geçen gün, " nikki şu an ne yapıyordur acaba" diye iç geçirdi, o denli ısınmış karakterlere kadın.
  • şimdi baktım da azalmış konsept derişimi. burda olsun nette ya da basılı başka bir kaynakta olsun bu albümle iligli sölyenegelen beylik sözler hep aynıdır. tamam albümün alamet-i farikası pek başarılı bir konsept albüm olması. ama kardeşim albümün tek kayda değer özelliği buymuş gibi konuşulup durmasına hırs yaptım duya duya.

    şu dünyada ümmi de olsam, uzaydan da gelsem, şarkı sözlerinden tek kelime anlamasam dahi albüm müzikal olarak tadından yenmeyecek güzellikte be abi. şu albümdeki tüm şarkılar, *belki bi tek the needle lies hariç, olağanüstü eserler. (needle da ne zaman olsa dinlenir çakı gibi şarkıdır) albümün girişi müthiş gaz. anarchy-x, revolution calling, op:mindcrime bıçağı bileyen şarkılar, speak, spreading the disease'i dinlemelere doyamıyorum. the mission, suite sister mary ne tatlı şarkılardır anneme bile açıp dinetiyorum "bu ne oğlum" demiyor. breaking the silence, i don't believe in love, my empty room'u çalmalara kıyamıyorum. eyes of a stanger'da hep gözüme toz kaçıyor.

    clean vokalin*varabileceği son nokta, özellikle bu albümdeki performansıyla geoff denen herif, on numara baslar, ziller, bi hüzünlendiren bi coşturan sololar, müthiş ara track'ler ile tarifi imkansız bi iş yapmış adamlar. ben böyle bi eser ortaya koysam herhalde müziği bırakırdım.*

    yani kardeşim fikrimce bu albümün öncelikli önemi süper bir konsept albüm olması değil, müzikal açıdan müthiş nitelikli, çok zengin bir albüm olmasıdır. ne bilim çağdaş türk edebiyatı için puslu kıtalar atlası neyse, dünya edebiyatı için şeker portakalı, denizler altında yirmi bin fersah neyse, metal tarihi için de bu albüm o tür bir şeydir. zengin, ilham verici, bal damlıyor. bir de bu kadar hüzünlü olmasaydı.
  • queensryche denen ruh hastası ekibin 80li yıllarda metal müziğin gidişatını değiştirmiş albümü. bütün hikayenin aslında 1 dakika sürmesi, albümün hastalıklı bir zihnin içinden konuşmadaki başarısı bana aynı izleği kullanmış anayurt oteli, mulholland drive gibi başka klasikleri çağrıştırıyor. sözler de müzik de muhteşemdir bu albümde, aşırıdır, bir nevi pinnacle'dır, hala aşılamamıştır.

    i wear a face born in the falling rain - "ağlıyorum" demenin bir metal albümünde böyle dile getirilmesi insanı şehvetle karışık ürkütüyor...
  • protest rock'in (bir anlamda gercek rock'in) son orneklerinden biri. ve elbette bir cok grup tarafindan iyice bellenmi$, incelenmi$, ezberlenmi$ bir "konsept album nasil yapilir?" dersi. (dream theater gecmi$, maiden butunlemeye kalmi$tir.)
  • gelmiş geçmiş en güzel concept albümlerinden biri olan, 1988 çıkışlı albüm... hatta aynı sene piyasaya sürülen seventh son of a seventh son albümü için bruce dickinson "çok uğraştık ve son yılların en iyi konsept albümünü yaptığımıza inandık... ta ki operation mindcrime'ı dinleyinceye kadar" demiş... aynı zamanda bu albüm iron maiden'dan ayrılması kararını vermesinde etkili faktörlerden biriymiş çünkü ona ekibindeki eksikliği göstermiş... ha bir de (bkz: queensryche/16) #263526...

    1. i remember now
    2. anarchy x
    3. revolution calling
    4. operation: mindcrime
    5. speak
    6. spreading the disease
    7. the mission
    8. suite sister mary
    9. the needle lies
    10. electric requiem
    11. breaking the silence
    12. i dont believe in love
    13. waiting for 22
    14. my empty room
    15. eyes of a stranger
  • queensryche’ın 3.stüdyo albümü. 1988 yılında yayınlanmıştır ve birçok müzik eleştirmenine göre gelmiş geçmiş en iyi konsept albümdür.

    queensryche, müzikal yaratıcılık ile hikaye anlatıcılığı arasındaki dengeyi muazzam biçimde yakalayabilmiş bir grup. operation mindcrime, bu dengenin en iyi temsili olabilir. albümde dinleyiciyi içine çeken kuvvetli ve gerçekçi bir kurgu oluşturulmuş. bu kurgu, müzikal yaratıcılık ile desteklenmiş. michael wilton ile chris degarmo’nun gitarları heyecanı hissettirirken, geoff tate’in vokali dinleyiciyi hikayenin akışına sürüklüyor. her açıdan mükemmel bir albüm olduğunu söyleyebiliriz.

    konsept albümlerin özelliği, bir konuyu veya hikayeyi bütünlüklü olarak işlemeleridir. bu tür albümlerde şarkılar, bir romanın bölümleri veya filmin sahneleri gibi kurgulanır. dinlenen her şarkıda, albümün temasını oluşturan konuya veya öyküye daha çok hâkim olursunuz.
    operation mindcrime, birçok müzik eleştirmenine göre gelmiş geçmiş en iyi konsept albümlerden biri. bruce dickinson, seventh son of of the seventy son albümünden bahsederken, operation mindcrime gibi bir konsept albüm yapmak istediklerini fakat bu konuda queensryche kadar başarılı olamadıklarını söylemişti.

    operation mindcrime’ın hikayesi nikki adında bir suikastçinin sorguda hatırladıkları üzerine kurulu. nikki, eski bir uyuşturucu bağımlısıdır. sokaklarda sürüklenirken, dr.x tarafından yönetilen yeraltı örgütü ile tanışır. dr.x’in ve örgütün amacı abd’de bir devrim örgütleyip iktidarı ele geçirmek ve rejimi değiştirmektir. dr.x, kapitalizmin ve mevcut politik sistemin insanları krize ve eşitliksiz bir yaşama sürüklediğini söyler. yaşadığı zamanın sorunlarını iyi tahlil etmektedir. nikki, kurtuluşunu bu örgütte bulur. yaşama güçlükle tutunan bir adamken, örgüt ona bir amaç verir. aynı zamanda, kendini yüceltip kahraman olduğuna inanmasını sağlayacak bir araç sağlar. nikki, zamanla bir suikastçiye dönüşür. dr.x’in ortadan kaldırılmasını istediği kişilerle ilgilenmek onun vazifesidir.
    dr.x, peder william’ı amaçları ve şahsiyeti için bir tehlike olarak görür. peder, mary adında bir hayat kadınını sokaklardan kurtarmıştır. fakat mary’nin sokaklarda başlayan ıstırabı kilisede devam eder. zira sokaklara dönmek istemiyorsa peder william’ı tatmin etmek zorundadır. kilisede sürekli istismar edilir ve tecavüze uğrar. yaşadıkları ona sağlanan korumanın bedelidir. dr.x hem peder william’ın hem de mary’nin ortadan kaldırılmasını ister.
    nikki, mary ile karşılaştığında ona aşık olur. bu yüzden onu öldürmeyi reddeder. dr.x, bunu büyük bir ihanet olarak görür ve bu hainliği cezalandırmaya karar verir. kiliseye gider, peder ile mary’yi öldürür. sonrasında polisi arayıp nikki’yi katil olarak ele verir. nikki, mary’nin öldüğünü öğrendiğinde aklını ve hafızasını yitirir. operation mindcrime, onun yitik hafızasını sorguda verilen ilaçlar sayesinde hatırlamasıyla başlar.

    bu hikayeyi yaratan ilham, geoff tate’in kanada’da tanıştığı qsm militanlarından dinledikleri sayesinde doğdu. qsm (quebec sovereingty movement – quebec egemenlik hareketi), quebek eyaletinin kanada’dan ayrılıp bağımsız bir ülke hâline gelmesini savunan bir hareket. genellikle politik bir mücadele yürütmüşler fakat adam kaçırma, suikast, bombalama gibi işlere girdikleri bir dönem olmuş. türkiye’de –doğal olarak- pek bilinen bir oluşum değil ki ben de bu albüm sayesinde öğrendim ama vikipedi sayfasında gördüğüm kadarıyla, belli bir dönem dc çizgi romanlarından simpsonlar’a birçok yapımda bu örgüte dair referanslar olmuş. neyse, militanların bombalama, suikast gibi konulardan bahsetmeleri geoff abimize epey ilham vermiş. fakat hikayenin dayandığı tek nokta bu değil. tate’in uyuşturucu bağımlılığından muzdarip olmuş bir arkadaşı da nikki karakterine epey ilham vermiş.
    operation mindcrime gibi politik anlatısı kuvvetli bir albümü ele alırken, yapıldığı zamandan ve bu zamanın atmosferinden bahsetmemek olmaz. 80’li yılların amerika için bir buhran ve karmaşa dönemini filmlerden, müzik yapımlarından ve okuyup izlediklerimizden anlıyoruz. mesela bu yıllarda çekilen birçok filmde –korku filmlerinden komedilere kadar- jenerasyonlar arasındaki çatışmadan bahsediliyor. yani derin bir toplumsal çatışma ve bu çatışma sonucunda nereye gideceğini, ne yapacağını bilmeyen, dünyası şaşmış bir gençlik var. abd’nin ronald reagan denilen kovboy eskisi tarafından yönetildiği, nükleer savaş paronayasının zirveye çıktığı, toplumsal kargaşanın hâkim olduğu bir dönem 80’ler. albümün ne anlattığına biraz da bu açıdan bakmak lâzım.
    mesela dr.x karakteri bana birçok açıdan jim jones’u hatırlatıyor. malum, jim jones da yaşadığı dönemin toplumsal eşitsizliğinden yararlanmış ve bundan muzdarip olan insanları sömürerek kendi krallığını kurmaya çalışmıştı. dr.x de aşağı yukarı böyle bir karakter.

    memleket meselelerinden bahsettik. albüme dönelim. kapak görseli; illüstratör charles wesley ‘wes’ griswold tarafından hazırlanmış. devam albümü olan operation mindcrime ıı’nin kapak görsellerinde de aynı tasarımcının imzası var. internette ufak bir araştırma yaptım fakat griswold’un başka bir çalışmasına rastlayamadım. kapak tasarımında bir mitingin fotoğrafı kullanılmış. sister mary’nin öfkeli yüzü de kalabalığın ortasında kendini gösteriyor. mary, bu politik meselenin ve kargaşanın ortasında bir masum, bir kurban olarak ortaya çıkıyor. ben görseli bu şekilde yorumladım.

    kitabın ortasından başlamak gibi olacak ama suite sister mary albümü devleştiren şarkı olmuş. nikki’nin bu şarkıda kurban ile özdeşleştiğini görüyor ve acısını derinden hissediyoruz.

    --- spoiler ---

    mary, my lady of pain
    always alone
    blind you search for the truth
    ı see myself in you, parallel lives
    winding at light-speed through time
    --- spoiler ---

    gerçekten de nikki’nin mary’de kendisini görmek için epey sebebi var. ikisi de bir şekilde sokaklardan kurtulduğunu düşünmüş. fakat birinin gücü, aklı ve iradesi, diğerinin ise bedeni istismar ediliyor. mary rolündeki pamela moore ile geoff tate’in efsanevi düeti şarkıyı etkileyici kılıyor.

    nikki buralara nasıl geldi? revolution calling şarkısında bu sorunun cevabını alıyoruz. bu sistemde yanlış giden bir şeyler olduğunu hepimiz anlıyoruz. nikki de bunu bildiğini hatırlıyor. hepimizin bildiği şeyleri anlatıyor esasında; politikacılar yalan söylerken, televizyonlar ve dergiler toplumu uyutuyor. fakat nikki, onu bir müptela hâline getiren sistemden kendini kurtarıp onunla mücadele etmek için dr.x’in fikirlerini benimsiyor.
    albüme adını veren operation mindcrime şarkısının tınısı bir casus filminin soundtrackini hatırlatıyor. nikki’nin karanlık bir dünyayla tanışmasına ve onun içinde yer bulmasına tanık oluyoruz bu şarkıda. fakat bana kalırsa speak bu karakteri daha güçlü bir biçimde ele alıyor ve tanımamızı sağlıyor. nikki’nin bu şarkıda kendini bir ölüm meleği olarak tanımladığını görüyoruz. kendine adaleti gerçekleştirmek gibi önemli bir görev biçmiş ve şahsını bir kahraman figürü olarak yüceltiyor.

    --- spoiler ---

    ı'm the new messiah
    death angel with a gun
    dangerous in my silence
    deadly to my cause
    --- spoiler ---

    müzikal terimlere pek hâkim olmadığım için iki saattir film analizi gibi bir şey yapıyorum *. müzikal kısmına zaten diyecek çok fazla bir şey yok. michael wilton ve chris degarmo’nun gitarları hikayenin heyecanını arttırıyor. ancak bas gitarın öne çıktığı bir albüm olduğunu da söyleyebilirim. eddie jackson, bas notalarını kafamıza kafamıza vuruyor ve iyi de yapıyor. başta da dediğim gibi, albüm sadece hikaye anlatmıyor. hikaye ile müzikal yaratıcılık arasında muazzam bir denge kurmuş.

    2006 yılında bu albümün devamı olarak operation mindcrime ıı yapıldı. onda da nikki’nin hapisten çıkıp dr.x’in peşine düşmesi anlatılıyor. ona da müsait bir zamanda bakarım deyip an itibariyle 995 kelime olan bu albüm analizini bitiriyorum.
hesabın var mı? giriş yap