• her türk genci en az bir kere bu durumla karşı karşıya kalmış, bu gerginliği hücrelerine kadar hissetmiştir.

    otobüste öyle bir durum olur ki mutlaka cam açılmalı, bir yerlerden içeri, rüzgar, temiz hava girmelidir. bir teyze baygınlık geçirir, ter basar, birisi osturur, içerisi kalabalık ve boğucudur veya göz takılır. bu işi yapacak kişi bir süre durum analizi, faktörler ve olası sonuçlar üzerine kafa yorar, sonuç pozitif çıkarsa camı (ya da havalandırmayı) açmaya yeltenir.

    otobüslerin camları (ve dahi havalandırmaları) ölümcül tuzaklardır. her birinin ayrı huyları, taktikleri vardır. birini açtığın gibi diğeri asla açılmaz. kimini ileri itip geri çekmek, kiminin vidasını kakşatmak, kimini vurarak açmak lâzımdır. otobüs ahalisi de içeri hava/rüzgar girmesinden yana taraftır ve baskı uygularlar ama hiç biri gidip de bu işi yapmaz. sanki herkes size bakıyor, gidip açmanızı bekliyor, hatta bu kadar süre durduğunuz için suçlayan gözlerle size bakıyorlardır. yerin dibine girer, dışarıyı izler, kitap karıştırır, ayakkabılarının bağcıklarını çözüp yeniden bağlarsın ama onlar için değişen bir şey olmaz, halen bu işi senin yapmanı bekliyorlardır. bazense işgüzar bir teyze, durumu hiç bekletmeden bir sürü insan arasından direkt seni bulup "evladım şu camı açar mısın" diye emreder. rica değil emirdir bu o cam, havalandırma her neyse açılmalıdır artık. bir görevden öte bir güç gösterisi, başarının temsilcisi, yiğitliğin timsali, saygının-görgünün göstergesi, cesaretin belirtisidir o camı açmak artık.

    ürkek adımlarla gider, allah'a hiç inanmadığın anda bismillah çeker, "rezil etme yarabbim" diyerek saldırırsın düşmana. bazen her ne hikmetse kolayca açılır. ama ya açılmazsa, işte tam bir felâkettir o. güç artırırsın, kurcalar, mekaniğini öğrenmeye çalışır, bastırır, iter-çeker cebelleşir, iki kat terlersin, donun ıslanır. açılmaz meret.

    bu durumda yerine otururken bir şeyler söylemek, suçun, problemin senden kaynaklanmadığını, aslında yeterince güçlü olduğunu ama onun açılmaya meyilli olmadığını herkese anlatmak zorundasındır:

    - iee, merhaba ben aykunç... camda bir problem var. bozuk, şoför açılmasın diye kilitlemiş ya da aradığınız numaraya şu an ulaşılamıyor. bilgilerinize arz ederim.

    oturursun ama kıpkırmızı, içinde binbir endişe... "acaba güçsüz müyüm ben, yeteneksiz miyim, bir zavallı mıyım ben, yıkık, bitik biriyim. en iyisi bir sonraki durakta ineyim, hem yürürüm, ayaklarım açılır"

    açılmayan cam/havalandırma sonrası iki berbat durum vardır. birincisi seni anında bitirir, otobüsten atlamak ya da birisini dövmek istersin. bir vatan haini, bir alçak kalkar ve senin o açamadığın camı şlllak diye açar, sanki sala eliyle koluyla "şllllak" yapıyormuş gibi. hakaret eder gibi. tüm otobüs senin bir beceriksiz olduğunu düşünmektedir. askerde onbaşı bile yapmazlar seni. sinirlerin titrer. yeterince kızgın ve kendini kaybetmişsen "ben o kadar yormasaydım sen açamazdın" falan diyerek üste çıkmaya çalışırsın ama pek bir işe yaramaz, daha da içe göçersin.

    ikincisi, yine dengesiz, üstelik pek şakacı bir ihtiyar herhangi bir cins, "yavu bir camı açamadın, oğlum biraz çalış, kas yap yahu" diye seslenir. millet güler gülümser. herkesin gözü sana döner, sen bu lafı eden her kimse, onu otobüsten aşağı atmak istersin.

    neyse işte, garip bir insansın sen, anlayamıyorum seni.
  • geçenlerde yine çok yoğun bir şekilde hissettiğim gerginliktir. esasen o günkü gerginlik otobüse binmemle birlikte başlamıştı. yine istemediğim şey olmuş, otobüste yalnızca bir adet boş koltuk kaldığını görmüştüm. şimdi bu niye gerginlik yaratmıştı bende? öncelikle talihsizliğim canımı sıkmıştı çünkü ben bu koltuğa oturmak istemiyordum; oturup da yer verilebilecek kahverengi kemik çerçeveli ve şişe dibi camlı gözlükler takmış yaşlı amcaları, bej rengi uzun etek ve önü açık siyah ayakkabı giymiş ve elinde migros poşetleri olan cefakar teyzeleri gözlemlemek ve tüm bunların içinden yer vermek için doğru insanı bulmaya çalışmak başlı başına bir gerginlik kaynağıydı benim için. ya yanlış insanı seçip yerimi verseydim ve o beni reddetseydi, ya da reddetmeseydi de yer verdikten sonra asıl doğru insan bana küfreder gözlerle baksaydı... o zaman ne duruma düşerdim otobüste tahmin edebiliyor musunuz dostlar? ayrıca bu koltuğun, otobüsün orta kapısının iki yanına ve diğer koltuklara dik olarak konuşlandırılmış koltuklardan biri olması beni düşündüren başka bir faktördü. ısrarla bu koltuğun hamile, gazi ve en tehlikelisi yaşlılara ayrılmış olabileceğini düşünüyordum. bu yüzden gözlerim koltuğun etrafında bunu gösteren yazıyı arıyor lakin bulamıyordu. bunun üzerine kapının diğer tarafındaki tek kişilik koltuğa baktım, oturan amca gayet gaziydi benim gözümde. evet durum çok riskliydi, oturursam toplu uyarı ve akabinde linç mekanizması devreye girebilirdi. ancak oturmalıydım her şeye rağmen zira o kalan son koltuğa oturmadıkça oturmakta olan insanların bana bakıp “salağa bak, oturmadı, gitti kaptırdı mis gibi koltuğu şu delikanlıya, ohhh oturarak seyahat de pek keyifli” diye düşüneceklerinden adım gibi emindim. ve artık üzerimdeki bakışlar dayanılmaz bir hal almıştı. kafamda seçeneklerin son bir fayda-maliyet analizini yaptıktan sonra oturmaya karar verdim.

    yaklaşık bir beş dakika sonra ortalığı kontrol etmeye karar verdim. her şey yolundaydı. kimsenin benimle ilgilendiği yoktu. ototbüse binen hiç yaşlı da olmamış ve hatta kapının diğer tarafında oturan yaşlı amcanın inip yerine ortaokul öğrencisi bir delikanlının oturmasıyla hemen hemen hiçbir risk kalmamıştı benim için. keyifli bi seyahat olacağa benziyordu. işte o anda insanları gözlemlerken gözlerimi onlara dikmenin otobüste bir gerginlik yaratabileceğini düşünüp gözlemlerime hemen yanımdaki cama yansıyan görüntülerle devam etme kararı aldım. evet böylesi daha rahattı, ben camdan arka taraftaki adamın yüzüne bakıp ne kadar komik bir burnu olduğunu düşünürken o muhtemelen ön taraftaki bir yolcunun okuduğu gazeteye doğru bakmakta olduğumu düşünüyordu. güzeldi böylesi. ama o da ne? o da güzeldi... hatta hemen solumdaki ikili koltuğun bana göre sağ tarafında oturan kızı yalnızca “güzel” diye nitelendirmek ona yapılmış çok büyük bi saygısızlık olurdu kanaatimce... daha fazlasıydı kesinlikle ve ne de güzel uyuyordu ama melekler gibi... otobüs çukurlara girip hop hop zıpladıkça bu da tın tın diye gözlerini açıyordu mahrur mahrur... “geldim mi acaba” diye etrafa bakınıyordu. çok istedim “siz uyuyun küçük hanım, nerde ineceğinizi söyleyin bana, ben uyandırırım sizi” demeyi. diyemedim... bi yandan da onun tatlı uykusunu izledikçe benim de içim geçmeye başlamıştı ki...

    -delikanlı!!!!!

    sesiyle irkildim arka taraftan gelen. kafamı hiç o tarafa çevirmedim ve gözlerimi hemen ön tarafta bi noktaya odakladım ki başkası üzerine alınırdı belki. ön tarafa bakarken camdaki yansımadan kadının tekinin bana dik dik bakmakta olduğunu gördüm ve

    -delikanlı!!! şu camı bi açıver de acık hava alalım...

    dedi kadın bu sefer. yukarı baktım, camın açılan kısmını yine tam tepeme yerleştirmişlerdi. artık kaçış yoktu. teyzeye “tam zamanıydı, tebrik ederim” ifadesiyle bir bakış attktan sonra ayağa kalktım. uyuyan güzele kaçamak bi bakış fırlattım, cin gibiydi maşallah. sanırım teyzenin davudi sesi onun da bütün uykusunu kaçırmıştı. artık tam önünde ayaktaydım. önümde tamamlamam gereken zorlu bir görev vardı ve ben bunu bir tehdit değil bir fırsat olarak görmeye çalışıyordum. hemen ilk denemeye giriştim. ilkinde başaramayabilirdim ve bunu kimsenin çok da büyütmemesi gerekirdi. zaten öyle de oldu, yerinden bile kıpırdamadı namussuz. ikinci deneme biraz daha kritikti ancak iki eli kullanmak için de henüz erkendi. bu sefer, sol elimle yandaki direkten destek alarak sertçe bir girişimde bulundum ve hafif bir oynama sağlamayı başardım. kısık sesle “amma da sıkışmış ha” dedim, sanırım duyulmadı. ve son denemedeydi sıra. artık bu kez iki eli de devreye sokmanın tam zamanıydı. iki elimi camın küçücük tutacağına yerleştirince kıvrılmış parmaklarım bebek parmakları gibi görünüyordu ve ayrıca bu pozisyonun, güç dağılacağı için, başarıya ulaşma şansı da düşüktü. o yüzden sağ elimi tutacağa yerleştirdim, sol elimle ona destek yaptım ve iki üç saniyelik bi konsantrasyon süresinin sonunda tüm gücümle asıldım. camın bir anda açılmasıyla ve otobüsün tam o esnada acı bi fren yapmasıyla kendimi bi anda beni o esnada izlemekte olduğunu düşündüğüm sevdiceğimin kucağında buldum. beni izlemiyor olduğunu ve yine uykuya dalmış olduğunu attığı çığlıktan ve yüzüne bi anda vuran serin havanın yol açtığı şaşkın bakışlarından anladım... benimse sonunda istediğim olmuş ve kavuşmuştuk. o esnada yanağına küçük bi günaydın öpücüğü kondursam mı acaba diye içimden geçirdim ancak ilk gün için bu kadarı fazlaydı...

    -delikanlı!! kapatıver artık serin oldu!!!
  • eger tam arkanızda bir hatun kişi oturuyorsa iş iyice boktanlaşır. once 3-4 durak süren bir iç hesaplaşma yaşarsın, açsam mı açmasam mı diye. sonra yaradana sığınır asılırsın camın kulbuna. açılmadı...bir daha, bir daha. yok 3 denemede açılmadıysa zorlamanın, hepten maymun olmanın anlamı yok. içinden bildiğin bütün küfürleri eder, inerken kızla gözgöze gelmemeye çalışırsın. ama bir de ilk seferde cart diye sonuna kadar acarsan, cifteyle apache dusuren ıraklı ciftci ruh haline girersin. sanki dunyayı kurtardın. bu insanoglu hakikaten manyak.
  • imdat çekici denen şey bu gerginligi almak için keşfedilmiştir. orta yere kodununmu ne cam kalır ne gerginlik...
  • zor anlardır. yaşlı teyze camı zorlar mamafih açamaz. size döner ve şöyle der: delikanlı sen açar mısın, erkek işi bu.

    ne karıştırırsın erkek işi kadın işi diye. ortamı dahada geriyorsun durduk yere. neyse ki açıldı cam. açılmasa ne olacak? ilk durakta atardım kendimi otobüsten aşağıya.
  • asil kotusu, o kadar ugrasip da cami acamayan bir erkegi aciz durumuna dusurecek son darbeyi bir kadinin vurmasidir. soyle ki, erkek(ler) ugrasir, ugrasir acamaz da sonra cevval bir kadin gelir ve son derece sinirli (ve dahi asagilayan bir tavirla) "ayyhh birak kardesim, cekil sen soyle" der ve cooort diye aciverir cami. bu kadin muhtemelen, evde de her isi kendisi yapan, 3 cocuklu en az 15 yillik evli ve 72 kg. civarinda bir insandir.
  • hey gidi be, ne turk gencleri yok oldu gitti bu yolda. bir de daha orjinal versiyonu var bunun. (bkz: vidali cami acmaya calisan insan)

    sofor abimiz enseden soguk yiyip de boyun felci gecirmeyeyim diye kendine yakin olan,arkasindaki cami insanlar acmasin diye vidalar. tuzaktir bu.

    cok sicaktir. soforun arkasina yakin camli koltuk kenarinda oturursun. avina yaklasan disi kisisi o malum soruyu sorar yandan: “hofff cok sicak,biraz cami acabilir miyiz?” sen de cengaver edasiyla yuklenir,cabalar,zorlarsin. olmaz. acamadikca, uflaya puflaya denersin. olmaz. kotu kedi serefettin edasiyla biyik altindan gulumseyen sofor abimiz ise “o kitli yigeeen o kitli hih heh higg” diye pis pis soylenir. iste o an, o sicakta, daha da fazla terlemis olmanin vermis oldugu sinirle icinden etmedigin kufur kalmaz. disi kisiye donemezsin de. hayata kusersin.
    (bkz: boyle vaziyeyin icine sicayim)

    az mi basima gelmedi. bir de gunes sizin tarafinizdan vuruyorsa, tebrikler! guzel sicis.
    (bkz: fuck my life)
  • yerini kaygıya bırakır çünkü mutlaka rüzgardan cereyandan etkilenecek birileri olacak.
  • (bkz: arkalar boş)
hesabın var mı? giriş yap