• atomu parçalamayı bir kenara bırakalım, ön yargılardan arınarak izlenmesi gereken filmdir.

    --- spoiler ---

    bence en etkileyici bölümler kadir'in iç sesiyle olanları paralel yapıda bir daha anlatmasıydı. müzikleri çoğunlukla çok güzeldi, teoman'ın güzel bir gün ölmek için şarkısı cuk oturmuş. polis karakteri sevimliydi, var öyle insanlar, her ahval ve şeraitte mizah yapan. en saçma kısım zebellah gibi kadir ile cep herkülü polisin aynı miktar panzehir ile tehdit edilmesiydi. ben gala gösteriminde izledim filmi, kadir'i*canlı da gördüm, o adama havada karada ölüm yok. öyle bir tip. filmin bence en ses getirecek, en çok konuşulacak sahnelerinden biri, bilgim dahilinde türk sineması tarihinde hiç işlenmemiş olan, küçük bir çocuğun vurulması sahnesiydi. cüneyt arkın efsanesinden bahsetmeye gerek duymuyorum. adı üzerinde. bir de çekim tekniğinden olsa gerek istanbul'un ne kadar güzel bir şehir olduğunu gösterdiler.

    --- spoiler ---
  • alper çağlar filmleriyle ilgimi geçmişi takip edenler veya etmek isteyenler bilirler.

    (bkz: büşra/@the vagrant)
    (bkz: dağ/@the vagrant)

    her ne kadar bu filmde minik de olsa bir katkım olmuş olsa da yine malum objektifliğimden vazgeçmeyeceğimi panzehiri değerlendirmeden önce belirtmek istedim. galasında şehir dışında olduğum için bu akşam izledim filmi. ciddi bir kitlenin ilk günden sinemaya gitmiş olduğunu söyleyebilirim.

    film, özellikle benim gibi 90'larını amerikan aksiyon sinemasını izleyerek geçirmiş; tango ve cash tarzı aksiyon filmlerini sevenler ve çizgi roman okumak isteyenler için biçilmiş kaftan. böyle dedim diye amerikan özentisi bir film çıkmış sanmayın; tam manasıyla yerel bir film de diyemem; ama kendince farklı bir kulvarda, türk sinemasında görülmemiş bir tarzla gelmiş. ben bu tip filmleri bıraksanız sabaha kadar izleyen bir insanım. tamam nuri bilge sinemasını da severim, lars von trier de severim; ama tarantino da severim 100 yaşındaki sly'ın yeni filmi geldiğinde de manyak gibi seyrederim. bu sebeple filme ek bir sempatiyle başlıyorum aslında.

    film için bir de görkemli bütçe falan deniyor onu da anlamadım; az çok içinde olan bir insan olarak söyleyebilirim ki millet benzeri imkanlarla çılgın kolej, maskeli dostlar falan tarzı şeyler çekiyor. filmin hiç de düşünüldüğü kadar yüksek bir bütçesi yok. nereden uyduruluyor anlamadım. bu imkanlarla 10 numara 5 yıldız teknik olarak bu film.

    eksik yanlar - iyi yanlar - kaçmış fırsatlar sistemiyle gireceğim yine.

    --- spoiler ---

    filmin bana göre eksik / yanlışları:

    - beni en çok rahatsız eden şey toplu çatışma sahneleri. gerek hayri'nin gerek civanın öldürülmesindeki çatışma stratejileri yakın dövüşte çıtayı bu kadar yükseğe koymuş bir film için rahatsız edici olmuş. istanbul'un en iyi korunan iki reisinin evine aynı gece baskın yapıyorsunuz. ilkinde toplam 6 kişiyi öldürerek hayri'ye ulaşabiliyorsunuz. 6 kişiyle korunan reis inandırıcı gelmediği gibi; arabanın delik deşik edildiği sahnede baraj atışı yapan adamların öldürülmesi de inandırıcı olmuyor. adamlar açıkta arabayı tarıyorlar; sonra çatışma başlıyor. bu adamlar aynı yerden kurşun sıkmaya devam ediyorlar. emin abi sonra ortaya çıkıp vuruyor bunları. bu adamların biri de siper alalım; bir yere girelim; birisi etrafından dolaşsın bu adamların demiyor. öylece ateş ediyorlar.

    benzeri sıkıntı civanın yat baskınında da var. 10 tane adam ağacın yanında duran adamlarla çatışmaya girip vuramıyorlar. yine 10 tane adam yatın önünde duruyorlar. ya bir siper alan yok mu ördek gibi bekliyor herkes? emin abi gene öldürüyor tabii.. bu tip sahneler kadir korkut'un iblisliğine de zarar veriyor. yakın dövüşte ne kadar çok "vay amk" diyorsanız bu sahnelerde "hadi canım" diyorsunuz. bu iki sahneyle ilgili çözüm önerilerimi "kaçan fırsatlar" bölümünde vereceğim.

    - ferrari'nin yandığı cgi son anında rahatsız etmiş. alper çok titizdir bu konularda halbuki; sanırım cgi'ı kendi yapmamış o sahnede. cgi olduğunu anlamamız lazımdı.

    - hacı emmi'nin emmiye takribi sabaha karşı 4'te varıyoruz. emmi salon kıyafetiyle silah temizliyor; kızı ya da yardımcısı sabah 4'te gayet normal bir şekilde ilacını getiriyor; yine sabah 4'te kapı çalıyor; çok normal bir şeymiş gibi hiç şaşırmadan kapıyı açıyorlar. bu çok absürd olmuş. sabah 4'te akşam saat 8 gibi davranan insanlar sözkonusu. (aynı sahnede cem - hacı emmi geyiklerinin ise hastası oldum hehe)

    - alper filmlerde ortaya şarkı için yazılmış sahneler bırakmayı seviyor. büşra'da selvi boylum; dağ'da müslüm baba'nın şarkısı (ki bence filmin en iyi sahnesi olabilir) bunda teomanın güzel bir günü ile muazzez abacı'dan beraber yürüdük. güzel bir gün nasıl muhteşem oturmuşsa beraber yürüdük bence oturmamış. yani şarkı söylendikten sonraki akış çok güzel oturmuş da taksinin kaçırılmasından sonra cem'e o duygunun geçmesini yaşayamadım ben. keza flashbacklerdeki "gülüm" şarkısının girişi de olmamış; sonrası gene güzel.

    - zehirlendikten sonra kadir babanın duygu yönetimi bence kotarılmış; ama cem özellikle ilk zehirlendikten sonra o endişeyi doğru taşımıyor. endişeyi taşıyıp - şoke olup katman katman çıkmalıydı bu andan. sanki cem'in her dakika başına gelen bir olaymış gibi bir duygu vardı o hoşuma gitmedi.

    - ferit'te hiç mi silah yok? en azından çekmecesinde falan. kadir başkan doğruyor karşısında milleti hiç olmazsa insan uzanır bir silaha bir şey yapar.

    filmin bana göre iyi yanları:

    - atmosfer müthiş. alper'in camgöz'ünden de bildiğimiz karanlık atmosfer, istanbul'un tepeden çekimleri; tek kelimeyle harika.

    - yönetmenin en kuvvetli yönlerinden biri olan ışık ve görüntü yönetmenliği; çok titizdir bu konuda görüntü yönetmeni mehmet başbaran ile birleşince türk sinemasından fersah fersah ötede bir sonuç çıkarmış. dağ filminde de zaten bunu hissetmiştik. görüntüler süper.

    - filmin müzikleri çok çok iyi.

    - emin boztepe çok iyi bir oyuncu değil; ama kadir korkut'u ondan daha iyi oynayabilecek biri türkiyede aklıma gelmiyor. tek kelimeyle müthiş iş çıkarmış. aynı şekilde tolga da yanında çok çok iyi iş çıkarmış.

    - emin boztepe'nin "tatar" karakteri ile yakın dövüş sahnesi muazzam.

    - eduardo costa'nın stili yakışıyor filme. western katıyor, amerikancılık katıyor ama seviyorum anasını satayım böyle şeyleri.

    - florence eugene ve christina gottschalk gibi çok güzel hatunlar var filmde. özellikle florence yüz yüze de gördüğüm için çok rahat konuşuyorum nefes kesici bir insan.

    - cüneyt baba uzun süre sonra ilk kez ciddi bir filmde çok temiz oynamış. oğlu murat arkın hem babasının kopyası hem de gayet iyi oynamış. baba-oğul çok iyi oturmuşlar.

    - emir benderlioğlu ferit rolünde on numara.

    - alper komiser zafer rolünde iyi;)

    - filmin temposu. film güzel akıyor. sıkılmadan babalar gibi seyrediyorsunuz.

    - yakın dövüş sahneleri çok güzel. bir de kadir korkut tatava yapmadan öldürüp geçiyor; en sevdiğim hadisedir.

    - flashback sahneleri çok güzel çekilmiş.

    kaçan fırsatlar:

    - memnun kalmadığım her iki büyük çatışma sahnesinde de cem'e ve iblis'in karakterini derinleştirecek, ek özellikler katacak fırsatlar kaçmış bence. cem'in ilkinde uyguladığı sarhoş oyunu benzeri hareketlerin daha sık yaşanması lazımdı. cem kıvrak zekasının yanında güvenlik kamerası hackleyebilen ya da patlayıcı konusunda tutkusu olan birisi olabilirdi. bu tip skillerle 6 kişiyi değil 26 kişiyi oyundan düşürecek taktikler görebilirdik. bu da inandırıcılığı arttırabilirdi. misal eski bir bordo bereli olan kadir korkut; stealth skillerini kullanarak malikaneye sızıp azami adam öldürüp içeri sokabilirdi ekibi. malum adam iblis. her karanlıktan çıkabilir. frontal assault yapıp 6 kişi öldürüyorlar; onda da korumalar idiotça hareket ediyorlar. buralarda daha yaratıcı olmak lazım.

    - ikinci çatışma sahnesinde de benzeri durumlar geçerli. kadir korkut'un "fair fight" seven bir abi olduğu belli. lakin 10 küsür adama karşı karşıdan silahla dalmak yerine zekice bir trickle benzeri skiller kullanarak o kadar adamı haklaması makul hale gelebilirdi. ben filmin devamının geleceğini umuyorum. bu sahneler için teknik - ışık vb. çalışıldığı kadar saldırı stratejisi üzerine de çalışılması lazım bana kalırsa gelecekte. yakın dövüşlerdeki çıtaya gelinebilirse acaip olur; hem de türk halkının hemen sapmayı sevdiği "1 kişi 10 kişiyi öldürdü gene" yargısı sağlam bir emine oturmuş olur.

    - daha ilk sahneden cemal ile ferit'in kadir korkut'a oyun oynadığını görüyoruz. ne lüzum var, görmeyelim? yemek sonuna dek "bir çapanoğlu çıkacağı" bilelim ama kadirle birlikte öğrenelim seyirci olarak.

    - cem'in aynı gün undercover girmesi pek olmamış bence. tamam cem'in backgroundu vermek için faydalı sahneler olmuş karakoldaki sahneler ama bence cem oraya uzundur sızmış olmalıydı. muhtar falan mevzuuna da hiç girilmezdi ki bence sakil durmuş zaten o. mutlaka cem'in bu işe nasıl bulaştığını bilmek istersek cem zaten konuşmayı seviyor; flashbacklerle çözülürdü.cem'in polis çıkması da seyirci için yine sürprizli olurdu. daha şık olurdu. bu bu adamlarla aynı ortamda kalıp içten içe adamlardan nefret etmiş cem'in; tüm gece boyunca kalıp kadirle intikam araması için daha da kuvvetli bir motivasyon olurdu. (misal ferit tarafından hor görülmesi ama cemal'in görünürde cem'i tutması gibi) zaferle arasındaki bağ da daha kuvvetli olurdu. undercover yaşamaya alışmış bir polisin teşkilatla tek bağlantısı... çatışmada gene de acemi ama konuşma ve zekayla yolunu bulmuş bir karakter.

    --- spoiler ---

    toparlayacak olursak; türk sinemasında kendine özel bir yeri hakeden; seyircinin çok ilgisini çekeceğini düşündüğüm bir film olmuş. türü seven, aksiyonu seven, mafya sistemlerini seven herkes beğenerek izler diye düşünüyorum.
  • yabancı aksiyon filmlerinde gördüğümüz tarz bir hikayeyi türk sinemasına taşımaya çalışmış film. entiriye başlarken yeriyormuş gibi görünsem de film bence başarılı.. aksiyon sahneleri güzel. . güldürüşlü sahneler var. eğreti yerleri görseniz de izlemeye devam ediyorsunuz. türk sineması için değişik bir tarz. iyi bir deneme bence.. biraz daha özen gösterilseymiş bazı detaylara, beğeni çıtasını yükseltebilirmiş.

    kadir'in anlatımlarını da sevdim..

    --- spoiler ---

    en iyi esprisi sanırım "peki polat abi" esprisi idi.. *
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    amirin polislere: çadır yakmaya benzemez demesi sanırım gezi parkı göndermesi idi.
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    ferrariyi patlatamıyorsan komik efektler koyma abicim. arkada mis gibi mezarlık kapısı var.. zaten gece çekimi.. gösterme patladığını. sadece sesini duyur.. duvara ışığını yansıt.. birkaç parça da sağa sola dağılsın.. gösterme..

    eski mercedes için yaptığın plakada mavi şeridin olmaması yetmez. öyle gıcır gıcır plaka takmayıver.. yeni kesilip boyanmış o plaka belli..

    --- spoiler ---
  • türk sinemasında ne olursa olsun çıtayı yükseltecek bir film olmuş panzehir. yönetmen alper çağlar zaten sinemamızdaki bu radikal değişim çıtırtılarını dağ filmi ile başlatmıştı. panzehir ile de devam ettireceği sinyalini oldukça net vermiş.
    filmi izlerken hollywood bütçeli ve ekipli çılgın filmleri düşünerek kıyaslamamak gerekir. kendi ülkemizin sinema geçmişi ile kıyaslayacak olursak;
    türk sineması uzun yıllardan beri ya çağan ırmak duygusalı(iyi ki var), ya nuri bilge, reha erdem vb. sanat filmi(iyi ki var), ya da çiğ absürd recep ivedik, çılgın dershane vb. gibi komedilere ev sahipliği yapıyor ve bu üçlünün dışına çıkabilen neredeyse yok. panzehir ise, bizim gibi kavgayı dövüşü, silahı tabancayı, mafyalığı erkekliği bu kadar çok seven bir milletin aksiyon / suç açığını doldurmak için büyük bir adım atmış durumda. ( en son bunu kurtlar vadisi yaptı, o da 232532 sezondur oynuyor, demek ki ihtiyaca girmiş artık bu tür )
    filmin müziklerini gamer arkadaşların da yakından bileceği clint bajakian üstlenmiş durumda. ve bence filmin başına gelen en güzel şey bajakian abi olmuş. filmin doğru yerde doğru müzik kullanma yeteneği o kadar iyi ki, bazı sahneleri sırf müzik yüzünden nefesimi tutup izlediğim oldu. aynı zamanda kurgusal anlamda da, paralel kurguyu bu kadar fazla ve cüretkar kullanan bir türk filmi hatırlayamadım. çok dinamik bir kurgusu var, bu da filmin temposunun düşmesine engel oluyor ve sizi bir şekilde hep içinde tutuyor. hollywood'un yapmayı çok sevdiği pasif izleyici durumunu, filmin başında böyleymiş gibi gösterirken, sonuca yaklaşırken insanın kafasına soru işaretleri gelmeye başlıyor. renklerine dair en sevdiğim sahneler ise kesinlikle flashbackler olmuş. sisli, puslu, sepyalı tonlar o kadar soft ki, insanın gözüne flashback yaptık biz diye sokmuyor. ayrıca flashback castının günümüz castına benzerliği o kadar başarılı ki, cast direktörlerinin elf gözlerinden hiçbir şey kaçmamış.
    filmin jeneriğindeki phantom ile çekilen muhteşem detaylar ve extreme makro çekimler zaten size türk filmine geldiğinizi unutturuyor. ama şu çok önemli detayı da es geçmemem lazım ki, film oldukça yerelleştirilmiş bir film. yani zannetmeyin ki hollywood dedik diye, amerikan özentisi bir film olmuş. karakterler oldukça yerel ve içimizden insanlar. aynı zamanda filmin bazı kilit yerlerindeki müzikler de ne kadar yerel olduğunu zaten size durup durup hatırlatıyor. yani şöyle anlatayım, çok güzel çatışma sahnesi izliyorsunuz, silahlar patlıyor, kanlar fışkırıyor. kendinizi sahneye kaptırmışsınız ve bir anda arkadan "beraber yürüdük biz bu yollarda" nakaratı giriyor. seyirciye yapılan bu bilinç altı o kadar güzel ve kontrollu ki, gerçekten ince ince işlenmiş.
    hiçbir şey yoksa bile, merakınızdan gidin bir kere seyredin. ama seyrederken şunu düşünün, bu film ülkemize sinematik anlamda ne katabilir? ya da katmış mı? yani bu işi beğenip beğenmeden önce türkiye'deki örnekleri ile kıyaslayalım. çünkü bence gerçekten üzerinde çalışılmış ve emek harcanmış bir iş.
    daha güzelleri bizim olsun.
  • aksiyonlu ve güzel bir türk filmi. hazır vizyondayken gidin. gidin ki devamı çekilsin böyle filmlerin.

    hani yabancı ekşınlı filmlerin bazı şakalarını, muhabbetlerini anlamıyoruz ya; hah işte bunda hepsini anlıyorsun. içinde aksiyon ve anladığın muhabbetler var ve bence çok güzel bir şey bu.

    --- spoiler ---

    sonu başından tahmin edilebilir ve bir ciddi bir rahat karakterin başrolü paylaşması açısından diğer filmleri hatırlatıyor tabi. ancak türk sinemasında bir ilk yapılmış resmen. peh peh peh, hiç sıkılmadan izledik. saate bir kez dahi bakmadım. ben ki geçen yıl gittiğim tüm ekşınlı, bradli, tomlu filmlerde sıkılmıştım; bunda sıkılmadım.

    aralara serpiştirilen afilli sözler, şakalar komiklikler, lanet olası ya da fucking yerine bizden bir amına koduum, fizikli yapılı abiler falan çog hoş.

    cem karakteri için bundan sonra ayrı bir film yapılır mı? bence yapılmaya değer.

    cem'in şefini oynayan kişi zaten filmin senaristi ve yönetmeni. oyunculuksa harika. ses tonu artizlik içerisinde azar kaymak için dünyaya gönderilmiş gibi.

    deli pardon iblis kadir'in yerine zaten türkiye'den başka bir isim veremiyorum, iyi ki o olmuş. çoğunluk olarak iç sesini konuşturmaları daha iyi olmuş. çünkü stüdyo kayıtları, film sırasındaki kayıtlardan çok daha iyi.

    bir türk yapımında isa'nın son akşam yemeğinin ah gülüm gülüm eşliğinde yenildiğini, klasik müzik eşliğinde adam öldürüldüğünü, güzel bir gün ölmek için şarkısıyla çatışıldığını gördüm ya içim rahat! hele ki beraber yürüdük biz bu yollarda sahnesi ayrı şahane. direkt aklıma şemsiyenin altında ilk ıslanışları geldi.

    ama çocuk zeki, kadir gibi tongaya düşüp söylemedi kızın adını.

    --- spoiler ---
  • yoklukta gider orası kesin ama;

    --- spoiler ---

    - kadir korkut adamın gırtlağına silahı dayıyor ve kamera açısı dönüyor ve adamın sırtının 5 farklı yerinden kurşun yarası aldığını görüyoruz. yani bu yönetmenleri anlamak çok zor, bunu düşünmek bu kadar zor değil ki! 3. sınıf bir amerikan filminde bile bu hata yapılmıyor.

    - mafya babasının kızını kaçırmak için o kadar mevzu yapıyorsunuz sonra kızı bırakıyor öyle çatışmaya giriyorsunuz. ulan adamlar silahını bırakmış o dakika sıkmaya başlasana. yok illa adamlar silahları alacak öyle çatışmaya başlayacaklar.

    - bitiş jeneriği harika ama 007 skyfall'dan aparmışlar.

    - piyanist kız güzel, kör olması vs güzel kurgulanmış.

    - film vizyona girmeden önce ekip okan'a çıkmışlardı, orada kara cemal (cüneyt arkın) karakterinden bahsediyorlar ve cüneyt arkın'ın bu karaktere çok çalıştığını, yeniden can verdiği vs anlatıldı ama ben öyle aman aman bir karakter görmedim. zira filmin en iyi karakteri polis değilde nedir?

    - kadir korkut karakteri fena değildi ama derinliği çok azdı. adam filmin başında bruce lee'nin yarattığı tahta 5 kollu kukla ile dövüşüyor falan ama sonra 1-2 kavgada bununla paralel hareketler var.

    - ayağında silah taşımak nedir arkadaş? tomb raider'mısın amk!!

    - italyan silahşörü biri bana açıklasın lütfen? ne kadar gereksiz bir karakterdi anlatması çok zor. ki o da belinde değil kovboy gibi ayağında silahla geziyor. ayak dedğim baldır üzerine kemerle sarılıyor vs.

    - kara cemal'in oğlu tam bir orospu çocuğu.

    - zehir hakkında biraz daha bilgi verilmeliydi. sadece ruslar 80'lerde yaptı bunu hastane vs gitme deniyor.

    - filmin en güzel tarafı tabi ki "ne sandın, çadır yakmak mı sandın."
    --- spoiler ---
  • film son zamanlarda yapılmış en başarılı yerli aksiyon filmi. emin boztepe ve cüneyt arkın başarılı performansları, dövüş sahneleri ile filmin sonunda kadar heyecanı doruk noktasında tutuyorlar. özellikle kan içeren sahneler çok etkileyici ve başarılı. yabancı oyuncular da filme bir hollywood havası katmış. aksiyon ve komedi sevenler için kaçırılmayacak, şiddetle tavsiye edilen bir film.

    --- spoiler ---

    çocuk zeki, çocuk zehir!

    --- spoiler ---
  • türkiye'de ilk kez aksiyon/suç/film noir türlerini dolduran başarılı bir yapım. filmdeki suç şehri istanbul, neredeyse batman filmlerindeki gotham, city of god'daki rio de janerio ve ''sin city'' kadar başarılı resmedilmiş. panzehir'in en etkileyici yanları müzikler, renkler ve spagetti western'lerden alınmış kamera açıları. bu başarılı teknikler ile türkiye'deki sayılı dövüş sanatları ustalarını bir araya getirince ortaya panzehir çıkmış.

    türkiye sineması, gençlik filmleri ile skeç karakterleri arasında sıkışmışken, panzehir'in getirdiği enerji 1996 yılında eşkıya'nın getirdiği enerjiye benziyor. filmi bu noktaya taşıyan en önemli unsur, filmin hiç bir zaman amerikan filmleri parodisine dönüşmemesi. bu alanda bir film yaparken, filme ne kadar yerelleştirme yapılabilirse o kadar yapılmış.

    türkiye'nin bu alanda büyük patron ile yarışması şu anda imkansız. ülkede bu alanda benzer bir film bile yokken aksiyon/suç kategorisinde birdenbire kill bill, heat seviyesine çıkılması mantığa aykırı. filmi izlerken dünya'da çekilmiş en iyi örneklerine göre değil türkiye sinemasının durumuna göre izlerseniz ne kadar yenilikçi ve öncü olduğunu görürsünüz.

    umuyorum ki önümüzdeki dönemlerde bu film türkiye sinemasında bir mihenk taşı olarak görülecek ve devamında daha da kaliteli yapımların gelmesine önayak olmuş olacaktır.

    filmde emeği geçen herkesi kutluyorum. puan: 10/10 !!
  • türk sinema tarihinde aksiyon dalında devrim yaratacak bir film. ellerine sağlık alper çağlar. bakın not düşün bir kenara, aksiyon filmleri için panzehir'den önce panzehir'den sonra diye bir çizgi oluşacak. oyunculuk dehşet, emin boztepe döktürmüş, emir benderlioğlu keza öyle... ve tabi ki cüneyt arkın'ı özlemişiz. yazılacak, övülecek o kadar noktası var ki, şu an filmden yeni gelmiş olmanın verdiği bir huzur var, biraz uzanıp dinlendikten sonra aklıma gelenleri yazarım.

    --- spoiler ---

    araba patlatma sahnesi hiç olmamış, filmin inandırıcılığını anlık da olsa aldı götürdü, salonda gülüşmeler oldu o sahnede. ne gerek var yani, patlatmayıverin ne olacak.

    karaisalı sahneleri bildiğin şahaser, özellikle mehmet korkut (kaan urgancıoğlu) ve ailesinin öldürüldüğü sahne the godfahter'ın sicilya sahnelerinden devşirme olsa da şahaneydi...
    --- spoiler ---
  • trollere kulak asmadan rahatça gidebilirsiniz. hikayesi, görselliği, sesleri ve özellikle clint bajakian tarafından bestelenen orkestral soundtracki ile sektörümüz için aşırı önem taşıyan bir film. ergenler ve türk filmini sanat filmi seviyesinde tutmaya çalışan danteller dışında istisnasız tanıdığım, gördüğüm, okuduğum herkes beğendi. çünkü farklı, sürükleyici, acımasız ve en önemlisi hollywood filmi kadar iyi çekilmiş bir iş.

    özellikle emin boztepe ve cüneyt arkın manevi baba-oğul alt öyküsü yavuz turgul-vari bir duygusallıkta zaman zaman. aksiyonun arasına nefes alabileceğiniz bir paralel geçmiş kurgusu da var, bana renkleriyle tarzıyla türkiye için olumlu yönde mutasyona uğratılmış godfather flashbacklerini anımsattı.

    kısacası izleyin, izlettirin, annelerinin bilgisayar masasına yemek getirdiği hala harçlık alan ergenleri takmayın, sevginizi hakediyor bu film. hele o "tatar dövüş" sahnesi, takdir etmek için canlı görmeniz lazım.

    10 üzerinden 8.5 veriyorum.
hesabın var mı? giriş yap