• 1975 yilinda yazdigi animal liberation adli kitap hayvan ozgurlugune dair yayimlanan ilk kitap olmasina ragmen gercek anlamdaki hayvan ozgurlugunu anlatmamis filozof, yazar.
  • democracy and disobedience isminde bir kitabı vardır ve bu kitap henüz türkçe'ye çevrilmemiştir. felsefe çevirmenlerine duyurulur.

    (bkz: sivil itaatsizlik)
  • realist ama aynı zamanda optimist düşünür.

    artan zenginliği (para, mal, mülk, vs. ihtiyacın üstünde olan maddi herşey) ihtiyacı olanlara dağıtmamak, yanından geçtiğiniz gölde boğulan bir çocuğa yardım etmemekle eş değerdedir diyor.

    utilitarianism ile yaşadığım problemde burada kaynaklanıyor. bir hareketin, sonuçlarını baz alarak iyi veya kötü, daha doğrusu etik olup olmadığını değerlendirmesi. yani, yukarıdaki örnekten yola çıkarsak herşey utilitarian düşünenler için beyaz veya siyah, gri yok, olamaz da.

    en fazla kişinin yararını görebileceği davranışları etik bulan utilitarianism, bence tamamen rasyonel olmayan ve olamayacak insanlar için uygulanması imkansız. ai'ların uygulayabileceğini düşünüyorum, ama insanların asla. kant gibi, j.s. mill de fazla rasyonel düşüncenin içine düşüp, insan doğasını hiçe saymış veya görmezden geldiğini düşünüyorum. yani, bir çok felsefi/siyasi/ekonomik düşünce* gibi, utilitarian düşünce de teoride güzel, pratikte imkansız gözükmektedir.

    durum böyle olunca, bir utilitarian için* dünyanın durumu kötüye değil, iyiye gitmektedir. yukarıdaki linkten basit bir örnek: singer için terrorism yüzünden ölen sayısı, araba kazalarından ölenlerden az olması dünyanın durumunun "iyileştiğinin" bir göstergesi.
  • tercih yararcısıdır. insani kişi olan ve olmayan olarak ikiye ayırır. bu ayrımın doğal sonucu da yasam hakkının kişilerin sahip olduğu bir hak olması olarak açıklar. özfarkindaliği olan bir varlık özerktir ve buna sahip olmayan bir varlık özerkliğe saygıdan yararlanamaz der. bu sebeple yenidogmus ağır engelli bir bebek de sağlıklı bir bebek de kişiler gibi içkin bir yaşam hakki talebine sahip degillerdir ve singer engelli ve sağlıklı bebeklerin öldürülmesi arasındaki farki ikincinin sahip oldugu ilkinin sahip olmadigi sözde yaşam hakkinda değil ebeveynlerin tutumlarında aramak gerek der!!
    yani yenidoganin hayat hakkı kişi olmadıkları için sahip oldukları bir hak değilse ve sağlıklı bir bebek doğduğunda, aile bazı gerekçelerle örneğin iflas ettiklerinden ekonomik gerekçeler bebeği ölmesini isteyebilir. hazci yararcılar ozellikle de varolus oncelikli gorusu savunanlar buna farklı bir yanıt verebilir ama singer ailenin tutumuna bıraktığı için buna olumlu yanıt vermek gerekiyor.
  • “zengin toplumların ete karşı duyduğu olağanüstü iştah, büyük zirai şirketlerin ormanları korumak ve canlandırmak isteyenlerden daha çok parasının olduğu anlamına geliyor. kelimenin tam anlamıyla gezegenimizin geleceğiyle kumar oynuyoruz... ve her şey hamburger uğruna.”

    (bkz: animal liberation)
  • “hayvanlara karşı yaklaşımlarımız çok küçük yaşlarda oluşmaya başlar ve bu yaşlarda et yemeye başlamamız da bu konuda çok etkili olur. ilginçtir, çoğu çocuk başlangıçta hayvan yemeyi reddeder ve ancak bunun sağlık için zorunlu olduğunu söyleyen anne babasının yoğun uğraşları sonucunda ete alışır; ama çocukların ilk tepkileri nasıl olursa olsun, asıl önemli olan nokta, ölü bir hayvanın vücudunu yediğimizi fark edebilecek yaşa gelmeden çok önce et yemeye başlamamız. dolayısıyla, hayvan vücudu yiyip yememek konusunda, uzun yıllar boyunca kök salmış ve topluma uyum gösterme baskılarıyla iyice pekişmiş bir alışkanlığın yarattığı yanlışlıktan bağımsız olarak karar verme fırsatına hiçbir zaman sahip olamıyoruz.”

    (peter singer, hayvan özgürleşmesi)
  • utilitarianist bir filozof.
    son donemde karsimiza cok sayida cikan yogun bagis kampanyalari ile ilgili olarak asagidaki dusuncelerine yer vermek uygun olur.
    ethics in the real world isimli kitabindaki makalelerde iyilik yapilirken hislerin mantigin onune gecmesi durumundan bahsediyor. yapilan deneyler gosteriyor ki insanlar fotografini gordukleri, hikayesi anlatilmis birine yardim etmeye meyilliler. verilen bir ornek "batkid", kanser hastasi bir cocugu mutlu etmek icin yapilan dev yardim. peter singer'in dusuncesi bagis yaparken mantikla hareket etmek gerektigi, bir cocuk icin toplanacak paraya 1000 cocuk kurtulabilecekse bu yolun izlenmesi gerektigi.
    peter singer'in kitabinda da degindigi, en fazla sayida insan hayatini kurtarmak icin bagis yapilabilecek kurumlari arastiran, listeleyen (biri kendisine ait) iki site, bunlari da buraya birakayim:
    https://www.thelifeyoucansave.org/
    https://www.givewell.org/
  • çağımızın en büyük kafalarından, avustralya kökenli 1946 doğumlu filozof.

    1971 yılında yayınlanan ''açlık, zenginlik ve ahlak'' isimli eserinde küresel düzeydeki adaletsizlikleri insanlığın gündemine taşımış güçsüz insanlara nerede yaşarlarsa yaşasınlar yardım etmenin çok temel bir ahlaki ödev olduğunu güçlü felsefi argümanlarla ortaya koymuştur.

    singer'ın ''boğulan çocuk'' adı verilen düşünce deneyi insanların yardım etme konusundaki standartlarını ortaya koyması açısından son derece rahatsız edicidir. (bunun üzerinde biraz düşünmenizi istiyorum, çünkü bu pek çok insanın tercih ve önceliklerini değiştirecek kadar güçlü bir düşünce deneyidir.)

    içerisinde bir göletin bulunduğu güzel bir bahçeden geçiyorsunuz. birden bire bir su şıpırdaması ve hemen ardından da bir yardım çığlığı duydunuz. gölette küçük bir çocuk boğuluyor. kurtarırdınız değil mi? bir arkadaşınızla vaktinde buluşmak için sözleşseniz ya da acele bir işiniz olsa bile mi? elbette... gerçi ayağınızda yeni aldığınız pahalı bir ayakkabı da var ve çocuğu kurtarmak için suya girmeniz durumunda mahvolocak. ama bunu düşünmezdiniz. çünkü bunlar bir çocuğun hayatı yanında çok önemsiz konulardır, insan olmak böyle bir durumda, bunları dikkate almamayı gerektirir, değil mi?

    öte yandan afrika gibi dünyanın geri kalmış bölgelerinde her gün çok sayıda çocuğun açlık ya da beslenme yetersizliğinden veya basit ilaçlarla tedavi edilebilecek hastalıklardan öldüğünü de bilmemeniz mümkün değil. üstelik açlıktan ölmek üzere olan bir çocuğun hayatını kurtarmanız için harcayacağınız para bir önceki örnekte suya atlayarak pert olmasına razı geldiğiniz bir çift ayakkabıdan fazla değil... gölete düşen çocuğu kurtardınız tamam, peki afrika'da öldüğünü bildiğiniz çocuklar için neden bu kadar kayıtsızsınız?

    peter singer burada bir tutarsızlık olduğuna inanıyordu. ona göre gölette boğulan çocuk ile afrika'da açlıktan ölen çocuk arasında hiç bir fark yoktu. bu yüzden tutarsızlığınızı bir an önce farkedip dünyanın neresinde olursa olsun kolayca önlenebilir ölümlerin önüne geçmelisiniz. bu da sadece aslında hiç de ihtiyacımız olmayan ufak tefek lükslerimizden vazgeçmekle kolayca sağlanabilir. (kendi payıma, bana yıkımdan başka birşey getirmeyen içki alışkanlığımı terketmekle kaç çocuğun hayatını kurtarabilirim acaba?)

    evet, bu insanlar doğdukları yeri kendileri seçmediler, berbat koşullar altında dünyaya gelmeleri kesinlikle onların suçu değil, ancak onlara yardım etmediğimiz için bu durumda olmaları bizim suçumuz olabilir mi? sahi onları kurtarmak bu kadar kolayken neden yardım etmekte bu kadar isteksiziz?

    akla bir kaç neden geliyor. dış yardıma karşı çıkanların argümanlarının başında dış yardımların bu insanları yardıma bağımlı hale getireceği iddiası bulunur. böylece bu topluluklar hazıra alıştığı için hiç bir zaman kendilerini geliştirme ihtiyacı hissetmeyecek ve bu da onları atalete sürükleyecektir.

    peter singer bu argümanın geçersiz olduğunu düşünüyordu. ona göre bu toplumların kendi kendisine yetmesini hedef alan profesyonel pek çok güvenilir yardım kuruluşu bulunmaktadır, eğer amacınız topu taca atmak değilse bu kuruluşların son derece bilimsel bir temelde yardımlarını organize ettiğini göreceksiniz. yardım etmememizin nedeni başkalarının yardım ettiğini varsaymanızsa bu sefer bir mantık hatasına göre hareket ediyorsunuz. herkesin yardım edecek başka birileri olduğunu düşünmesinin tek sonucu hiç yardım edilmemesi veya çok az yardım edilmesi olmaktadır.

    singer, küresel adaletsizliklere karşı savaşan bir fikir adamı olmasının yanında samimi ve inanmış bir hayvan hakları aktivistiydi. hayvan haklarıyla ilgili yazdıkları düşünsel anlamda çok büyük etkiler yarattı.

    hayvan sömürüsünü ahlaki açıdan değerlendirdiği 1975 tarihli ''hayvan özgürleşmesi'' kitabı veganlık meselesiyle ilgili tartışmalarda da bir dönüm noktası oldu. (bu kitap benim veganlık ile ilgili duygusal tercihimi aynı zamanda rasyonel bir temele oturttu, bu nedenle söyleyecek çok sözüm var, dolayısıyla bununla ilgili eserin başlığında ayrıntılı değerlendirmelere yer vereceğim. burada kitabın sadece ana hatlarına ve temel argümanlarına değinmekle yetiniyorum.)

    bildiğiniz üzere,hayvanların da ahlaki davranışın konusu olduğuna ilişkin görüş ingiliz filozof jeremy bentham'la başlamıştı. peter singer da ahlaki eylemin ortaya çıkardığı sonuçlara göre değerlendirilmesi gerektiğini düşünen bir ''sonuççu''filozof olarak görüşlerini bentham'ın ortaya koyduğu ana ilkeler üzerinden temellendirdi. bentham gibi singer da acı çekebilme kapasitesinin esas olduğunu, dolayısıyla bir ahlaki eylemin dayanacağı tek geçerli referansın acı çekebilen varlıkların acılarını mümkün olduğu kadar azaltmak olduğunu kabul etmişti.

    oysa pek çok kişiye göre ahlaki davranışın temel zemini, kaynağı ve referansı akıldır. bu nedenle sadece akıllı varlıklar ahlakın konusu, öznesi ve nesnesi olabilir. singer ise şunu sorar; eğer ahlaki davranışımızın muhatabı sadece akıllı varlıklarsa akli yetenekleri doğuştan ya da sonradan kaybolan kişileri nereye konumlandırmalıyız? eğer hayvanları bizden daha az akıllı oldukları için sömürüyor, hapsediyor, etleri için katlediyor, acı verici deneylerde kullanabiliyorsak, aynı şeyi hayvanlardan daha kısıtlı bir zihin kapasitesine sahip insanlar için de önerebilir misiniz? singer bu soruyla tabi ki zihinsel engellilerin köleleştirilmesini savunmuyordu, sadece aklı ahlaki davranışın temeline yerleştiren anlayıştaki bir çelişkiyi ortaya çıkarmayı amaçlıyordu. evet, onun eserlerinde sürekli tekrarlanan bir tema tutarlı olmamız gerektiğidir.

    singer'ın konuyu ayrıntılandırmak için başvurduğu kavram türcülük. ilk defa richard sydner tarafından gündeme getirilen bu kavram doğuştan gelen (ve tercih edilemeyen ya da kaçınılamayan) türler arası biyolojik farklılıkların kötü muameleyi meşrulaştırmak için (bahane olarak) kullanılmasına gönderme yapar. türcülük tıpkı ırkçılık veya cinsiyetçilik gibidir. nasıl ki ırkçılar kendi ırklarından olana farklı davranır, diğerlerinin haklarını yok sayarsa hayvanlara karşı muamele de aynı düşünsel temele dayanır: biyolojik açıdan farklı özelliklerin ''farklı ahlaki değer düzeyleri'' yaratmak için kullanılması. türcülüğe basit bir şekilde, biyolojik açıdan farklı türlere farklı ahlaki standartların uygulanması da diyebiliriz.

    sadece damak zevki için tükettiğimiz hayvansal gıdalar, hayvanlar açısından çok yoğun bir acı ve ızdıraba sebep olmaktadır. üstelik çiftlik hayvanlarının doğumundan kesimlerine kadar yaşadıkları ızdırabın düzeyi endüstriyel çiftliklerin para kazanma hırsıyla çok daha ileri boyutlara taşınmıştır. singer'a göre bu yanlıştır ve mantıkta bir tutarsızlığa işaret etmekte, sonuç olarak da tahayülümüzün çok ötesinde büyük acılara ve haksızlıklara sebep olmaktadır. bu yüzden singer hayvansal ürünleri tüketmeden de sağlıklı yaşanabileceğine dikkat çekerek herkesin vegan olmasının ahlaki bir zorunluluk olduğunu ileri sürmektedir.
  • boğulan çocuk deneyi zamanında baya baya popüler olmuş bizim ülkemiz de de farklı farklı versiyonları çekilmişti.
hesabın var mı? giriş yap