• 10 mayıs ila 21 haziran 2010 tarihleri arasında notre dame de sion lisesi'nin harbiye'deki binasının meşhur la galerie'sinde pazar günleri hariç her gün 10.30-18.00 saatleri arasında çizim ve resimlerinden oluşan bir sergi açılan fransız denizci, roman yazarı, ressam, oryantalist.

    sergi, pierre loti'nin denizcilik yıllarında tahiti'den* kanada'nın ingiliz sömürgesi nova scotia'sına* ordan bizim marmaris'e* kadar gezdiği onlarca bölgede yerli halk, yaşayış ve doğa üzerine çizdikleri ve resmettikleriyle başlıyor.

    serginin ikinci kısmında loti'nin 19. yy'ın önemli fransız resimli haber dergilerinden le monde illustré'nin şark muhabiri olarak osmanlı toprakları'nda çalıştığı yıllarda çizip resmettikleri görülebilir. loti, o dönemde fotoğrafların çoğaltılması teknik olarak zor ve pahalı olduğu için, gördüklerini karakalemle resmedip oluşturduğu taslaklar ve taslakların üstüne bizzat el yazısıyla düştüğü notları paris'e yollamış, sonrasında bu taslaklar gerçek adı olan julien viaud imzasıyla gravür haline getirilmiş ve günümüzün cillop gibi fotoğraflara nanik yaparcasına dergiye basılmıştır. bu sayede loti, tanzimat dönemi olaylarına selanik ve benzeri bilumum balkan vilayetinden bittabi dersaadet'e uzanarak tanıklık etmiş, arada konstantinopolis'in hızlı gece alemlerine akmış, kulamparalarıyla düşüp kalkmış, muhtemelen peralı bir oğlana gönül koyup ''daha da gelmem pera'ya'' diyerek eyüp'e yerleşmiştir.

    sergide loti'nin çizimlerinin yanısıra kendisine türkiye'den padişahların, şehzadelerin, ittihatçılar'ın, frankofon okul müdürlerinin* ve bilumum hayranı ile dostunun yolladığı mektup, telgraf ve kartpostallar da görülebilir. hiçbir şey için olmasa da 1800'lü yılların sonundaki telgrafları ve meşhur romanı aziyadé'yi yazarken esinlendiği hatice'nin (aka aziyadé) portresini görmek için bile gidilip görülmeye değer bir sergi olmuş. düzenleyenlerin ellerine sağlık.
  • dün hayatımda ilk defa gittim buraya ve ilk defa teleferite bindim. daha önce sadece dağda teleseeedge'e binmiştim. teleferit pek zevkliydi ama çok kısa sürüyo.
    neyse gittik oturduk. manzara güzel. birer tos söledik. ayvalık tostu ekmeğine yapıyolar ama çirkindi. fiyatları ortalama. bi de incik boncukçular var onlar da iyiydi. beğendim yani sonuçta. güzel yer. emeklerine sağlık.+rep

    edit: ay bi de asıl komik bişe vardı unuttum. teleferitte karşımızda oturan bi çift vardı. kadın böyle tombul börek açan teyzenin genci gibi, adam da tam karikatür. kadın ilk defa binmiş ve korkuyo. osmaan osmaan diye sarılıyodu kocasına. uyyy sanki düşecez gibi osmaaan dedi hep. osaman da sen uçağılan nası gidicen memlekete dedi. gerçi geçen sefer ben binince uçah bozulduydu geri döndü havaalanına falan dedi sonra.
    usmaaaaağn
  • istanbul'daki büyük camilerin minarelerine bakıp şunları söylemiş: "köhne bizans’ın üzerine mert asyalıların diktikleri zafer mızrakları…"
  • ankara'da karşıyaka mezarlığı'ndaymışım hissimi, manzaraya rağmen üzerimden atamadığım aile çay bahçesi kılıklı garip yerdir.
    mezarlık ziyaretine gelen gelin ve damat yanımdan geçerken uğradığım şoku, mezar taşlarına baktığımda "e yeni gömülenler var, tarihlere baksana!" diyerek sürdürdüm.
    (bkz: tövbe estağfurullah)
  • fransız yazar pierre loti, inönü zaferinden sonra mustafa kemal atatürk'e bir mektup yazmış ve türk milletine sevgiyle bağlı olduğunu belirtip kendisini kutlamıştır. mustafa kemal atatürk ise buna karşılık olarak verdiği destek için teşekkür etmiş ve türk dostluğunun simgesi olan bir halı hediye edip bir mektup yazmıştır. mektupta; " tarihin en karanlık günlerinde sihrengiz kalemiyle daima türk milletinin hakkını teyit ve müdafaa etmiş olan büyük üstad için türk milletine beslediği derin ve sarsılmaz muhabbet hislerine, istiklal mücadelesi'nde şehit düşen erkeklerimizin yetim bıraktığı kızlarımız tarafından gözyaşları arasında dokunan bu halı şehadet edecektir." diyordu.
  • daha yeni basladigimiz universitenin yurdundaki yataklarimizda yatarken kursun yagmuruna tutulmamis zamanlarda, gozlerimizin hayatin gerceklerine acilmadigi bir yerde, pc'nin, loptopun, internetin, ipod'in iphone'nun. ipad'in, feysbukun, tivittirin olmadigi, bos vakitlerimizde yasaklanmis veya yasaklanmamis kitaplar okudugumuz, ama daha sonralari kitap okundugu icin apar topar toparlanip karanlik yerlerde kaybolundugu zamanlarda oda arkadasi olmustuk. annesinin tek kiziydi, senenin sonuna dogru, hem ilerde basimiza gelecekleri anlar gibi olmus, hem ona nasil bakacagimizi ogrenmistik. " yagmur yagiyor, semsiyeni almayi unutma" "oglen yemege gittin mi?" " bugun hava cok soguk sari kazagini giy!"
    cok zekiydi, spor yapiyordu, sigaradan nefret ederdi. ama birgun asik oldu ve ayni gunden itibaren sigara en iyi arkadasi oldu ve oyle de kaldi.

    son gorusmemizden alti ay sonra tekrar aradigimda ilk cumlesi "sen gittiginden beri basima neler geldi bir bilsen!" oldu. gogus kanseri olmustu. "ucuncu dereceymis, dorduncu olsaydim kimo yapmayacaklamismis" dedi gulerek. en sevdigi, her gorustugumuzde gittigimiz kahvede,yediyuz yillik cinarin altinda anlatti her seyi; karacigerinde de tumorler vardi, belki tekrar kimo olacakti. sigarasini cikardi ve yakti. "biliyorum biliyorum, ama simdi birakamam" dedi, ve guldu, "kimo olurken icmedim ama, midem cok bulaniyordu".

    soguk ama gunesli bir kis gunuydu, o sigara icebilsin diye disarda oturup titredik. yanliz yasiyordu, hep evdeydi zaten, "gel seni bir yere gotureyim" dedim, "nereye gitmek istersin?" pierre loti dedi sevincle. "oraya gidelim, hastalanmadan once kardesimle gittik, onun motorsikletiyle, cok sevdim" dedi. yol boyunca anlatti, dogma buyume istanbulludu ama burayi yeni kesfetmisti, dunyanin en guzel yeriydi ona gore, ben bayilacaktim, nasil gidilecegini bilmiyordu ama halicin oralardaydi, rahat bulacaktik.

    en on sirada masa bulamadik, ama beni hemen israrla parmakliklarin onune goturdu, "bak bakalim dedigim kadar yok mu?"

    saclari dokuldugu icin taktigi kirmizi yun beresi ve elinde sigarasi ile duruken resmini cektim, "kizlarina gosterme resmimi" dedi. "beni boyle hatirlasinlar istemem." her zamanki gibi guzelsin dedim. gulustuk. "kaslarim daha yeni dokuldu, iki gun once gelseydin hala kaslarim vardi" kaslarina yetisemedigim icin ozur diledim, gulduk gene beraber. sigarasini sondurup bir sigara daha yakti. "annemin deyimi ile icme su zikkimi" dedim. "bosver" dedi. sustuk. "hic gelmemistim buraya" dedim, "cok duydum, hep gelmek istedim, ama hic olmadi." gozleri parladi. "sevdin mi" ,"cok sevdim cok. bir dahaki gelisimde gene geliriz."
    "geliriz" dedi, gozlerini karsiya dikti, "dunyanin en guzel yeri oldugunu soylemis miydim? pierre loti oturup kitap yazmis burada, hep yazarlar gelirmis, cok entellektuel bir yermis."

    ilk sirada bir masa bosaldi, hemen ona gectik. havanin kararmasina yakin kalktik. "yaza geliyor musun" diye sordu.
    "belki" dedim.
    "gel de gene buraya gelelim, cok sevdim ben burayi"
    karsi tepelere baktim, sen olmazsan ben buraya bir daha dunyada gelmem diye dusundum, pierre loti isterse dunyanin en guzel yeri olsun. "soz ver" dedim, "bir daha gelecegiz" guldu. "kaslarimda cikmis olur o zamana kadar"

    "soz ver" dedim.
    bana sarildi. "soz" dedi.
  • birinci dünya savaşı sırasında antalya'nın batısındaki dik yamaçlı ormanlık koylarımızda ve kıyılarımızda fransız zırhlıları hem devriye atıyor hem de oranın güvenli olduğu düşünülerek sık sık istirahat için demir atıyordu. zira dik yamaçlar nedeniyle bu zırhlıyı vurabilecek güçte bir top yerleştirmek mümkün değildi.
    lakin bilmedikleri bir şey vardı. iman gücü ve inanmışlık, gemilerini karadan atlarını denizden (bkz: peçenekler) yürütebilen bir milletin evlatlarında kendine yer bulmuşsa eğer düşman için hiç bir yer güvenli değildi. nitekim bir grup kahramanımız insan üstü bir gayretle o dik yamaçlara topu yerleştirdiler ve bir sonraki seferde zırhlıyı akdenizin ılık sularına gömerek ebedi istirahatine gönderdiler. işte akdeniz'e gömülen bu fransız zırhlısındaki bahriyeli subaylardan birisi de pierre loti'nin yeğeni yüzbaşı rolen idi.

    amcası pierre loti istanbul'a gelip aşık olur saygı duyarız lakin yeğeni silah kuşanıp gelirse de affetmez gömeriz. böyle de misafirperver bir milletiz hamdolsun...

    http://www.scubaozgur.tr.gg/…4;hİ-batiklar.htm

    edit: link
  • mekanını bilemem ama kişi olarak pierre loti cumhuriyet tarihinin en abartılan kimselerindendir.
  • eyüp'teki bu çay bahçesine aşıklar tepesi de derler. akşamları manzarası bir harikadır ve haliçe bakan masa, sandalye kapmak icin saatte 100km'ye kadar çıkan insanlar görebilirsiniz. buraya ulaşım teleferikle olur. işin ilginç kısmı ise teleferikte aylık akbil geçmez*. velhasılı kelam güzel yerdir. sevgiliyle, aileyle, tanıdığınız herhangi birileriyle bile gidip buranın tadını çıkartabilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap