• agatha christie'nin “porsuk ağacı cinayeti” adlı kitabını okumasanız bile duymuşsunuzdur. kısaca özetlersek, epey düşmanı olan zengin bir adam ölür. agatha olayı çözer. meğer bahçesindeki porsuk ağaçlarından elde edilen zehirle öldürülmüş.
    hatta istanbul'da bile bir insanımızı kaybetmiştik bu porsuk ağacı yüzünden. haber şöyle idi: “istanbul maçka parkı’ndaki porsuk ağacının meyvesini yiyen 31 yaşındaki kadın, zehirlenerek hayatını kaybetti.”
    link: https://www.sozcu.com.tr/…-meyve-yedi-oldu-1394153/

    haberdeki fotograflara baktım da, gerçekten o canlı kırmızı meyveler adeta “ye beni” diyor. ama bir uyarı levhası da asmak gerek.

    görsel

    porsuk ağacının kabuğu, yaprakları ve meyvesinin içindeki çekirdekler zehirliymiş. ama meyvesi zehirli değilmiş. yani meyveyi yerken çekirdeğini çıkartmalıymışız!
    kuşlar bu meyveleri ve çekirdeklerini çok yermiş. ama çekirdeğin kabuğu kuşların midelerinde erimezmiş. dışkıyla atarmış ve porsuk ağacının çoğalması da bu yolla olurmuş. fakat o zehirsiz meyvenin zehirli çekirdeğinin kabuğu, insan midesindeki asit ile eriyip içindeki zehirin kana karışmasına sebep olurmuş. yenen miktara ve kişinin hassasiyetine göre ölümlere bile neden olurmuş.

    diyelim ki porsuk ağacı yetiştirmek istediniz, kabuğunu işleme tabi tutmanız gerekiyor. yani o minik kuşun midesindeki sürecin benzerini yapmalıymışsınız. kabuk tamamen erise, kuş zehirlenip ölecek. kabuk kuşun midesinde yeterince incelmezse porsuk ağacı neslini sürdüremeyecek. her zaman olduğu gibi hassas bir denge. neyse efendim, kumla karıştırılarak döner bir dolaba konan porsuk ağacı meyve çekirdekleri belli bir süre döndürülüp kabuk inceltilir ve dikime hazır hale getirilirmiş. bu tohumlardan da ancak % 20 kadarı tutarmış. sonra seyreltip çelikler yapıp üretilmeliymiş.

    “kadıncağız parkta yürürken yanılıp ağzına iki-üç meyve atmış ve ölmüş. niye bu ağacı üretelim ki? elma-armut dikerim daha iyi” diyebilirsiniz. fakat bu porsuk ağacı çok esnek olurmuş. eskiden ok atılan yaylar bu ağaçtan yapılırmış. (aman bilal duymasın, zaten nesli tükenen porsuk ağaçlarının sonu gelir).

    bir de, bu ağaçlar çok uzun yaşarmış. ve hatta bir şehir efsanesine göre alaplı'daki bir anıt ağaç tam 4.117 yaşında imiş! burada biraz duralım. köylerde veya bir yerlerde kalın ve ulu bir ağaç görseniz gerek o yörenin insanları, gerekse de belediye ve kaymakamlık internet sitelerinde bu ağacın bilmem kaç bin yaşında olduğu söylenir veya yazılır. dünün güneşi ile bugünün çamaşırını kurutmaya çalışan zihniyet karşısında biraz temkinli olmak lazım.
    zonguldak'ın bir ilçesi olan alaplı'daki ağacın yaşı da epey tartışmalı orman mühendisleri arasında.. bu anıt ağaç aslında üç kökten meydana geliyormuş. tek gövdeymiş gibi hesaplamışlar ve 40 santim matkap ile ölçüp, 80 santimlik sonuç çıkartmışlar. alıştık artık. hani afad'ın deprem ölçümleri hep düşük olur ya kandilli rasathanesine göre. veya tuik'e göre enflasyon filan da hep düşüktür ya. ama kendilerince “iyi” olan şeyler de hep çok büyük, çok fazla ve çok tarihidir ya... onyüzbinmilyon metreküp doğal gaz bulmalar gibi. güzel bir çalışma. okumanızı tavsiye ederim. ağaç yaşı hesaplama konusunda bilgilendirici bir yazı, görseller de çok güzel.
    link: https://www.ormancilardernegi.org/…8-compressed.pdf

    ok ve yay yapan da yok artık ama bu ağacın nesli tükenmeye yüz tutmuş. çünkü bu ağacın zehiri olan taksan maddesinden “paklitaksel” adlı kanser ilacı yapılıyormuş.
    haberde şöyle yazıyor: “dünya doğa ve doğal kaynakları koruma birliği (ıucn), kabuğundan alınan özü ile taxol adlı kemoterapi ilacı üretilen porsuk ağacının (taxus brevifolin) aşırı kesim nedeniyle neredeyse yok olmak üzerine olduğunu bildirdi. “
    link: https://www.hurriyet.com.tr/…gac-tukeniyor-19213075
    ilk 1971 yılında abd'de “taxus brevifolia nut” (pasifik porsuğu) ağacı kabuğundan paklitaksel adlı ilaç yapılmış. bu ilaç yumurtalık kanseri, yemek borusu kanseri, meme kanseri, küçük hücreli olmayan akciğer kanseri, rahim ağzı kanseri ve pankreas kanseri vakalarında kullanılıyormuş.
    avrupalılar da taxus baccata'nın (yaygın porsuk) yapraklarından ekstre edilen yarı sentez sonucu “dosetaksel” adlı ilacı üretmişler. etki mekanizmaları benzer olan bu porsuk ağacı kökenli iki ilaç bugün yaygın olarak kullanılıyor kanser ile savaşta.

    ne ilginç değil mi? son derece sağlıklı bir genç kadın maçka parkında yürüyüş yapıyor. o arada çok güzel görünen meyveden üç beş tane yiyor ve hayatını kaybediyor içindeki zehir nedeniyle. işin daha da ilginç yanı kaybettiğimiz o kadının ismi: “şifa” imiş.

    eşimin ilk 4 kürlük kemoterapisi bitti. 12 gün sonra porsuk ağacından elde edilen “paksitaksel” kullanılan kemoterapi başlayacak. haftada bir verilecek 3 ay boyunca.

    şifa hanıma ölüm getiren porsuk ağacından biz “şifa” bekliyoruz.

    ek: cümle düşüklüğünü düzeltme.
  • yıllar önce anadolunun bir köyünde kan davalı iki ailenin iki gencinin sevileri birbirlerine düşmüş. baştan imkansızlığını bildikleri bu sevdanın derdiyle günlerce yanıp tutuşmuşlar. evlenmelerine ailelerinin razı olması mümkün degilmiş. birbirlerinin hasretiyle yanıp tutuşan bu iki genç sonunda çareyi kaçıp uzaklara gitmekte bulmuşlar. lakin onlar bunu konuşurken duyan kızın evvelden sevilisi ağanın dalkavuğu porsuk, planlarını kızın da oğlanın da ailesine yetiştirmiş. köyden o güne kadar hiç ayrılmamış iki genç nereye gittiklerini bilmeden dağ tepe ilerlerken arkalarından uzaklardan kalabalık atlıların geldiğini görmüşler. var güçleriyle kaçmaya çalışırken bir yarın kenarına gelmişler. geri dönüp yol değiştirmek için de çok geçmiş. kaçamayacaklarını anlayan iki genç oracıkta birbirlerine sarılıp oğlanın yanında taşıdığı zehiri içivermişler.

    bir zaman sonra o yarın tepesinde daha önce hiç görülmemiş bir ağaç bitmiş. kısa boylu toprağın hemen üstünde ayrılan ve birbirine sarılan iki gövdeli yalnız bir ağaç. yaprakları ve genç sürgünleri zehirli bir ağaç. bu iki kalbi yanığın arkalarından türküler yakan köy halkı, bu ağaca porsuk ağacı demiş, onları ağaya kov eden porsuk'un yaptığı kötülük unutulmasın diye...

    o zamandan sonra sevdalıların birbirlerine kavuşamadığı anadolunun her yerinde porsuk ağacı türemiş. kavuşamamış sevdalıların anıtı olarak... tepelerin başında... yalnız... ve birbirine sarılmış iki gövdesiyle...

    (bu yazıya ilham olan fotograf ve bilgiler için http://www.ogm.gov.tr/agaclarimiz/agac10.htm)
  • haftalardır 170 yaşında bir tanesini seyrediyorum mütemadiyen. öyle ki gözlerimi alamıyorum, o kadar güzel bir ağaç bu. karlar yağıp dalları alabildiğine bükülünce endişeleniyorum ama korkma diyorlar, yay yapılır o dallarla, o kar kıramaz o dalları.. sonra yavaş yavaş eriyen karlarla beraber yeniden toparlanıp bükülen belini doğrultmasını izliyorum..

    öyle kadim bir ağaç ki bu, bunlardan biriyle karşılaşmış olmamı bile şans addediyorum. şimdi yeniden ağır ağır kar taneleri düşüyor dallarına.. nasıl bir ihtişamı var tarifi mümkün değil. bir eşini benzerini google amcada bulmak bile zor. maziden, çok eskilerden bir ahbaplığımız var galiba ama henüz çözemedim. sanki daha önce duymuşum gibi yeniden onun şarkısını duymaya çalışıyorum şimdi, belki geçmişimi de anlatır diye..
  • binlerce yıl yaşayabilecek kadar dayanıklı bu dost asla budanmamalıymış.. budanınca hemen hasta oluyormuş. lütfen bir tanesini görürseniz kazara da olsa dalını kırayım demeyin dikkat edin.

    nasıl oluyor da hem bu kadar dayanıklı hem bu kadar narin olabiliyor.. aynı zamanda bir o kadar da sevimli. görseniz, böyle kocaman sarılasınız gelir öyle de yumak gibi topaç gibi bir görüntüsü var.

    dokunmayla zehiri geçmiyordur umarım.. çünkü sarılmadan, dokunmadan uzun süre dayanabileceğimi zannetmiyorum.
  • meyvelerinin zehirsiz olduğunu bizzat deneyerek tespit etmiş bulunduğum ağaç. tabii önceden biliyor olsaydım meyvesine de yaklaşmazdım ya neyse... siz siz olun bilip bilmediğiniz her kırmızı meyveye atlamayın, başkası zehirli de çıkabilir, aman deyim.

    edit : çekirdeği zehirli imiş. meyveyi yiyip ölen insanları okudum, onlar herhalde çekirdek ile yuttular. beni kurtaran şey ise çekirdeği tükürmüş olmak. ölüme ne kadar yaklaştığımı her hatırladığımda tüylerim diken diken oluyor.
  • koyu yeşil sık iğne yaprakları ve küçük kırmızı meyveleriyle harika görünüme sahip bir ağaçtır... en az yüz yıllık bir porsuk ağacından aldığım küçücük iki çelikten köklendirdiğim iki fidanın biri bahçemde diğeri saksıda büyümektedir...
    kırmızı meyveleri dışında bitinin bütün kısımları insanlar için zehirlidir... meyvesinin etli kısmı zehirsiz, ancak çekirdekleri zehirli olduğundan, çekirdeğini yutarsanız sağlık sorunları yaşayabilirsiniz... tabii aklı başında bir insan zaten bilmediği bir şeyi yutmayacağından, bunu yaparsanız doğal seleksiyona bir örnek olursunuz... : ))
  • instagram hesabında paylaştığı düğüm teknikleri sebebiyle takip ettiğim yağız derolur'un tesadüfen tıklayıp, sonra neler varmış diye bakmaktan kendimi alamadığım youtube sayfasında karşıma çıktı yaşadığımız coğrafyanın bilinen en yaşlı porsuk ağaçları.

    seneler önce yakından tanıyabildiğim ve çok sevdiğim bir ağaç olduğu için sanırım bana çok heyecan verici geldi. özellikle eliyle dokunduğu, sevdiği an orada olmak istedim.

    buraya da iliştireyim belki başka seveni, merak edeni ya da benim gibi heyecan duyacak birileri vardır; https://youtu.be/blhovxqgxog?si=i2svq6u-drlfeusy

    edit: bu da aynı geziden ama bir diğerinin gözünden
    https://youtu.be/xchsdow5sxa?si=ldfoam3dc-llesy2
  • zehirli olduğu için mitolojide intikam aracı olarak karşımıza çıkar.
  • igne yaprakli, yapraklarini dokmeyen bir agac cinsi. bilimsel adi taxus baccata dir. erkek ve disi organlari ayri agaclarda bulunur. ulkemizde yetisir, meyveleri disinda agacin tamami zehirlidir. meyveleri kirmizi renktedir, bir cekirdek ve bunun etrafinda pelte gibi bir kivamda ve plastikten yapilmis gibi duran etli kisimdan olusur. yenir ve oldukca lezzetlidir, cekirdegi yutulmamalidir. cok uzun yasar, 2000 yildan yasli bireyleri bilinmektedir.

    (bkz: yalanci porsuk)
  • gögüs, akciger ve yumurtalik kanseri tedavisinde kullanilan taxol molekülünün ilk olarak izole edildigi agac.
    ing. yew tree
hesabın var mı? giriş yap