• konsept albumdur. babasinin icad ettigi zaman makinesiyle 14. yuzyila giden bir gencin o zamandaki bir kizla ya$adigi a$ki anlatir.
    ayrica keyif'teki jukebox'ta bulunan tek eloy albumudur. (idi)
  • bu albüm konsepti itibariyle spacy * * bir sound'a sahip olmalıydı. ve bu albümün tüm ruh halini borçlu olduğu manfred wieczorke'ü anmamak haksızlık olur.
    hayatımda en çok dinlediğim albümlerden biridir. love over six centuries gibi tam anlamıyla trip bir şarkıya sahiptir. kafa güzelken loş bir ışıkta kendinden geçirir.
  • 2012 yılında hemen hemen her gün dinlediğim albüm. belki ışığa gelen olur da bu başlığın altına doluşuruz.

    bu arada, 2012 sonrasında da dinlemeye devam ettim.
  • harika grup eloy'un harika konspet albümü. hikayeyi türkçeye şöyle çevirdim:

    ### 1: 1358 yılına yolculuk

    babam, bilimsel denemelerle kafayı yediği bir odada hayalleriyle yaşıyor,
    ama benim için pek bir şey yapabildiği söylenemez.

    tüm hayatımı,
    okulda birşeyler öğrenip, aptal gibi sınavlara çalışarak harcadım.
    şimdi hepsi arkamda kaldı. gelen her başarılı sonuç, bana geleceğimi sorgulattı.

    hey, ne oluyor, kayboluyorum!
    garip garip şeyler gözümün önünde, hey ne oluyor?!
    anlamıyorum bunun ne anlama geldiğini,
    bende mi sorun var yoksa içkimde bir şeyler mi vardı?

    etrafımdaki bu şeyler de ne?
    kendime geliyorum.
    gerçeküstü manzaralar etrafımı sarıyor.
    sakinleşiyorum.
    orda duran genç kız da kim?
    ama o kıyafetler biraz eski moda değil mi?

    ### 2: altı asırlık aşk

    sana kim olduğumu ve ne zamandan geldiğimi söyliyeceğim.
    ama açıklaması pek kolay olmayacak.
    vucüdüm burada ama aklım yerine gelmedi henüz.
    peki sen bana kim olduğunu,
    ve nerede olduğumuzu söyleyecek misin?

    kibarca cevap verdi bana. sessiz konuşuyor ama gülümsemesiyle anlatıyor.
    gözlerindeki kıvlıcımla elimi kavradı
    "gel benimle, anlatıcam merak ettiklerini."

    jamie: nisan, 1358... paris... hiç anlamıyorum nasıl oldu. benim adım jamie ve benimki kendimin bile anlamadığı sıradışı bir hikaye. babam zaman değiştiren ilaçlar üzerinde çalışan bir bilimadamıydı. yani, onun odasında oturuyordum gece. düşünüyordum, bilirsin işte, kendim ve geleceğim hakkında. çünkü okulu yeni bıraktım ve ne yapacağımı bilmiyorum. bir şekilde o ilaçlardan almış ve buraya düşmüş olmalıyım.

    jeanne: benim adım jeanne... dur ben de sana kendi hikayemi anlatayım. benim babam köylülerin çalıştığı pek çok tarlalanın sahibidir, onları zorla yönetir. karşı köyün ağası daha da kötüdür, ve ben onun oğluyla evlenmek zorundayım. benim tercihim değil, ama bilirsin işte gelenek...

    jamie: yani, ikimizin de kendi problemleri var gibi duruyor. belki birbirimize yardım edebiliriz. bak burda birşey var, pek çok arkadaşım içer bunu. sanmıyorum bildiğini, ama denemelisin, böyle zamanlarda çok faydası olur.

    jeanne: oh, ne hoş bir his bu böyle. her şey parlıyor sanki alacakaranlık ışığında. gün ışığına bak... hiç böyle renkler görmemiştim daha önce. hepsi sonsuzluğa uzanıyor sanki... keşke böyle anlar daha uzun sürseydi. artık endişeli değilim. sen ne düşünüyorsun?

    jamie: şimdi hiçbir şey düşünemiyorum. hadi sadece keyfini çıkaralım.

    biz bir şekilde birlikte kalmalıyız, ah benim hayat arkadşım..
    bizimki gibi aşklar sonsuza kadar sürer, asla bitmez.
    korkularımızdan arınıp, yılların arasında bir köprü kurmalıyız.

    ### 3: isyan

    baban burda kalmama izin verdi,
    ama benim garip davranışlarıma güvenmiyor pek.
    öğrendiğim şeyleri kendi çıkarları için kullanmak istiyor,
    600 yıllık bilgi birikmini zorla kazanmak...

    ama biz birlikte kalabilirsek,
    onu köylülerin isyanında korumamı istemesini bile takmam.
    umursamam, eğer sen benimleysen, hiç umrumda değil.

    köylüler tarlanın başında toplandılar
    ve nefret ettikleri ağalarına karşı bir oldular.
    köydeki herkesi arkalarına aldılar.
    ve ben onları alt etmek zorundayım.

    ama onların kurallara karşı başkaldırışlarını anlıyorum, haklılar.
    babana sözüm var, onu savaşın sonuna kadar koruyup savaşacağım.

    şunların gözlerindeki öfkeye bak.
    başlarındaki zorba gücü kıracaklar.
    hiç sürpriz olmaz başarırlarsa.

    ama ben diğer tarafta yer almalıyım,
    ve bir şekilde ayakta kalıp savaşmayı öğrenmeliyim.

    oka ve mızrağa karşı pek kazanma şansım yok ama başarmalıyım.
    aşkımız beni kamçılıyor, çünkü senden başka kimsem yok.

    ### 4: esaret

    bu boş hücrede oturuyorum.
    çok karanlık ve ıslak.
    arada kuru ekmek atıyorlar yemem için.
    suyumu kuyudan içiyorum.

    ben bu korkunç savaşta kendi rolümü oynuyordum,
    ta ki biri üzerime koşup beni zincire vurana kadar.
    son hatırladığım bu.

    gardiyanlar gece gündüz izliyor,
    yaptığım her hareketi gözlüyor.
    merak ediyorum beni burdan canlı çıkartırlar mı,
    biliyorum ki kaçma şansım yok.

    suçsuz yere ceza almanın ne demek olduğunu bilirim.
    tanrım lütfen beni çıkar burdan, senden başka hiç umudum yok şu an.

    neden insanlar bağırıyor dışarda?
    savaş kazanıldı mı, yoksa kayıp mı edildi ?
    gardiyanlar bana geliyor,
    acaba zincirlerim sıkılaşacak mı yoksa çözülecek mi?

    ### 5: gün ışığı

    gün ışığı... tekrar gün ışığındayım!
    güneşin ağaçların arasından süzülüşüne bak!
    karanlığı barışa çeviriyor!

    gün ışığı...
    tekrardan özgürlük,
    zincirlere veda!

    yaşamak kolaydır, eğer attığın her adımda bunun bilincinde olursan.
    yeni bir geleceğin yalnızlığımı kenara ittiğini görüyorum.

    ### 6: ev hakkında düşünceler

    büyüyle oynamayı hiç istemezdim,
    ama yapacak başka bir şey kalmadı.
    evde senle oturuyor olmayı dilerdim şimdi.

    duydum ki karşı vadinin ilerisinde,
    gizlilik ve şeytanlıkla delirmiş
    garip yaşlı bir adam yaşarmış.

    belki bu yalnız büyücü
    bizi eve göndermenin bir yolunu bulabilir.

    ### 7: soytarı büyücü

    ha-ha-ha-ha-ha-ha-ha

    hoşgeldiniz benim mezarlığıma!
    kendinize bir tabut çekin de oturun!

    işte içkimiz burada, deneyin, yenidir.
    geleceğinizi biliyordum zaten, hadi için şunu!

    bir yarasanın kanatları,
    bir kedinin kanı ve farenin derisi!
    güzel geliyor tadı.

    unutacaksınız nerede olduğunuzu,
    unutacaksınız ne gördüğünüzü.
    hiç bir şey hissetmeyeceksiniz.
    sadece için şunun hepsini, kalbiniz güm güm atacak.

    görüşürüz,
    iyi yolculuklar!

    ha-ha-ha-ha-ha-ha-ha

    ### 8: kendi zamanıma dönüş

    kendi yılımdayım yeniden!
    bıraktığımdan birazcık farklılaşmış.
    savaşlar ve yalnızlık her geçen gün daha da kötüye gidiyor, 1358'den bile kötü.
    insanlar işleri yoluna sokmak için savaşmak zorunda.

    disco'da bekliyip, arkadaşlarıma yaşadıklarımı anlatıyorum.
    hikayeme inanmıyorlar nereye gittiğimi söyleyince.
    duman ve müzik başımı ağrıtıyor,
    gidip sessiz sakin bir yerde gevşemeliyim.

    ### 9: notre dame'ın çanları

    sonu gelmiş bir rüyaya benziyor,
    ama etkileri bitmedi.
    ne düşüneceğimi bilmiyorum, gerçek değil.
    dünya vucüdümun dışında başlıyormuş gibi sanki.
    ne hissedeceğimi bilmiyorum,
    bu kutsal duvarlar arasında.
    çan sesleri bana zamanda yaptığım yolculuğu hatırlatıyor.
    jeanne hala benim hafızamda.

    keşke burda benimle olsa,
    ona burda ihtiyacım var...
hesabın var mı? giriş yap