• new york'da küçük caz klüplerinde çalarak kariyerine başlamış ve kısa sürede hatırı sayılır bir ilerleme kaydetmiş, houston, texas doğumlu müzisyen. 2003 yılında ilk albümü mood'la kendini tanıttıktan sonra, 2005 yılında blue note'dan çıkardığı canvas isimli albümüyle yeni nesil caz piyanistleri arasına girmiş, onucuncu uluslararasi istanbul caz festivali'nde ülkemize gelip kebap yemiştir.
    2007 yılında, hip-hop öğelerini kendine özgü armonik öğelerle birleştirdiği üçüncü albümü in my element'i de aynı firmadan çıkararak, hem blue note ailesindeki yerini, hem de ismini sağlamlaştırmıştır. *

    http://www.robertglasper.com/
    http://www.myspace.com/therealrobertglasper
  • 20 ekim perşembe gecesi rüya gibi bir konser vermiş mükemmel müzisyen.
  • gördük ki kendisi tam bir b-more nigga'sıymış.
  • millet çalamadığını zannetmesin diye kariyerine daha alışıldık caz tınılarıyla başlayıp sonradan asıl numarasını gösteren amerikalı piyanist.

    bir iki gün sonra satışa çıkacak "black radio" ile belki de hep istediği yerde. neredeyse iki aydır gerek blue note, gerekse diğer majör medya organları bu albüm hakkında bilgiler ve röportajlar yayınlıyor. hepsi de ciddi anlamda pozitif yorumlar içeriyor. sırf bu sebepten, şarkılar bizzat glasper tarafından youtube'da yayınlanmış olmasına rağmen, bu sabaha kadar dinlemekten kaçındım. zira kaliteli müzik böyle şeyleri kaldırmak için çok hassas. biraz keşfetme hissi bırakmalılar dinleyicilere; zaten iyi olanı, iyiden anlayanlar elbet duyacaktır.

    peki, böyle konuşuyorum da glasper'ın albümü... bildiğin olmuş. güneşli bir günde denize karşı kahvaltı yaparken çok iyi gideceği de şimdiden belli. son bir iki yılda çıkıp da bende derin izler bırakan albümlerin sınıfına sokmayacağım şimdilik ama hakkını sonuna kadar teslim etmem gerekiyor. en basidinden, medyada aldatmaya yönelik olmayan makaleler yazılmasını sağladığı için bile teşekkürü hakediyor zaten glasper. kendisinin yolu açık bundan sonra,

    http://youtu.be/on0tfglcp4g
  • son albümü black radio inanılmaz olan caz müzisyeni. onun gibi yenilikçi müzisyenler sayesinde caz değişmeye ve gelişmeye devam ediyor. özellikle afro blue'su ve smells like teen spirit'ı çılgın.
  • black radio albümünde yasiin bey (mos def) ile birlikte çalıştığı aynı adlı şarkı olsun, erykah badu ile yaptığı "afro blue" adlı çalışma olsun, beni ziyadesiyle tatmin etmiş müzisyen. yine black radio 2 adlı son albümünde common ve fall out boy'un solisti patrick stump ile yaptığı çalışma ve niceleriyle tatmin etmeye devam etmektedir. diskografisine hakim değilim, ama duyduklarım vaat ettiklerini idrak etmeme kâfi sanırım.
  • (bkz: fender rhodes)siz şarkısı yok gibi muzisyen.
  • bu gece inanılmaz ama i-na-nıl-maz bir "deney"e imza atmış olan adam. ama sen nasıl bi adamsın o ağzındaki kürdan, efendime söyleyeyim o yavşak bere, o arada yaptığın geyikler... sanırım hayatımdaki en eğlenceli konserlerden biriydi.

    ama ne yazık ki türkiye'deydi işte. kimse dans etmedi, herkes mal gibi ayakta izledi öyle. sonra hak verdim ama bi dank etti; amk alkol fiyatları ebesinin amı kadar, sorun "türk"lerde değil, sorun bu ülkede, ülkeyi yönetenlerde.
    artık resmen kimse eğlenemez olmuş. yazık çok yazık.

    everything in its right place sample'lı şarkı efffsaneydi. konserin videosunu çekenler çok oldu lütfen youtube'a atsınlar.

    afro kız! tarzın bayaa iyidi ama o yanındaki çocuk'u nerden buldun allah aşkına. ergen durdu bütün konser mal gibi.

    son olarak;
    (bkz: bad decisions make good stories)
  • geçen gün robert glasper'a iki bilet düştü önüme... abimizi tanımam etmem, ama epeydir film ve müzik konusunda risk almadığımı ve yeni şeyler keşfetmediğimi fark ettim. gitmeye yeltendim.
    gençken -ilk gençlik, yirmiler yani- 30 kişilik bir listeden kimle gitmek istediğime karar vermenin zorluğuna söylenirken kızkardeşim aklıma bile gelmezdi.
    bu kez ilk aklıma gelen kızkardeşimle gitmekti. başka bir planı varmış. durdum, uzun uzun kimi davet etsem diye düşündüm. davet etmek istediğim üç arkadaşım vardı. üçü de şehir dışında yaşıyor... arkadaşsız bir anti-sosyal mi oldum diye bir an irkildim. hâlimden ne denli memnun olduğumu gayet iyi bildiğim için bu düşünce üzerinde pek durmadım.
    hem yemek yerim hem becerebilirsem teyzemi kandırırım diye teyzeme uğradım. yemeğin ardından çay, o kanepe ve sohbet öyle, öyle tatlıydı ki... ikinci bardak çayı almadan bir koşu leman kültür'e inip bir öğrenci masasına fırlatıp biletleri, "hâlâ yarım saatiniz var, siz gidin ve beni beklemeyin çünkü deneysel yeni müzikler keşfetmek için i m too old gençler" dedim. çok deneyip az yanılasınız inşallah diyerek hızla ikinci bardak çayıma, kanepeye ve teyzeme koştum.
hesabın var mı? giriş yap