• ailenin harcamakla bitiremeyeceğin kadar çok parası varsa, boğaz manzarasının en şahanesine sahip bir eve sahipsen ve ömrün boyunca hiç çalışmak zorunda kalmadıysan/kalmayacaksan; yapılacak tek iştir.
    yeter ki, geçim derdi-hayat mücadelesi gibi can sıkıcı eziyetleri olmasın insanın.
    tüm zamanın sana ait olunca, dilediğince okur, istediğin ülkeye seyahat yapar, araştırmalarını tamamlarsın.
    sonra dönersin boğaz manzaralı evine-yalıcığına, -birilerinin daha önce söylemiş olduğu gibi- 'öküze bile ilham veren boğaz manzarası'na bakarak öyle bir yazarsın ki; nobel bile alırsın.
  • roman

    şaka şaka.

    akla gelenin kelimeyle süslemeyi abartma sanatıdır. üşenmeden oturdum senelerdir aklımda olan her boş anımda kurguladığın hikayeyi yazmaya başladım oldu 72 sayfa ama daha bitmeden farklı bir fikir doğdu hoop onu yazmaya başladım 48 sayfa. dur lan daha bitmedi derken hoooop başka bir fikirle başka bir yazıya başladım onda 15. sayfadayım ama korkuyorum ki bunu da yarım bırakcam. artı karakterlere isim vermekten isim kıtlığı yaşar oldum ben sabit oyuncu kadrosu gibi her roman aday adayında aynı isimleri kullanıyorum.

    hayır belli bir süre sonra en baştaki romana da dönmek sinmiyor ama sonunu yazmak için sabırsızlanıyorum. bu arada evet başı ve sonu belirleyip ortasını sonradan dolduranlardanım. ne olacak bilmiyorum. yok mu bunun aleti ben düşünsem o yazsa da biran önce bitse birisi.
  • işten güçten kendimi veremediğim eğlence.
  • hikaye çatısını iyi kurmakla başlar. sonra yavaş yavaş örmeye başlarsınız duvarları neyn.
  • roman yazmaya başlamadan önce belirlemeniz gereken en önemli konu hikayenin nasıl başlayıp nasıl biteceğidir. eğer kervan yolda düzelir diyerek ya allah diye yazmaya başlarsanız sayfalar arttıkça konunun kördüğüme döndüğünü ve saçmaladığınızı fark edersiniz ki bunun en büyük örneğini türk dizi sektöründe görebiliyoruz. bizim dizilerde genelde 2. sezonun ortasında o güne kadar adını bile duymadığınız bir kız kardeş, ölen bir eski sevgili, üvey baba falan çıkar ortaya. ancak siz en baştan romandaki ana karakterleri ve onları hayat hikayesini belirlerseniz bunlar başınıza gelmez.

    ayrıca dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise şudur ;

    roman her gün yazılmaz, hele günde 10-15 sayfa olarak hiç yazılmaz. siz kafanıza yazacağınız bölümü belirler sonra günde bir kaç sayfa olarak birkaç hafta içinde o bölümü tamamlarsınız. ardından romana bir iki hafta ara verirsiniz ki bir yandan zihniniz dinlenirken bir yandan da yazmış olduğunuz son bölümün hatalarını eksiklerini gidermeye vaktiniz olsun.

    sözün özü, eğer yazma isteğiniz varsa asla kendinizi engellemeyin, uğraşamam bitiremem demeyin. çünkü yazmaya bir kez başladığınızda aslında bunun ne kadar büyük bir keyif olduğunu fark edeceksiniz.
  • inanılmaz bir serüvendir. zordur, ömür törpüleyicidir. her kelime de biraz daha kendine bağlar. bir kadını sevmek gibidir roman yazmak. ama en güzeli bitirebilmektir. işte o zaman o roman hayatın en değerli hediyesi olur.
  • sonuçta o da bir vatandaş, içimizden biri, yörük gibi, tatar gibi, muhacir , manav, laz, kürt, çerkez, dadaş, gibi, yazılır da çizilir de, okunur da!
  • meşaakatlidir.bu yüzden henüz bitirebildiğim bir roman yok bir sürü karalamaca var işte ya.
  • en büyük hayallerimden biri. nasıl istiyorum bilemezsiniz. yazmayı çok severim, aslında yazabilirim de fakat bir problem var; konu bulamıyorum! kelimlerle dans ediyorum, duyguları metne adeta işliyorum ama nedense devamı bir türlü gelmiyor. bulsam yazacağım. en azından yolumu bileceğim. klişe bir konu istemiyorum, dolayısıyla bir türlü beğenemiyorum.

    aklıma başka şeyler de takılıyor. diyelim yazdım, nasıl yayınlayacağım? yayınevi'ne göndersem reddeder büyük ihtimalle, bir başyapıt yazmış olsam bile. sebebi elbette satamama korkusu. zarar etmek istemiyorlar. ama o dizüstü edebiyat kusmuklarını utanmadan basıyorlar; talep var çünkü. bu da beni sinir ediyor. insanların okudukları kitaplara bak. işte bu durum isteğimi köreltiyor.

    tolstoy' un kitabıyla alay eden fındık beyinliler sosyal medyada pucca'yı güzelliyor. bu insanlar mı okuyacak kitabımı? büyük ihtimalle okumazlar. okumasınlar da. peki kim okuyacak?

    olmuyor, olamıyor...
  • sekiz kere başlayıp bitirdiğim etkinlik.

    hiç biri bir günde yazılmadı. en hızlısı bir ayda. ona da yetiştirmek zorunda olduğum için. ilkiydi. diğerleri dört ayla iki yıl arasında değişti. bazen yeterince çalışamıyorsunuz, bazen yazdıklarınızı beğenmiyorsunuz.

    bence her gün düzenli çalışmak en iyisi. ister bir saat, ister bir sayfa. oturun yazın, sonra düzeltirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap