• "biz hiç olmazsa sevişmeyi biliyorduk, 70'liler savaşmayı, 80'liler bi tuhaf. galiba ne sevişmeyi biliyorlar, ne savaşmayı. bakalım 90'lılar nasıl olacak?" (s. 63)
  • eskilerin kis bahcesi tabir ettigi ,camekanli,icinde kuslarin uctugu ve bitkilerin bulundugu fenerbahce parkinda bir kafeterya.bu kis bahcelerinin aristokrat bir havasi olur.dolmabahce sarayinda yildiz parkinda falan da bulunur.

    icindekiler:
    beyaz sacli bir kadin
    elinde kitabi
    porselen bardakta 5 cayi
    fonda wagner veya loreena mc kennitt
    bulutlu gokyuzu
    adalar manzarasi
  • geçtiğimiz günlerde tim'de gösterime giren bir müzikaldir, tüm türkiye'ye hayırlı uğurlu olsun. anlıyorum çabamızı bizde müzikal yapalım seyirciye eğleneceği keyifli saatler geçireceği bir gösteri sunalım nedir eksiğimiz ingiltere'den amerika'dan vs. vs. vs* var galiba çok eksiğimiz tutamam içimde daha fazla.
    -ticari kaygımız kaygıları bu kadar bariz olmalı mı? müzikal pek aileye hitap eden bir içeriğe sahip olmayan bir yapıda olsa da aileler çoluk çocuk toplanıp gelmişler, sahnede ise küfürün, seks içerikli esprilerin, el kol hareketlerinin bir bin para olarak sunuluyor bizlere. tokat gibi iniyor suratıma ve utanıyorum yüzüm kızarıyor yanımdaki ufaklıktan.
    -daha kaç yüzyıl müzik aleti espirisine maruz kalacağız. hani şu erkek cinsel organı olarak algılanan fakat asıl bahsedilen mevzu müzik aleti olan. nejat uygur, zeki-metin alasya'dan çok iyi biliyoruz biz bu espriyi ama seyirci hala gülebiliyor, kramplar giriyor kahkahadan bir yerlerine. yanlış olan ben olmalıyım bu kadar doğru varken etrafta başka ne olabilirim? birbirini kopyalayan sağdan soldan çarpmalarla oluşturulan oyunlar, filmler, müzikaller istenmiyor, tutuk muyuz bu kadar yeni şeyler yaratmakta, gülmez miyiz yeni güzel esprilere, biz türkler bu kadar sabit miyiz? böyle şeyler can sıkıcı dolayısıyla romantika da can sıkıcı olmaktan kurtulamıyor.
    -müzikal tiyatro; hem tiyatro yeteneği ve tecrübesi olan, şarkı söyleyebilen, dans edebilen kişilerin rol aldığı aşkın, öfkenin, eğlencenin, acının, kederin, şarkı yoluyla anlatıldığı sunulduğu yerdir. burda playback'e yer yoktur.
    -çingene kızı oynayabilecek, güzel, aynı zamanda şarkı söyleyebilecek tiyatrocularımız yok mudur? ya da müzikallerde rol almak isteyen yıllar süren dans eğitimleri alan dansçılarımız? anlaşılan yok, tv'deki dans yarışmalarının bağrından kopanlar kendilerini romantika'nın sahnesinde bulmuşlar yer kalmamış çünkü. ya da biz seyirciler tv'de en az bir kere yer almamış ünlülerin olmadığı müzikallere rağbet göstermiyor muyuz? maliyet hesapları o kadar mı öne geçmiş fark atmış durumda?*
    -hikayenin yavan, dansların vasat, birkaç iyi esprinin dışında yine can sıkıcı, dansçıların ekip çalışması içinde olmadığı ( biri kafasını fırça gibi bi sağa bi sola atıyor, diğeri dans değil ibadet ediyor sanki vs. vs. ), oyuncuların sözlerini unuttuğu yerlerin çok olduğu, birkaç oyuncu hariç iyi performans sunamayan ki çingene rolü bizim içimizde var ne kadar zor olabilir diye düşünüldüğü, abe de yeter stratejisinin güdüldüğü bir müzikaldir bu romantika. eğlenebilirsiniz yine de özellikle çocuklar bayılıyor, ironik değil mi?*
    -devlet bizi desteklemiyor, herşey ateş pahası, ancak bu kadar yapabiliyoruz*. müzikaller yapıldıkça bir sonraki daha iyi olacak diye umuyoruz. bir gün yapımcılar, oyuncular, dansçılar, koreograflar hedefi vuracaklar tam on ikiden*.
  • fenerbahçe parkının içinde hade oturalım burda dediğimiz, dediğimize de pişman olduğumuz mekan, garson çağırırsın gelmez,gelince sipariş verirsin alır gider siparişi, işletmesinde ne mevcut ne değil bilmeyen şapşal insan sonra gelir o yok efenim,bu var mı o da yok efenim e hade hamburger getir o da yok efenim e ne var mq olursun, sabahtan kalma acma pohca beklemis kurumus kekimsi skmdirik seyler var efenim,iyi sen bi portakal suyu kap gel dersin sözde sıkma olanından,ama meğer exoticmis aslında o, sıkma gıbıymıs, e iyi de o dediğin marka şişede acılmamıs gelir be birader bu brz sikme gibi oldu bizi,7,5 bayılır çıkarsın ne yedüğü belirsiz o iğrenç sıvıya...
  • fenerbahçe parkı'nda turing işletmesinde bir cafe. yazın parkın açıkhava cafeleri açık olduğu için pek tercih edilmez* ama kışın eğer parka gitmişseniz kahve içme isteği içinizde coşkun bir dalga biçimi aldıysa ve üstüne üstlük şimdi baraka geyiğine gerek yok diyorsanız ve bir de oldum olası pyramid'den nefret etmişseniz - başka çareniz kalmaz, romantika'ya girersiniz. cam bir yapıdır. girişte, sağda ve solda, eski zamanlarda kullanılmış yemek takımları sergilenir. self servis'tir. kahveleri ve çayları idare eder. tatlıları, çörekleri filan ev yapımı gibidir (ya da ucuz pastane işlerine benzer). burada bira da satılır. 33 cl. efes kutu olarak ama...

    derler ki "kışları soğuk, yazları sıcak olur" romantika. doğrudur. bütün yaşamı boyunca insanın 35 kez'den fazla romantika'ya gitmesi ruh sağlığında bozukluklar olduğunun habercisi olabilir. böylesi bir durumda psikologunuza başvurun.
  • "yurdu yurt yapan, taş toprak değil, orada insanların yaşıyor olmasıdır. insansız yurt olmaz. o yüzden yurtseverliğin ilk şartının, insanlara, suçlu bile olsalar, insanca davranmak olduğunu sanıyorum."

    s. 139
  • turgut özakman'ın korkma insancık korkma'dan sonra çıkan ikinci romanı. içinden ankara geçen, aynı zamanda ve elbette bir aşk romanı. özakman'ın geliştirdiği bir şifreleme yöntemi de hem kullanışlı hem de kolay olduğu için, kendi deyimiyle "okuyucuları tarafından hiç çekinmeden" kullanılmıştır.
    madem şifrelemeden bahsettik, sistemi anlatmadan sahneden çekilmeyelim:
    harfler:
    a>6 b>5 c,ç>x d>4 e>= f>f g,ğ>q h>h ı,i>2 j>j k>kare şekli(aslında burda kare olacaktı ama sözlük sen nelerle uğraşıyosun diyerek reddetti), l>l m>m n>. o,ö>w(aslında bu da omega) p>( r>r s,ş>8 t>t u,ü>3 v>, y>7 z>z

    kitaptan bir alıntı ve şifrelenmiş hali ile sonlandıralım:
    aşk tapınma gibidir, hiç telaşa gelmez.
    68k t6(2.m6 q25242r h2x t=l686 q=lm=z
  • turgut özkaman'ın yazdığı ve ankara'da geçen aşk romanı. aşktan da öte sevgiye imrenebileceğin, hüzünleneceğin bir yapıt. başucu eseri.

    ankara garı, kavaklıdere, adliye sarayı, gül bahçesi, papazınbağı, gençlik parkı,eymir, aoç vb yerlerde geçmektedir.

    --- spoiler ---

    18.03.1965 bugün astronot leonav uzayda ilk yürüyüşü gerçekleştirmiş. geç kaldın dostum. ben kaç gündür uzayda dans ediyorum, haberin var mı?

    --- spoiler ---

    ... aşık olduktan sonra kahramanın cümleleridir bunlar. ve;

    --- spoiler ---

    istiridye hayatında nasıl bir tek inci yapabiliyorsa, ben de ancak bir kez sevebilirim ve sizi seviyorum.

    --- spoiler ---

    alıp okunmalı, gelecek kuşaklara aktarılmalıdır.
  • romantika, turgut özakman’ın etkileyici bir romanıdır.

    farklı bir aşk hikayesi, gösterişli edebiyatı, konu bütünlüğü ve okuyucuyu meraklandıran süslü anlatımıyla, okunması gereken çok keyifli bir kitaptır. bir aşk böyle temiz ve derin yaşanır mı? dedirtiyor. başlamanızla bitirmeniz bir oluyor. heyecanla olacakları bekliyorsunuz.
    hikayede adı geçen türk sanat müziği eserlerini canlı olarak dinledikten sonra, kitapla iyice bütünleşiyorsunuz.

    kitaptan akılda kalanlar,

    istiridye hayatında nasıl bir tek inci yapabilirse, bende ancak bir tek seni sevebilirim…
    azizim, kafanı yalnız bere askısı olarak kullanma üzülüyorum…
    bin yıllık özlemle sarılmak istiyorum, rüyalarını bile kucaklamak için…
    ...
  • birkac saatte soluksuz okudugum, icinde gecen aski butun sicakligiyla hissettigim, eski zamanlara, maziye olan ozlemimi ve hayranligimi ikiye katlayan roman.

    --- spoiler ---

    kendinden başkasını sevmeyen, bedenini kutsayan, kafası yerine bilmemnesi ile düşünen birinin aşkı anlamasını, övmesini beklemenin, bir kurbağadan arya söylemesini istemek kadar gülünç olduğunu bilirim.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap