• ben o saatte işe gidip akşam 6’da da eve dönüyorum. ne hayatlar var be! siz kesin kahvaltıda portakal suyu içiyorsunuzdur.

    edit: yalnız olmadığımı bilmek güzel bir şey. hani ekşi burjuva mekanıydı? işçi sınıfı kendini direkt favlarıyla belli etti.
  • senin ben yaşama azmini sikeyim denilesice.
  • 3 ay boyunca, cumartesi ve pazar dahil her gün saat 5'te kalkıp her gün koşarak gerçekleştirdiğim eylem.

    aslında sürdürülebilir olsa hayatımda kendim için yaptığım en güzel şeylerden biriydi.

    saat 5'te kalkıyor, 5:10'da kendimi yollara vurup 15 dakika kadar koştuktan sonra eve dönüyor, duşumu alıp hafifçe bir şeyler atıştırdıktan sonra işlerimin başına geçiyordum (home office).

    o saatlerde etraf sessiz, sakin ve huzur dolu olduğu için yaratıcılığımda inanılmaz bir artış vardı. her sabah işimle ilgili olan blogumda güzel bir yazı yayınlıyordum.

    ama sabah 5'te kalktığımdan ötürü gün içinde uyuklamalarım oluyordu ve her gece erken yatmak mümkün olmayabiliyor ve sosyal yaşamımı negatif şekilde etkileyebiliyordu. bu da işin kötü yanıydı.

    hatta bir ara o kadar kaptırmıştım ki kabak tatilimde bile ilk sabah 5'te kalkmıştım. ama ben o saatte kalkınca kamptaki tüm köpekler bir anda havlamaya başladı ve üstüme geldiler, millet uyandı. dedim ki "siktir et, tatilden sonra yaparsın".

    tatil biteli 4 yıl oldu ve o gün bu gündür asla saat 5'te kalkıp koşmadım.
  • eğer uykusundan kısıtlayıp yapmıyorsa kendisi için iyi bir şey yapan insandır.

    ama benim yazılanlarda dikkatimi çeken şey şu oldu, bu insanı destekleyen yazıların bir kısmında uyumak sanki kötü bir şeymiş, miskinlikmiş gibi bir hava var. bu da modern insan trendlerinden birisi, uykuyu gereksiz görmek.

    'uyumakla zaman harcamak istememek' diye bir şey çıktı meselâ. uyanıklık arttırıcı ilaç talebinde bulunan birçok insan oluyor. uykusu fazla olduğu için değil, ihtiyacından daha az uyumak için.

    bu yılın nobel tıp ödülünü sirkadyen ritmin moleküler ve genetik temelini araştıran üç bilim insanı aldı. bu çok önemli bir konu. insan doğaya sıkı bağlarla bağlıdır; dünyanın hareketi, döngüsü ile eşgüdümlü bir canlıdır. içsel saatimiz, davranış, hormon düzeyleri, metabolik hız, vücut ısısı ve uykuyu düzenliyor. bu nedenle, dış dünya ve içsel saat arasındaki uyum, insan için kritik. meselâ, jet lag bu uyumun geçici ve şiddetli bozulması. bunu yaşayan herkes kendini kötü hisseder. peki bunu küçük dozlarda, kronik şekilde yaşamak? kendini az uyumaya zorlamak mesela?

    evet, belki bunun olumsuz sonucunu, jet lag gibi bir anda patlayan bir sorunla görmüyorsunuz ama emin olun içsel saatle uyumsuz yaşamak size uzun vadede bir bedel ödetiyor.

    uyku, şu hayatta tamamen kendiniz için yaptığınız nadir şeylerden birisi. kendinizle ve hatta normal şartlarda farkında olamadığınız bilinçdışınızla başbaşa kaldığınız; sizi dinlendiren; içinde barındırdığı rüyalarla kâh günün ve hayatın bilinçdışı düzeyde hesaplaşmasını yaptığınız kâh arzularınıza kavuşturan...

    lütfen uykuya haksızlık yapmayalım, onu sevelim, koruyalım, ihmal etmeyelim.
  • ilk dikkatimi çeken şey bacak kasları değil de gayreti oldu.

    edit; başlığı ben açmadım, hem ben başlık açmayı bilmem. ki korkarımda. @2 olmak falan da istemedim. niye böyle bi sey olduki şimdi. niye gittin?. şu an ciddi ciddi entry'i silip kaçmayı düşünüyorum.

    edit2; kahrol e mi?!
  • bu insan istanbul' da yaşamıyordur yoksa 6' da kalkıp işe bile yetişemez.
  • sabahın 6'sında kalkıp ofise full makyaj giden kızla evlenir.
  • hayatta her şeyi başarabilecek inanca, hırsa, azme ve dirence sahip insanlardır. takdir edilesidir. gençliğimin vermiş olduğu yaşama ateşini daha henüz bu seviyeye ulaştıramadım. ilerleyen yaşlarımı düşünerek buna yatırım gözüyle bakıyorum. size tavsiyem, benimle aynı şekilde bakmanızdır. koşun kuzularım, yarın yokmuş gibi.
  • spor sevdalısı olarak 30'lu yaşların başında düzensiz olarak yaptığım eylemdi. o zamanlarda ilk başlarda inanılmaz zor geliyordu. hatta bir çok kez yatak (özellikle kışları) ile ilişkim en erken 7.45 gibi bitiyordu. keyfime göre koşuyor, dürüstçe çoğu zaman koşmamayı tercih ediyordum.

    sonra hayatımda değişiklik oldu. sokaktan köpek evlat edindim. sonra bir tane daha evlat edindim. bu dünya güzeli yavrular büyüdüler ve 60 kiloluk dev haline geldiler.

    sabah enerjileri bitmek tükenmek bilmeyen bu canavarları(!) her sabah yürüyüşe çıkarmaya başladım. (tamamen mecburiyetten) ayak kaslarımın ağrıları günlerce sürdü. çıkarmadığım günler havlayarak veya evdeki çeşitli terlikleri yiyerek etraflarına rahatsızlık verdiklerinden mecbur kalmaya devam ettim.

    ilk yılın kışında hayattan nefret etme noktasına geldim. sıcacık yataktan çıkıp -10 derecede ankara'da köpek gezdirmekten nefret ettim. kendime ve karıma neden köpek aldık diye söylendim durdum. kaç kere hasta oldum gerçekten bilmiyorum. grip ve nezle ile yaşamımın altı ayı geçti. özellikle mevsim değişiklerinde gerçek anlamda boku yiyordum.

    2. yıl ise vücudum adapte olmaya başladı. madem yürütüyorum bari koşayım demeye başladım. ilk baharda hafif hafif koşmaya başladım. 3-4 km koşunca sigaranında etkisiyle içim dışıma çıkıyor, her seferinde kusmaya yaklaşıyor bazende kusuyordum.

    2. yılın 6 ayında mesafeler artmaya başladı. 6 km koştuğum zaman (takibi köpeklerle) yine geberiyordum ama kilo verdiğim için (yemek alışkanlıklarımdan hiç vazgeçmedim, rakı ile ilişkimi kesmedim, sadece sigara azaldı ister istemez.) ağrıları hissetmemeye başladım.

    2. yılın sonunda her sabah düzenli 7 km koşmaya başladım. kusma ve bayılma gibi sıkıntılar tamamen bitti. nefesim ve nabzım koşulardan etkilenmemeye başladı. bütün arkadaşlarım bana gençleşmeye başladığımı ne kullandığımı sordular, sadece koşuyorum dediğimde onlardan bir sır sakladığımı zannedip üstüme gelmeye başladılar.

    3. yıl'a girdiğimizde sabahları koşmadan güne başlayamaz oldum. koşmadığım günler huysuz ve sinirli olmaya başladım. koşunca ve egzersiz yapılınca vücudun salgıladığı serotonin beni ele geçirdi. ilk 6 ayında 8 bazen 9 km koşabiliyordum.

    3 yılın sonunda toplamda 28 kilo verdim. göbeğim tamamen kayboldu ve 12 sene sonra karın kaslarımı gördüm. köpeklerim inanılmaz fit ve güçlü oldular. dolaylı olarak beni de dayanıklı ve fit hale getirdiler. evde terlik yeme alışkanlıkları kalmadı.

    bu sabah 9.44 km koştum. (fitbit öyle diyor) toplantıya geç kalmayacak olsam en az 1 km daha koşardım. 40 yaşında olmama rağmen beni gören kimse 33'ten büyük olduğuma inanmıyor. nike koşu ayakkabıları konusunda uzmanlığım var. (ne kadar dayanır, hangisi en doğrudur vb...)

    koşu alışkanlığı olmayan bana bu disiplini, sokaktan hayatlarını kurtardığım iki can dostum öğretti. ömrüme en az bir kaç sene kattılar. karşılıklı kazanç sağladığımız müthiş dostlarım oldular.

    tavsiye ederim.

    sokaktan hayvan kurtarın. hayatınızın nasıl evrileceğine inanamazsınız.
  • işi rahattır ibnenin. şu an bir ortadoğu ülkesinin havaalanından yazıyorum. sabah 6 da kalkıp da koşacakmışım. enerjiye bak amınakoyayım.
hesabın var mı? giriş yap