• liseliler bilmez. biz ergenliğe yeni adım attığımız yıllarda saç düzleştirici denen gavur icadı yoktu. belki de vardı ama sadece zenginlerde.
    ilk kez benden birkaç yaş büyük bir kızın dümdüz saçlarına bakıp "aa naaptın saçlarına??" demiştim. "ütüledim" dedi. "ütü sıcakken mi soğukken mi?" dedim. annemin "bu kızı iyi de besledik niye böyle mal oldu" bakışını hala görür gibiyim. öyle de salak bir ergendim işte.

    sonra bu moda hızla yayıldı ve zavallı kızcağızların boyunları omuzları eşek kadar ütü yanıklarıyla doldu. saçlar çatır çatır kırılıyordu ama ütüden vazgeçmiyorduk. o düz saçlar ne pahasına olursa olsun bizim olmalıydı.

    sonra saç düzleştirici çıktı ve kirlendi dünya...
  • o zamanlar ablam liseli tabii daha bir bakımlı yüzünü yakmak da istemediğinden her pazar banyodan sonra ablamın saçını ütülediğim dönemdir öyle ki gömlekten çok onun saçını ütülemişimdir. kadar çok ütü yaptım ki artık ütüyü havlu yardımıyla saç maşası gibi kullanabilir seviyeye gelince jübilemi yapıp ablamla ortak saç düzleştirici aldık.*
  • bunu duyduğumda ben de şok olmuştum. kıza sormuştum boynuna ne oldu diye. saçlarımı ütülerken yaktım demişti. ben şok ben iptal ben wefad.
  • bir zamanlar üç kişi, iki adet ütü, bir adet ara kablo ve bir adet de boyun fıtığı ile deneyimlediğim olay. bundandır saç maşasının banyolara girişine ben vaka-i hayriye derim...
  • yıllar yıllar önce, öğrenciliğimin ilk yıllarına denk gelen, kız yurdunun koridorlarındaki yanık saç kokusunun sebebi dönem.
    yurtta katlarda ütü ve çamaşır odaları vardı. saç ütületmeye gidiyorum dedi bir arkadaş bir gün nasıl yani dedim takıldım peşine. içeri girdik resmen sıra var, ütü masasının önünde eğilmiş, saçlarını gömlek gibi masaya yatıran kızlar, başlarında da gayet ciddi saç ütüleyen profesyonel üst sınıflar, saçları parça parça alıp itinayla ütülüyorlar, öyle hemen de ütülemiyorlar yani rica minnet, ve sırada bekleyen diğerleri. ütüsü biten saçını savura savura çıkıyor odadan yanık kokusu ile. tabi o zaman kuaföre gidip fön çektirmek lüks, hele düzleştirici devlet yurdunda kalan öğrencide ne gezer. ama işte gel gör ki iyi görünme sevdası karanlık dönem dinlemiyor.
  • kurbanlık koyun gibi kafanın masaya yatırıldığı dönemler.
  • eskiden saç yapmak, yaptırmak hakikaten daha zordu.
    benim de ütüyle imtihan dolu günlerim olmuştu.sonra saçlarımla uğraşmaktan sıkılıp gidip fön çektirmeye başlayan ergen ben, bunun da ucunun gözükmediğini fark edip aileme saç düzleştirici al diye baskı yapmıştım.
    sonra saç düzleştiriciler de piyasa malı oldu.
    saç maşası çıktı.
    daha da ilginci saçını düzleştirmeden evden dışarı çıkmayan bi kuşak doğdu.
  • orta dünyada elflerin hüküm sürdüğü döneme tekabül eder. bakınız; elflerin saçları ve onların saçlarına özenen diğer orta dünyalı insanlar.
  • her 3 günde bir arkadaşımla sırasıyla yapardık. ama tam bir profesyoneldik. saçları iyice kurutur. katmanlara ayırırdık. kısım kısım utulerdik. sebebi de utu izi kalmasın dümdüz olsun diye. ayrıca tefal ütü çok iyiydi sonradan hindi gibi kabarmazdik. utulerken buhara asla kati surette basmazdık. annem eve gelirdii "piii gene sac kokmuş ev" derdi. hey gidi hey. duzlestiriciden önce rowenta önünde taragımsı bi aparatı olan fön makinesi almıştı arkadaşım da onun sayesinde kurtulmuştuk bu eziyetten.
    not: boyun yanığı neyse de ya kafa yanığı :'(
    not2: ne işsizlik yarab
  • (bkz: bunu bilen liseli değildir)

    başlığı görünce kendimi birden çok yaşlı hissettim. sabahın köründe kalkar, evde herkes uyurken arkadaşım gelip ütü masasını şangur şungur açıp ütülerdi saçlarımı. böyle jilet gibi olurdu, düz fönden daha güzeldi. en çok da kulak tarafındaki saçları ve kısa önleri ütülemek zordu.

    ne kadar saçma sapan ve yanlış, sağlıksız bir şey yaptığımızı şimdi fark edebiliyorum ancak. kafamda saç kalmamasının sebeplerinden biridir saç ütülemek.

    çok duygulandım sözlük, on sene geçmiş üzerinden. vay be.
hesabın var mı? giriş yap