• cogunlukla zararli veya zararsiz sekilde icten pazarlikli olan kisilere ozgu olan samimiyet turu. amaci kisileri cevrede tutmak, bunu da disariya gostermektir. araya belli bir cizgi cekilir, bunu karsi tarafin* asmasina izin verilmez, ancak cevrede tutmak ugruna arada bir cok icten* olan asil kisi tarafindan asilir. sakininiz, gercekten samimi oldugunuz kisiler ozellikle zor zamanlarinizda kendilerini belirtirler. sizinle olan iliskilerinde tasasiz olmalari ile de gercekliklerini gosterirler. icten* olan kisi ise kendi kotu zamanlarinda yine sizi yaninda ister ama kotu zamanlarinizda yaninizda olmaz, olamaz. gerekli durumlarda, sosyal ortamlarda aslinda iki kisi iken hic de varolmayan samimiyetinizi gosterme ugruna binbir hikayeler anlatir, yazar ve de yazar. olay iki kisi seviyesine geldiginde, yine basa donulur.
  • ticari kaygı güdülen ilişkilerin yarattığı belirsiz birliktelik ortamı.
  • sanal iliskilerin iyice ilerlemesi ile yukselise gecmis olan durumdur. bu samimiyeti monitor arkasindan ve de klavye uzerinden daha iyi saglayabileceginiz bir ortam yoktur zaten.
  • dışardan bakıp tiksinilen hadise. hayattan bezme ve intaar nedeni olabilir bazı bazı.
  • cekmece misali askların gündelik ilişkilere yansımasından ibarettir. kalıplı cümleler ve hazır sevgi sözcükleriyle iş bitirenlere yakışan duygu(suzluk) durumudur. tutun ki biri kapınızı çaldı, 'seviyorum' diyerek yalamaya başladı sizi, birden içeri buyur etmez misiniz, edersiniz... sakinleşince dersiniz ki, 'de bakalım, kimsin?'. işte burda susuyorsa ilgili, içten* kişi, ve sessizce pencereye yöneliyor, karşı pencereye, 'merhaba, bakın şimdi de buraya buyur edildim, isterseniz siz biz hepimiz bir olalım' diyorsa, yapabileceğiniz en iyi şey elinize bir kadeh viski almanız, içine ilacı dayamanız, bu sana butun dertlerini unutturacak diyerek kendisine içirmeniz, sabah da 'aha artik benimsin, şimdi salla elini*' düşünce balonuyla kendisini kahvaltıya yollamak olacaktır.
  • yuksek supheler ve istihbarat denemeleri sonucu da bu samimiyet ortaya cikiverir. ummadiginiz bir yerden karsiniza cikacak bir kac samimi sozun arkasini aramazsiniz, size bunlar doner dolasir dedikodu formatinda geliverir. bu da bir nevi agiz aramaktir ama tabi daha berbat bir yontemle. kimi insan* bu samimiyet*in arkasini aramaz, kimisi arar, aradikca da bulur, en bastan engel olur agzini acmaz, istihbarat servisine istedigini vermez. mucadele etmenin en iyi yolu neyin ne oldugunu anlamadan samimiyeti ilerletmemektir*

    (bkz: zaman kotu kolla gotu)
  • (bkz: riya)
    (bkz: riyakar)
    (bkz: riyakarlık)
  • alacak verecek derdinde olan insanların başvurduğu davranış türü. bir nevi köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek olayı.

    farkına varılması çok fazla sürmez. zira her yaptığınıza tamam diyen, sürekli sizi övüp, yere göğe sığdıramayan adamdan insan ister istemez şüphe duyar. ne yazık ki hayatın her alanına sıçramış bulunmakta bu davranış biçimi. nabza göre şerbet verip, olacakları bekleyenlerin arkasına gizlendikleri duvardır. fakat duvarda açılmış bir delik, görünenin arkasındakileri pek şahane gösterir. tabi bu süreç içerisinde yaşanılanlar ve ardından gelen etkileri, adına tecrübe dediğimiz sıfata dönüşür.

    sahte samimiyetler malesef aslolan samimiyetlerinde üzerini kapar, tıpkı dört yanlışın bir doğruyu götürmesi gibi. ama hayat işte ? her şeyin tadına ister istemez bakmalıyız.
  • asaf özdemir bu hususu gayet güzel özetlemiştir:
    "herkes herkesi seviyor..
    hepsi de başka türlü seviyor.
    herkes herkesi sevmesin, gerek yok.
    adam azaldı, sevgi de elden gidiyor. "
hesabın var mı? giriş yap