• isterseniz süper dalga geçeceğiniz isterseniz ciltlerce üstüne yazı yazabileceğiniz hatta tribute tribute filmler çekebileceğiniz bir sanat eseri.
    kare kare, kopuk kopuk anımsasanız da, baştan sona konsantrasyonu bozmadan izleseniz de damağınızda ve dimağınızda değişik bir tat bırakacak filmlerden biridir. tam da bu nedenle durup durup hatırlayacaksınız ve belki dönüp yeniden izleyeceksiniz. sizi kendine çekecek bir şekilde. size kendini unutturmayacak. tam da öyküsü gibi.
    jodorowsky keşke ankara'ya da gelebilseydi...
  • izlerken biraz carnivale dizisi ile bağdaştırabileceğiniz aykırı yönetmenimiz alejandro jodorowsky'nin belki de en normal filmi. nasıl sirk filmi çekilir, öğrenmek için bile izlenir. gün itibariyle imdbde 7.5 puanı vardır.
  • bir zamanlar sirklerde çalışmış, kukla ustası alejandro jodorowskynin herkesin izleyebileceği sirk filmi.
    freaks ve carnivale dizisini andım izlerken...
  • bir üstteki entry'den alıntı ile başlamak istiyorum:

    ---------------------alıntı--------------------

    ''santa sangre plays like a bunuel remake of hitchcock's psycho.'' demiş jay carr jodorowsky'nin bu orijinal filmi için.

    ---------------------alıntı--------------------

    filmi henüz bitirmeden benim de aklıma bu tanımlama gelmişti.

    alejandro jodorowsky'nin the holy mountain ve el topo'dan sonra izlediğim üçüncü filmi. hem yönetmenin en beğendiğim filmi olduğunu söylemeliyim hem de eklemeliyim, şimdiye kadar izlediğim filmler arasında en beğendiklerimden biri.

    onur ünlü kafası diye bir şey var ya hani, bu adam ne kullanıyor da bu sahneleri kurgulayabiliyor diyorsunuz. onur ünlü eğer esrar kullanıyorsa, jodorowsky direk dmt kullanıyor olsa gerek. iki saat boyunca ekrana kilitlenip bu kafa ne güzel bir kafa deyip durdum kendime. zira jodorowsky, her saniyesi sanat dolu bir masterpiece yaratmış. hani 2 saat 3 dakika süren filmden herhangi bir 3 dakikanın çıkmasını asla istemem. david lynch usta'nın gücüne gitmeyecekse, çocukken büyük bir travmaya maruz kalan fenix'in o leş gibi bilinçaltından kendi bilinçaltımıza direk geçiş sağlayan bir köprü kurmayı başarıyor film ve oedipus kompleksi ile psikanaliz konusunda the blue velvet'tan bile daha çarpıcı bir anlatım ortaya koyarken, gerek görsel gerek işitsel anlamda izleyici mükemmel bir şekilde doyuruyor. blue velvet'ın da santa sangre'nin de soundtrack'leri harika ve sahnelerle bütünleşebilmeyi başarmış.

    bu arada filmin bütçesi sadece 787.000 dolar. ya meksika çok ucuz ya da enflasyon almış başını gitmiş 1989'dan bu yana. çok büyük paralar harcanarak çekildiği çok belli sahnelerin.

    not olarak ekleyeyim, yetişkin fenix'i canlandıran axel jodorowsky ve çocuk fenix'i canlandıran adan jodorowsky, yönetmen alejandro jodorowsky'nin büyük ve küçük çocukları. şanslı piçler işte. *
  • heretik bir sinema yönetmeninden sembolizmin doruklarında dolaşan 1989 tarihli bir başyapıt.

    çocukluğunu bir sirkte geçiren ve “kutsal kan” adlı tarikatın gizli rahibesi olan annesini korkunç bir biçimde kaybeden bir gencin büyüme sancıları; kopuk kollar, uzun kırmızı ojeli eller tarafından işlenen cinayetler, akıl hastanesi, kukla gösterisi ve masumiyeti simgeleyen büyümemiş bir kız çocuğu aracılığıyla anlatılıyor. bu filmde çocukluk, hortumundan durmaksızın kanayan bir filin ölümüyle sonlanıyor ve kadınlar pardesüden fırlayan bıçak tutan bir elle düzülüyor. çok acayip bir film, alejandro jodorowsky’nin diğer filmleri gibi…
  • --- ayıp olmasın izlemeyenlere spoiler ---

    en başta imdb yalan söylüyor çünkü kesinlikle korku filmi değil. alejandro jodorowsky'nin yarattığıfenix herkes ve aynı zamanda hiç kimse. yüzeysel bir bakışla fenix çocukluğunda yaşadığı travmalar sonucu halüsinasyonlar gören ve seksüel bağlamda takıntıları olan bir seri katil. oysa ki fenix, babasının uslu*, dindar annesinin yaşadığı çevreyi de tam anlamıyla çözümleyememiş oğlu.

    fenix'in şık giyimi ve nazik beyefendi edalarıyla sokaklarda yürüdüğü her an makbul vatandaştır. ancak bir türlü kendisi olamaz. ebeveynlerinin öğretilerine her şeyi ile teslim olmuştur. tensel çekim hissettiği her kadınlarla annesinin öğretileri doğrultusunda sağlıklı bir ilişki kuramaz. kişiliği ve annesinin öğretileri çatıştığı sürece fenix kendisi olamamaktır ve bu durumdan madonna kılıklı bir kurtarıcı aracılığıyla kurtarılır. bu da alejandro jodorowsky'nın satır aralarıyla giydirdiği dini öğretilerle barışması olarak okunabilmektedir.

    üzerinde uzun uzun düşünülmüş görsel ve sözlü imgelerle dolu film, büyülü gerçekçilik ve sürrealizmin sınırlarında dolaşan sarsıcı ve etkileyici bir zekanın ürünüdür.

    --- ayıp olmasın izlemeyenlere spoiler ---
  • favori filmleri arasında yer alan kişilerin film tavsiyelerini her daim dikkate alacağım filmdir.
  • freudyen bir bilinç durumu anlatan, eğer imgelemleri direk mesaj olarak kabul ederseniz boktan diyeceğiniz fakat aslında o imgelemlerin bir çoğunun olmak için orada olduğunu çok büyük hesaplar güdülmediğini görüp filmi anlamaya konsantre olursanız, sahnelerin tadını çıkarıp öyle çok büyük mesajlar aramadan izlerseniz ve bir de kafanız güzelse tadından yenmeyecek filmdir.

    film büyük hesaplar gütmüyor sadece yönetmen anlatmak istediğini anlatmış. canının istediği imgelemi istediği yerde öylesine koymuş. her şeyden bir anlam çıkamaya çalışmak sizin işiniz. gerek yok.

    bazı sahnelerin görselliği ise hayran bıraktı.
  • izlerken bir yandan 'ne kadar rahatsız edici sahneler var, kapatsam mı' bir yandan da 'bazı sahnelerdeki imgeler, semboller biraz basit, ilerde ama kesin güzel bir şey olacak; devam edeyim bari' diyerek izleyebileceğiniz film. sonuç olarak her dakikasına değecek bir filmdir. dev kadınları öldüren bir evladın filmi dersek yanlış olmaz herhalde.
    arada söylenen ispanyolca şarkılara bayıldım. folklorik havası filme ayrı bir tat katmıştı.

    sürreal öğelerden zaten bahsedilmiş. ama benim dikkatimi çeken hayvanlar ve insanlar arasındaki ilişkinin boyutları oldu. şöyle ki:

    --- spoiler ---
    fili gömme sahnesinde sirk ahalisi siyahlar içindedir. filin atıldığı çöplük olarak görünen kanala, karşı tepede yaşayan varoşlar iner. hepsi beyaz giymektedir. bir taraf üzülürken bu beyazlı kardeşlerimiz fili parçalar ve yemeye başlarlar. one's sorrow is one's feast (birinin üzüntüsü diğerinin şenliği) şeklinde belirtmek en iyisi sanırım.

    tam tersi ölen insanların başına üşüşen leş yiyici hayvanlarda geçerli. olgo öldüğü anda kanını içmeye gelen hayvanlar vardı. birkaç kez tekrarladı bu.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap