• kendisini pek tanımam etmem, çevirisini yaptığı kitabı da okumuş değilim fakat çevirmen olarak imza günü düzenlediği gerekçesiyle eleştirilmesinin nedeni ya hazımsızlıktır, ya da edebi cehalet.

    sadece ülkemizde değil, dünyanın pek çok yerinde yapılan bir iştir çevirmenlerin imza günü. kendisi illa eleştirilecekse eğer, eser sahibini tabutundan kaldırıp haydarpaşa'ya imza gününe getirmediği için eleştirilebilir. daha az hazımsız ya da cahil görünürsünüz en azından.

    (bkz: savaş günlükleri)
  • twitter'da osmanlı'nın düşük kitap basım oranlarını yazdığı twit'e yeni şafak yazarı ismail kılıçarslan'ın kinayeli bir şekilde kaynak sormasına karşı döşediği kapaklar sebebiyle (https://twitter.com/…ygur/status/575294201119793152) akit'leri kudurtmuş, kuyruk acılarını da buraya kadar taşıtmış kişi. hatta topa "abisi" diye girip dayağı yiyen ismail'in sonunda "üslubuna yakışan cevap veriyorsun :'((((" diye ağlamasını keyifle izledik. ismail'in itirazına avrupa'nın 1 senede bastığı kitabı osmanlı'nın 150 senede basabildiğine dair istatistik verip, (http://estc.ucr.edu/estcstatistics.html), osmanlı'daki kitap basımının sekiz katına çıkarak zirve yaptığı dönemin de ittihatçıların, akit'lerin taptığı abdülhamit'i devirdiği 1908 tarihine denk geldiğini söyleyerek iyice kudurttu. https://twitter.com/…ygur/status/575309384303120384 en son ismail başka bir kaynakla "150 senede 1500 değil 2000 kitap basmışız büyük medeniyetiz" diye kıvrandı. ismail ve göt kıllarının acılarını izlerken evde patlamış mısır arandık amk.

    aktrollerin buraya, isminin altına gelip ağlamaları da itleri bir güzel kırbaçlamış olmasından; cahillerin cahil dedikleri 3 dil konuşup floransa'da siyasi tarih okumuş, yıllardır yazan çizen adam. tanıyan zaten tanıyor ama onu buradaki yıllarından bilen biri olarak bir de tüyo vereyim; çok eskilerde buralarda ss.schattenkrieger nickiyle yazıyordu. nickinin altına girerseniz; az-çok nasıl biri olduğunu anlarsınız.

    ha gezi'ye gelince, gezi'de polise kan kusturup bunu da işkenceyle hayatıyla ödemesine ramak kalmış bir adam olmasına rağmen kendisini takip ederseniz gezi hakkında çok nadir konuştuğunu görürsünüz. ama gezi bazı itlere nasıl girdiyse kendilerini "gezi'de yaşamakla" itham ettikleri adamlar gezi'den bahsetmezken bunlar en alakasız tartışmayı bile gezi'ye bağlıyor. e göte giren topçu kışlası böyle bir şey tabii, sürekli bağırttırıyor adamı.

    yeri geldiğinde bileğiyle olduğu kadar kalemiyle de tayyip'in köpeklerini ağlatmaya devam ediyor. beline kuvvettir.
  • öncelikle çok iyi bir çevirmen. harika eserler kazandırmış biri. 2. dünya savaşı kitaplığına inanılmaz katkı sağladı. durmadan üretmeye devam eder umarım. gelelim burada rahatsız olan rahatsızlara* adamın çevirdiği 2 kitabı okumayan gelmiş nazi yazmış. komedi yemin ediyorum. sanırsın kavgam'ı çevirmiş. ki onu çeviren de değerlidir. kitap konusunda haklı gerekçelerle bazı eserlere laf çarptığımızda “ideolojik saiklerle kitap değerlendirilemez. her kitap, fikir önemlidir” bıdı bıdısı yapıp, terör örgütü sempatizanından tut, en aşağılık tiplere dek savunan bu demokratımsılar şimdi çevirileri 2. dünya savaşı ve kendisi türkçü diye neler söylüyor. ibretlik. entelektüel kapasitesi fazla geldiği için tartışmaya da giremeyen tırtıllar ve bilimum sürüngenler -bir türkçü algılarına ters geliyor tabi. ocak'ta tesbih sallayan imajını yıkıyor* - kuduruyorlar. arkadaşlar gariban dediğiniz kadının twitleri orada duruyor. söyledikleri de. selçuk uygur'un dediği de siz seçimden bir gün sonra a plus yaşamınıza semtinize döndüğünüzde esas ceremeyi diğer sınıf yaşıyor. ve o sınıfın içinde de muhalifler mevcut. sizin klişe söylemleriniz türk sosyolojisinde ve toplumunda yüzde birlik bile yer kaplamıyor. çevrenizden ibaret sanıyorsunuz toplumu, esasen sağır, körsünüz. teoriden öteye geçemiyorsunuz. gayet de yerinde tespitlerde bulunmuştur. siz daha adaylık sürecinde olaya uyanamadınız. şimdi nasıl anlatabilsin size mevzuyu.

    tanım: başarılı çevirmen.
  • kardeşler takımı serisini yaklaşık 10 defa falan bitirdiğim için 2011’de esin akan’ın yaptığı çevirisini almıştım. geçtiğimiz günlerde selçuk uygur tercümesini yapmış. seriyle ilgili her türlü materyali toplamaya çalışan bir fanboy olduğum için bunu da aldım. elde iki çeviri olunca meraktan internetten ingilizce pdfi indirip rastgele karşılaştırmaya karar verdim. iki örnek veriyorum:

    orijinal metin: “they were special in their values. they put a premium on physical well being, hierarchical authority, and being part of an elite unit. they were idealists, eager to merge themselves into a group fighting for a cause, actively seeking an outfit with which they could identify, join, be a part of, relate to as a family.”

    akan çevirisi: “hepsi değerli, fiziksel açıdan mükemmel çocuklardı. hiyerarşik otorite ile çok uyumlu ve son derece elit bir bölük oluşturmuşlardı. hepsi idealistti. herhangi bir nedenle çıkabilecek bir kavgaya hep birlikte girerlerdi. tanınacakları özel bir kılıkları vardı ve tıpkı bir ailenin üyeleri gibi hepsi birbirlerine çok bağlıydı.”

    uygur çevirisi: “değerleri onları özel kılıyordu. fiziksel sıhhate, hiyerarşik otoriteye ve seçkin bir birliğin üyesi olmaya büyük önem veriyorlardı. onlar, kendilerini bir dava uğruna çarpışan bir gruba dönüştürmeye hevesli; özdeşleşebilecekleri, katılabilecekleri, bir parçası olabilecekleri, bir aile gibi bağlanabilecekleri bir topluluğun bilfiil arayışında olan idealistlerdi.”
    akan’ın çevirisi anlam bakımından her nedense bağlamdan çıkıp değişik bir hâl almış. uygur’unki ise nokta atışı.

    ikinci örnek:

    orijinal metin: “there was an excess of drinking, whoring, fighting. older british observers complained, "the trouble with you yanks is that you are overpaid, oversexed, and over here." (to which the yanks would reply, "the trouble with you limeys is that you are underpaid, undersexed, and under eisenhower.")

    akan çevirisi: “su gibi içki içiliyor, kavga ediliyor, fuhuş yapılıyordu. daha olgun bazı ingiliz gözlemciler, amerikalılar için şöyle diyorlardı: "siz yanki'ler fazla maaş alıyor, fazla seks yapıyorsunuz, bir de üstelik buradasınız. (ingiltere'de) amerikalılar ise, buna şöyle bir karşılık veriyorlardı: "siz limey'ler de az maaş alıyor, seks yapamıyorsunuz, bir de üstelik eisenhower'ın emri altındasınız!"

    uygur çevirisi: “içki, fuhuş ve kavga gırla gidiyordu. daha yaşlı ingiliz gözlemciler, “siz yanklerin sorunu fazla maaş almanız, fazla seks yapmanız ve burada [fazlalık] olmanız.” (yankler de buna, “siz limeylerin sorunu ise az maaş almanız, az seks yapmanız ve eisenhower’ın idaresinde [altında] olmanız,” diyerek yanıt veriyordu. [35]”

    buradaki cümlenin orijinalinde over here ve under ifadelerinin ikircikli anlamları nedeniyle türkçeye tercüme edilirken mecburen lost in translation yani tercüme sırasında anlam yitirme dediğimiz durum oluşmuş. bu akan’ın çevirisinde bu şekilde kalırken, uygur ise dipnot açarak dillerin farklılıkları gereği yiten anlamı aktarmaya çalışmış ve bence başarmış:

    “bu iki cümlede, ingiliz diline mahsus ve tercüme sırasında anlamını yitiren birer kelime oyunu söz konusudur. ilk cümlenin orijinali, “the trouble with you yanks is that you are overpaid, oversexed, and over here,” şeklindedir. ingilizcedeki anlamlarından biri “fazla” olan “over” sözcüğü, “over here” olarak zarf biçiminde kullanıldığında “burada” anlamını taşımakla birlikte, ingilizler sözcüğün “fazlalık” anlamını da içeren bir kelime oyununa giderek “burada fazlalıksınız” imasında bulunmuşlardır. buna karşılık, orijinali, “the trouble with you limeys is that you are underpaid, undersexed, and under eisenhower,” şeklinde olan amerikalıların verdiği yanıt da bir başka kinaye içerir. ingilizcede “düşük-az” anlamına gelen “under” sözcüğü, ayrıca “idaresinde-emrinde” anlamına geldiği gibi, “altında” anlamına da sahiptir. burada amerikalılar “eisenhower’ın (1944-45 yıllarında batı avrupa’daki müttefik kuvvetlerinin başkomutanı) idaresindesiniz” derken, aynı zamanda “under” kelimesinin “altında” şeklindeki anlamına işaret eden bir kelime oyununa giderek müstehcen bir yakıştırmada bulunmuştur. (ç.n.)”

    o yüzden uygur’a teşekkür ediyorum. askeri terimlerin tercümelerinde genelkurmay sözlüğüne kadar referans falan verilmiş. emek büyük, bundan sonraki çevirilerini almaya gayret edeceğim. burayı görürse istek parçam manstein’dan kaybedilen zaferler.

    edit: ufak bi' yazım hatası.
  • savaş günlükleri çevirisi ile tertemiz, kaliteli bir iş çıkarmış araştırmacı. yıllardır es verdiğim ikinci dünya savaşı okumalarına geri dönmeye heveslendirdi. katma değer üretiyor.
  • kendisi 2012-2014 arası aşırı sağcı hak ve eşitlik partisi üyesiydi. devlette de kaydı mevcuttur. kendisiyle tanışıklığım oradan, türkçü bir kesimle birlikte gezi'de yer aldığı (apo posterlerinin parktan indirilmesi de dahil) için akpli ve komünistlerin her alev aldıklarında "militan anarşist" diye yaftalamaya çalıştığı türkçü.
  • kardeşim öncelikle gezi'nin ismi bilinmeyen yüzlerce binlerce kahraman çocuklarından biridir bu arkadaş. ölseydi -ki hafazanallah- kahramandı. tıpkı diğer ölen güzel çocuklar gibi.
    ikincisi, kim ne derse desin, şövalye ruhlu, centilmen, ahlaklı ve de kesinlikle ama kesinlikle muarızına -tartışma ne kadar alevlenirse alevlensin- bel altı vurmayacak kadar da çelik sinirlere sahip.
    üçüncüsü, genelde kendisine "ad hominem" yapılan araştırmacı.
    dördüncüsü, okumanın, entellektüel birikimin, daha ileri gidelim ahkam kesmenin kendi tekelinde olduğunu düşünen solcu dostları çatlatırcasına alanında uzman. yeri gelir aktroll yeni şafak yazarı ismail hede hödöyü yeri gelir türk'e düşman kim varsa ona tabii bir sempati duyan ayşe hür'ü havada avlar, yeri gelir twitterın solcumsu trollerine ayar verir yeri gelir aktrollerin aklını alır.
    beşincisi, adamı sevmeyebilirsiniz. sevmeyin eyvallah. fakat el insaf. biraz saygı duyun yahu. adam kaynaksız konuşmuyor. ve de konuşup tartıştığı konularda karşı argüman üretenlerin sunduğu/sunması muhtemel kaynaklara da itibar gösterip göz gezdiriyor acaba hata bende mi diye.
    son olarak, güzel insandır. ama herşeyden öncesi insandır.
  • roma'da yediği makarna'nın, gittiği restoranın adını italyanca söylediğinde entelektüel olduğunu düşünen yarıcahiller tarafından karalanan insan. şüphesiz ki bu kimselerin selçuk uygur'u karalamasının sebebi ideolojik bir takım nefret ve kişisel kıskançlıklardan ibaret. sabrına ve bu cahillik, küstahlık karşısında efendiliğini bozmayışına hayranım selçuk uygur'un. umarım başarılarının devamı gelir. türkçü-milliyetçi camianın böyle insanlara ihtiyacı var. savaş günlükleri kitabını en kısa zamanda alıp okuyacağım.
  • epey uzun bir aradan sonra sözlükte entry yazmamı sağlayan genç insan.

    "tam anlamıyla sessiz ve sıkıcı bir adamım, kendime bile katlanamıyorum. bırakın kitlesel eylemciliği, içinde bulunduğum ortamda 7-8 kişiden fazla varsa koşarak kaçmak istiyorum…"

    video görüntüleri....

    "kaydın sonunda copuyla bana “git buradan!” diyen polis beni sonlara doğru beni vandallardan korumaya çalıştı. adını asla öğrenemeyeceğimi bilsem de sana teşekkür ediyorum; zirâ ben oraya sana zarar vermek için gelmedim, sen de bana zarar vermediğin için saol. yanındakiler de senin gibi olabilseydi; o zaman bu ülke bunları yaşamak mecburiyetinde kalmaz, fikirlerimiz ayrı da olsa, bu ülkeye daha iyisini verebilmek için yükü birlikte sırtlanıyor olurduk"

    çok geçmiş olsun...
  • bazılarının hayallerini yıkan adam. kafalarında kurdukları "türkçü-milliyetçi" profiline uymuyor. okuyor, bilgili, düzgün bir üslubu var. ışık yemiş tavşan gibi kaldılar, saçma sapan eleştiriler getiriyorlar.

    aslında ışık yiyen sadece onlar değil. davaya küsmüş, uzaklaşmış, gelecekten umutsuz benim gibi insanlara umut kaynağı olanlardan. tek değil, pek çoklar hatta sayelerinde daha da çoğalacaklar.

    o ve onun gibileri görmemek, görememek ben ve komik olduğunu zanneden klavye aparatlarına ders olsun.
hesabın var mı? giriş yap