• belki bir zaman sonra, çok entel olursam, yani herhangi bir sanat kanalında gün ışığıncaya değin erken rönesans döneminin eserlerinden konuşacak kapasiteye erişirsem (tolstoy diye bir yazardan bahsediyorlar oradan başlamak lazım aslında) ilk inceleyeceğim sanat eseri selen beytekin olacaktır.

    -ankaralı death metal grubunun davulcusunu tanıdık, yeri geldi istanbulda acaip barlarda çalan, solo atarken çok terleyen basçılara hasta olan bayanların da yanında bulunduk,o basçıyı tanıyorum ben bizim bölümde okuyor diye son bir hamle yapıp geceyi kurtarmaya da çalıştık, çalışmadık değil, (olmadı o ayrı) ama bütün bunların yanında, bir sanat eserinin, şimdi dönüp sorsalar, dünü, bu günü, yarını nasıldır diye? hepsini anlatabilecek olmanın verdiği bir -işte şimdi sanata yaklaştım lan galiba-havası var üzerimde. kaçırmadan girelim konuya.

    isim: selen beytekin.
    özellikleri:
    *50 cm boyunca cetvelsiz düz çizgi çizebilme. (ilk çizdiği zaman inanmayıp, tekrar tekrar çizdirmiştik, hırsımdan eve gidip saatlerce düz çizgi çalıştığımı hatırlıyorum. en sonunda baktım benim çizgiler hiyeroglife bağladı, hattat oldum da üç beş ekmek çıktı yeni camii nin orada. (kuş yemi işinde de iyi para var) ha onun gibi düz çizgi çizemem hala o ayrı.
    *surekli desen calisabilme, insaat muhendisi iken, mimariye de goz kirpma, endustriyel urun tasarlamasi da yapma, mutemadi bir john nash hastaligi ve kendi elleri ile sinirsiz kokteyl uretebilme yetenegi.
    *ses dünyasından çok anlamasam da, sene 2005. hayatım boyunca dinlediğim en güzel hotel california yorumunu kendisinden dinlemiş olmam, ve bunun, sade bir gitar tınısı eşliğinde olması, iki dilek hakkı verecek durumda bana, lambadan eğer bir gün bir cin çıkarsa,
    bir tanesi, beni selen'in seslendirdiği o hotel california anına götür, (umarim sahnede bir gun, tum insanlik icin bu guzel parcayi seslendirir)
    ikincisi , bir gün notre dame de paris müzikalini en önden seyredebileyim.
    e madem üçüncüsünü de yazalım, söğütlü il olsun. (içimden geldi, söğütlü halkına kucak dolusu sevgilerle)

    ve eger kendisini tanima sansiniz olursa, zeki esprilerinden, altta kalmayan cevval tavrindan (omrumu yedi, huzur yuzu gormedim, beynimin %70 ini kullanir oldum) ve de her turlu cilginligin onunla yapilabilir olmasindan (misir carsisinda turist kiliginda nargile pazarligi yapmak, selen'in costukca cosmasi, durup dururken sedef islemeli 3 adet nargile alacak konuma gelmek, bu donguden cikmak icin tarih boyunca kurulmus en absurt ingilizce cumlelerden biri olan; -dilersen sana kurukahveci mehmet efendide bir kahve ismarlyayim, hem orada nargileci arkadaslarin teklifini de dusunursun ha?- cumlesini kurmak, gidip kurukaveci mehmet efendiden 250 gr turk kahvesi alip o gun bir daha misir carsisina girememek ve ardindan solugu hayvan pazarinda alip iguana ile french kiss yapmak) kaynaklanan yogun enerji sayesinde, yasama bagli bir sanatcinin insanin hayatina ne kadar arti deger katabilecegini gormus olursunuz.

    imkaniniz olan her an dinleyiniz, izleyiniz, kacirmayiniz. kendisi sizi 4 dakika 47 saniye icinde jazz bagimlisi yapabilir.

    ha biz onu yine de, bos zamanlarinda kafasinda baret, elinde hakedis dosyasi, isverenle girtlak girtlaga kontratsal haklarini korumak icin mucadele ederken gorecegimiz gunleri de hayal ediyoruz. (yuvana don)
  • 45-50 dakika önce trt müzik kanalindaki kerem görsev'le caz programında tanıştığım, inanılmaz bir sese sahip, bakır rengi büyüleyici saçları ve mükemmel edası ile insanı yıkan, 1987 doğumlu ve itü inşaat mühendisliği mezunu, aşmış kadın. hala hayranlıkla izliyorum ve 29 ekim'deki programına da gideceğim.. o ne how high the moon'du öyle.. dünya çapında bir değer geliyor, hatta çoktan gelmiş. not etmek lazımdı bugünün tarihine..
  • etkileyici bir sese sahip olduğunu söylemek zor, birçok şarkıda sesinin limitlerine tanık oluyoruz. kendisini bir jazz icracısı olarak ortaya koysa da aslında esas tutkusu ve yatkınlığı r&b ve soul türlerine kayıyor sanki. sahne performansına diyecek yok elbette, görsellik ön planda, enerjisi kuvvetli.

    bir de 'ben aslında mühendisim' temasının çok üzerinde duruyor nedense, belki de bu şekilde daha fazla takdir göreceğini düşünüyordur...
  • zeka, yetenek,dış güzellik gibi vasıfları bünyesinde toplamış dinlediğimde bu topraklara fazla olduğunu düşündüğüm mühendis, mimar, jazz piyanisti ve solist.

    kütüphaneye bitime tezi için çalışmaya gelmiştim. yüksek lisansa başladığım zamanki motivasyonumu gerek iş gerek diğer uğraşlar sebebiyle kaybetmek üzereydim. bu sıralar müziğe daha çok zaman ayırıyorum, motivasyon düşük ve dikkat çabuk dağıldığından mütevellit, mühendisliğe ve atoma lanet edip kütüphane veritabanında armoni ve müzik teorisi ile alakalı kaynaklar araştırmaya başladım. tam o sırada hanımefendiye ait "cazın piyano üzerinden matematiksel analizi ile fraktal geometri ile ilişkisinin analizi" adlı çalışmaya rastladım.

    böyle bir çalışmanın sadece bir müzisyenden ya da sadece bir matematikçiden çıkmayacağı aşikardı zira kendisi tezi yazdığı dönemlerde inşaat mühendisi lisansına sahip, mimarlık yüksek lisansı yapmakta olan ve sahnel alan bir jazz piyanisti ve solistti.

    çalışmada özetle, fraktal algoritmasıyla akorların görsel olarak ağaç modeli karşılıklarını çıkarıyor. bu şekillerin insanlar için duygusal olarak nasıl çağrışımlar uyandırdığını bir anket yardımıyla araştırıyor ve bir başka ankette de dinletilen akorların insanlarda neler çağrıştırdığını soruyor ve bunlar arasında kıyaslamalar yapıyor. oldukça orjinal, fen bilimleri ile sanatın bir arada olduğu keyif verici bir çalışma.

    kendisi yaptıklarıyla bana göre takdiri fazlasıyla hakediyor, böyle insanların sayısının artması dileklerimle kendisine nice başarılar diliyorum.
  • bu akşam crr'de crr caz orkestrası ile birlikte sahne almış vokalist. instagramda takip etmeme rağmen ilk kez canlı izledim. gidene kadar bende snob, burnu havada ve soğuk biri izlenimi uyandırmıştı. sahnede gayet sıcakkanlı ve sevimli mimikleri vardı.

    hoş ve eğitimli bir sesi var, ama türkiye'nin en iyi vokali demek çok fazla iddialı.

    bu arada, crr ışıkçısını sahneye bağlayıp o üzerimize diktiği spotların altında yirmidört saat uykusuz bırakmak isteyen tek kişi olamam sanırım.
  • selen beytekin project türkiye'nin en funk/jazz/soul ekibi olabilir ama ilginç bir şekilde altyapı tercihlerinde jazz triosu elementleri var (klasik piyano, davul, kontrbas, ve renk saz olarak trompet ve sax). halbuki hammond + funky gitar + soul back vokaller olsa dünya çapında ve türkiye'de tek bir sound elde etmiş olurlar. allah aşkına soruyorum size, şu kayıtta kulağınız arkada en basitinden bi funky gitar ritmi aramıyor mu? engin reis ve şenova dedenin soloları aşırı groovy fakat alt yapı da aynı seviyede groovy olsa, soloyu cilalasa daha iyi olmaz mıydı?

    https://youtu.be/5t9noxrspzs
  • demet akalın dinlenen ülkede istiridye içindeki kıymetli inci gibi saklı kalacak sesler bunlar. piyano çalışına mı, sesine/ yorumlamasına, itü inşaat lisans+ itü mimarlık yüksek içeren tahsiline mi hayran olursunuz orasını bilemem ama bu kadar harika şeyi bünyesinde barındıran kıymetli bir insan. harikulade. severek dinliyorum/z. iyi ki varsın melen jeytekin!
  • hem dershaneden hem de fakülteden arkadaşım. geldiği nokta mutluluk verici. hem yetenekli hem de çok çalışkan. gurur duyuyoruz.
  • henüz yazan olmamış galiba, ilk ben diyeyim: yerli joss stone'umuz.
    bu "yerli x" tanımından da hiç haz etmem ama klişeler böyledir, söylemeden duramayız.
    joss'un aklıma gelme sebepleri çoklu: performans gösterdiği müzik türü, bundan mütevellit vokali, sarışınlık, güzellik, piyano çalarlık, sıcak ve samimi vibe'ı gibi sıralanabilir. artı mühendislik, artı mimarlık, artı türkiye'den olmak gibi bence daha da ilginç özellkleri var.
    sixto ankara sahnesine çıksa. dünya turneleri yapsa.
  • trt müzik'de döktürüyor şu anda. bant yayın ama olsun, caz zamansızdır.
hesabın var mı? giriş yap