• 30. uluslararası istanbul film festivali'nde keşke izleyebilseydik dediğim belgesel-film.
  • türkiye'de gösterime girmesi için gerekli girişimlerin yapılmaya başlandığı belgesel.

    (bkz: coming soon)
  • her ne hikmetse ülkemizde türkçe altyazısız olarak gösterime giren filmdir. herhalde tüm f1 meraklılarının sular seller gibi ingilizce bildiği algısı oluşmuş kimilerinde. ayrıca ingilizce bilinse bile gürültüye boğulduğu için özellikle yarış anındaki konuşmaları anlamak epey zor olduğunu da eklemek lazım.

    filme gelince tümüyle arşiv görüntülerinden oluşuyor. zaman zaman arkadan günümüzde yapılan söyleşileri duyuyoruz, zaman zaman da tümüyle görüntünün çekildiği anın kayıtlarını. ancak çok iyi bir kurgu yapılmış. senna'nın yarışa ilk başladığı günler, yükselişi, hayatındaki kritik yarışlar, prost ile çekişmesi, ülkesi için ifade ettikleri ve trajik sonu çok başarılı bir şekilde verilmiş. içerdiği insan hikayesiyle sadece f1 meraklılarını değil tüm sinemaseverleri tatmin edecek bir film.

    başa dönelim. peki ingilizce bilmeyenler altyazısız anlayabilir mi? sıfır ingilizce ile zor hakikaten. özellikle f1'e para ve politikanın karıştığı anlar, senna-prost çekişmesinin detayları, kimi yarışların sonuçlarının şampiyonluğu nasıl etkileyeceği gibi konuların anlaşılması çok zor. ingilizce dışındaki dillerdeki konuşmalarda ingilizce altyazı olduğu için en azından onlar daha rahat anlaşılabilir durumda. ancak sadece ingilizce olan kritik konuşmalar da var. sonuç olarak şöyle diyelim. sıfır ingilizce'niz varsa uzak durun, orta karar bir ingilizce ile bazı detaylar kaçsa da keyif almak mümkün ama tüm detayları yakalayabilmek için iyi bir ingilizce seviyesi gerekli.
  • afm cepa sinemalarında portekizce ve fransızca kısımları da altyazısız olarak gösterilen belgesel.
  • film tadında heyecanla merakla izlenen hüzünlü ve derin bir iç çekişle biten (bkz: ayrton senna) belgeseli.
  • yeni jenerasyon olarak yıllardır sözü edilen ayrton senna'yla ilgili bir kıçından bir başından değil de toplu halde bilgi alabilmemiz açısından güzel olan belgesel. ancak çok büyük eksiklikleri var. özellikle senna hakkında yorum yapan kişiler çok yetersiz kalmış bence. ron dennis var tamam, alain prost var tamam da hayatını kaybettiği sezon* şampiyon olan, kazadan önce kendisini takip ediyor olan michael schumacher niye yok, mika hakkinen'ler,nigel mansell'lar son sezon takım arkadaşı olduğu damon hill'ler vs. gibi bir sürü duygularını anlatabilecek, bilmeyeni ekstra aydınlatabilecek adamlar niye yok ilginç. sadece 1-2 gazete muhabirini, tv spikerini koymuşlar yorum yapması için ekstradan. hadi onları da geçtim, top gear'da fanıydım diye bas bas bağıran lewis hamilton gibi birkaç tane yenilerden yarışçı bulup nasıl örnek aldıklarını anlattırsalarmış bari.

    bu belgeselle ilgili en çok beğendiğim ve en çok duygulandığım kısım o ara ara yatlarda, motosiklet üzerinde, tv programlarında anılarını gösterdikleri kız arkadaşlarının, annesinin, ron dennis'in, hatta birbirlerinden nefret ettikleri apaçık olan alain prost'un görüntülerinin cenaze töreninde her birinin tekrar girmesi, ve her birinin üstünde kaskı bulunan tabutun başındaki hüzün dolu görüntülerinin gösterilmesinin olduğu kısımdır. kim düşündüyse gerçekten çok iç parçalayıcı olmuş.

    edit: serhan acar'dan aldığım bilgiye göre yapımı belgeselden çok film tadında ortaya koymak istemişler. o yüzden, schumi'ler vs. yokmuş. alain prost'u filmlerdeki kötü adam modeline sokup, ona karşı verdiği mücadeleyi anlatmakmış amaç. f1 racing haziran sayısında detaylı bilgi olacakmış bu konuda.
  • bir spor adamı için yapılmış en iyi film/belgesel. senna'yi tv'de canlı izlemiş bir nesil olarak kendisinin ne kadar mücadeleci ve kabına sığmaz biri olduğunu çok iyi biliyordum. ancak belgeselde ayrton senna'nın insani yanı da gözler önüne serilmiş. haliyle izleyiciler olarak biz bu özelliği ile onu çok yakından tanıma fırsatı bulmuş olduk. kimi bölümler gerçekten çok etkileyici. özellikle prost'la olan çekişmesi ve altını çizerek anlattığı saf mücadele isteği insanın aklına çivi gibi çakılıyor. bunun yanında özel hayatı ile ilgili görüntüler iç burkan cinsten. meraklısını falan geçtim formula'ya ilgisiz alakasız herkesin bu mükemmel insan portresini izlemesi gerekir.

    belgesel boyunca kendisiyle yapılan röportajlarda sürekli tanrıdan ve bugün varız yarın yokuz temalı demeçleri göz dolduruyor, insanın boğazını düğümlüyor gerçekten. zaten daha önce de bahsedilmiş; cenazesindeki son görüntüler en duygusuz insanları bile ağlatacak cinsten.

    bir not daha düşmek isterim. kendisini efsaneleştiren ilk interlagos galibiyeti (ki bu galibiyetinde son 5 turu bozulan vites kutusu sebebiyle 6. viteste yol alarak tamamlamıştır) sonrası direksiyon başında attığı çığlıklar tüylerimi diken diken etti. zaten kendisini öylesine kaybetmiş ki aracı durduktan sonra ellerini direksiyondan parmak parmak kurtararak ayırmışlar. gerçekten inanılmaz. böylesine bir hırs, böylesine bir motivasyon, böylesine bir kazanma ve mücadele örneği bir daha karşılaşılır cinsten değil.
  • sadece çok yarış kazanıyor diye değil çoğu insana insanlık dersi verdiği bu kadar çok sevilen bir pilotun yaşamını anlatan belgesel.mutlaka uzun veriyosnu (2.5 saat) izlenmeli.

    --- spoiler ---

    ülkesinde diktatörlük varken,kriz varken başkayerde ülkesini terkmetyen üstüne çocuklara yardım yapan bir adam.motorsporlarıda spor mu ya deyip futboldan başka bişi izlemeyen insanlar merak ediyorum sayelerinde milyonlar kazanan futbolcular arasından kaç tane böyle adam çıkıyor.şu an ülkede bişi olsa hepsi arkasına bakmadan kaçar.sadece bu değil yarışta bir kaza olduğunda yaralanan pilotları görmek isterdi senna.bir keresinde yarış sırasında yaşanana bir kazada diğer arabalar kaza yapan araçların yanından vızır vızır geçerken kendi durup arabasından inip diğer arabaları yavaşlatmaya çalışmıştır.hayatını kaybettiği yarış öncesi yıllarca sürtüştüğü alain prost için pistteki ekranlara "alain seni özlüyorum" yazdıracak kadar mert sportmen bir adam.kendisine en çok hangi yarışçıyla yarısmak zevk verdi diye sorulduğunda karting yarışlarında bir arkaşım vardı oydu.o yarışlar saf yarıştı,politika yoktu.kazanana para da verilmiyordu.benim için en zevklisi oydu diye cevaplamış.sporcu olmadan önce her şeyden önce insan olmak gerektiğini anlatan bir adam...

    --- spoiler ---
  • taglineı "no fear. no limits. no equal." olan belgesel.
hesabın var mı? giriş yap